Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar
Genelde çoğumuzun bildiği bir Bektaşi, bir de Ezop fıkrası ile tatil günü biraz gülümseyelim istedim.
HİÇ
Bektaşi bir gün işi gereği, kaymakam beyi görmek istemiş. Kaymakamın odacısı bir türlü içeriye bırakmıyor. Bakmış olacak gibi değil.
Bektaşi demiş ki: “Biz kaymakam beyle akraba oluruz!”
Bunu duyan kaymakam; “Bırakın gelsin” demiş.
Bektaşi’yi kaymakamın odasına almışlar, kaymakam biraz öfkeli sormuş;
– “Nereden akraba oluyoruz?.”
Bektaşi demiş ki: Siz şu an kaymakamsınız değil mi?
– Evet
– Sonra ne olacaksınız?
– Vali!..
– Daha sonra
– Hiiiiç..
Bektaşi; İyi de, ben şimdiden “HİÇ” im!.
***
EŞEK ÖYKÜSÜ
Antik Yunan dönemine ilişkin, Ege Bölgemizde yaşayan Masalcı Ezop’tan bir öykü :
Öykü işte; inek, beygir ve eşek çevreye dağılarak, insanların ne yaptıklarını öğrenmek, sonra da üç yıl geçince aynı yerde buluşup, neler gördüklerini birbirine anlatmak üzere sözleşirler. Her biri farklı yönlere dağılırlar.
Aradan geçen üç uzun yıldan sonra, buluşma yerine ilk olarak inek ve beygir gelir… İkisi de bitkin, çökmüş, belleri bükülmüş, dişleri dökülmüş durumdadır.
Beygir şaşkınlıkla sorar; Nedir bu halin inek kardeş?..
İnek iç çekerek üzgün bir durumda anlatır: “Hiç sorma beygir kardeş, ah bu insanlar, çok acımasız, durmadan beni birbirine sattılar. Her alan sütümü sonuna dek sağdı. Yetmezmiş gibi yanıma bir eş daha bulup çifte koştular, aç susuz kaldığım oldu. Canımı zor kurtardım buraya geldim.”
Beygir acı acı içini çekerek. “Benim de başıma gelenleri hiç sorma, ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime biri indi, öbürü bindi. Sesimi çıkaramadım. Binmedikleri zaman da zincirle bağladılar. Belim bükülüp de onları taşıyamayınca, arkama bir araba bağladılar. Bu kez onları birlikte taşımaya başladım. Hızlı gitmem için sürekli kamçıladılar. Canımı güçlükle kurtardım inek kardeş.”
İnek ve beygir sohbet ederken uzaktan eşek gözükür. Hoplaya, zıplaya, sağa sola tekme atarak, zevkten dört köşe gelir. Üstelik bakımlılıktan biraz da kilo almış!
İnekle, beygir “Neden böyle neşeden dört köşesin, eşek kardeş? Nedir bu durumun?” diye sorarlar.
Eşek “Sizden ayrıldıktan sonra uzak bir memlekete vardım. Baktım birisi yükseğe çıkmış bağırıyor. Ne denli çok bağırırsa, insanlar onu daha çok alkışlıyor. Eh Allah vergisi, benim sesim de fena değildir. Ben de yüksekçe bir yere çıktım. Başladım bağırmaya, bilirsiniz ben bağırınca yeri göğü inletirim. Sesimi duyanlar benim yanıma koştu. Duyan duymayana haber verdi. Çevrem insanlarla doldu. Onlar geldikçe de, ben daha çok bağırdım. Hak, hukuk, adalet, refah, mutluluktan filan söz ettim.”
-“Peki, sonra ne oldu?..”
-“Olacağı, beni başkan seçtiler”
-“Yapma yahu!.. demek sen başkan oldun!..”
-“Evet başkan oldum, bir şey yapmama gerek kalmadı. Bir yandan yedim, bir yandan bağırdım..”
-“İyi de hiç kimse senin eşek olduğunu, anlamadı mı yahu?…”
-“Valla milletin yarısı anladı anlamasına ama, bir türlü öbür yarısına anlatamadı…”