Hasan Ali Yücel : Tiyatro, Orkestra, Opera ve Bale Medeniyet Meselemizdir
İŞİN ÖZÜ
Hüseyin Akbulut
Kültür Bakanlığı Eski Müsteşar Yrd.
Cumhuriyetin kuruluşundan hemen 6 ay sonra, saray orkestraSInın Ankara’ya getirilerek Cumhurbaşkanlığı titriyle donatılması ve halka konserler vermek üzere yeniden örgütlenmesi, bir yıl geçmeden Musiki Muallim Mektebi’nin Cumhuriyetin kurduğu ilk yüksek öğretim kurumu olması konusunda, Atatürk’ün; kendisini ziyaret eden genç bilim insanlarına yaptığı bir değerlendirme çok aydınlatıcıdır.
Değerlendirme şöyledir:
“En güç devrim müzik devrimidir. Çünkü müzik devrimi, kişiye, önce kendi
iç dünyasını unutturmayı, sonra da onu yeni bir aleme yöneltmeyi gerektirir,
onun için çok zordur. Çok zordur ama behemehal yapılacaktır.”
Mustafa Kemal Atatürk; sanatın ve sanat alanı içinde özellikle müzik sanatının insanı “değiştirme, geliştirme” gücüne vurgu yapmaktadır.
Olguyu, önemli bir müzikçinin değerlendirmesiyle de verelim. Ünlü orkestra şefi
Ernest Ansermet, müziğin bu gücünü, derinlikli bir çözümlemeyle ve şöyle anlatıyor:
“Duygu etkinliği, insanın kendi oluşunu sağlayan ilk şeydir. İnsan, kendi ve
dünya için başka her şeyden önce, evrende düşünen ve davranan bir ‘ben’ olmadan önce duygusal (psişik) bir varlık olarak vardır. Bunun özü, var oluşumuzun çıkış noktası, duygusal bilinçtir…”
“Müzik faaliyeti boyunca müzikçi de, dinleyici de müziksel imgelerin açık, kendilerinin bilinçsiz bilinci olurlar. Başka deyişle kendilerini unuturlar ve müziğe dönerler…”
“Müzik, böylece bizi gerçek dünyadan çıkartarak çevremizdeki uzay içinde,
fizik dünyamızın bir izdüşümü olan imgesel bir uzay-zaman dünyasına götürür.
Bu müziksel zaman, bizim iç zamanımızın bu ses dünyası üzerindeki izdüşümünden başka bir şey değildir. Duygu faaliyeti ile iç dünyamız bu olayla değişmiş ve zenginleşmiş olarak gene kendimize döneriz. İşte müziğin mucizesi budur…”
Ernest Ansermet de çok daha sonra 1963’te, Mustafa Kemal Atatürk gibi müziğin değiştirici, geliştirici bu mucizevi gücünden söz etmektedir. Cumhuriyeti kuranlar,
çağcıl yeni bir insan ve yeni bir toplum inşa etmek istediler. İnsanı değiştirme gücü nedeniyle de sanat, özellikle müzik sanatı, kuruluşta ussal (rasyonel) bir anlayışla,
bu nedenle önemle ele alındı.
Özetlersek; Musiki Muallim Mektebi’nin, müzik eğitimcisi yetiştirme görevi yanında yaratıcı icracı sanatçı yetiştirme işlevi yetersiz kalınca, Milli Musiki ve
Temsil Akademis’ine yöneliş, deneme niteliğindeki ilk Türk Operası Öz Soy’un icrasında yaşanan sorunlar ve görülen yetersizlik üzerine, acilen Konservatuvarın kurulması kararı ve konservatvuar bünyesinde kurulan Tatbikat Sahnesi çabalarıyla Operanın, Tiyatronun, Balenin kuruması.
Tarihsel değerlendirmeyi, 1941 yılında, ilk opera temsilinden sonraki konuşmasıyla Hasan Ali Yücel yapıyor:
- “Gözden uzak tutulmamasını özellikle istirham ederim ki;
insanlığın en müthiş savaşlarından birini yaptığı böyle bir devirde ve
harp yangınının dumanları ve kızıllıklarının göklerimize vurduğu
böyle bir zamanda tiyatro ile, opera ile meşgul olmamız;
güzel sanatlar davasına nasıl ciddi bir mana verdiğimizin
kuvvetli bir işareti sayılmalıdır.
Biz, tiyatro ve opera şeklindeki temsil sanatını,
uygarlık sorunu (medeniyet meselesi) olarak alıyoruz…”
Cumhuriyeti kuranlar tiyatroyu, orkestrayı, opera ve baleyi bir “uygarlık sorunu” olarak gördüler. 90 yıl sonra bugünün sorusu ise, “medeniyet meselesi”ni sürdürüp sürdüremeyeceğimiz sorusudur?