IŞİD zihniyetinin dokunulmazlığı
AKP iktidarı, ABD’ye ve Avrupa Birliği’ne her fırsatta verdiği mesajda, terör örgütü IŞİD’e karşı mücadele verdiğini hatırlatır. Paris’teki “Charlie Hebdo” terör eylemlerine kadar IŞİD’in Türkiye’de örgütlenmesi konusunda edilgen kalan, ancak Paris olaylarından sonra ABD’den ve Avrupa Birliği’nden gelen baskılar üzerine IŞİD’e karşı harekete geçen AKP iktidarı gerçekten de, hem Türkiye içinde, hem de sınır ötesi operasyonlarda, IŞİD’e karşı mücadele vermiştir.
Ancak aynı AKP, dinci terör örgütü IŞİD üyesi olmadığı halde, IŞİD zihniyetini paylaşan kişilere karşı yurt içinde edilgen kalmaya devam etmektedir. Bunun en son örneği, Siirt Müftüsü Ahmet Altıok’un, Oda TV’ye yönelik akıl almaz açıklamaları karşısında, iktidarın, savcıların ve hâkimlerin sessizliğini korumasıdır. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef gösterdiği muhalif sanatçılar, gazeteciler, yazarlar ve siyasetçiler için anında harekete geçen emir kulu savcılar, terörü ve şiddeti teşvik eden ve Oda TV’yi tehdit eden Ahmet Altıok’un açıklamaları karşısında üç maymunu oynamaya devam etmektedir!
Oda TV’de yayımlanan bir yazıda Müslümanların peygamber olarak kabul ettiği Muhammet’e karşı hakaret edildiğini iddia eden Ahmet Altıok adlı zat, köktendinci Hizbullah adlı örgütün yayın organına yaptığı bir açıklamada, “Charlie Hebdo” dergisine yapılan terör saldırısını örnek gösterip “yanlarına kâr kalmadı” demiş, Oda TV’ye de, “ölmeden önce tövbe etsinler” çağrısında bulunmuştu!
Bu skandal açıklama karşısında, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, savcılar, emniyet ve hâkimler harekete geçmediği gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı da harekete geçmemiştir. Bu konuda harekete geçmeyen tüm kurum ve kişiler, bu suça ortak olmaya devam etmektedirler!
Bu bir sürpriz mi? Aslında değil.
- Çünkü İslamcı siyasetin, İslamcılığın, köktendinciliğin, laiklik karşıtı hareketlerin ruhunda faşizm, despotizm, tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, kin, nefret ve şiddet vardır.
Bunu geçmişte de gördük, bugün de görmeye devam ediyoruz. Bunların fıtratı böyle!
İslamcılar geçmişte, din adına uygulanan hangi terör ve şiddet eylemine karşı doğru dürüst ve etkin bir tepki verdiler ki buna tepki versinler?!
- Sivas’ta Madımak Otel’inde gerici yobazların gerçekleştirdiği katliama ses çıkarttılar mı?
Bırakın ses çıkartmayı, olaylardan önce katledilen sanatçıları hedef gösterdiler, olaylardan sonra da canını zor kurtaran Aziz Nesin’i suçlu ilan ettiler, bir de utanmadan, bu davada yargılanan sanıkların avukatlığını üstlendiler! Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın sağ kollarından birisi olan Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan’ın, 33 kişiyi yakarak katledenlerin avukatlığını yapması tarihe kara bir leke olarak geçti.
İslamcılar, hukukçu-öğretim üyesi-yazar Muammer Aksoy’un, siyaset bilimci-öğretim üyesi-yazar Ahmet Taner Kışlalı’nın, ilahiyatçı öğretim üyesi-siyasetçi Bahriye Üçok’un, emekli müftü-araştırmacı-yazar Turan Dursun’un, gazeteci- yazar Çetin Emeç’in, gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun İslamcı terör örgütleri tarafından öldürülmesi karşısında doğru dürüst ve etkin bir ses çıkarttılar mı? Usul yerini bulsun diye göstermelik ve zorlama kınama mesajlarının ötesine geçebildiler mi?
Bırakın bu katliamlara karşı doğru dürüst ve etkin bir ses çıkartmayı, katledilenleri gazetelerinde ve siyasi demeçlerinde yıllarca hedef haline getirenler zaten İslamcılardı!
- Laikliği ve Atatürk devrimlerini savunanların can güvenliğinin bile olmadığı bir ülkede, onlar türban mağduriyeti konusunda ülkeyi ayağa kaldırma mesaisi yapıyorlardı!
En büyük mağduriyetleri yok sayarak, mikro mağduriyetler üzerinden makro boyutta zulüm senaryoları tasarlıyorlardı!
Bugün yaşananlar da hâlâ, o tasarladıkları zulüm senaryosunun devamıdır!