Prof. Dr. Duran BÜLBÜL
Ülkemiz bugünlere nasıl geldi? Kısaca özetlemek gerekirse 2001 krizi nedeniyle bir çöküntü yaşayan Türkiye ekonomisi, Mayıs 2001 tarihinde başlayan yapısal reformlarla ülkemize ciddi bir kaynak girişi sağlanarak toparlanmış; bu toparlanma üzerine iktidara gelen AKP hükümeti 2008 yılına kadar bir yandan bu yapısal reformlar sayesinde öte yandan sıcak parayla bir rahatlama sağlamıştır.
O dönem, yüksek faiz veren Türkiye ekonomisi dünyadaki likidite bolluğundan önemli ölçüde getiri sağlayarak döviz bolluğu yaşamıştır. Ancak sıcak paraya dayalı büyüme olarak adlandırılan bu durum; ülkemiz ekonomisinin önemli ölçüde sanayiden, tarımdan, yatırımdan ve üretimden uzaklaşmasına neden olmuştur. Gerçekte bu durum uzun vadede (AS: erimde), makroekonomik dengelerin bozulması nedeniyle ülkenin ahlaki ve nitelikli büyümesinde kırılma noktası olmuştur. Yani, inşaat ve rant güdümlü bir ekonomi anlayışıyla büyüyen bir ekonomi durumuna gelmiştir. Bunun sonucunda üretim yerine tüketim, borç yükü ve işsizlik artmıştır.
İKİ ÇARPICI ÖRNEK
Sıcak paraya dayalı ve ahlaki olmayan büyüme modeli, 2001 krizinde 130 milyar dolar dolayında olan dış borçları bugün 485 milyar dolara, hanehalklarının borcunu ise 7 milyar TL’den 800 milyar TL’ye çıkarmıştır. 2008 yılında başlayan makroekonomik denge, mali ve finans yapısındaki bozulmalar, 15 Temmuz 2016 FETÖ karşıdevrim kalkışmasının ardından siyasal iktidar, bunu bir fırsata çevirerek bir sistem değişikliğine gitmiştir. Demokratik parlamenter sistemi baypas eden 16 Nisan 2017 referandumu ile kabul edilen 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, tüm makroekonomik dengeleri ve siyasal yapıyı da bozarak anayasal kurumların işlemediği ya da işletilmediği bir rejim değişikliğini ülkemize dayatmıştır. İşte böyle bir bozulmuş yapıda 2022 bütçesi, 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girecektir.
Orta Vadeli Program ve 2022 bütçesi hazırlanırken Cumhurbaşkanlığı, bütün ödenekleri 2022 için Dolar kurunu 9.22 TL’ye göre hesaplamıştır. 2022 yılı için öngörülen bütçe giderleri 1 trilyon 750 milyar TL olarak belirlenmiştir.
- Kur artışı nedeniyle 2022 bütçesi daha uygulanmaya konulmadan 875 milyar TL’ye düşmüştür.
Çünkü son yapılan düzenlemeyle birlikte döviz kurlarındaki düşüş, piyasadaki enerji, doğalgaz, akaryakıt, mal ve hizmet alımlarına yansımamıştır. Örtülü faiz artışıyla piyasa faizleri de artmıştır. Bütçenin temel fonksiyonu (AS: işlevi);
– kaynak tahsisi (AS: özgülemesi) sağlamak,
– ulusal geliri adaletli ve dengeli olarak yeniden dağıtmak,
– büyüme ve kalkınmayı artırmak,
– ekonomide istikrar (AS: kararlılık) sağlamak,
– kriz ve konjektürel (AS: durumsal) dalgalanmalarla mücadele etmek,
– makro disiplini sağlamak ve
– hesap verilebilirlik ile birlikte bütçeyi şeffaf hale (AS: saydam duruma) getirmektir.
Bütçe, kamu için emredici, özel teşebbüs için yol gösterici bir manifestodur.
Bu nedenle bütçe; ülkenin ekonomik, mali, sanayi, tarım, yatırım ve sosyal planı olmak durumundadır.
AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne ekonomi alanındaki hiçbir öngörüsü doğru çıkmamıştır.
- Ülkemiz bugün milli gelir açısından 2007 düzeyine gerilemiştir.
2007 yılında ulusal gelirimiz 650 milyar Dolardır. 2013’te 950 milyar Dolar olan ulusal gelirimiz, o günden bugüne azalış göstererek 2020’de 720 milyar Dolara, 2021 yılı sonunda da en iyimser 700 milyar Doların altına düşecektir.
- Bugün, bilimsel olarak hiçbir dayanağı olmayan bir model, ülkemizin küçülmesi ve yoksullaşması için dayatılmaktadır.
- Düşük katma değerli üretim ve ihracatın %75-85’i dışa bağımlı ülkemizde düşük faiz, yüksek kur; ne ülkemize ne de ülkemizin sanayicisi ve yatırımcısına hizmet etmez.
- Ancak yabancı sermayeye hizmet eder.
- Ülkemizin bu politika sonucunda tam bağımsız bir ülke konumundan yarı sömürge bir ülke konumuna düşmesi kaçınılmazdır.
Sonuç olarak; 2022 bütçesi ülkemizin ekonomik, mali, sosyal ve siyasal belgesi olmaktan çok uzaktır.
- Daha uygulanmaya konulmadan 875 milyar TL açık veren bir bütçe yok hükmündedir.
- AKP iktidarı, krizdeki bir ekonomiyi ideolojik saplantılarla güç bir girdaba sürüklemektedir.
- Bu dayatmanın sonucunda 2022 yılında ekonomik olarak yoksullaşmış, mali anlamda itibarsızlaştırılmış bir ülke konumunda olacağız.
- 2022’de Dolar kuru bu dayatmanın sonucu olarak yükselmeye devam ederse, kaçınılmaz bir biçimde ülkemizin ve ulusal paramızın egemenlik hakkı tartışmaya açılır.
- Ülkenin ve paranın itibarı (saygınlığı) rejim sorunu durumuna gelir.