Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uz
Genç Cumhuriyette Hukukun Üstünlüğü
(Başbakanı tutuklama kararı veren mahkeme)
Büyük devrimci Atatürk yıkılmış bir imparatorluktan çağdaş bir cumhuriyet kurarken yeni devleti hukukun üstünlüğü ilkesine dayandırmıştır.
Bunun en açık göstergelerinden birisi 1926 yılında İzmir suikast girişimi davasına bakan İstiklal Mahkemesinin kendi kararına aykırı davranan Başbakan İnönü hakkında soruşturma açması ve tutuklama kararı vermesidir.
İzmir Suikasti Girişimi
1924 ve 1925 yılları Cumhuriyet Devriminin yoğun ve önemli atımlar yaptığı yıllardır. Bu dönemde haleflik kaldırılmış, Osmanlı hanedanı üyeleri yurt dışına gönderilmiş, medreseler kapatılmış, irticacı Şeyh Sait isyanı bastırılmış, tekke ve zaviyeler ile şeriye mahkemeleri kapatılmış, kıyafet (giysi) devrimi yapılmış, Medeni Yasa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden alınan yasalar yürürlüğe konmuştur.
Bu devrim atılımları karşı devrimcileri de harekete geçirmiş, TBMM’de Atatürk’e ve devrimlere karşı çıkan bir grup (İkinci Grup), hilafet yanlıları ve eski ittihatçılardan oluşan bir muhalefet oluşmuştur. Lozan Andlaşmasının onaylanması görüşmelerinde muhalefet sertleşmiştir. Muhalifler Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını (TCF) kurmuşlar, Şeyh Sait isyanına karışan TCF kapatılmıştır. Devrim ve Atatürk karşıtlığı Atatürk’e suikast girişimine kadar ileri gitmiştir.
1926 Mayıs ayında bir yurt gezisine çıkan Atatürk, önce güneye (Silifke’ye), daha sonra Bursa’ya gitmiştir. Bursa’dan İzmir’e doğru giderken Balıkesir’de bulunduğu sırada, İzmir Valisi Kazım Dirik’ten İzmir’de kendisine suikast yapılacağı konusunda ihbar aldıklarını bildiren ve İzmir’e gelişini ertelemesini öneren bir telgraf almıştır.
Vali’ye Suikast ihbarını yapan (14 Haziran), eylemcileri motorla Yunan adalarına kaçıracak olan Giritli Şevki’dir. İhbar üzerine, suikast girişimini düzenleyen Rize Mebusu Ziya Hurşit’in kaldığı otelde yapılan aramada çok sayıda silah ele geçirilmiş, Ziya Hurşit ve suç ortakları (Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Çopur Hilmi, Sarı Efe Edip) tutuklanmıştır.
İki gün gecikmeli olarak 16 Haziran’da İzmir’e gelen Atatürk, İzmir halkının büyük coşkusu ile karşılanmış, suikast girişimi haberinin yayılması üzerine tüm yurtta olayı lanetleyen ve Atatürk’e bağlılığı gösteren mitingler yapılmıştır.
Suikast girişiminin ortaya çıkması üzerine Ankara istiklal mahkemesi olaya el atmış ve tutuklamalar başlamıştır.[1] Mahkeme 16 Haziran’da İzmir’e gelmiştir.
Tutukluların yapılan sorgulamalarında kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) üyelerinin suikast girişiminde rolü olduğu saptanmıştır. TCF kurucu başkanı Kazım Karabekir, 22 Haziran’da Ankara’da tutuklanmıştır.[2]
TCF, İttihat ve Terakki Partisi (İTP) eski üyelerini de kuruluşuna katmıştı. Bu nedenle eski İttihatçılar da soruşturmaya dahil edilmiş, TCF ileri gelenleri Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar, Rüştü Paşa ile birlikte İTP iktidarında maliye nazırı Cavit Bey ve kimi ittihatçılar da tutuklanmışlardır.
Olayın bundan sonraki bölümü hukukun üstünlüğü ilkesi açısından dikkat çekicidir:
Kazım Karabekir’in tutuklanması üzerine, Başbakan İsmet İnönü Ankara Emniyet Müdürüne talimat vererek Karabekir’in salıverilmesini sağladı. Bunun üzerine İstiklal Mahkemesi, kendi kararını uygulatmayan Başbakan İnönü hakkında tutuklama kararı verdi [3] ve Karabekir’i yeniden tutuklattırdı.
Atatürk olayı duyunca İnönü’yü İzmir’e çağırarak İstiklal Mahkemesi ile görüşmesini istedi. 30 Haziran’da İzmir’e gelen İnönü’nün İstiklal Mahkemesi ile görüştükten bu mahkemenin kararlarının doğruluğuna inandığını açıklaması üzerine, tutukluluk kararı kaldırıldı.[4]
Değerlendirme
- Türkiye Cumhuriyeti hukukun üstünlüğü ilkesi üzerine kurulmuştur.
1961 Anayasası Cumhuriyetin bir hukuk devleti olduğunu hükme bağlamıştır bu ilke, yürürlükteki 1982 Anayasasında da korunmakladır.
- Hukuk devleti demek, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına egemenlik yetkisini halk adına kullanan Yasama, Yürütme ve Yargı organlarının da uyması demektir.
Hukuk devletinde mahkemeler bağımsız ve yansızdır. Yargıçlar hiçbir etki altında kalmaksızın karar verirler. Yasa hükümleri ve mahkeme kararları ödünsüz yerine getirilir. Yargının yansız olduğuna ilişkin kamuoyunda genel bir kanı vardır. Her yurttaş kendisini yargı karşısında güvende duyumsar.
İncelediğimiz olayda, TBMM üyelerinden kurulu İstiklal Mahkemesi, kendi kararının uygulanmasına engel olan Başbakan hakkında çekinmeksizin tutuklama kararı verebilmişler ve İnönü’nün salıverilmesini sağladığı Karabekir’i yeniden tutuklamışlardır. Cumhurbaşkanı Atatürk ağırlığını Başbakan’dan yana kullanmamış, yansız arabulucu rolü oynamıştır. İlk Başbakan İnönü ise mahkemeyi dinledikten sonra mahkeme kararının doğruluğunu (kendisinin hatasını) kabul etme erdemini ve yargıya saygısını göstermiştir.
Yürütme (Başbakan) ile Yargı (İstiklal Mahkemesi) arasındaki çelişki yargı lehine çözülmüştür. İktidara karşınn mahkeme kararı uygulanmıştır.
Bu olay cumhuriyetin temelinde hukukun üstünlüğü ilkesinin yattığını açıkça göstermektedir.
[1] Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, Doğan Kitap, İstanbul, 2014, s.485;
[2] Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, Türk Tarih Kurumu, ANKARA,1983, s.458
[3] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Cilt 3, Remzi Kiabevi, İstanbul, 2016, s.253
[4] Aydemir, a.g.e. s.253