Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Jingoizm terimi, başta İngiltere olmak üzere, sömürgeci Batılı ülkelerin, Siyahi Afrika, Amerika, Uzak Doğu Asya, örneğin Hindistan… gibi ülkelere sözüm ona bilim(!) ve uygarlık(!) götürmek, o ülke halklarını çağdaş dünyaya eklemlemek(!) gibi son derece insancıl(!) amaçlarla işgal etmek, o halklar ve devletler üzerinde siyasal ve askersel egemenlik kurarak onların ulusal kaynaklarını kolaylıkla sömürebilme temeline dayanıyordu.
18. ve 19. yy’da İngiltere, yeryuvarlağında üzerinde hiç güneş batmayan bir imparatorluktu. Şimdiki ABD bile 1776 yılına dek İngiliz Devleti’nin sömürgesiydi.
18. yy’ın önemli bir politika adamı ve düşünürü olan Randholph Churhill “RULE BRITANIA!!!” yani “HÜKMET İNGİLTERE!!!” diyerek İngilizlerin küresel egemenliğini haykırıyordu. Bu dönemler İngilizlerin dünyaya meydan okuduğu zaman dilimiydi.
İngiliz devletinin o yıllardaki sömürgeci ve işgalci tutum ve davranışları da JİNGOİST olarak tanımlanıyordu.
JİNGOİZM, bir ülkenin, kendince; kendi ulusal dış ve iç çıkarları ya da vazgeçilmezleri konusunda ırkçı , aşırı ve saldırgan milliyetçi bir tutum takınarak, başta tehdit ve savaş seçenekleri olmak üzere, başka azınlıkları, halkları ve ulusları zor kullanarak kendi egemenliği altına alma ve onlara sürekli buyurma ya da zorla boyun eğdirme siyasetine dayanır.
Jingoizmin dıs politikaya dayalı görünümü, başka uluslara karşı aşırı militarizme ya da savaşa dayalı tehdit, iç politikadaki görünümü ise etnik ve dinsel azınlık ya da farklılıklara karşı onları yok sayma, basķı altında tutma ve polisiye önlemlerle, zorla sindirme ve yok etme olarak karşımıza çıkar.
Örneğin 1930 ve 40’lı yılardaki Faşist Mussolini İtalya’sı ve Hitler’in Nazi Almanya’sının saldırgan iç ve dış politikaları Jingoizmin tipik örnekleridir. Nazi Almanya’nın siyasal yönetimine göre, Alman ulusunun yaşadığı bütün sorunlarının temelinde Yahudi ırkı vardır. Yahudi nüfus, Hitler Almanya’sına göre, Alman ırkının saflığı ve ekonomisi için büyük tehdit ve başka devletlerin de yurt içindeki işbirlikçisi konumundadır. O nedenle de yok edilmelidir….
Jingoist, ırkçı ve saldırgan milliyetçi yaklaşımların önce dış, sonra da iç politika açılarından temel sakıncaları şöyle özetlenebilir :
A- Jingoizmin Dış Politikadaki Başlıca Sakıncaları
1- Barışçı, diplomatik seçenekler yerine sürekli tehdit savaş seçeneğini ilk sıraya alma.
Başka ülke ve uluslara karşı saldırgan ve aşağılayıcı bir dil kullanma…
2- Barış ve uzlaşma seçeneği yerine fetih, işgal ve başka uluslardan toprak kazanma ve onlara hükmetme gibi saldırgan emel ve istekler taşıma.
3- Saldırgan ırkçı ve işgalci seçenekler nedeniyle uluslararası istikrarın tehlikeye girmesi,
küresel kamplaşma, kutuplaşma ve düşmanca tutum ve davranışların barış iklimini zehirlemesi. Halkların ekonomik ve toplumsal gönenç (refah) artışlarına kaynak aktarmak yerine,
militarist silah harcamalarının artışı…
4- Ortaya çıkan savaşlar nedeniyle, can yitiklerinin, ölümlerin ve engelli kalan insanların artışı. Ekonomik yıkım ve çöküşe zemin hazırlama. Savaş ve tehditlere dayalı iç ve dış göçlerin, istikrarı bozar biçimde hızlanması…
5- Savaşlar, tutsaklar ve ekonomik yıkımlar nedeniyle hukukun, insan haklarının askıya alınması. Tutsaklara, azınlıklara ve yabancılara kötü işlem (muamele). Kadınlar ve çocukların derin yoksulluğa (sefalete) sürüklenmesi.
6- Aşırı kibir ve kof gurur, başka uluslara karşı kin ve geçmişin abartılı olarak yüceltilmesi ve kutsanmasına dayalı olarak tarihsel olaylara takılıp, sürekli geçmiş düşlemi (hayali) ve özlemi ile yaşamak. Başka ulus ve ülkelere hep tepeden bakmak, onların ırkçı duygularını diri tutarak kendine düşman yaratıp bunları dış ve iç politikada kullanmak. İç ve dış düşman üretemezseniz toplum ve devlet için “beka” sorunu üretemez siyasal tabanınızı kendinize inandıramazsınız.
B- Jingoizmin İç politikadaki Başlıca Sakıncaları
1- Jingoizm, iç toplumsal yapıda, çoğunluk lehine olarak, ırkçılığa, saldırgan milliyetciliğe, bağnaz ve dinbaz yobazlığa bürünerek çoğulcu toplumsal yapıdaki kültürel fay hatlarını derinleştirebilir. Ayrıştırmayı, kutuplaştırmayı, mikro milliyetçilik ve azınlık ırkçılığını harekete geçirebilir. Toplumsal dayanışma, barış ve kardeşlik duygularını tuzla buz edebilir.
2- Jingoizm, sosyolojik olarak, tarihsel ve kültürel uzlaşmacı ve barışçı kültür bağlarını çözebilir. Empati (duygudaşlık), hoşgörü ve farklılıklarla birlikte yaşama kültürünü ırklar, inançlar, dinler ve mezhepler arasında tarihsel ve kültürel olarak oluşan barışçı ve uzlaşmacı ortak (kollektif) bilince zarar verebilir.
3- İç yapıdaki, bilimsel, eğitsel, yönetsel, ekonomik, hukuksal, sosyal, kültürel adaletsizlikleri, yanlışları ve ayrımcılıkları gizlemek için Jingoizmi yani ırkçı ve saldırgan milliyetçilik söylemlerini ve toplum vicdanındaki ilahi ve yüce dinsel ırkçılık ya da şövenizmi bir örtü aracı yaparak siyasal iktidarın başarısızlıklarını halkın gözünden ve algısından gizlemek. Siyasal olarak en çok gözlenen durum da budur. Irkçı ve dinbaz, hamasi söylemlerle yoksulluğu, hukuksuzluğu, yolsuzluğu ve başarısızlığı halkın gözünden kaçırmak.
SONUÇ
Ulusumuzun kurtarıcısı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin kurucusu, Ülkemizi ve toplumumuzu evrensel ve çağdaş bir uygarlığa hazırlayan büyük devrimlerin mimarı ve yaşama aktarıcısı büyük insan, Ulu Önderimiz M.K. Atatürk:
a “Yurtta barış ve dünyada barış” diyerek hiçbir zaman saldırgan iç ve dış politika izlememiştir. Toplumsal farklılıklar arasında düşmanlık ve fay hatları oluşturmaktan uzak durmuştur. Bunun hep tersini, yapmış, her zaman birleştiriciliği yeğlemiştir.
Başka uluslara karşı yaptığı ve kazandığı savaşlar bir saldırı ve sömürge kurma, başka halklar ve uluslar üzerinde bir egemenlik kurma savaşı değildir. Tersine bir öz savunma ve yaşamsal olarak, Türk toplumunun var olabilme savaşıdır. Yaşadığı dönemde, imzalanmış olan Lozan Andlaşması (24 Temmuz 1923) ve organize ettiği Balkan ve Sadabat Paktları nedeniyle Ortadoğu ve Balkanları bir barış iklimine çevirmiştir.
b- M. Kemal Atatürk, emperyalistlere karşı kazandığı Kurtuluş Savaşı nedeniyle, emepryalist güçlerin yenilmezliğine son vermiştir. Mazlum ve mağdur olup özgürlük ve bağımsızlık bekleyen uluslara yol gösterici ve umut verici bir örnek önder olmuştur.
c- Atatürkçülük bir Çağdaşlama devrimidir. Bütüncül (topyekun) toplumsal değişim hareketidir. Özgür aklın, deneysel ve eleştirel bilimin verilerini kullanarak Türk Toplumunu siyasal, eğitimsel, ekonomik, hukuksal, ekinsel (kültürel), sanatsal, düşünsel ve davranışsal… her alanda a’dan z’ye evrensel ve çağdaş bir yapıya taşımaktır.
d- Atatürk Milliyetçiliği ırkçı ya da saldırgan, başka ulus ve toplumlara karşı düşmanca duyuşlar (hisler) ve eylemler taşımaz. Saldırganlık ve düşmanlık O’nun karakterine terstir. Atatürk‘e göre “Milletin yaşamı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir.”
Atatürk milliyetçiliği tam bağımsızlığı, sömürü karşıtlığını, başta ekonomi ve teknoloji olmak üzere her alanda toplumun ekonomok gönencini (refahını), sağlık düzeyini, bilgi ve kültür konumunu çağdaş bir düzeye çıkarmak demektir.
e- Atatürk, Türkiye toplumunu ümmetten millete, hanedan fermanlarıyla yönetimden anayasal düzenle yapılanan ve ulusal istençle (milli iradeyle) biçimlenen eşitlikçi hukuk devletine; bireylerini de müritlikten yurttaşlığa terfi ettirmiş; fikri, irfanı ve vicdanı özgür bireylerden oluşan bir ulus kurmak istemiştir
- Türkiye’nin geleceği ırkçlıkta, saldırgan milliyetçilikte, din, mezhep.. vb. ayrımcılıkta, azınlık ve etnik kümelere karşı ötekileştirmeler ya da mikro milliyetçilikte değildir.
Tersine, her konuda, hukuk ve adalet ilkelerine uygun olarak uzlaşmada ve birleştiriciliktedir.
- Atatürk, Türkiye’nin ezeli ve ebedi birlik iskeleti ve o iskeletin çözülmez bağ dokusudur, çimentosudur. Bu doku asla çözülmemeli ve çözdürülmemelidir.
Ayrıca demokratik ve laik Cumhuriyetin temel yapısını, hukukun üstünlüğünü, çoğulcu ve
çağdaş demokratik düzeni özde benimsemeyenler ve içine sindiremeyenler asla gerçek Atatürk milliyetçisi ve Atatürkçü olamazlar.
Hiçbir kişi ya da kurum, Türk Toplumunu Atatürkçü bir rotadan çıkaramayacaktır.
Bu uygarlık kervanı kesintisiz yürüyecek ve sonal (final) hedefine mutlaka ulaşacaktır.
Atatürk sevgisi ve Atatürkçü yol bu halkın hem beynine ve hem de gönlüne silinemez biçimde kazılmıştır. Gereklerini yapmak koşuluyla kötümser olmaya gerek yoktur.