Kategori arşivi: ŞİİRLER / POEMS

Mevsimler Yas Tutup Çöller Ağlasın

    1. Mevsimler Yas Tutup Çöller Ağlasın

      Mevsimler yas tutup çöller ağlasın
      Ahımla inleyen teller ağlasın
      Mademki sen yoksun şimdi yanımda
      Leylaklar dökülüp güller ağlasın

      Sevgilim bu yerden gittin gideli
      Ilgıt ılgıt esen sevdanın yeli
      Şu öksüz ruhumun sensiz emeği
      Leylaklar dökülüp güller ağlasın

      Bu aşkın elemi sarmış gönlümü
      Rüzgarlar söylesin bu son sözümü
      Ne çare kaybettim nazlı gülümü
      Leylaklar dökülüp güller ağlasın
      (Yıldırım Gürses)

    2. Yildirim Gurses Guller Aglasin

      Şiir; Ahmed Arif, HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM / Poem by Ahmed Arif : I weared out fetters by missing you

      Dostlar,

      Özgün dosya olarak okumak için lütfen tıklar mısınız??

      Sevgi ve saygı ile.
      Ankara, 01.10.12

      Dr. Ahmet Saltık
      www.ahmetsaltik.net

      Hasretinden_prangalar_eskittim_ahmed_arif

      .. Neredesin sen, yüzüm gülmüyor..

      NEŞET ERTAŞ…

      Sen de gittin…

      Şu garip halimden bilen işveli nazlı,
      gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?
      tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm,
      gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

      Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen,
      bütün dertlerim anlayıp gönlümü bilen,
      sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen,
      gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

      Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
      hiç bir tabib şu yarama merhem olmuyor,
      boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
      gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

      Güle güle Neşet Ertaş,
      Sen gittin, nağmelerin baki kaldı..
      Baki kalan bu kubbede çook hoş ve de acılı sada bıraktın..

      Dilimize pelesenk oldu şu dizelerin…

      Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
      hiç bir tabib şu yarama merhem olmuyor,
      boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
      gönlüm hep seni arıyor neredesin sen?

      Dertlerimize tercüman oldun, hem çaldın hemi de söyledin..

      Sazımızı ve de sözümüzü öksüz koyup gittin..

      Ne çok gerekliydi oysa şu son zamanlarda sazın ve de sözün..

      Şu 4’lük de bizden sana armağan olsun..

        Aşk olsun sana Neşet Ertaş usta, aşk olsun;
        Hakk ile meşkin bari bol olsun..
        Gönlünün hep aradığına vuslatın olun..
        Bizden de Hakk’a baki selam ve de sitem olsun

      Sevgi ve saygı ile.
      Ankara, 30.9.12

      Dr. Ahmet Saltık
      www.ahmetsaltik.net

      DERTLİ DOLAP..

      DERTLİ DOLAP

      Dolap niçin inilersin,
      Derdim vardır inilerim
      Ben Mevla’ya aşık oldum,
      Onun için inilerim

      Benim adım dertli dolap,
      Suyum akar yalap yalap
      Böyle emreyledi ÇALAP,
      Derdim vardır inilerim

      *** ***

      Beni bir dağda buldular,
      Kolum kanadım kırdılar
      Dolaba layık gördüler,
      Derdim vardır inilerim

      Ben bir dağın ağacıyım,
      Ne tatlıyım ne acıyım
      Ben Mevlaya duacıyım,
      Derdim vardır inilerim

      *** ***

      Şol dülgerler beni yondu,
      her azam yerine kondu
      Bu iniltim Hak’tan geldi,
      Derdim vardır inilerim

      Yunus Emre

      1000. yazı.. bir şiir olsun : La Konşienta!

      La Konşienta!

      Özlem Tanrıçası olmalısın sen,
      daha mitolojide tanımlanmayan
      Değil yıldız, bir serap gibi kayan
      yetim ellerimden, avuçlarımdan
      Pişmanlığa -inatla- sözlüğünde yer vermeyen

      Gün olur tutulursan, bağlanmalısın sevilerle,
      beş para etmeyen
      Baş konmalı sinen üzre La Konşienta!
      ya da başın komalısın sinem üzre
      Tutsak alınmalısın Güliver’in ipleriyle
      saç telinden kalın olmayan

      Umuda geçit vermeyen periler perisi
      lav esinlerimin cehennemi kaynağı
      Kinayesiz 40 yılmın ruh-u revanı
      sevdamın mahzeninde gardiyan başı

      Sen, çocukluğumun 1 Nisan şakası
      Sen, gizemlerin kontesi bir de
      İçe akan kutsanmış, saklı gözyaşları
      Kördüğümü, boğası hıçkırıkların
      Bulmaca mısın yoksa bilmece mi
      La Konşienta, var mıdır vicdanın senin?

      Ne ararsın tanrı aşkına sen, bilir misin
      Ahir ömrün / ömrüm kaç yıl kaldı sanırsın
      İlahi, uçarı renkli balonlar gibisin
      Dahası, hâlâ yaramaz bir çocuk gibisin
      Dünkü gibi, abartısız 40 yıl mazideki gibi

      Mart’ın 18’i doğum günün gene
      Dikkat ettin mi, pek de sık gelmekte
      Baksana ne yazmaktayım sana; umuttan çok geçmişi!
      Ne anlatıyor bu sana, nasipsiz Kontes?
      Sahi, sözleşmende kaç doğum günün kaldı, bilir misin?

      Tutup o yumuk ellerinle öksüz ellerimi
      Bakabilir misin yemyeşil ışıltılı gözlerinle
      Gözlerimin taa derinlerine; kendine yani
      Denesene bir kez; bak neye dönersin
      Bohçandaki uğurlu (!) paçavraya belki de, sanrılarınla düğümleyip gömdüğün
      Ömrümüzü harcadın hiç acımasız, hem kendin hem benim
      Sevdamızı çürüttün gurbetlerde, gülmedik, solduk hasret içinde
      De bana, daha çok mu, artık sanallaşmış o zavallı vuslata??
      Sen, yine de pek çok yaşa, e mi, La Konşienta, La Konşienta, La……!

      Attila İlhan’dan : 3. Şahsın Şiiri; Felaketim olurdu, ağlardım..

      Dostlar,

      Bir Attila İlhan klasiği paylaşalım..

      3. Şahsın Şiiri; Felaketim olurdu, ağlardım..

      Tek bir sözcüğüne, hatta hecesine, virgülüne dokunabilir misiniz?

      Pare, pare yüreğin kuytularından adeta pare pare şiir sökülüyor değil mi??

      Ve birçoğumuza da ustalıkla tercüman oluyor değil mi??

      Attila İlhan usta, minnet ve şükranla bu aracılığınız için..

      Sevgi ve saygı ile.
      24.9.12, Ankara

      Ahmet Saltık
      www.ahmetsaltik.net

      ====================================================

      FELAKETİM OLURDU, AĞLARDIM..

      Gözlerin gözlerime değince
      Felaketim olurdu, ağlardım
      Beni sevmiyordun, bilirdim
      Bir sevdiğin vardı, duyardım
      Çöp gibi bir oğlan, ipince
      Hayırsızın biriydi fikrimce
      Ne vakit karşımda görsem
      Öldüreceğimden korkardım
      Felaketim olurdu, ağlardım

      Ne vakit Maçka’dan geçsem
      Limanda hep gemiler olurdu
      Ağaçlar kuş gibi gülerdi
      Sessizce bir cigara yakardım
      Parmaklarımın ucunu yakardım
      Kirpiklerini eğerdin, bakardın
      Üşürdüm, içim ürperirdi
      Felaketim olurdu, ağlardım

      Akşamlar bir roman gibi biterdi
      İzabel kan içinde yatardı
      Limandan bir gemi giderdi
      Sen kalkıp ona giderdin
      Benzin mum gibi giderdin
      Sabaha kadar kalırdın
      Hayırsızın biriydi fikrimce
      Güldü mü cenazeye benzerdi
      Hele seni kollarına aldı mı
      Felaketim olurdu, ağlardım

      ATTİLA İLHAN

      Hüseyin Haydar şiri : KOMUTANIN ÖLÜMÜ..

      KOMUTANIN ÖLÜMÜ..

      Hüseyin Haydar
      Cumartesi, 18 Şubat 2012 05:45

      Komutan öldü. Tuğrul kuşu gökte öldü.
      Beşikte bebek irkildi, onu sordu,
      Yirmi iki asırlık han berkildi, yolu sordu.
      Bu dert beni yedi, dert milleti yedi…
      Yetmiş vaşak günde üç öğün yürek yedi.

      Suikast! Ey ulus, suikast!
      Oğlunun öcünü almayacak mısın?
      Eğiliyorum önünde yüceliğinin, bilgeliğinin,
      Hunhardan hesap sormayacak mısın?

      Ey sü, ey kansu, konuşmayacak mısın?
      Nazlı söğüt müsün, kara kayın mı?
      Ülkün, türkü söyleyen bir orman değil mi?
      Baltaladılar hayat ağacını, ne duruyorsun?
      Kara yalanla mı saracaksın yaranı?

      Ey kam, yan! Ey kamu dağlan!
      Ölüm değil, ölüm göbek bağımızda bizim.
      Düşen uçak değil, bir ordu cenin,
      Tekmelenmiş anarahmi ana ecenin,
      Ankara şehrinin buz tutmuş iç organları.

      Komplo! Ey meclis, komplo.
      Ay dolansa, gün tutulsa komplo bu.
      Kuşluk namazıdır bizde alçaklarla düello.
      Çekilse puştluk altın imbikten,
      Ölümsüzlük için ölene olur mu hile?

      Konuşsun Cengiz Han, Timur, Spartaküs,
      Söylesin en üst savaşkanlar,
      Söylesin Tonyukuk, Selahattin Eyyûbi:
      Arslan kendi yavrusunu yer mi?

      Utanç! Ey millet, utanç!
      Düşmanların birleşti, sen dağılacak mısın?
      “Topla dizginleri, tanı kendini!”
      Dağların karı erise yıkayamaz bu kanı,
      Demiri bir daha eritmeyecek misin?

      Tehdit! Ey gençlik, tehdit!
      Kuluydu Türk’ünün, Kürt’ünün.
      Katığıydı işçisinin, toprağıydı köylüsünün.
      Ordanın kılıncı yatağından çıktığı gün,
      Baş kaldırıp bakmayacak mısın?

      “Kavgaya girince silah alınmaz!”
      Yıldırım misali fırsat verilmez.
      Kabul olunmaz kör tedbirin kazası.
      Söylesin bütün Roma, Pers komutanları:
      Kararsız elle hedef vurulmaz.

      Toplan! Ey halk, toplan!
      Akıl yolu buzlanmış, buz gibi hıyanet.
      Suça batmış sürüleri inine sür,
      İncirlik’te gırtlağından yakala yılanı tez,
      Çekicin başını gürzünle ez.

      İntikam! Ey ordu, intikam!
      Kudretinin önünde eğiyorum başımı,
      Soruyorum: Bedir yüzlü o komutan nerede?
      Faciayı “müttefik” bu, cinayeti cia,
      Kâr mı koyacaksın katillerin avucuna?

      Köroğlu Dağları kalktı dikildi,
      Ozan Ata kopuz çaldı, yiğit silkindi:
      Eşref Bitlis öldü mü, gök direğin göçtü mü?
      Ödlek dönüp kaçtı mı? Şimdi, dünya yıkılır!

      * Emperyalizmi yenen ve bir daha yenecek olan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Atatürkçü birikimine ve 19 yıl önce (1993) şehit düşen Org. Eşref Bitlis ile diğer şehit komutanlarımızın devrimci anılarına şükranla.
      Son Güncelleme: Cumartesi, 25 Şubat 2012 23:28

      ABD tarafından 17 Şubat 1993’te uçağı düşürülerek şehit edilen Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis..

      Ataol Behramoğlu Şiiri : Yunus Emre

      “Gitti beyler mürveti,
      Binmişler birer atı
      Yediğü yoksul eti,
      içtiği kan olısar”
      Yunus Emre, “Ahır Zaman”/ “mürvet”
      (yiğitlik)”, “olısar”(olmuştur)

      Kıran vurdu memleketi
      Zalimler hakan olmuştur
      Yedikleri yoksul eti
      İçtikleri kan olmuştur

      Kula kulluk etmeyenin
      Vicdanını satmayanın
      Haram lokma yutmayanın
      Mekânı zindan olmuştur

      Yalan dolan yazıp çizen
      Kudretliye övgü düzen
      Dün dinsizim diye gezen
      Bugün Müslüman olmuştur

      Emeksiz zengin olanın
      Kitapsız bilgin olanın
      Sermayesi din olanın
      Rehberi şeytan olmuştur

      Haramisi, soyguncusu
      Uğursuzu, vurguncusu
      Cellat ruhlusu, soysuzu
      Bakan, sadrazam olmuştur

      Korkan varsa konuşmaya
      Anlam yükleyip susmaya
      Gerek kalmadı korkmaya
      Çünkü korkulan olmuştur

      Sesime kulak ver gülüm
      Tutsaklığa yeğdir ölüm
      Nerde varsa böyle zulüm
      Çaresi isyan olmuştur

      ATAOL BEHRAMOĞLU

      Behçet Kemal ÇAĞLAR : AĞIT..

      AĞIT

      Yok gayri bizlere uyku dünek vay
      Kime bel bağlayak kime dönek vay
      Vay amansız ecel alçak felek vay

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağyasın gayrı

      Ağla gözüm ağla yaşlar dil olsun
      Kurumuş dereler baştan sel olsun
      Çiçek kara açsın çayır kül olsun

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      En büyük en güzel en yiğit kayıp
      Dereler denizler çağlar ağlayıp
      Rabbim de gözyaşı dökmezse ayıp

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Her gittiği yerde o şan verirdi
      Aslan bakışını görse erirdi
      Kaşları yeleden nişan verirdi

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Bakışları şimşek gibi çakardı
      Yarını görürdü düne bakardı
      Kürsüye çıktı mı, arşa çıkardı

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Her belâyı önler arda atardı
      Dermandı her dalda hemen yeterdi
      Babamızdı elimizden tutardı

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Kaybını yıldızlar bile bileler
      Kırıla kanatlar sola yeleler
      Kurt kuş duyup cenazene geleler

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Millet Atan gitti başın sağ olsun
      Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
      Dağlar birer birer yanar dağ olsun

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Gitti her ocağın söndü alevi
      Yeryüzü dediğin bir ölü evi
      Cihan türbe olsa almaz o devi

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Dönmüş denizler gözyaşı taşına
      Dünya ortak çıkmış Türk’ün yasına
      Her evden bir ölü çıkmışcasına

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Gökler ağıtlardan titriyor kat kat
      Düştü üstümüze gerilen kanat
      Onsuz dünya yarım, insanlık sakat

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      O hep dolu tuttu boş atmadıydı
      Söz verince yaptı aldatmadıydı
      On beş yıl tek burun kanatmadıydı

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Bizdendi sevinci bizdendi derdi
      Biz uyurduk o bizleri beklerdi
      Uyudu nöbeti bizlere verdi

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Kuru yapraklara benzedik bu güz
      Her göz kan içinde sapsarı her yüz
      Milyonlarız bir babadan öksüzüz

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Gök düşsün toprağa toza belensin
      Mezarına gece yıldız elensin
      Şehitler doğrulsun nöbet dolansın

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Dünya hem kahr olur hem onu gömer
      Yıldızlar kandildir semalar kemer
      Sus boğulayazdın sus Aşık Ömer

      Türklük yüreğini dağlasın gayrı
      Cihan da bizimle ağlasın gayrı

      Behçet Kemal ÇAĞLAR