Kategori arşivi: Hekim Saltık

Cumhuriyet’in Yargıcı mı, Molla Kadı mı?!

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli, www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com      X : @profsaltik
facebook.com/profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Cumhuriyet’in Yargıcı mı, Molla Kadı mı?!

Kars Aile Mahkemesi, bebeğinden topuk kanı aldırmak istemeyen anababayı haklı bulan bir karar verdi (E: 2024/455, K: 2024/368; 20.08.2024).
Davacı, kamu adına, 5395 s. Çocuk Koruma Yasasına dayanan İl Sağlık Müdürlüğü.

Türkiye’de sık görülen kalıtsal-metabolik hastalıklara erken tanı koyma amaçlı Ulusal Yenidoğan Tarama Programı 1987’de başlatıldı ve günümüzde 6 hastalık kapsanıyor. Program Sağlık Bakanlığı gözetiminde. 37 yılda milyonlarca bebek tarandı ve binlerce erken tanı konarak engellilikler önlendi. Akraba evliliğinin %23 gibi anormal yüksek olduğu ülkemizde,
bu kalıtsal hastalıklara erken tanı koymak için yenidoğan taramaları yaşamsal önemde.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da katılmalı.

Anılan mahkeme kararının hüküm fıkrasında çok ciddi bilimsel yanlışlar ve hukuk muhakemesi hataları var. Bilirkişi, Karar’a göre, seçenek (alternatif) tıp konusunda eserleri olan biri!?
Oysa bilimsel yazında (literatürde) bu kişinin herhangi bir makalesi, kitap bölümü yok!

  • Kaldı ki, Seçenek (Alternatif) Tıp bilimsel bir disiplin olmayıp,
    Tıbbın seçeneği gene Bilimsel Tıptır.

Böylesi bir karar ülke genelinde örnek (emsal) olabileceğinden, yargı yeri kurumsal bilirikişilik desteği almalıydı. Bunlar Tıp Fakülteleri (Çocuk, Halk Sağlığı, Genetik bölümleri), Tıp Uzmanlık Dernekleri, TTB (Türk Tabipleri Birliği) olmalıydı.

Türkiye’de kabaca (son 37 yılın ortalaması) yılda 1 milyon bebek doğuyor ve hepsinden birkaç damla topuk kanı örneği alınarak Ulusal Halk Sağlığı Referans Lab.’da ücretsiz inceleniyor. Milyonlarca örnek çalışıldı günümüze dek ve onbinlerce bebeğin engelli kalması önlendi.

  • Hiçbir bebek, topuk kanı alınması nedeniyle hiçbir zarar görmedi.

Bilirkişi Aidin Salih, topuk kanı almanın çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden olduğunu belirtmiş raporunda. Bu bir safsata! Ne yazık ki, Yargıç Muhammed Koç da bunu gerekçe yapmakta!

Kararın hüküm fıkrası aşağıda. Hukuk tarihine geçecek us ve bilim dışı, çok tehlikeli, bir karar. Binlerce bebeğin sağlıklı yaşam hakkına açık tehdit, ailelere, topluma çok ağır yük, İNSANLIK SUÇU!

Yargıç ve bilirkişi hakkında Adalet Bakanlığı, HSK, Savcılık adli-yönetsel işlem, yaptırım başlatmalı.

Anne-Babanın velayet hakkının doğası gereği topuk kanı vermeme özgürlüğüne sahip olmaları
doğal hukukun gereği olduğuna, Topuk kanı almanın çocuğun Anayasa ile korunan
yaşam ve sağlık hakkı üzerinde yapacağı olumlu sonuçlarının tıbbi otoritelerce
ispatlanmamış olması ve olası bir teşhis ve tedavinin de tıp otoritelerince hala
tartışmalı olması (Alternatif tıp uzmanı Aidin Salih’in topuk kanı almanın
çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden olduğunu özetle eserlerinde ifade etmiş
ve benzer tespitler pek çok STK tarafından inceleme konusu edilmiştir.),
velev ki topuk kanı ile otizmli olduğu tespit edilse dahi otizmin erken tedavisi diye
bir tedavi şeklinin olmaması veya doğmuş çocuğun akraba evliliğinin önüne nasıl geçeceği
izah edilemeyeceğinden, topuk kanı almanın esasen topluma veya toplum sağlığına da hizmet eden bir yanının olmaması ve WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) güdülendirmesi ile neonatal tarama
adı altında ne için yaptığı / yaptırdığı belli olmayan bir uygulama olması nedeniyle
ve hegamonik bir dikte ile üye ülkelere dikte edilen bir uygulama olması nedeniyle talebin reddine…”

TÜRK MİLLETİ ADINA karar alan yargıç, anababanın velayet hakkını mutlak görerek, topuk kanı almanın çocuğa sağlık yararı olmayacağını, bunun tıp otoritelerince tartışmalı olduğunu savlıyor. Oysa yenidoğan taramaları tüm dünyada onyıllardır kullanımda ve yararı tartışılmak bir yana, pek çok ülkede zorunlu!

Bilirkişi Otizmi örnekliyor, topuk kanı taramasında bu hastalık yok!Başka yöntemlerle erken tanı ise çok yararlı oluyor.

Ülkemizde 6 hastalık taranıyor, bu sayı dünya genelinde 25’e dek çıkabiliyor. Gerekçede Dünya Sağlık Örgütü-DSÖ dayatmasından söz ediliyor. Bu da yanlış, DSÖ salt öneriyor, bağlayıcı değil.

Çocuk Koruma Yasası, “çocuğun üstün yararı” kavramını vurguluyor

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ülkemiz taraf (3640 s. yasa) ve Anayasa m.90/5 uyarınca bağlayıcı.

Anababanın red gerekçesine kararda hiç değinilmiyor? Velayet bir temel hak olmakla birlikte, sınırsız-mutlak değil ve Küçüğe zarar verecek yönde keyfi kullanılamaz.

Medeni Yasa, velayet yetkisinin sınırlanmasını-kaldırılmasını da düzenler.
Çocuk salt anababanın mutlak tasarruf nesnesi değil, toplumun da değeri, geleceğidir.
Anayasa m.12 temel hak-özgürlüklerin kötüye kullanılamayacağını, m.13 yasa ile sınırlanabileceğini içerir.

Aşılar ve bu tür koruyucu tıbbi işlemler,
2015 AYM kararı gözetilerek yasal düzenleme ile zorunlu kılınmalıdır.

Yargıç, tüm bunları gözeterek Sağlık Müdürlüğü’nün “tedbir kararı” istemini onaylamalı ve
topuk kanı alınmalıydı.

İstinaf bozma kararı, hele anababa akraba ise, tıbbi zorunluk-ivedilik nedeniyle kesinlikle gecikmemelidir.

Sağlık Bakanlığı İstinafa katılmalı, sıkı tutarak ivedi bozma istemelidir.

Bu arada taramalar, kesinleşmiş yargı kararı olmadığından, mutlaka sürdürülmelidir.

Yaşamda en gerçek yol gösterici BİLİM ve FEN’dir.
=============================
Yazının PDF biçimi için tıklayınız : Cumhuriyet’in yargıcı mı, molla kadı mı, Cumhuriyet, 29.8.24

Ülkemizde 1 damla topuk kanı örneği ile FENİLKETONÜRİ adlı ciddi doğumsal-metabolik hastalığı tarama programını başlatan saygın hekim Prof. Dr. İmran ÖZALP‘ın bu yargı kararı nedeniyle kamuoyun yaptığı AÇIKLAMA – UYARI çok önemlidir ve okunmalı, gereği yapılmalıdır.

İmran ÖZALP, KAMUOYUNA AÇIK MEKTUP 

Topuk Kanı Vermeyi Red ve Aile Mahkemesinin Çağdışı Onayı

Dostlar,

Geçtiğimiz günlerde (20.8.24) Kars’ta bir Aile Mahkemesinde BİLİM DIŞI bir karar verildi.

Bebeklerinden “topuk kanı” alınmasına izin vermeyen anababa (ebeveyn) sorununda Kars İl Sağlık Müdürlüğü, mahkemeden “tedbir kararı” istedi ancak çağdışı bir gerekçe ile “reddedildi”!

Meltem TV‘de, Sayın Gülgun Feyman-Budak ile sorunu irdeledik.

Image

İzlenmesini, paylaşılmasını ve herkesin üstüne düşeni yapmasını diler ve bekleriz.

https://youtu.be/ONF0zDywUTQ

Mahkeme kararının hüküm paragrafı şöyle (2024/455 Esas, 2024/368 Karar no)

  • “Anlatılanlar ışığında tüm dosya kapsamının incelenmesinde; Anne – Babanın velayet hakkının doğası gereği topuk kanı vermeme özgürlüğüne sahip olmaları doğal hukukun gereği olduğuna, Topuk kanı almanın çocuğun Anayasa ile korunan yaşam ve sağlık hakkı üzerinde yapacağı olumlu sonuçlarının tıbbi otoritelerce ispatlanmamış olması ve olası bir teşhis ve tedavinin de tıp otoritelerince hala tartışmalı olması (Alternatif tıp uzmanı Aidin Salih’in topuk kanı almanın çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden olduğunu özetle eserlerinde ifade etmiş ve benzer tespitler pek çok STK tarafından inceleme konusu edilmiştir.),velev ki topuk kanı ile otizmli olduğu tespit edilse dahi otizmin erken tedavisi diye bir tedavi şeklinin olmaması veya doğmuş çocuğun akraba evliliğinin önüne nasıl geçeceği izah edilemeyeceğinden, topuk kanı almanın esasen topluma veya toplum sağlığına da hizmet eden bir yanının olmaması ve WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) güdülendirmesi ile neonatal tarama adı altında ne için yaptığı/yaptırdığı belli olmayan bir uygulama olması nedeniyle ve hegamonik bir dikte ile üye ülkelere dikte edilen bir uygulama olması nedeniyle talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

Bu karar tümüyle BİLİM DIŞIDIR…

  • BİLİM DIŞI olan bir yargı kararı adil olamaz ve asla kabul edilemez, hukuka aykırıdır!

Kabul edilemez yanlışları gerekçeli olarak konuşmamızda açıkladık.
***
Sayın Prof. Dr. İmran Özalp, ülkemizde topuk kanı ile fenilketonüri adlı hastalığın erken tanı ve etkin sağaltım (tedavi) amaçlı başlatan kişidir.

Prof. Özalp’ın bu çağdışı kararı bilimsel olarak çürüten kamuoyuna yaptığı çok önemli açıklama aşağıdadır :

İmran ÖZALP, KAMUOYUNA AÇIK MEKTUP

İstinaf aşamasında ilgili Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) bu kabul edilemez, hurafe temelli kararın bozularak düzeltileceğini umuyor ve diliyoruz.

Sağlık Bakanlığı davayı çok ciddi tutmalıdır.

Dosyadaki bilirkişi ve yargıç hakkında adli ve disiplin işlemi yapılmalı ve hak ettikleri yaptırımı görmelidirler.

Bu yazımız aynı zamanda, Adalet Bakanlığı, HSK ve
ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurumuzdur.

  • Sağlık Bakanlığı, henüz kesinleşmiş bir hüküm olmadığından, KARARLILIKLA,
    yenidoğan tarama programlarını sürdürmelidir.

Sevgi ve saygı ile. 28 Ağustos 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      X : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

M Çiçeği Salgını Nasıl Yönetilmeli?

Dostlar,

Kampana News youtube kanalında Sn. Zübeyde Sarı ile

M Çiçeği Salgını Nasıl Yönetilmeli?” sorununu yaklaşık 35 dakika boyunca kapsamlı irdeledik.

İzlenmesini, paylaşılmasını ve gereklerinin herkesçe yerine getirilmesini dileriz.

Lütfen tıklayınız..

https://www.youtube.com/watch?v=cBR1ehiQQ5I

Sevgi ve saygı ile. 28 Ağustos 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı  
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli  
www.ahmetsaltik.netprofsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltikX : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

KRT Programımız : M Çiçeği Salgınını Nasıl Yönetmeliyiz?

Dostlar,

KRT‘den Sayın Seçil Özer‘in konuğu olduk ve güncel sorunlarımızdan “M Çiçeği” konusunu işledik :

  • M Çiçeği Salgınını Nasıl Yönetmeliyiz?

Image

Programı izlemek için lütfen tıklayınız (yaklaşık 10 dk.)

https://youtu.be/NnvA77eZvbs?si=cQ5N4dJ12HH3aKxD

Sevgi ve saygı ile. 27 Ağustos 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Gelecekte Sağlığımızı Tehdit Eden Etmenler…

Uzm. Dr. Mustafa TORUN - MEDİGÜN HASTANESİDr. Mustafa Torun
İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı
mtorun3@gmail.com

Dünya tehlikeli bir yer. Bunun nedeni ise insanların kötü olması değil, kötülük konusunda bir şey yapmamalarıdır.” Albert Einstein

Daha önce de yazdığım gibi dünyayı tehdit eden en önemli etmenlerin başında infeksiyonlar gelecektir. Bu düşünce geniş kabul gören bir öngörüdür…

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gezegenimizi riske sokan, gerçekte belki de ilerde dünyamızı yok edip sağlığı tehdit eden 10 tehlikeyi bizlere aktardı. 2019’da kırmadan ve dökmeden, kimseyi üzmeden deyim yerindeyse bu tehlikeleri kibarca hepimize açıklamıştı…

Ülkemizin ve dünyanın sosyo-ekonomik gündeminden kaynaklanan siyasal tartışmalardan, emperyalizmin göz açtırmaz talanlarından, bu açıklamanın belki de yeterince ilgi çekmeyip, üzerinde yeterince durulmadığını düşünüyorum…

Benim de üyesi olduğum meslek derneğimiz “Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği’nin (KLİMİK)” daha önceki açıklamasında bu konuya olabildiğince açıklık getirilmişti…

Listede görülen 10 tehditten, “İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji” alanı ile ilgili tehditlerin çokluğunu bir kez daha sizlere anımsatayım. Buna son zamanlarda bir tehdit olarak görülen, ileride nasıl bir seyir izleyeceği bilinmeyen Maymun Çiçeği yani “MPOX” hastalığını da eklemekte yarar var…

Listeye göre milyarlarca kişi küresel influenza salgını, antibiyotik direnci, Ebola ve öbür yüksek riskli patojenler, aşı karşıtlığı, Dang ateşi ve HIV gibi infeksiyon hastalıklarına dayalı kimi zorluklarla yüzleşecek. Konuyu yine daha iyi anlaşılsın diye sorulu yanıtlı anlatmaya çalışalım…

*DSÖ’ne göre 2019’da sağlık açısından tehdit oluşturacak bu durumlar nasıl sıralanmıştı?

  1. Hava Kirliliği ve İklim Değişikliği; listenin başında gelmektedir. DSÖ ( Dünya Sağlık Örgütü) kirli havayı sağlık için en büyük tehditlerin başında görmüştür. Dünyada her 10 kişiden 9’u kirli hava solumaktadır. Hava kirliliğinin neden olduğu çeşitli hastalıklardan her yıl 7 milyon kişinin beklenenden önce yaşamını yitirdiğini belirtelim…
  2. Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar yani Diyabet, Kanser, Kalp Hastalıkları ve başkaları.. Tüm ölümlerin %70’inden (41 milyon/yıl) sorumlu olup, ölümlerin 15 milyonunun 30-69 yaş arasında görülen erken ölümler olacağı bildirilmiştir…
  3. İnfluenza.. yani Grip Pandemisi; Önemli sorunlardan biridir. Dünyanın ileride büyük bir grip salgınıyla karşılaşacağı kesin gibi durmaktadır. Bilinmeyen bunun ne zaman olacağı? Dünyanın ölümcül sonuçları olacak böyle bir salgına sürekli hazırlıklı olması gerektiğini yine yüksek sesle vurgulayalım. Bu hazırlıkların başarısını belirleyen, sağlık sistemi zayıf ülkelerin hazırlıklı olma düzeyi olacak. DSÖ halen 114 ülkede 153 kurum aracılığıyla olası pandemik suşları (tüm dünyadaki grip virüsü tipleri) küresel sürveyans dediğimiz verilerin işlenmesi ve yanıt sistemi içinde izlediğini anımsatalım…
  4. Sağlıklı ve Nitelikli Yaşam Koşullarından Yoksun Kalmak, önemli etmenlerden birisidir. Dünya nüfusunun %22’si (1,6 milyar insan) uzun süren krizler yani savaş, çatışmalar, kıtlık, kuraklık ve yetersiz sağlık hizmetleri nedeniyle en temel sağlık bakımından uzak yaşamaktadır
  5. Antibiyotik Direnci; akıldan çıkaramayacağımız bir etmendir. Antimikrobiyal direnç nedeniyle önceden kolayca sağaltılabilen (tedavi edilebilen) pnömoni, tüberküloz, gonore, tifo gibi infeksiyonlar sağaltılamaz (tedavi edilemez) duruma geldiği gibi; infeksiyon riski nedeniyle büyük ameliyatlar, kanser sağaltımları ve organ aktarımı gibi tıbbi girişimlerin bile yapılamaz duruma geldiğini unutmamak gerekir…
  6. Ebola ve Öbür Yüksek Riskli Patojenler; Halk sağlığı tehdidi oluşturan, etkili sağaltımı veya aşısı olmayan hastalıkların yani Ebola, Zika, kanamalı ateş hastalıkları, MERS-CoV, Sars-COV-2 (Kovit-19) ve henüz bilinmeyen yeni infeksiyonların yapabileceği salgınlara karşı hazırlıklı olmak DSÖ’nün öncelikleri arasında yer almaktadır… 2018 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyetinde bir milyondan çok kişiyi etkileyen iki ayrı Ebola salgını görüldüğünü anımsatalım…
  7. Yetersiz Birinci Basamak Sağlık Hizmetleri; ciddi sorunlardan biri olmaya adaydır. Dünya üzerinde çok sayıda ülkede Birinci Basamak sağlık hizmetleri ciddi zaaflar içerdiği hepimizin bilgisi içinde olduğu bir gerçek. Ekim 2018’de DSÖ Kazakistan’ın Astana kentinde toplandı. Daha önce 1978’de yine Kazakistan’ın Alma-Ata kentindeki Temel Sağlık Hizmetleri Konferansında toplantıda belirlediği “Herkes İçin Sağlık” hedefini güncellemişti. Bu önemli buluşmada Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın katkılarını unutmayalım…
  8. Aşı Karşıtlığı; ne yazık ki giderek dozu artan ve ciddiye almadığımız, bana göre en önemli uğraşacağımız sorunlardan birisidir. Aşılar her yıl 2-3 milyon kişiyi ölümden korumaktadır. Eğer aşı kapsayıcılığı daha da geliştirilebilse bu sayıya 1,5 milyon kişi daha eklenebilir. Ancak aşılara karşı olumsuz yaklaşımların etkisiyle önemli bulaşıcı hastalıkların denetimden çıkma riski söz konusudur. Kızamık olgularının sayısında dünya genelinde %30 artış yaşanması bu riskin ciddiyeti konusunda uyarıcı kabul edilmeli…
  9. Dang Ateşi; en tehlikeli ve gözden kaçan etmenlerden birisi gibi. Sivrisinek ile bulaşan ve gribe benzer yakınmalarla giden ancak ağır seyrettiği durumlarda %20 olasılıkla ölümle sonuçlanan bir hastalık olan Dang Ateşi, on yıllardır bilinen bir infeksiyon olmasına karşın halen denetim altına alınamamıştır. Dünya nüfusunun %40’ı Dang riski olan bölgelerde yaşamaktadır. Hastalık taşıyıcı sivrisineklerin yaşam alanlarının genişlemesi ve etkin oldukları mevsimin uzaması nedeniyle hastalık tehdidi artmaktadır…
  10. HIV; son yıllarda geri bıraktırılmış ülkelerde önemli etmenlerden biri olmayı sürdürmektedir. HIV denetimi ve sağaltımında elde edilen başarılara karşın her yıl 1 milyon kişi HIV/AIDS nedeniyle yaşamını yitirmektedir. İnfeksiyondan en çok etkilenen kesim özellikle Afrika’da 15-24 yaş arasındaki çocuk ve genç kadınlardır. Sahra altı Afrika ülkelerinde nüfusun yalnızca %10’unu oluşturan bu kesim, HIV infekte kişilerin % 25’ ini oluşturmaktadır…

Yorum ve Önerilerimiz Nelerdir?

Şunu kafamıza iyice yerleştirelim ki, dünyada salt biz yokuz. Sayamayacağımız ölçüde canlı tür olduğunu bilip buna göre davranmaz ve DSÖ’nün yukarıda belirttiği sorunlara önem vermez isek, gerçekten durum son derece ciddi ve yaşamsal görünmektedir. Zamanımız giderek azalıyor. Elbirliği ile küresel anamalcı (kapitalist) sistemin dayatmalarına “Dur!” diyemeyip yıkımlara seyirci kalırsak, bu tehditlerin sayısının 10’u geçeceğini belirtmemiz önbilicilik (kehanet) değildir.

Hastalıklardan korunma yollarını bilip çevremizi uyarmak, bilinçlendirmek “Küresel Kapitalizme el ele dur demek” öncelikle hepimizin görevi olmalıdır. Yürüyoruz aynı zamanda; 2 kapılı bir handa…

Sözümüzü yine Aşık Veysel ile bitirelim…

Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gGece

Sevgilerimle…

Cenevre Sözleşmeleri’nden Gazze’ye

Bayazıt İlhan

Bayazıt İlhan

Güncel16.08.2024, BİRGÜN

Bu kadar kötülüğe “modern dünya” nasıl seyirci kalabiliyor? Soru budur ve ucu her yönüyle kirlenmiş dünya düzenine varmaktadır. Bakalım.

Cenevre Sözleşmeleri’nin kabul edilişinin 75. yıl dönümü bu haftaydı. Silahlı çatışma koşullarında evrensel insani değerler için verilen mücadelenin köşe taşı ve Uluslararası İnsancıl Hukuk’un (International Humanitarian Law) temeli Cenevre Sözleşmeleridir.

Savaş berbat bir şeydir, kandır, göz yaşıdır, hastalıktır, ölümdür. İnsanlık yaşanan pek çok acıdan sonra savaşlardaki zulmü en aza indirip, ızdırabı azaltabilmek için kurallar koymaya çalışmıştır. Bu kurallar çatışmadaki tarafların kendi seçtikleri savaş yöntem ve araçlarını kullanma hakkını sınırlandırır, çatışmanın etkilediği ya da etkileyebileceği kişileri ve varlıkları korur. Savaşlara “insancıl kurallar” koyma çabaları çok eskiye dayanır, bu alandaki modern girişimlerin ilki 1820 yılında İspanya ile Kolombiya arasında “Savaşın Düzenlenmesi Anlaşması” sayılır. Sonrasında Amerikan İç Savaşı’nda ortaya çıkan 1863 Lieber Kuralları ve nihayet yaralı askerleri koruyan ilk çok taraflı anlaşma olarak 1864 Cenevre Sözleşmesi var. Cenevre Sözleşmeleri 1906, 1929 ve 1949’da gözden geçirilip yenilenmiştir.

İNSANLIĞIN ORTAK MİRASI SÖZLEŞMELER

1949 Cenevre Sözleşmeleri ve 1977 tarihli Ek Protokolleri yaklaşık 600 madde içerir.
1949 tarihli dört Cenevre Sözleşmesi var:
– Kara ve denizdeki silahlı kuvvetlere mensup yaralıların, hastaların ve kazazedelerin durumlarının iyileştirilmesi,
– savaş esirlerine yönelik muamele ve
– sivillerin korunması.

Cenevre Sözleşmeleri 2013 itibarı ile tüm dünya ülkelerince imzalanıp onaylandı, evrensel nitelik aldı. Buradaki önemli konu, bir çatışmanın tarafları her zaman sivilleri ve muharipleri doğru biçimde ayırt etmeli, sivil insanlara ve varlıklara zarar vermemelidir.

  • Sağlık personeli ve sağlık tesisleri, vasıtaları ve donanımlarına saldırılmamalıdır.
  • Beyaz bir fon üzerindeki Kızılhaç veya Kızılay amblemi (simgesi) bu tür kişileri ve nesneleri koruyan işaretlerdir ve bu işaretlere saygı gösterilmelidir.

Bu belgelerin geliştirilmesi ve kabul edilmesinde önemli kurum Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin başkanı Mirjana Spoljaric Cenevre Sözleşmelerinin 75. yılı nedeniyle yaptığı açıklamada tüm dünya liderlerini barışa, çatışmaları görüşmelerle çözmeye ve imzaladıkları uluslararası belgelere uymaya çağırdı.

Çağırdı da dinleyen kim?

Bugün dünyada devam eden 120 silahlı çatışma olduğu bildiriliyor ve ne yazık ki taraflar bu evrensel kurallara uymuyor. Dünya bir yanda bilimsel gelişmelerin göz kamaştırdığı, öte yanda eşitsizliklerin, fakirliğin, doğa katliamının alabildiğine arttığı, evrensel hukukun muktedirler tarafından iplenmediği, zorbalıkların, kötülüklerin hesabını sorabilenin olmadığı bir yer oldu.

GAZZE’DE BİTMEYEN KATLİAMLAR

Konu Cenevre Sözleşmeleri ve Uluslararası İnsancıl Hukuk olunca Filistin’de, Gazze’de dünyanın gözü önünde en ağır katliamlardan ve hak ihlallerinden birinin yaşanmasına özellikle dikkat çekmek gerekir.

Gazze ve Batı Şeria’daki gelişmeleri bildiren uluslararası yetkili kurum olan BM Filistinli Mülteciler Ajansı (UNRWA) tarafından son yayımlanan veriler 7 Ağustos 2024 tarihli. Buna göre, 7 Ekim 2023’den beri İsrail’in yürüttüğü askeri operasyonlar nedeniyle 1 milyon 900 bin Filistinli yerinden edildi, 39 bin 677 kişi öldü, 91 bin 645 kişi yaralandı. Ölenlerin 10 bin 600’ü çocuk, 5 bin 900’ü kadın, 2 bin 700’ü yaşlı. On binden fazla kişinin enkaz altında olduğu belirtiliyor. BM yapıları ve çalışanları bile hedefte. UNRWA kamplarına yapılan İsrail saldırılarında 563 kişi öldü, 1790 kişi yaralandı, 205 UNRWA çalışanı öldürüldü.

  • Sağlık hizmetlerine yönelik saldırılar akıl almaz boyutlarda.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 7 Ekim 2023-30 Temmuz 2024 arasında Gazze’de sağlık hizmetlerine yönelik 500 saldırı oldu. Bu saldırılarda aralarında hekimlerin de bulunduğu 747 kişi yaşamını yitirdi, 970 kişi yaralandı. Saldırılarda 110 sağlık kurumu ve bölgedeki 36 hastanenin 32’si tahrip oldu, 20 hastane tümden kullanılamaz durumda. 115 ambulans etkilendi, 63 ambulans kullanılamaz hale geldi. DSÖ şu ana kadar Gazze’den 5 bin hastanın tahliye edildiğini, 10 bin hastanın tahliye edilmeyi beklediğini bildiriyor.

Sivil yapılar yerle bir edilmiş durumda. Yapıların yüzde 63’ü ağır ya da orta hasarlı olarak bildiriliyor.

Ne demeli?

  • İsrail Cenevre Sözleşmeleri’nin 75. yılında insanlığın biriktirdiği tüm değerleri ihlal ederek katliam yapıyor.

Bu katliamların emrini veren kişi de, en güçlü devlet ABD’nin Kongresi’nde kahraman gibi karşılanıp ayakta alkışlanıyor.

İnsanlık için iki yol görünüyor :

  1. Ya bu liderler ve dünya düzeni ile utancı yaşamaya devam edecek
  2. Ya da daha yaşanabilir dünya için adımlar atacak.

İkincisi için dünyanın dört bir yanındaki mücadeleler ve güzel örnekler geleceğin umudu olmaya devam ediyor.
=============================================
Yazarın Son Yazıları

Gelişmek ya da geri kalmak 

PROF. DR. ÇAĞATAY GÜLER
Halk Sağlığı ve Çevre Sağlığı Uzmanı

14 Ağustos 2024, Cumhuriyet

 

Gelişmiş ülkeler genellikle şeffaf ve erişilebilir yargı sistemleri bulunan yerleşik yasal çerçevelere sahiptir. Yasalar tutarlı bir şekilde uygulanır ve yüksek derecede yasal kesinlik vardır. Sonuçta hukukun üstünlüğü ilkesine güçlü bir biçimde uyulur, yani yasalar adil bir şekilde uygulanır ve hükümetler bundan sorumlu tutulur. Hukuk sistemine olan güven yüksek düzeydedir. Geri kalmış ülkelerde hukuksal çerçeveler zayıftır, yasalar tutarsız veya yetersiz bir şekilde uygulanır. Adalete erişim, özellikle ayrımcılık gören ve marjinal gruplar için sınırlıdır. Hukukun üstünlüğü tam sağlanamamıştır; yolsuzluk, yargıya siyasal müdahale ve hesap verebilirliğin olmaması gibi sorunlar daha yaygındır.

SOSYAL HAKLAR

Gelişmiş ülkelerdeki mahkemeler genellikle siyasal etkiden bağımsızdır, adil yargılamayı ve bireysel hakların korunmasını sağlar. Geri kalmış ülkelerdeki yargı siyasal baskılarla karşı karşıya kalabilir, bu da tarafsız karar alma gücünü baskılayabilir.

Gelişmiş ülkeler insan haklarını korumak için güçlü yasal çerçeveler, etkin sivil toplum ve uluslararası sözleşmelerle desteklenen güçlü sistemlere sahiptir. Geri kalmış ülkelerde insan haklarının korunması daha az güvenlidir ve keyfi gözaltı, sansür ve ayrımcılık gibi kötüye kullanım riski yüksektir. Yasal korumalar zayıf, uygulama tutarsızdır.

Gelişmiş ülkelerde konuşma, toplanma, inanç vb. özgürlükler yüksek düzeyde korunur. Geri kalmış ülkelerde bu özgürlükler kısıtlıdır; özellikle ifade, basın ve toplantı özgürlüğü üzerindeki sınırlamalar yaygındır.

Gelişmiş ülkeler başta eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hakları olmak üzere gelişmiş sosyal haklara sahiptir. Geri kalmış ülkelerde eğitim ve sağlık hizmeti gibi sosyal haklara erişim sınırlıdır, bunlarla ilgili önemli eşitsizlikler vardır.

Gelişmiş ülkelerde vatandaşlar genellikle özgür ve adil seçimler, basın özgürlüğü ve siyasal partiler kurma ve bunlara katılma hakkı gibi çok çeşitli siyasal özgürlüklerden yararlanır. Geri kalmış ülkelerde seçim sahteciliği, basın özgürlüğü ve siyasal muhalefet üzerindeki kısıtlamalar çok fazladır.

KİŞİSEL ÖZGÜRLÜKLER

Gelişmiş ülkelerde gizlilik hakkı, seyahat (gezi) özgürlüğü ve ayrımcılık görmeme gibi kişisel özgürlükler iyi korunur. Geri kalmış ülkelerde kişisel özgürlükler daha az güvenlidir; hükümet gözetimi, seyahat (gezi) kısıtlamaları ve ayrımcılık fazladır. Ekonomik özgürlükler daha zayıf; mülkiyet hakları, yolsuzluk ve gelişmemiş piyasa kurumları nedeniyle kısıtlıdır.
***
Halk Sağlığı Sorunları

  • Bir ülkedeki halk sağlığı sorunlarının temelinde
    gelişmiş ve geri kalmış ülkeler arasındaki bu farklılıklar yatar.

Gelişmiş ülkeler tıbbi hizmetlere yaygın erişim, daha yüksek yaşam beklentisi ve daha düşük bebek ölüm oranları ile gelişmiş sağlık sistemlerine sahiptir. Sanitasyon, temiz su ve yaygın aşılama programları dahil güçlü bir kamu sağlığı altyapısı vardır.

Farklılıklar bulunsa da farklı toplum kesimleri arasında sağlık hizmetlerine erişim daha iyidir. Geri kalmış ülkelerdeki bulaşıcı hastalık oranları daha yüksek, yaşam beklentisi daha düşük, bebek ölüm oranları daha yüksektir. Kamu sağlığı altyapısının yeterince gelişmemesi nedeniyle sanitasyon, temiz suya erişim ve sağlık hizmeti sunumuyla ilgili sorunlar fazladır. Sağlık hizmetlerine erişim oldukça eşitsizdir, kentsel ve kırsal alanlarla, farklı sosyoekonomik gruplar (kesimler) arasında önemli farklılıklar vardır.

Bu nedenle;

  • Halk Sağlığının önceliği,
  • Yukarıda sıralanan ve çoğu halk sağlığı ile ilgisiz sanılan farklılıkların Halk Sağlığı sonuçları konusunda farkındalığı artırmaktır.

FLASH HABER TV Programımız : DÜNYADA M-POKS SALGINI ALARMI

Dostlar,

Dün, 15 Ağustos 2024 günü, Flash Haber TV‘de başarılı programcı Sn. Burcu Uğur‘un konuğu olduk. Konumuz

  • DÜNYADA M-POKS SALGINI ALARMI

Yaklaşık 25 dakika Sn. Uğur’un sorularını yanıtladık ve “Maymun Çiçeği / M Çiçeği” hastalığı hakkında bilimsel bilgileri aktardık.

Ülkemizde ve dünyada izlenmesi gereken Epidemiyolojik stratejileri açıkladık.
Önceki gün konuyu web sitemizde yazmıştık. (http://ahmetsaltik.net/2024/08/14/dso-m-cicegi-virusu-uluslararasi-oneme-sahip-bir-halk-sagligi-acil-durumu/)

Ayrıca X hesabımızda da 10 öneri sunmuştuk (https://x.com/profsaltik/status/1823814297950044567).

Önerilerimiz                                 :

1. Sağlık Bakanlığı, bir Bilim Kurulu oluşturarak sorunu özenle izlemeye almalıdır.
2. Riskli kümelerde tarama ile sürveyans yapmalı ve olguları erken bulmalıdır.
3. Olgular ve değinenleri (temaslıları) ayırmalı olguları sağaltmalıdır (tedavi etmelidir).
4. Aşı konusunda Bilimsel Kurul hızla karar vermelidir.
5. Demokratik Kongo Cumhuriyeti başta olmak üzere bu ülkeye komşu ve m çiçek’in (m pox’un) görüldüğü ülkelerden gelenler hemen sağlık kuruluşlarına çağrılarak taranmalıdır.
6. Bu ülkelerden ülkemize gelenlerden sağlık raporu, aşı belgesi istenmeli ve sınır kapılarında hekimlerce muayene edilmelidir.
7. Ülkemizden söz konusu ülkelere gidecekler bilgilendirilmeli, erteleme önerilmeli, koruyucu sağlık eğitimi verilmeli, aşı konusu düşünülmelidir.
8. Ulusa dengeli, sağlıklı ve güvenilir, sürekli bilgi verilmeli, saydam olunmalıdır.
9. Hekim ve öbür sağlık emekçilerine hastalığın epidemiyolojik yönetimine ilişkin rehberler yayınlanmalıdır.
10. Tarama, sürveyans, tanı ve sağaltım (tedavi) için lojistik sağlanmalıdır.

İzlemek için lütfen tıklayınız :
https://x.com/flashhabertvcom/status/1824378553443524913?t=TJjQyheTYXnYMZFu6VdTTw&s=08



Sn. Burcu Uğur ve Flash Haber TV’ye program için teşekkür ederiz.

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 16 Ağustos 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Aydınlanma TV Programımız : Tıkanan Sağlık Sistemi, Yıkıma Sürüklenen Türkiye

Dostlar,

Önceki gün, saygın TV programcısı Gülgûn Feyman Budak‘ın program konuğu olduk.

Aydınlanma TV‘de

  • Tıkanan Sağlık Sistemi, Yıkıma Sürüklenen Türkiye”,
    konusunu işledik (13.8.24).

Sn. Feyman’ın da katkılarıyla, 47 dakika süren bir söyleşimiz oldu Youtube ortamında canlı yayın ile.

Aşağıdaki görseli tıklayarak izleyebilirsiniz.

İzlenmesi ve paylaşılması, yararlı olmasını dileriz. Sn. Feyman-Budak’a fırsat verdiği için teşekkür ederiz.

 

 

Sevgi ve saygı ile. 16 Ağustos 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     X : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

DSÖ: M çiçeği virüsü uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumu!

Dosya:WHO logo.svg - VikipediDSÖ, M çiçeği virüsünün “uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumu (PHEIC) oluşturduğunu” açıkladı

Dünya Sağlık Örgütü Genel Başkanı Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “DSÖ Acil Durum Komitesi bugün toplandı ve bana durumun uluslararası öneme sahip bir halk sağlığı acil durumu oluşturduğu (USTUluslararası Sağlık Tüzüğüne göre) tavsiye görüşünü bildirdi. Bu tavsiyeyi kabul ettim.” dedi.

Haberin DSÖ web sitesindeki İngilizce özgün biçimi için tıklayınız : https://www.who.int/news/item/14-08-2024-who-director-general-declares-mpox-outbreak-a-public-health-emergency-of-international-concern 

Got a new rash? Monkeypox or something else? - BBC News

Dr. Ghebreyesus, M çiçeği virüsünün Afrika ve öbür bölgelerde daha çok uluslararası yayılma potansiyeli olasılığı karşısında DSÖ tarafından düzenlenen Acil Durum Komitesi toplantısının açılışında konuştu.

M çiçeği virüsünün Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde 10 yıldan uzun süredir bildirildiğini aktaran Dr. Ghebreyesus, bu ülkede her yıl bildirilen olgu (vaka) sayısının kararlı biçimde arttığını söyledi.

Dr. Ghebreyesus, 2023’te bildirilen M çiçeği virüsü olgu (vaka) sayısında önemli artış yaşandığını anımsatarak, bu yıl şu ana dek Afrika ülkelerinden bildirilen olgu sayısının geçen yılın toplamını aşarak 14 bini geçtiğini ve 524 ölüm kaydedildiğini dile getirdi.

Geçen yıl Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde ortaya çıkan, cinsel ilişki yoluyla yayıldığı görülen “1b türü” virüsün hızla yayılmasının ve komşu ülkelerde saptanmasının endişe verici olduğunu vurgulayan Dr. Ghebreyesus, UST – Acil Durum Komitesi‘ni toplama kararının başlıca nedenlerinden birinin bu durum olduğunu kaydetti.

Dr. Ghebreyesus, temmuzda Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne komşu olan ve daha önce M çiçeği olgusu bildirmemiş Burundi, Kenya, Ruanda ve Uganda’nın hastalığın 1b türüne ait yaklaşık 90 olgu bildirildiğini anımsattı.

Salgının tek bir türüne yoğunlaşmadıklarını söyleyen Dr. Ghebreyesus, “Farklı ülkelerde, farklı bulaşma yolları ve farklı risk düzeyleri olan, farklı tür salgınlarla uğraşıyoruz. Meslektaşlarım yakında size daha ayrıntılı teknik bir sunum yapacak.” dedi.

Dr. Ghebreyesus, bu salgınların nedenlerini anlamak ve ele almak için etkilenen ülkelerin hükümetleri, Afrika Birliği Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (Africa CDC), sivil toplum kuruluşları ve öbür ortaklarla birlikte çalıştıklarını kaydetti.

DSÖ Genel Başkanı Dr. Ghebreyesus, gözetim, hazırlık ve müdahale faaliyetlerini desteklemek için başlangıçta 15 milyon $ gerektiren bölgesel bir müdahale planını geliştirdiğini söyledi.

M çiçeği için DSÖ uzmanlarının iki aşıyı önerdiğini kaydeden Dr. Ghebreyesus, bu aşıların DSÖ tarafından listelenen ulusal düzenleyici kurumların yanı sıra, Nijerya ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti gibi ülkeler tarafından onaylandığını vurguladı.

Afrika Birliği, Afrika ülkelerinde hızla yayılan M çiçeği (mpox) virüsüne karşı kıta çapında halk sağlığı için acil durum ilan edildiğini bildirmişti.

Hem hayvanlardan hem insanlardan bulaşıyor

  • M çiçeği virüsü fareler ve sincaplar gibi kemirgen hayvanlardan veya bulaşı almış (enfekte olmuş) insanlardan bulaşıyor.

Virüsün neden olduğu vücut döküntülerine dokunmak, bu döküntülerin bulaştığı giysi, çarşaf, havlu vb. eşyaları kullanmak ve beden sıvılarıyla temas etmek en önemli bulaş nedenleri arasında yer alıyor.

İlk belirtiler virüsü aldıktan 5-21 gün sonra ortaya çıkabiliyor. Virüs genelde yüksek ateş, baş, sırt ve kas ağrısı, lenf bezlerinde şişlik, yorgunluk, üşüme, titreme ve deride su çiçeğine benzer kabarcıklara neden oluyor.

3 signs you may have monkeypox – @theU

Özel bir tedavi yöntemi olmayan hastalığın tedavisi anti-viral ilaçlarla yapılıyor.
Hastaların büyük bölümü hastalığı hafif geçiriyor ve birkaç hafta içinde sağlığına kavuşuyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), “maymun çiçeği hastalığı (Monkeypox)” adını, 2022’de ırkçılık ve ayrımcılık kaygısıyla “mpox” olarak değiştirdi.
***

Önerilerimiz                                 :

1. Sağlık Bakanlığı, bir Bilim Kurulu oluşturarak sorunu özenle izlemeye almalıdır.
2. Riskli kümelerde tarama ile sürveyans yapmalı ve olguları erken bulmalıdır.
3. Olgular ve değinenleri (temaslıları) ayırmalı ilk olguları sağaltmalıdır.
4. Aşı konusunda Bilimsel Kurul hızla karar vermelidir.  
5. Demokratik Kongo Cumhuriyeti başta olmak üzere bu ülkeye komşu ve mpox’un görüldüğü ülkelerden gelenler hemen sağlık kuruluşlarına çağrılarak taranmalıdır.
6. Bu ülkelerden ülkemize gelenlerden sağlık raporu, aşı belgesi istenmeli ve sınır kapılarında hekimlerce muayene edilmelidir.
7.Ülkemizden söz konusu ülkelere gidecekler bilgilendirilmeli, erteleme önerilmeli, koruyucu sağlık eğitimi verilmeli, aşı konusu düşünülmelidir.
8.Ulusa dengeli, sağlıklı ve güvenilir bilgi verilmeli, saydam olunmalıdır.
9.Hekim ve öbür sağlık emekçilerine hastalığın epidemiyolojik yönetimine ilişkin rehberler yayınlanmalıdır.
10.Tarama, sürveyans, tanı ve sağaltım (tedavi) için lojistik sağlanmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 14 Ağustos 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik