Kategori arşivi: Hekim Saltık

SAVAŞTAN ETKİLENEN ÇOCUKLAR 

SAVAŞTAN ETKİLENEN ÇOCUKLAR 

HASUDER (Halk Sağlığı Uzmanları Derneği) 
Çocuk, Ergen ve Okul Sağlığı Çalışma Grubu
tarafından hazırlanmıştır. 

Çocuklar, savaş ve silahlı çatışmalarda hem doğrudan hem de dolaylı nedenlerle toplumda incinebilir gruplardandır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin temel maddeleri arasında yer alan yaşama hakkı, Sözleşmenin 6. maddesinde tanımlıdır.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme md 38 ve md. 39’da çocukların, çatışma durumunda insan haklarına uygun biçimde haklarının gözetilmesi, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması yönünden tüm önlemlerin alınmasının taraf devletlerin sorumluluğunda olduğu belirtilmiştir.1

Uluslararası İnsancıl Teamül (Gelenek) Hukuku Kural 135, silahlı çatışmalardan etkilenen çocukların özel saygı ve koruma hakları ile ilgilidir. Çocukların savaş alanlarından uzaklaştırılması, şiddetin her türlüsünden korunması ve anababaları ile güvenli alanlarda bir araya getirilmelerini vurgular.2

Savaş ve silahlı çatışmalarda can yitiği ve yaralanmaların yanında yetersiz ve güvensiz yaşam koşulları, çevresel riskler çocukları tehdit etmektedir. Gıda ve temiz suya erişimin zorlaşması çocuk sağlığını savaş ve çatışma durumlarında olumsuz etkilemektedir. Ebeveyn (anababa) yitikleri ile savunmasız duruma düşen çocuklar, şiddet ve istismar yönünden risklere açık duruma gelmektedir. Çocuklar kaçırılmakta ya da savaşın içine çekilmektedir. Koşulların olumsuz etkileriyle savaş ve çatışmanın bedensel ve ruhsal etkileri savaş ve sonrasında çocuklar üzerinde sürmektedir. Sağlık ve eğitim altyapısının bozulması savaşın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini artırmaktadır.3

Savaş ve çatışmalarda, temel yaşam gereksinimlerinden başlanarak psiko-sosyal destek ve rehabilitasyon (esenlendirme) aşamasına dek çocuklar desteklenmelidir. Savaş durumunda çocuklar için güvenli alanlar oluşturulmalıdır. Gıda ve temiz su gereksinimi karşılanmalıdır. Temel çocuk sağlığı hizmeti sunumu sürdülmelidir. Temel gereksinimlerin karşılanması çocukların psiko-sosyal yönden incinebilirliğini (kırılganlığını) azaltmaktadır. Savaş sırasında ve sonrasında çocuklara yönelik psiko-sosyal destek hizmetleri sağlanmalıdır. Bu hizmetlerde kanıta dayalı uygulamalar ve yetkin sağlık emekçileri yer almalıdır. Ertelenen psikolojik destek gereksinimi, ilerleyen dönemlerde çocuklarda olumsuz gelişimsel etkilenmelere neden olmaktadır.

Ebeveynler (anababalar) çocuklarının iyilik durumunun sürmesi için savaş sırasında ve sonrasında çocuklarının desteklemeleri yönünden teşvik edilmelidir. Savaştan etkilenen anababalara yönelik destek programları oluşturulmalıdır. Savaş bölgesinde yer almayan, medya yoluyla savaş ve çatışma haberleri ile karşılaşan çocuklar olumsuz etkilenmelerden korunmalıdır. Şiddet ve çatışma içeren haber içeriklerinden çocuklar uzak tutulmalıdır.4

İsrail ve Filistin arasında süren çatışmalarda yaşamını yitiren, yaralanan ve ailesinden ayrı düşen çocuklarla ilgili haberler kamunun gündeminde yer almaktadır. Çocuklar savaşın etkilerinden korunmalı, çocuklara yönelik güvenli alanlar oluşturulmalıdır. Çocuk hakları temelinde çocukları savaşın hedefi konumundan uzak tutan bir anlayışla, çocukların en yüksek iyilik durumları için güvenlik, gıda, barınma ve sağlık hizmetleri uluslararası toplumun işbirliği ile sağlanmalıdır.

Kaynaklar

  1. [İnternet] Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, UNICEF. https://www.unicef.org/turkiye/%C3%A7ocuk-haklar%C4%B1na-dair-s%C3%B6zle%C5%9Fme (Erişim: 28.10.2023)
  2. Uluslararası İnsancıl Teamül (Örf-Adet) Hukuku, Cilt 1: Kurallar. Jean-Marie Henckaerts, Louise Doswald-Beck. Uluslararası Kızılhaç Komitesi 2005.
  3. Slone, M., & Peer, A. (2021). Children’s Reactions to War, Armed Conflict and Displacement: Resilience in a Social Climate of Support. Current psychiatry reports, 23(11), 76. https://doi.org/10.1007/s11920-021-01283-3
  4. Bürgin, D., Anagnostopoulos, D., Board and Policy Division of ESCAP, Vitiello, B., Sukale, T., Schmid, M., & Fegert, J. M. (2022). Impact of war and forced displacement on children’s mental health-multilevel, needs-oriented, and trauma-informed approaches. European child & adolescent psychiatry, 31(6), 845–853. https://doi.org/10.1007/s00787-022-01974-z

Family Planning and Public Health

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff
General public and Media,

On 1st November 2023, we’ll be conducting a 2 hours face to face lecture for
Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with the subject of

Family Planning and Public Health

Here are the 58 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 6,85 MB)

Family Planning & Public Health

Please keep in mind that                                 :

  • Family planning is the ability of individuals and couples to decide freely and
    responsibly the number, spacing and timing of their children and to have
    the information and means to do so.
  • Family planning promotes self-actualisation, empowerment, as well as health and well-being, and reduces maternal and infant deaths through the prevention of unintended pregnancy and unsafe abortion.
  • Family planning services include providing access to a range of safe and
    effective contraceptive methods, counselling and education, pre-conception care,
    screening and treatment of STIs-SRDs,infertility services, safe abortion care and
    post-abortion care.
  • Family planning is a cost-effective public health intervention that can reduce maternal mortality by 25% and neonatal mortality by 15%. 
  • It can also reduce the transmission of HIV and other STIs, prevent adolescent pregnancies, improve women’s education and employment opportunities, and contribute to  environmental sustainability.

With respect and love. 1st November 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

Sağlık Hukuku Boyutuyla Kırılgan Gruplar

Dostlar,

21 Ekim 2023 günü 10. Sağlık Kurultayı‘nda idik.
Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kolunca hazırlanan Kurultay, TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) salonlarında yapıldı. 20-21 Ekim 2023 günlerinde gerçekleştirildi ve Kol Başkanı değerli dostumuz Av. Berna Özpınar ve çalışma arkadaşları çok emek verdiler.

2. gün sabahki ilk açıkoturumda (panelde), çağrılı konuşmacı olarak bize verilen konu,

  • Sağlık Hukuku Boyutuyla Kırılgan Gruplar” idi.

Sözümüze başlarken, 21 Aralık 1999’da dinci katillerce aracına konan bir bomba ile tuzaklanarak kahpece öldürülen dostumuz, ADD Genel Başkan Yrd. merhum Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı‘yı andık. İktidarları can güvenliği sağlamaya, tüm kesimleri de uygarca çoğulcu demokrasiye çağırdık.. Her tür şiddeti kınadık, üzüntümüz derindi.
***
Yarım saate yakın sürede, hazırladığımız yansıları katılımcılarla paylaştık.
Ulusal ve uluslararası hukuktan örneklerle bu bağlamda kırılgan grupları belirledik ve verili mevzuatı, yapılması gerekenleri özetledik.

1 numaralı kırılgan / zedelenebilir (vulnerable / fragile) kesim YOKSULLAR!

  • YOKSULLUK, zaten bireysel ve toplumsal sağlık açısından en olumsuz belirleyici.

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesinde 3. sınıfta “Vulnerable Social Groups” diye 2 saatlik bir dersimiz var. Okuyucularımızın hoşgörüsü ile; Ankara Hukuk Fak. mezunu da olmamız ve Sağlık Hukuku alanında tezli master (yüksek lisans) derecesi almamız, sorumluluğumuzu büyütüyor. Sunumumuzun yansılarını izlemek için lütfen tıklayınız (50 yansı, 4.7 MB).

Sağlık Hukuku Boyutuyla Kırılgan Gruplar, Sağlık Kurultayı X, 21.10.23

KüreseleşTİRme = Yeni emperyalizmin dizginlenmesi, neo-liberal vahşetin durdurulması gerekiyor. 

  • Bu yapılabilir, yapılmalı ve başka bir dünya olanaklı; sağlık temel insan hakkı!

YURTTA BARIŞ – DÜNYADA BARIŞ!Atatürk‘ün ne hoş uyarısı, dileğidir.

Gazze‘de savaş, masum insanları yaşamdan koparıyor. Uluslararası insancıl hukuk ve savaş hukuku ayaklar altında ve 78. yılında deneyimli örgüt BM ne yazık ki etkisiz! BM‘nin yaptırım örgütü Uluslararası Ceza Mahkemesi / Adalet Divanı-UAD (ICJ), İsrail’in toplu kırım savaş suçunu görüşmeyi Şubat 2024’e erteleyebildi! Yazıklar olsun!

SAVAŞ, Halk Sağlığının başat düşmanlarından..

Derhal ateşkes ve görüşmelerle 2 devletli çözüm..

Sevgi ve saygı ile. 25 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

https://www.instagram.com/ ahmet_saltik

Demography and Public Health

Dear Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School

All medical students,
Medical residents in different branches
Allied health staff

General public and Media,

On 23rd October 2023, we’ll conducted a 2 hours live lecture for Phase 1 Students of Atılım Univ. Medical School with a subject of

Demography and Public Health

Here are the 66 power point slides having a rich and up to date content.. (PDF 6,1 MB)

Demography_and_Public_Health

With respect and love. 23rd October 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Univ. Medical School, Dept. of  Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Sciences & Public Administration
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik       twitter  @profsaltik

“HEKİM GÖÇÜ” Buzdağının Ucu : Sağlık Sistemi Dinci-Yabancı Sermayeye Teslim Ediliyor!

“HEKİM GÖÇÜ” Buzdağının Ucu :
Sağlık Sistemi Dinci-Yabancı Sermayeye Teslim Ediliyor!

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net           profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik    


AKP=RTE 
Sultanın “giderlerse gitsinler” sözlerinin en acı boyutu, Türkiye’nin geleceğini tek başına ellerinde tutan dinci – totaliter yönetimin “düzeyi” bakımındandır.

Türkiye’miz, ilkel ve çok derin bir yetkinlik sorunu ile pençeleşmektedir.

Bu talihsiz, ufuksuz – hesapsız – sorumsuz (!?) sözleri, Erdoğan, 8 Mart 2022’de etti.

Doktorların yurt dışına gitmek istemesine yönelik Erdoğan, “Gidiyorlarsa gitsinler,
buralar boş kalmaz!
” buyurdu.

Nasıl derin bir miyopluk idi bu!? 1,5 yılda yaklaşık 4375 hekimin çalışmak üzere Türkiye’yi
terk ettiğini hesaplıyorum. Bu çok ciddi bir sayı. Gidenler genellikle genç ve çok nitelikli.

Almanya’da her yıl yaklaşık yaklaşık on bin hekim mezun oluyor. Bu ülkede 38 tıp fakültesi var (36’sı devlet, 2’si özel). Yüz bin kişiye düşen hekim sayısı 420.

İngiltere’de yılda yaklaşık yedi bin hekim yetişiyor. İngiltere’de 33 tıp fakültesi var, hepsi devletin. Bu ülkede yüz bin nüfusa 281 hekim düşüyor.

ABD’de her yıl yaklaşık 19 bin hekim tıp fakültesini bitiriyor. Bu ülkede 154 tıp fakültesi var,
141’i devlet, 13’ü özel. Her yüz bin Amerikalıya 261 hekim düşüyor.

Türkiye’de halen 220 bin dolayında hekim var. 1 tıp doktoruna yaklaşık 400 nüfus düşüyor.
Sağlık Bakanlığının, kendi milletlerine hizmet vermek üzere çalışma izni verdiği başta Suriyeli hekimleri ve 10+ milyon düzensiz göçmeni dışarıda bırakıyoruz. Gerçekte 100 milyon nüfus ve
220 bini hekim ile nüfus / hekim oranı 455/1. OECD ülkeleri içinde son(lar)dayız.

Türkiye’de 2022’de 118 tıp fakültesi ve 143 program (Türkçe, İngilizce) var. Bunların 97’si devlet, 46’sı vakıf/özel tıp fakültesi. Tıp fakülteleri 61 ile yayılmış durumda. Çok tipiktir, İstanbul’da altı devlet, 21 vakıf/özel tıp fakültesi var.

Geçen yıl 15 bin hekim mezun ettik. Ortalama 40 yıl çalışma süresi ile her yıl 220 bin/40 yıl = 5500 hekim işgücü dışında kalıyor. Yönetsel görevlerde ve temel tıp bilimlerinde de önemsenecek sayıda hekim çalışmakta.

Bu yıl 50-55 milyon turist bekleniyor (60 milyar Dolar da girdi, “net gelir” değil). 50 milyon turist ortalama on gün kalsa, 500 milyon turist-gün yapar ve yaklaşık 1,5 milyon yerleşik nüfusa denktir. Ayrıca sağlık turizmi nedeniyle 2022’de hizmet alan 74 bin hasta kestiriliyor.
Resmi nüfusa, sağlık hizmeti kullanan bu ciddi sayıdaki kitleleri de katmak gerekir.

Sağlık sistemini darboğaza sokan en önemli “yüklenme” nedenlerinden biri, “sağlıklı yaşam koşullarının” ülkemizde çok ama çok gerile(til)miş olmasıdır. Başlıca nedenler Kovit-19 salgını ve AKP=RTE Sultan’ın izlediği istendik YOKSULLAŞTIRMA politikalarıdır.

Türkiye’de ağır – insanlık dışı yaşam koşulları, hızla ve çok sayıda hasta ve hastalık üretmektedir.

2022’de kişi başına hekime başvuru sayısı ortalama on oldu! Bu anormal yüksek bir sayı.
Hekimler çok yorgun, iş yükü çok ağır ve “1” hastaya ayrılan süre Sağlık Bakanlığı buyruğu ile 5-10 dakika. İki yan da doyum sağlayamıyor ve nitelikli sağlık hizmeti verilemiyor.
Başka başka ve olanaklı ise daha daha uzman hekimlere erişim çırpınışı sürüyor..

Bunlara ek, “1. Basamak”, sağlık örgütü ve hizmetleri görece daha da yetersiz; bu da istendik bir politik tercih. Oysa omurga burası ve olağan koşullarda hastaneye sevkler %10-20 arasında kalmalıdır, kalır. Sevk zinciri bilerek işletilmemektedir.

  • İnsanlar giderek, özel sağlık kuruluşlarına daha çok ve bilerek yönlendirilmektedir!

SGK zorunlu GSS kapsamında geri ödemelerini sınırlamakta, iflasla boğuşmakta; finansal yoğun bakımda!

Yaratılan cehennemde kredi kartı ile borçlanabilen, varını – yoğunu satan çaresiz insanlar dertlerine derman aramakta; Katastrofik sağlık harcaması!

Dünya Sağlık Örgütü her yıl yüz milyon insanın bu nedenle AŞIRI YOKSULLAŞTIĞINI vurguluyor. Türkiye Dünya nüfusunun %1,1’i, eh, bizde de her yıl 1 milyon insanın, cepten yapmak zorunda bırakıldığı sağlık giderleri yüzünden AŞIRI YOKSULLUĞA İTİLDİĞİ öngörülebilir.

Bu kurgulu, vahşi neo-liberal/KüreselleşTİRmeci sağlık politikasının (!), Gazze’de mazlum Filistin halkına İsrail maşası ile emperyalizmin uyguladığı insanlık dışı vahşetten, özünde,
nitelik olarak bir farkı yok, salt tür farkı var.
***
Çözüm                :  

Haziran 2003’ten bu yana IMF-DB baskısıyla 20+ yıldır uygulanan ve asla milli-yerli olmayan SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM tuzağının ülkeyi içine sürüklediği özelleştirme çıkmazını, batağını
muhalefet partilerinin birlikte, gündemlerine alması, kamuoyu desteği ile iktidarı “kimi ivedi düzeltimlere” zorlaması gerekiyor.

AKP = RTE Sultan iktidarı, ancak “kimi zorunlu ivedi geri adımları” atabilir.
Ötesine “mezun” değildir!

Çünkü, tarikatlar koalisyonu iktidarın temel görevi (misyonu) yerli-dinci ve yabancı kumpanyalara ulusal kaynakları aktararak ülkeye diz çöktürmek ve bu ikisinin isteği ve desteği ile Türkiye’de kalıcı bir “dinci tek adam yönetimi” (teokratik monarşi) kurmaktır.

Bu yıkımdan-zulümden kurtulmak için reçete;

Muhalefet partilerinin kendilerine gelerek,
Ulusa önderlik yaparak yeniden KUVVAYI MİLLİYE BİLİNCİ İLE halkı örgütlemeleri –
ayağa kaldırmaları ve ilk seçimde iktidara gelmeleridir.

“Giderlerse gitsinler”in sonuçları

Özdemir Aktan

T24 Haftalık Yazarı

Dr. Özdemir Aktan
ao.aktan@gmail.com,22 Ekim 2023

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Eskiden bir hekimin Avrupa ülkelerinde çalışması çok daha zor iken, şimdi, hekim gelsin diyerek kollarını açan bir Avrupa var. Durum böyle olunca da yetişmiş hekimlerimizi, üstelik de en iyilerini, hızlı bir şekilde kaybetmekteyiz. Sağlık Bakanlığı ne mi yapıyor? Benim gördüğüm kadarı ile kafasını kuma gömmüş durumda

Avrupa Birliği Başkanlığı’nı Ocak 2024’te Belçika devralacak. “İyi de bize ne bundan?” diyenler çıkacaktır. Açıklayayım.

Belçika başkanlığı devraldığında gündeme birinci madde olarak Avrupa’daki sağlık gücü (AS: sağlık insangücü) krizini yerleştirmeyi planlıyor. “Avrupa’da sağlık krizi mi varmış?” sorusunu duyar gibi oluyorum.

Avrupa sağlık sistemi zorlanıyor ve bunun en önemli nedenleri arasında da yaşlanmakta olan Avrupa nüfusunun daha çok sağlık gücüne gereksinim duyması geliyor. Daha önemli bir sorun ise sağlık sektöründe çalışanların kötü çalışma koşulları, düşük ücret ve mental / fiziksel tehditler nedeni ile başka sektörlere yönelmesi. Covid-19 pandemisi ile bu sürecin hızlandığının da altı çiziliyor.

Başka bir sorun da sağlık çalışanlarının Avrupa’daki yaş ortalaması. Çalışan hekimlerin yaş ortalaması Avrupa genelinde 55 olarak saptanmış. İtalya’da çalışan hekimlerin yüzde 60’ı 55 yaş üstündeymiş. Bu hekimlerin çok uzak olmayan bir tarihte emekli olacağı gerçeği de Avrupa’yı endişelendiriyor.

Bu görüntü karşısında tıp fakültesi ve hemşirelik öğrencisi sayısı artırılmış ama okulları bitirenlerin yaklaşık yüzde 30’u başka alanlara yönelmekteymiş.

Benzer uyarılar Dünya Sağlık Örgütü’nden de gelmekte. Avrupa Birliği bakanlar düzeyinde 2010 yılında bu konuyu gündeme almış ama o günden sonra tekrar konuşulmamış. AB Sağlık bütçesi 2021 yılında en yüksek düzeye çıkmış ama bu paranın önemli bir kısmı Covid-19 savaşına giderken sağlık çalışanları için bir pay ayrılmamış.

Avrupa hekim açığını kapatmaya çalışırken biz “giderlerse gitsinler” noktasındayız.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) yurt dışına gitmek için gerekli iyi hâl belgesi alan hekim sayısının logaritmik olarak arttığını haykırıyor ama aldıran yok.

Sağlık Bakanlığı hastanelere hekim almak için ilan veriyor, başvuran yok.

2023 için bakanlığın açtığı ilk ilanda 2.669 kişilik uzman kadrosuna sadece 39 atama yapılabilmiş. Tüm alanlarda açılan 19 binden fazla kadroya ise 6.792 hekim atanabilmiş. Bakanlık mecburen 67-72 yaş hekimlerine de çağrı yaptı.

Türkiye gibi yüksek oranda hekim yitiren bir diğer ülke de Bulgaristan. Bulgaristan’daki hekimleri Avrupa’ya çeken kendi ülkelerindekinden daha fazla gelir elde etmeleri. Ayrıca onların Avrupa’ya ulaşmaları da kolay.

Bizde ise durum farklı. Hekimleri yurt dışına gönderen nedenlerin arasında ücret önemli bir yer tutmuyor. Sağlıkta şiddet, sağlık sisteminin bozukluğu ve en önemlisi de genç hekimlerin Türkiye’den umutlarını kesip geleceği ve mutluluğu diğer ülkelerde araması çok daha etkin.

  • Eskiden bir hekimin Avrupa ülkelerinde çalışması çok daha zor iken şimdi hekim gelsin diyerek kollarını açan bir Avrupa var.
  • Durum böyle olunca da yetişmiş hekimlerimizi, üstelik de en iyilerini, hızlı bir şekilde yitirmekteyiz.

Sağlık Bakanlığı ne mi yapıyor? Benim gördüğüm kadarı ile kafasını kuma gömmüş durumda. Bilerek mi böyle davranıyor diye de sormadan edemiyorum. Bu durum kamu hastanelerini çökertirken, özel sektör gelişmeye devam ediyor. Sağlık bakanımızın da bir zincir hastane sahibi olduğunu düşününce bu davranış çok da anlamsız olmuyor.

Görmezden gelinen bir başka durum ise başta Suriyeli göçmenler olmak üzere birçok sağlık çalışanının yasal ve yasal olmayan şekilde sağlık sistemimize katılıyor olması.

  • Sağlık bakanlığı açık bulunan sağlık çalışanı problemini göçmenlerle çözmeye çalışıyorsa vay halimize!

İyi yetişmiş hekimleri Avrupa’ya gönderip açığı nasıl bir eğitim aldığı belirsiz, diplomasının gerçek olduğu bile şüpheli göçmen hekimlerle kapatmaya çalışmak anlaşılması olanaksız bir durum. Şimdi şikayet ettiğimiz sağlık ortamını ilerleyen yıllarda arayacağız galiba.
=================================
Dostlar,

Sevgili sınıf arkadaşım (Hacettepe Tıp) Prof. Aktan, son derece yakıcı bir konuyu yetkinlikle işlemiş gene. Varolsun. Türkiye’nin çok saygın gazetelerinde köşesi olsa keşke.

AKP=RTE Sultanın “giderlerse gitsinler” sözlerinin en acı boyutu, Türkiye’nin geleceğini tek başına ellerinde tutan dinci – totaliter bir yönetimin “düzeyi” bakımındandır.

Türkiye’miz böylesi ilkel anlayış ve çok derin bir yetkinlik sorunu ile pençeleşmektedir.

Bu talihsiz, ufuksuz, hesapsız, sorumsuz… sözler, Erdoğan, Kadın Muhtarlar Toplantısı’nda iken, 8 Mart 2022’de, Dünya Kadınlar Gününde edildi :

Doktorların yurt dışına gitmek istemesine yönelik Erdoğan, “Gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz!” dedi.

Nasıl derin bir miyopluk idi bu.. 1,5 yılda yaklaşık 4375 dolayında hekimin çalışmak üzere Türkiye’yi terk ettiğini hesaplayabiliyorum. Bu çok ciddi bir sayı.

Almanya’da her yıl yaklaşık yaklaşık 10 bin hekim mezun oluyor. Bu ülkede 38 tıp fakültesi var (36’sı devlet, 2’si özel). Yüz bin kişiye düşen hekim sayısı 420.

İngiltere’de yılda yaklaşık 7 bin hekim yetişiyor. İngiltere’de 33 tıp fakültesi var, hepsi devletin. Bu ülkede yüz bin nüfusa 281 hekim düşüyor.

ABD’de her yıl yaklaşık 19 bin hekim tıp fakültesini bitiriyor. Bu ülkede 154 tıp fakültesi var, 141’i devlet, 13’ü özel. Her yüz bin Amerikalıya 261 hekim düşüyor.

Türkiye’de halen 200 bini aşkın hekim var. 1 tıp doktoruna yaklaşık 400 nüfus düşüyor.
Sağlık Bakanlığının, kendi milletlerine hizmet vermek üzere çalışma izni verdiği başta Suriyeli hekimleri ve 10+ milyon düzensiz göçmeni dışarıda bırakıyoruz. Gerçekte 100 milyon nüfus ve 200 bini biraz aşan hekim ile nüfus / hekim oranı 500/1.

Türkiye’de 2022’de 118 tıp fakültesi ve 143 program (Türkçe, İngilizce) var. Bunların 97’si devlet, 46’sı vakıf/özel tıp fakültesi. Tıp fakülteleri 61 ile yayılmış durumda. Çok tipiktir, İstanbul’da 6 devlet, 21 vakıf/özel tıp fakültesi var. Geçen yıl 15 bin hekim mezun ettik.

Bu yıl 50-55 milyon turist bekleniyor (60 milyar Dolar da girdi, “net gelir” değil). 50 milyon turist ortalama 10 gün kalsa, 500 milyon turist-gün yapar ve yaklaşık 1,5 milyon yerleşik nüfusa karşılıktır. Ayrıca sağlık turizmi nedeniyle de 2022’de hizmet alan 74 bin hasta kestirimi var. Resmi nüfusa, sağlık hizmeti kullanan bu ciddi sayıdaki kitleleri de katmak gerekir.

En önemli “yüklenme” nedenlerinden biri, “sağlıklı yaşam koşullarınınülkemizde çok ama çok gerilemiş olmasıdır. Başlıca Kovit-19 salgını ve AKP=RTE Sultan’ın izlediği istendik YOKSULLAŞTIRMA politikaları

  • Türkiye’de ağır – insanlık dışı yaşam koşulları, hasta  ve hastalık üretmektedir.

2022’de kişi başına hekime başvuru sayısı ortalama on oldu! Bu anormal bir sayı.
Hekimler çok yorgun, iş yükü çok ağır ve 1 hastaya ayrılan süre Sağlık Bakanlığı buyruğu ile 5-10 dakika. İki yan da doyum sağlayamıyor ve nitelikli sağlık hizmeti verilemiyor. Başka başka ve olanaklı ise daha daha uzman hekimlere erişim çırpınışı sürüyor..

Bunlara ek, 1. Basamak sağlık örgütü ve hizmetleri görece daha da yetersiz.
Oysa omurga burasıdır ve olağan koşullarda hastaneye sevkler %10-20 arasında kalmalıdır.
Sevk zinciri bilerek işletilmemektedir.

  • İnsanlar giderek daha çok özel sağlık kuruluşlarına bilerek yönlendirilmektedir!

SGK da zorunlu GSS kapsamında geri ödemelerini sınırlamaktadır, iflasla boğuşmaktadır.

Yaratılan cehennemde kredi kartı ile borçlanan, varını – yoğunu satan çaresiz bırakılmış insanlar dertlerine derman aramaktadır; Katastrofik sağlık harcaması!

Dünya Sağlık Örgütü her yıl yüz milyon insanın bu nedenle AŞIRI YOKSULLAŞTIĞINI vurguluyor. Türkiye Dünya nüfusunun %1,1’i. Eh, bizde de her yıl 1 milyon insanın, cepten yapmak zorunda bırakıldığı sağlık giderleri yüzünden AŞIRI YOKSULLUĞA İTİLDİĞİ kestirilebilir.

Bu kurgulu, vahşi neo-liberal/KüreselleşTİRmeci sağlık politikasının (!), Gazze’de mazlum Filistin halkına İsrail maşası ile emperyalizmin uyguladığı insanlık dışı vahşetten, özünde nitelik olarak bir farkı yoktur, tür farkı vardır..
***
Muhalefet partilerinin birlikte, Haziran 2003’ten bu yana IMF-DB baskısıyla uygulanan bu SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM tuzağının ülkeyi içine sürüklediği özelleştirme çıkmazı – batağını gündemlerine alması, kamuoyu desteği ile iktidarı “kimi ivedi düzeltimlere” zorlaması gerekiyor.

AKP = RTE Sultan iktidarı, ancak “kimi zorunlu ivedi geri adımları” atabilir. Ötesine “mezun” değildir.

Çünkü tarikatlar koalisyonu iktidarın temel görevi (misyonu) yerli-dinci ve yabancı kumpanyalara ulusal kaynakları aktararak ülkeye diz çöktürmek ve bu ikisinin desteği ile Türkiye’de kalıcı bir “teokratik monarşi” kurmaktır.

Bu yıkımdan-zulümden kurtulmak için ise muhalefet partilerinin kendilerine gelerek, Ulusa önderlik yaparak yeniden KUVVAYI MİLLİYE BİLİNCİ İLE halkı örgütlemeleri – ayağa kaldırmaları ve ilk seçimde iktidara gelmeleridir.

Sevgili Özdemir’e, bana güzelim yazısıyla bu acı çağrışımları yaptırdığı için teşekkür ederim.

Sevgi ve saygı ile. 22 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
Hekim, Hukukçu-​Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (​Mülkiye​)​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

ADD Genel Merkezi Basın Açıklaması : BU KURAL TANIMAZ VAHŞET, BU İNSANLIK SUÇU KABUL EDİLEMEZ!

BASINA ve KAMUOYUNA :
BU KURAL TANIMAZ VAHŞET, BU İNSANLIK SUÇU KABUL EDİLEMEZ!

İsrail’in on yıllardır Filistin topraklarına yönelik tecavüzleri, özellikle Gazze’ye uyguladığı abluka, baskı ve yaptığı saldırılar, 17 Ekim 2023 tarihinde El Ehli Baptist Hastanesi’ni, 18 Ekim 2023 akşamı da Al-Quds Hastanesi yakınını bombalamasıyla boyut değiştirmiş, savaş ahlakı ve kurallarını hiçe sayan, çocuk, kadın, hasta ayrımı gözetmeden, Kızılay, Kızılhaç, Hastane dokunulmazlıklarını dikkate almadan aklına eseni yapan, önüne çıkanı katleden bir vahşete dönüşmüştür. Bu yapılan, haydutluk ya da terör denilerek geçiştirilemez. Bu bir kitlesel katliamdır, savaş ve insanlık suçudur.

Başta Birleşmiş Milletler ile İslam Alemi denen ülkeler olmak üzere, dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi vermeye pek meraklı Avrupa Birliği üyeleri, diğer tuzu kuru devletler ve Uluslararası kuruluşların, yaşananları adeta film gibi izlemeleri, vahşeti durdurmak için günlerdir hemen hiçbir girişimde bulunmamaları ibretliktir, insanlık adına utanç vericidir.

Hele ABD adlı, kendini dünya jandarması sayıp diğer ülkelere hukuk ve uygarlık karnesi doldurmakta beis görmeyen ülkenin, hem de bizzat başkan düzeyinde bir ziyaretle ve yüzsüzlük şahikası “Karşı taraf yaptı” açıklamasıyla bu insanlık suçuna sahip çıkarak dünyaya meydan okuması, utanç verici olmanın çok ötesinde tam bir rezalettir.

Çok uzun süredir coğrafyamızda akan kanın durmaması ve nihayet bu son vahşet, daha dün Rusya – Ukrayna Savaşı’nda Montrö’nün Karadeniz’i ve dünyayı nasıl büyük bir felaketten kurtardığının görülmesi gibi; bölgemizde ve dünyada barış ve huzur için tek yolun, Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni esas alan Laik bir devlet düzeni ve Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine tam bağlılık olduğunu herkese, kuşkusuz Türk siyaset kurumuna, devlet yönetimine ve halkına da göstermiş olmalıdır.

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; çok geç kalınmış da olsa, Birleşmiş Milletler ve diğer Uluslararası kuruluşları bölgeyi ve dünyayı ateşe verebilecek bu kural tanımaz vahşetin, bu insanlık suçunun durdurulmasının, İsrail’in devlet olma sorumluluğu ile davranması ve BM kararlarına uymasının, ABD’nin de haddini bilmesinin sağlanması ve barışın tesisi için varlık nedenlerini anımsayıp görevlerini yapmaya davet ediyoruz.

Saygılarımızla. 19 Ekim 2023

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
             GENEL MERKEZİ

Bakan Koca sözünü hala tutmadı: HPV aşısı ulusal aşı takvimine girmeyi bekliyor

Bakan Koca sözünü hala tutmadı:
HPV aşısı ulusal aşı takvimine girmeyi bekliyor

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın rahim ağzı kanserine karşı koruyucu HPV aşısını ulusal aşı programına alma sözünü tutması dört gözle bekleniyor.

Türkiye’de yok ama bakın hangi ülkelerde var

Türkiye’de rahim ağzı kanseri sıklığı 100 bin kadında 4,8. Ölüm oranı 100 bin kadında 2,2. Kadınlarda görülen kanserler içinde 2020’de hem yeni vaka hem de ölümler içinde 12’inci sırada yer alıyor.

Rahim ağzı kanserine karşı koruyucu HPV aşıları 132 ülkede onaylı; yalnızca kız çocuklarında 68, hem kızlarda hem erkeklerde 19 ülkede olmak üzere 87 ülkenin ulusal bağışıklama programında yer alıyor. Bunların arasında, Mozambik, Zimbabve gibi yoksul, Kosova gibi yeni, Birleşik Arap Emirlikleri gibi şeriatla yönetilen ülkeler yer alıyor.

Buna karşılık 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nde çok sayıda kanserden koruyan HPV aşısına hala ücretsiz ulaşılamıyor. Parası olan aile çocuğuna aşı yaptırıyor. HPV aşıları için toplam yaklaşık 5 bin 576 lira (dörtlü aşı) ve 7 bin 725 lira (dokuzlu aşı) ödemek gerekiyor.

Bakanın sözü

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 25 Kasım 2022’de şunları söylemişti: “Yerli üretim HPV kitinin kullanıma alınmasını sağlayacağız. Bir ayı geçmeden testimiz yerli olarak devreye girecek. HPV aşısının uygulanmasında bir çekincemiz asla yok, ancak ülkemizin sosyal gerçekliklerinden kopuk kararlar alınmasının kimseye bir faydası yok. Yaptığımız planlamaya göre yaş gruplarını ve medeni hal durumlarını dikkate alan bir plan hazırlığındayız. Belirlenen bir grupla aşılamaya başlayacağız ve kapsamını kademe kademe genişleteceğiz.”

Ancak o günden bu yana somut bir ilerleme sağlanamadı.

Prof. Dr. Ayşe Akın: T.C. maliyeti karşılayabilir

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Kadın-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayşe Akın’la HPV aşılarının önemini konuştuk.

Akın Türkiye’de eliminasyon (hastalığın ortadan kaldırılması) programının oluşturulması için, servikal kanser taramaları ve HPV aşılamaları planlamasının çok dikkatli ve gerçekçi, uygulanabilir olarak yapılması gerektiğini söylüyor.

Aşı için ideal yaş hem kız hem de erkeklerde 11-12. Cinsel ilişki başlamadan, yani virüsle karşılaşmadan. Akın, “Bu yaşlarda aşılamayı kaçıranların aşı olmaları için en uygun yakalama yaşı 13-26 yaş ancak üst yaş sınırı yok, daha sonra da yapılabilir.” diyor.

Profesör, HPV aşısının ülkemizde 15 yaş altı kız çocuklarına ücretsiz olarak yapılması için Genişletilmiş Ulusal Bağışıklama Programı’na eklenmesi gerektiğini vurgulayıp ekliyor:

“Rahim ağzı kanseri önlenebilir ve erken tanıyla yakalanabilir. Ulusal Kanser Tarama Programı’nda bulunan rahim ağzı kanseri taraması, HPV aşısının gölgesinde kalmamalı. Sağlık merkezlerinde, kamu hastanelerinde ücretsiz olarak 30-65 yaş aralığındaki cinsel aktif kadınlara, rahim ağzı kanseri taramasına devam edilmeli. Bu yaş grubundaki kadınlar (hastalık belirtisi olmaksızın) kanser tarama programlarına rutin olarak dahil edilmeli.”

Akın’ın yaptığı hesaba göre (11.02.2021 tarihli kamu sağlık hizmetleri fiyat tarifesiyle), 30-64 yaş diliminde yaklaşık 18 milyon 348 bin kadın olduğu göz önünde bulundurulursa; HPV DNA testi, Pap smear alma işlemi ve sitoloji için toplam maliyet 2 milyar 220 milyon 108 bin lira. Buna kanser tanısı, tedavisi, sosyal yönü vs. dahil değil. 10-14 yaş aralığında 3 milyon 114 bin kız çocuğu var. Bunların aşılanmasının toplam maliyeti 5 milyar 857 milyon 260 bin lira:

“İnsani gelişme indeksi sıralamasında 189 ülke arasından 54’üncü sırada yer alan Türkiye bu tutarı karşılayabilir. Yalnızca bütçe tahsisinde politik öncelik verilmeli. Kuşkusuz sağlık hem bir insan hakkı olarak görülmeli hem de devlet önceliği buna vermeli.”

Cinsel yolla bulaşan en yaygın enfeksiyon

Aslına bakarsanız rahim ağzı (serviks) kanserinin aşıyla önlenebilmesi çok büyük bir şans. İnsanda 150’den çok HPV (human papilloma virüs) izole edildi. İnsan türüne özgü bu virüsler, cinsel yolla bulaşan en yaygın enfeksiyonları yapıyor.

HPV’nin 200’ün üzerinde çeşidi var. Yaklaşık % 75’i deride – genellikle kollar, göğüs, eller ve ayaklarda siğillere neden oluyor ve gündelik temasla da bulaşabiliyor. HPV tiplerinin kalan %25’i ise mukozal HPV tipleri olarak kabul ediliyor.

Kimi HPV türleri (yaygın olarak HPV 6 ve 11), hem erkeklerin hem de kadınların cinsel organları ve anüsü üzerinde veya çevresinde siğillere (papillomlar) neden olabiliyor. Bunlar ender olarak  kansere neden olduğu için ‘düşük riskli‘ virüsler olarak adlandırılıyor.

Kansere neden olabilenlereyse ‘yüksek riskli‘ deniyor. Dünyadaki tüm coğrafi bölgelerde servikal kanserlerin %70’inden HPV’nin 2 tipi HPV16 ve HPV18 sorumlu.

Prezervatif etkili ama yetmiyor!

Prezervatifler (kondom) HPV ye karşı bir miktar korusa da tümüyle önleyemiyor. Prezervatiflerin koruyucu olması için her cinsel ilişkide yeni bir kondomun doğru biçimde kullanılması gerekir. Öte yandan kondom, genital veya anal bölge gibi vücudun HPV ile enfekte olabilecek her bölgesini kapsamıyor.

Yine de anımsatmakta yarar var: Prezervatif kullanımı önemli. HPV’ye karşı bir miktar koruma sağlıyor ve ayrıca cinsel yolla bulaşan öbür kimi enfeksiyonları da önlüyor.

Dünya genelinde durum ne?

HPV enfeksiyonu rahim ağzı kanseri için önemli bir risk etmeni.
HPV tüm dünyada, kadınlardaki enfeksiyon ilişkili kanserlerin yarısından çoğundan sorumlu.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’na (IARC) göre dünyada yılda yaklaşık 604 bin yeni rahim ağzı kanseri olgusu ve buna bağlı 342 bin ölüm kaydediliyor. Yani her iki dakikada bir kadın bu nedenle ölüyor. Meme, kolorektal ve akciğer kanserlerinden sonra kadınlar arasında en sık görülen dördüncü kanser bu. Yakalanan yaklaşık 100 kadından 55’i ölüyor.

DSÖ: 2030’a dek kız çocuklarının % 90’ını aşılayın

Kimi ülkelerde genç kadınlarda insidans (belirli bir nüfusta, belirli bir zaman diliminde ortaya çıkan yeni olgular) ve ölüm hızlarının arttığı gözleniyor. DSÖ’nün 2022 yılında yaptığı ‘küresel’ eylem çağrısına göre, HPV aşılanması, tarama programları ve gereken müdahalelerle rahim ağzı kanseri halk sağlığı sorunu olmaktan çıkarılabilir.

Örgüt bunun için ülkeleri, 2030 yılına dek ‘90-70-90′ formülünü yaşama geçirmeye çağırıyor.

İlk hedef, kız çocuklarının % 90’ına 15 yaşına dek HPV aşısının yapılması.

Kadınların %70’inin 35 ve 45 yaşında olmak üzere iki kez taranması, kanser öncesi lezyon ya da kanser saptananların % 90’ının da tedavi edilmesi gerekiyor.

Geç yaşta kanser tanısı alınıyor

Akın Türkiye’de bilinen vakaların çoğunun 40-59 yaşlar arasında olduğunu belirtiyor:

“Rutin erken tanı sistemi- taramanın yetersiz olması, geç kalınması sonucunda HPV enfeksiyonu ve kanser öncesi lezyonların teşhis edilmemesine neden olduğu için kadınlarda geç yaşlarda kanser tanısı konuluyor. Rahim ağzı kanseriyle mücadele özellikle de eliminasyon hedeflendiğinde belki de en önemli sorun, mevcut kayıt bildirimlerinin gerçek durumu yansıtmaması. Tarama sayısı verilerinde, kimi kadınların DSÖ’nün önerdiğinin aksine, yılda bir kez ve daha sık taramaya katılması, kimilerininse hiç katılmaması nedeniyle değerlendirmede zorluklar yaşanıyor.”

Üç kadından ikisi bir kez bile tarama yaptırmamış!

Türkiye’de rahim ağzı kanseri ulusal tarama programına göre pap smear ve HPV testleri özellikle Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezleri’nde (KETEM) uygulanıyor. Tarama, 30-65 yaş kadınlarda beş yılda bir yapılıyor. Primer test HPV-DNA testi. HPV negatif olgular, beş yıl sonra tekrar taramaya çağrılıyor.

Kaldı ki bu testler vulva (dış genital organ), penis, anüs veya boğazda yüksek riskli HPV’yi saptayamıyor. Bu bölgelerdeki HPV’nin herhangi bir belirtisi yok. Ancak kansere dönüşürse, kimi belirtiler görülebiliyor.

Öte yandan 2019’da üç kadından ikisi (%61) yaşamında bir kez bile rahim ağzı kanseri taraması yaptırmamış. Özellikle toplumun dezavantajlı kesimlerinin sağlık hizmetlerine, taramalara ve maliyeti yüksek olan HPV aşılarına ulaşımı olanaklı değil. Bu da sağlıktaki eşitsizlikleri artırıyor.

Risk kadınlarla sınırlı değil

  • HPV erkek sağlığını da yakından ilgilendiriyor!

Türkiye’nin gündemine bir türlü gelemese de erkeklere de bağışıklama öneriliyor.
ABD, Kanada, Avustralya erkek çocuklarına da aşı öneren ülkeler arasında yer alıyor.

Prof. Akın, “Yerleştikleri alana göre, rahim ağzı kanseri, vulva kanseri, vajinal kanser, penis kanseri, anal kanser, ağız ve boğaz kanserine neden olabilirler. Dilin tabanı ve bademcikler de dahil olmak üzere boğazın arkasında bulunan kanserlerin çoğu bu tür HPV ile ilişkili. Bunlar erkeklerde en yaygın HPV ile ilişkili kanserler” diyor.

Akın düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerde her iki cinsiyette de bu enfeksiyonun önemli bir sorun olduğunu vurguluyor: “Buralarda taramalar sınırlı, HPV enfeksiyon sıklığı çok, erken yaşta cinsel ilişki, HIV ile ko-enfeksiyon (ikinci enfeksiyon), yoksulluk, eğitimsizlik ve tütün kullanımı gibi hazırlayıcı etmenler çok.”

  • Yılda 69 binden çok erkek HPV’ye bağlı kanserden ölüyor!

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı-IARC’a göre, 2018’de kestirimle 69 bin 400 erkekteki kanser HPV enfeksiyonlarına bağlı gelişti. HPV erkeklerde penis kanserine yol açabiliyor. Erkeklerde genital HPV enfeksiyonunun yaygınlığına ilişkin 1995-2022 arasında yayınlanan çalışmalarıyla ilgili bir meta analiz, yaklaşık %31’inin bir HPV türüyle, %21’inin ise yüksek riskli türlerle enfekte olduğunu gösteriyor. HPV prevalansı genç yetişkinlerde, özellikle de 25-29 yaş diliminde yüksek.

  • HPV aynı zamanda cinsel ilişki şekliyle ilişkili olarak
    ağız, baş ve boyun, anüs kanserlerine de neden olabiliyor.

Cinsel eğitim koşul

Prof. Akın, okul çağında – örgün eğitimde  bu konuda sağlığı  koruyucu eğitimler verilmesinin önemine de dikkat çekiyor:

“Bu çocukları ileride kanser olmaktan koruyacak. HPV aşısının ulusal bağışıklama programına eklenmesinin ve taramalara toplum katılımının artırılmasının yanında, cinsel sağlık bilgilerinin yaşa uygun biçimde okul öncesi dönemden başlayarak örgün eğitim müfredatına katılması özel önem taşıyor. Türkiye’de, üreme sağlığı ile ilgili biyolojik büyüme ve gelişme, anatomi ve fizyolojiyle ilgili kimi konular müfredatta yer alsa da ayrı bir ders olarak, kapsamlı, yaşa ve kültüre uygun bir cinsel sağlık eğitimi ilkokul, ortaokul ve lise müfredatında bulunmalı. Bu konuda sistem, politik bakış açısından kaynaklanan ya da başka her ne engel varsa kaldırılmalı.”

Prof. Akın söyleşimizin sonunda şu önemli anımsatmayı yapıyor:

  • “Kanserden değil geç kalmaktan korkun.”

İlham veren HPV aşısı mücadelesi
Bakan Koca: HPV aşısını uygulamaya başlayacağız
Prof. Baykal: Dünyada ada gibiyiz, Türkiye’de HPV aşısı olan kadın sayısı çok az
Mahkeme’den HPV aşısı kararı: Aşı ücreti SGK tarafından iade edilecek
İlaç zammı sonrası üç doz HPV aşısı 3 bin lira oldu
DSÖ: Tek doz HPV aşısı kanseri önlemek için yeterli
Mahkeme’den HPV aşısında ‘bedel iadesi’ kararı
Türk Eczacıları Birliği: HPV aşısı çocukluk çağı aşılama takvimine dahil edilsin
HPV aşısı yaptıranlara ömür boyu tek smear testi yetebilir
Rahim ağzı kanserine karşı ’90-70-90′ formülü
Bilirkişi de ‘HPV aşısı tıbben gerekli’ dedi
Kılıçdaroğlu: İktidara geldiğimizde HPV aşısı ücretsiz olacak
HPV aşısı, rahim ağzı kanserini yüzde 90’a yakın önlüyor
TTB: HPV aşısı takvime eklenip ücretsiz olsun
HPV aşısı için kanun teklifi: Ücretsiz olsun
HPV aşısı için burs kampanyası: Devlete yapması gerekeni gösteriyoruz
Kadınların hayatını kurtaracak aşı sigorta kapsamında değil: Gerekçe ekonomik

Basic Concepts of Health & Disease

Dear Phase 1 Students,
Research Assistants of Atılım University Medical School
and general readers of our website

A two hours lecture with the title “Basic Concepts of Health & Disease” was  conducted on 05th October 2023, 09:30 – 11:20 a.m.

This presentation is consisted of 54 slides (6,9 MB) and can be downloaded by the following link:

CONCEPTS_of_HEALTH&DISEASE, Ahmet SALTIK

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you a very successfull undergraduate medical education at Atılım Medical School..

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com

Causality in Medicine : Meaning & Critical Function

Dear Phase 1 Students, Research Assistants,
Residents of Atılım University Medical School
and general readers of our website..

2 hours lecture with the subject

Causality in Medicine : Meaning & Critical Function” 

will be conducted on 01st October 2023, face to face.

This presentation is consisted of 63 slides (3,3 MB) and can be downloaded by the following link in addition to Moodle media of Atılım University Medical School.

Causality in Medicine, Meaning and Critical Function

With the hope and expectations of being usefull..

I wish all of you enjoy this important topic… (01.10.2023)

Ahmet SALTIK, MD
Professor of Public Health
LLM in Health Law
BSc in Political Science & Public Administration
www.ahmetsaltik.net      profsaltik@gmail.com