Yazar arşivleri: Ahmet SALTIK

Ahmet SALTIK hakkında

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK’ın özgeçmişi için manşette tıklayınız: CV_Ahmet_SALTIK Hekim (Halk Sağlığı Profesörü), Hukukçu (Sağlık Hukuku Uzmanı) Mülkiyeli (Kamu Yönetimi - Siyaset Bilimci)

Aydınlanma ve siyasal İslam

Prof. Dr. Can CEYLAN

Günümüzde, Aydınlanma karşıtı gerici güruhun, Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına dayanaksız gerekçelerle saldırmaları; ne yazık ki sıradan duruma gelmiştir. Dozu gittikçe artan bu kin güdücü çirkin saldırıların nedenlerini iyi irdelemek gerekir. Cumhuriyet kurulduktan sonra; çağdaş, demokratik bir ülke olma yolunda devrimsel köklü değişikliklere gidilmesi, kaçınılmaz bir gereklilikti. Söz konusu süreçte, saltanatın ve hilafetin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, tarikatların kaldırılması, Medeni Yasanın kabulü, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, eğitim ve öğretim devrimi, harf ve dil devrimi, şapka ve giysi devrimi, takvim, saat, ölçü sistemlerinde değişiklik gibi atılımlar zor koşullara karşın başarıyla yaşama geçirildi.

LAİKLİK GÜVENCESİ

Mustafa Kemal Atatürk ve devrimci kadrolarının; devlet kurumlarını dinsel ve şeri unsurların (ögelerin) boyunduruğundan kurtaran, özgür düşüncenin ve farklı inanç kesimlerinin güvencesi olan laiklik ilkesini yaşama geçirmeleri, Kuran’ın halkın anlayabileceği gibi Türkçeleştirilmesi, ezanın Türkçe okunması gibi kararları; din tacirlerinin yıllarca sürdürdükleri, halkın dinsel duygularını kendi kişisel çıkarlarına alet etme tezgâhlarına büyük darbe vurmuş, sömürgen heveslerini kursaklarında bırakmıştır.

Bununla birlikte, gerici güruh, yapılanların İslam değerlerine aykırı olduğu safsatasıyla, siyasal İslam korumasındaki tarikat yapılanmalarını da yeniden devreye sokarak, geçmişte olduğu gibi günümüzde de dinine bağlı kitleleri kandırmayı, kışkırtmayı sürdürmekten asla geri durmadı. Bu ihanetin en büyük destekçileri ise ülkenin çağdaş bağımsızlık yolunda ilerlemesinden ve etki alanlarından çıkmasından kaygı duyan, emperyalizm ve işbirlikçi uşakları olmuştur.

TOPLUMSAL BARIŞ

“Adalet”,
“çağdaş hukuk sistemi”,
“ifade ve inanç özgürlüğü”,
“temel insan hakları”

gibi kavramlar, sağduyu sahibi hiçbir bireyin yadsıyamayacağı evrensel değerlerdir.

Bunlar toplumsal barışın, eşitliğin, özgür düşüncenin, çağdaş yaşama hakkının gerçekleştirilmesi için olmazsa olmazlardır. Başka bir deyişle; demokrasi ve cumhuriyet yalnızca bir rejim ya da yönetim biçimi olarak değil, söz konusu değerlerin yaşama geçirilmesinin güvencesi ve kilit taşı olan rasyonel (ussal) kavrayışlar olarak benimsenmelidir.

İnsanın kendi içinde yaşaması gereken dinsel duygu ve inanışların siyasal propagandalara, tarikat yapılanmalarına malzeme edilmemesi; laik-demokratik anlayışın yalnızca devlet kurumlarında değil, halk iradesinde (istencinde) de yer bulması ile sağlanabilir.

Laiklik, birilerinin algı operasyonlarında kullandığı gibi, kişiyi dinsel inanışlarından alıkoyan yasaklayıcı bir anlayış olmayıp aksine bu değerlerin güvencesi olarak koruyucu kalkan görevi taşıyan evrensel bir gerekliliktir.

Son yıllarda derin yaralar almış demokrasi, laiklik gibi kazanımları zamanı geldiğinde kenara atılacak bir araç olarak görenlerin, farklı niyetleri ya da tehlikeli planları olduğunun ayırdında olmak; Cumhuriyeti ve değerlerini korumak açısından büyük önem taşımaktadır.

Verimli toprakları, özkaynakları, üretim potansiyeli (özgücü) ile kendi kendine yeten;
Aydınlanma ve kalkınma atılımları ile siyasal, askeri ve ekonomik bağımsızlığını kazanmış bir ülke iken, gelinen bu son nokta asla kabul edilebilir değildir.

100. yıl coşkusu ve yükümleri

Ahmet Saltık
Ahmet Saltık

100. yıl coşkusu ve yükümleri

Yüzyılların eşsiz önderi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yarattığı mazlum Türkiye Cumhuriyeti (T.C.), hem destansı kuruluşunda hem sonrasında sayısız ciddi güçlük yaşadı. Yine de görkemli başarılara imza attı. Günümüzde hâlâ birçok sınama, engel ve tehditle yüz yüze.

AKP iktidarı: Cumhuriyet karşıtlığı artık çok net! Dinci monarşi, federalizm yandaşı, çok yol aldı.

Bölücü terör: Dış hatta sözde müttefik destekli terörle (PKK, FETÖ, IŞİD…) kanlı savaşım sürüyor.

Suriye iç savaşı: Milyonlarca mülteci ağırlıyoruz, bu ülke ile hızla uzlaşmalı, geri gönderilmeliler.

Ağır ekonomik bunalım: 3 basamaklı enflasyon, yüksek işsizlik ve çok değersizleş(tiril)en TL, derin-yaygın “kurgulu” yoksullaşTIRma, borç çevriminde tıkanma, yetersiz üretim, moratoryum (devlet iflası!) riski. Cari açık-dış ticaret açığı-bütçe açığı şeytan üçgeninde sosyal devletten kopuş; dinci talan düzeni!

Dış politika: Eşsiz jeopolitik konum büyük risk ve tehdit taşıyor: BOP! Ustalıkla yönetimi zorunlu.

İç politika: 20 yılda AKP ağır kutuplaşma yarattı. Laiklik çok zedelendi. DİB militanlaştı. Din, sınırsızca siyasete alet ve sömürülerek özellikle eğitimde tarikatlara alan açılıyor. Yargı ve basın tutsak alındı; adalet krizi ve haber alma-verme, ifade özgürlüğü, aydınlar-karşıtlar… kıskaçta.

FIRSATLAR

Genç nüfus: Büyük potansiyel ama yoğun laik-bilimsel eğitim ve girişim desteği gerektiriyor.

Jeopolitik konum: Bölgesel-küresel ölçekte paha biçilmez değerde. Üç kıtanın kavşağı.

Turizm: Tarihsel-doğal güzellikler, termal kaynaklar, sağlık turizmi, rekabetçi fiyatlarla çok çekici.

Enerji kaynakları: RES, HES, JES kaynakları, Asya-Avrupa enerji hatları koridoru (HUB).

Uluslaşma ve demokratik Cumhuriyet bilinci: Halkın yarıdan çoğu, gerici iktidara direnerek Cumhuriyetin temel uygarlık kazanımlarına-kültürüne hayranlık uyandıracak biçimde sahip çıkıyor.

BÜYÜK TÜRK ULUSU, KORKMA!

Tarihte kurduğun 16. devlet Türkiye Cumhuriyeti yüz yaşını doldurdu, destandır!

Mutlu ve gururlu olmak, övünmek senin en doğal insanlık ve yurttaşlık hakkındır.

Kurucu belge Lozan Barış Antlaşması 24 Temmuz 1923’ten beri ayakta, övünçtür!

Kurtarıcı ve kurucu Gazi M.K. ATATÜRK ile dava-silah arkadaşları bağrında gücündür.

Türkiye Cumhuriyeti, sana atalarından kalan eşsiz, kutsal ve diri emanettir.

Yüz yılda çok şeyler başardık, 12 milyondan 86 milyona ulaştık, çok güçlendik.

1. ve 2. paylaşım savaşları ardından kurulan çoğu devlet tarihe karıştı; biz ayaktayız.

Yüzyılların önderi kurucu Ata, en büyük yapıtı Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk gençlerine emanet etti.

2. yüzyıla girerken en yaşamsal görev, kutsal emanet Cumhuriyeti şanla, onurla yaşatmaktır.

Ülke ve ulusun bölünmez bütünlüğünü dokunulmaz kılıp sürdürmek boynumuzun borcudur!

Bu amaçla izlenecek yol, tüm yurttaşların çelik bir irade ile kenetlenmesidir. 

UNUTMA! 

Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını mayaladı.

Bu, tarihsel, sosyolojik, gerçekçi, bilimsel ve biricik var olma çağrısıdır tüm Türkiye ahalisine.

Yaşamda en gerçek yol gösterici akıl ve bilim, bilimsel akılcılıktır, gerisi laftır.

Kurucu irade ulusal ülkü ve hedefi çok net belirlemiştir: Çağdaş uygarlık!

Ona erişip aşmanın en etkin yolu, bir kez daha akıl ve bilim, bilimsel akılcılıktır.

Başka yol gösterici yoktur, bu yoldan ayrılmak aymazlık, sapkınlık ve çöküntüdür.

Emperyalizm ve kapitalizm bizi mahvetmek ve yutmak isteyen iki ana düşmandır. 

Yurtta ve dünyada barışçıl, dengeli, kararlı ve tam bağımsız siyasa zorunludur.

Küreselleşme=yeni emperyalizm, neoliberalizm ideolojileri ulusa hayın tuzaktır.

2. yüzyıla başlarken, bütün uyanıklığın ve gücünle olup bitenleri kavramalısın.

  • Ulusu etnik ve dinci temelde bölen, şeriat hedefli, dış güdümlü gerici kadro iktidardadır.

Ulusal kaynaklar talan edilmekte halkımız yoksullaştırılmakta, borçlandırılmakta, soyulmaktadır.

Kurucu irade “6 Ok” birer birer kırılmak istenmekte, bağımsızlık yitirilmektedir.

Oysa Kemalizm-6 Ok, tüm mazlum uluslara hâlâ evrensel reçetedir, geçerlidir, günceldir. Karşıdevrime çelik kalkandır “6-Ok”!

Dünya uluslar ailesinin başı dik, onurlu, egemen-eşit üyesi olmaktan kopuyoruz.

Atatürk gururla, “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” buyurdu.

Bu güvenç, emanet ve öngörü asla boşa çıkarılmamalı, tüm gerekleri yapılmalıdır, yapılacaktır.

YAŞASIN CUMHURİYET!

2. yüzyılda geldiğimiz kritik aşamada, yeniden Kuvayı Milliye bilinci en güçlü silahındır.

Kurucu parti CHP, köklerinden güç alarak tüm ulusu yeniden ve hızla ayağa kaldırmalıdır.

Cumhuriyetimizi yine senin-ulusumuzun azim ve kararlılığı mutlaka koruyacak ve kollayacaktır.

Sarı Paşa’nın “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!” buyruğu baş üzredir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaşı kutlu ve mutlu olsun; şan ve şerefle yaşayacaktır!

Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Cumhuriyet!

Yaşatacağız, yaşatacağız, yaşatacağız!
==============================================
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları 
100. yıl coşkusu ve yükümleri26 Ekim 2023
Türkiye’nin de dünyanın da çivisi çıktı!12 Ekim 2023
COVID geri döner mi?28 Eylül 2023

SAKIN UNUTMA; BİREY OL, “BİR OY” OLMA!

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF eski dekanı

Dünyadaki bütün din, mezhep, tarikat, cemaat örgütlerini yöneten… liderler, önderler ve misyonerlerin temel ve somnal (final) amacı beyin yıkamadır. Kişiyi kendine inandırma ve kendi çıkarları için kendine dönüştürme işidir. Yeni bir kul ya da köle kazanma faaliyetidir. Her mürit hem yeni bir biyolojik ve siyasal güçtür. Çünkü mürit ya da üye cemaatın sayısını artırır. Demokrasilerde de cemaatların siyasal oy deposu ve gücüne dönüşür. Müritler hem bir ekonomik güçtür –çünkü her üye az ya da çok ödenti öder ve çeşitli katkılar sunar– hem de yeni bir propagandacı ya da yeni bir misyoner demektir. O da kendi çevresinde misyonerliğe başlar.

Sakın unutma : Sana gerekli olan her türlü dinsel bilgi resmi eğitim kurumlarında, kitaplarda, dergilerde ve kutsal kitapların çevirilerinde vardır.

Aklını kullan!

Bunları öğrenebilmek için okuma-yazma bilmen yeter. Zaten hiçbir dinin özgün kutsal kitaplarında da mezhep, tarikat, cemaat…vb. şeyler yoktur. Bu tür ayrışmalara dinlerin parçalanmalarına, kutsal, tanrısal (ilahi) kaynaklarından sapmalarına, kendi soy, ırk, dil, mezhep ve meşrebine göre yorum yapan kimi ruhban-ulema sınıfı neden olmuştur.

Yine sakın unutma; hiçbir ruhban ya da ulema sınıfından birinin, tanrısal (ilahi) torpille senin günahlarını bağışlatma ve seni cennete götürme yetkisi yoktur.
Her insan iyi ya da kötü, adaletli ya da adaletsiz, sevap ya da günah, iyilik ya da kötülük… gibi tutum ve davranışları ile cennet ya da cehennemi hak edebilir. Bunun kararı da ancak tanrısal (ilahi) yargıda belli olur.

Ahlak ve adaletten ayrılmadan ve kul hakkı yemeden yaşamanı sürdür…

Deprem ve etik

Ahmet GÜREL
İnşaat Mühendisi
23 Ekim 2023, Cumhuriyet

Ülkemizin deprem riski; nüfus artışı, yanlış arazi kullanarak yapılaşma, imar affı, yetersiz altyapı ve çevresel düzensizlikler nedeniyle sürekli artmaktadır. Ülke depremleri konusunda, yerbilimi disiplinindeki öğretim üyelerimiz, basın yoluyla sürekli uyarı yaparak deprem konusunda endişelerini belirtmektedirler. Ancak, deprem yalnızca zemin değildir, benim de elli yıllık mezunu olduğum bir meslek disiplini var.

İnşaat mühendisliği mezunu olurken betonarme lisans eğitimim var; mesleki geçmişim hep betonarme yapılar üzerine geçti. Bu yazıda İzmir ve deprem konulu bilgi vermek istiyorum. İnşaat Mühendisleri (İMO) İzmir Şube Yönetimi’nin 18 Aralık 2020 günlü raporu şöyledir:

YAPI STOKUMUZ

“İzmir’de yaklaşık 630 bin bina mevcuttur, olası bir İzmir depreminde 75 bin binanın kullanılamaz hale geleceği, can kaybının en iyimser tahminle 30 bin dolayında olacağı, altyapının ve haberleşme ağlarının kullanılamaz hale geleceği öngörülmektedir. …Depremin ne zaman olacağı sorusuna yanıt bulmak, bugün karşı karşıya olduğumuz deprem riskini azaltmayacaktır. Deprem riskini azaltmak ancak ve ancak zarar azaltma çalışmaları ile mümkündür.”

Ülkemizin yapı stokunun, 2005 yılında yürürlüğe giren Deprem Şartnamelerine göre acilen yenilenmesi gerekir. İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının, “Bayraklı” depreminden sonra, yıkılıp yeni şartlara uygun olarak yenilenmesini Türkiye’ye örnek olmalıdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının, beş blokun ikisinin şantiye şefliğini yapan bir mühendis olarak, Kocaeli depreminden başlayarak, bina hakkında endişelerimi yetkililere bildirmiştim.

30 Ekim 2020 günü, meydana gelen, “Bayraklı” depreminden sonra, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı radikal (köktenci)  kararla İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmet binasının yıkılmasına karar verildi, ben de yıkım için kendi adıma onay verdim. Bu binada, çalışanlarla birlikte beş bin kişinin yaşadığı bilinirse, bu kararı çok önemsiyorum.

SAĞLIKLI YAPI ÜRETİMİ

Kendi Meslek Odamın gençlerine hitaben İMO dergimizde yayımladığım yazımda;

Sizden bir ricam olacak gençler, yaptığınız binalarda, hiç hata yapmayınız, yaptırmayınız. Bayraklı depremi; belleğimizde taze; 117 kayıp verdik, Bayraklı’da. Bizim meslek hata götürmez… Gençler, sevgili meslektaşlarım, ideallerinizden ödün vermeyiniz, geleceğinizi karartmayacak işlerde çalışmanızı diliyorum.” dedim.

İMO’nun eski sekiz Oda başkanları ile deprem temalı röportaj (söyleşi) yaptım, röportajların ana teması; yüklenicilerin mühendislerden olması, bu anlamda müteahhitlik firmaları yerine, sorunlara çözüm üretebilme yeteneğine sahip mühendislik firmaları ön plana çıkarılmasıydı.

İnşaat mühendislerinin, mezuniyet sonrası, İMO’da yaptıkları yemine bağlı kalarak, alacakları fenni mesullük ve yapacakları denetim ile ürettikleri binaların kendi namusu olduğunu bilirler. Bunun anlamını bilen ve meslek yaşamına böyle başlayan mühendis arkadaşlarımız ve meslek yaşamı boyunca sağlıklı yapı üretimi yaparlar.

“Depremler kader olmasın” diyerek deprem öldürmez, hatalı yapılmış binalarınız öldürür, binalarınızı deprem sonrası değil öncesi İMO’ya kontrol ettirmeniz dileğimle.

İzmir “Bir TV” programımız : Dünden Bu güne Cumhuriyetimiz..

Dostlar,

Bu gün 13:45 dolayında İzmir’de yayın yapan BİR TV‘nin canlı yayınına katıldık.

Yaklaşık 40 dakika boyunca sayın Ertuğrul Turan‘ın sorularını yanıtladık.

Sayın Turan bize 3 soru yöneltti ve her biri için yaklaşık 13 dk. süreyle (ortalama) hiç sözümüzü kesmeden, büyük incelikle dinledi.

1. Cumhuriyetimiz nasıl kuruldu?

2. İlk Yüzyılda neler yaptık, kazanımlarımız neler oldu?

3. İkinci yüzyılda bizi (Cumhuriyetimizi) bekleyen fırsatlar ve tehditler nelerdir??

Hemen ardından da erişke (link) paylaştılar sağolsunlar.

Bu programı kurgulayan Sn. Ertuğrul Başlevent dostumuza da teşekkür ederiz.

İlk yüzyıl sonu ve 2. yüzyıl başında ülkemize dönük en büyük tehdidin AKP iktidarı olduğu saptamasını yaptık! Ne acı, ne hazin değil mi? Dolayısıyla bu zalım kuşatmayı bir an önce yarmak gerekiyor.

Kurucu Parti CHP’nin, tüm halkımızı YENİDEN KUVAYI MİLLİYE BİLİNCİ İLE ve tez elden ayağa kaldırması gerek. Bir meşru savunma ile, ilk seçimlerde iktidar, Cumhuriyet yıkıcılarından alınmalı!

KORKMA büyük Türk Ulusu!

Türkiye Cumhuriyeti, sonsuza dek payidar kalacaktır (yaşayacaktır) sen örgütlü ve bilinçli, özveri ile sahip çıktığın sürece.

Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Cumhuriyet!

YAŞATACAĞIZ, YAŞATACAĞIZ, YAŞATACAĞIZ!

diye bitirdik.. Halk / Ulus, AKP = RTE iktidarına karşın Cumhuriyetine sahip çıkıyor, çıkacak!

İzlemek için lütfen tıklayınız..

Ya da Face Book’tan izlemek isteyenler için :

https://fb.watch/nUMJYz9OnD/?mibextid=Nif5oz

İzlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 25 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Çarşamba iğneleri : 25 Ekim 2023

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

AMERİKANCILIK

İncirlik Üssü’nün boşaltılmasına dönük açıklamalara karşı AKP’li Hulusi Akar, “Boşaltırsak ne olacak? Sonra ‘Neden Yunanistan’a, Dedeağaç’a, Girit’e gitti’ diye eleştiriyorsunuz. Ayrıca bizim ABD ile ilişkilerimiz, anlaşmalarımız var”

Amerikalıdan Amerikacı…

YAŞAR

CHP’li Ankara Yenimahalle Belediyesi, bünyesinde bulundurduğu Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ni Nurcu Yeni Asya grubunun ‘Risale-i Nur Kongresi’ne tahsis etti. Tepkiler başlayınca iptal etti.

Yaşar niye yaşar?..

MİLLİYETÇİ

Sığınmacılara karşı yazan-konuşan-medya mensuplarına operasyonlar devam ediyor.

Gözaltına alınan Seran Kafkas için Ankara Emniyet Md.lüğü “Milliyetçi paylaşımlarda bulunduğu tespit edilmiştir.” raporu verdi.

Ümmettin Emniyeti var, milletin emniyeti nerede?..

ENGELLİ

Ankara’da özel halk otobüsüne binmek isteyen engelli vatandaşı, “İn aşağıya, şimdiye kadar bindiğine say” diyerek almayan şoföre, Büyükşehir Belediyesince ceza işlemi uygulandı.

Kim engelli?..

ANMA

Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken 100. Yılı anma programı düzenledi.

Programın tümünde İmam Hatip Liseleri yer aldı.

A-salak;

Öncesi olmayan şey anılmaz.

İslamiyet’in kabul edilişini değil, cumhuriyetin ilan edilişini kutlayacaksın…

ŞEYHLER

Aydın Koçarlı Milli Eğitim Müdürü, Menzil şeyhine bağlılık yeminini sosyal medyada paylaştı.

Şeyhler, müritler ülkesinin müdürü…

UĞURLAMA

Devlet Bahçeli, “24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa Türkiye süratle devreye girmeli. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır…  Devletim istesin, Gazze’deki çocuklara kol kanat germek için yola revan olmazsam namerdim”

Devletim istesin uğurlama töreni yapalım…

ZAM

RTE, 2023’te köprü ve otoyollara zam yapılmayacağını açıklamıştı. 25 Ekim’den geçerli zam yapıldı.

Reis’e selam, aldatmaya devam…

Halil Çivi şiiri : …YOZLAŞTI

ŞİİR KÖŞESİ

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF eski dekanı
Halk ozanı

 

 

…YOZLAŞTI

Utanmazlık şaha kalktı,
Ar meydanları yozlaştı.
Kılıç, kalkan rafa kalktı,
Er meydanları yozlaştı.
           Xxx

Ahlak bağı çözülünce,
Dosta kuyu kazılınca,
Edep – erkân bozulunca,
Pir meydanları yozlaştı.
            Xxx
Çürüdü insanın özü,
Geçmiyor bilimin sözü
Çıkarlar kör etti gözü,
Gör meydanları yozlaştı.
            Xxx|
Dinbazlar milleti böldü,
ZeNginler yoksulu yoldu,
Gıdalar hileyle doldu,
Kâr meydanları yozlaştı.
          Xxx
Günah katar katar oldu,
Bu gün dünden beter oldu.
Herkes haram yutar oldu,
Ter meydanları yozlaştı.
           Xxx
Zorbalar köşeyi tuttu,
Hak, hukuk, adalet bitti,
Siyaset halkı uyuttu,
Car(×) meydanları yozlaştı.
         Xxx
İnsanlara bir hal oldu,
Hile, tuzak kural oldu,
Halil Çivi şaştı kaldı,
Sır meydanları yozlaştı.
          Xxx

(×)- Yardım, imdat çağrısı.

23 Ekim 2023
Prof. Dr. Halil Çivi
Bornova – İZMİR

Sağlık Hukuku Boyutuyla Kırılgan Gruplar

Dostlar,

21 Ekim 2023 günü 10. Sağlık Kurultayı‘nda idik.
Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kolunca hazırlanan Kurultay, TBB’nin (Türkiye Barolar Birliği) salonlarında yapıldı. 20-21 Ekim 2023 günlerinde gerçekleştirildi ve Kol Başkanı değerli dostumuz Av. Berna Özpınar ve çalışma arkadaşları çok emek verdiler.

2. gün sabahki ilk açıkoturumda (panelde), çağrılı konuşmacı olarak bize verilen konu,

  • Sağlık Hukuku Boyutuyla Kırılgan Gruplar” idi.

Sözümüze başlarken, 21 Aralık 1999’da dinci katillerce aracına konan bir bomba ile tuzaklanarak kahpece öldürülen dostumuz, ADD Genel Başkan Yrd. merhum Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı‘yı andık. İktidarları can güvenliği sağlamaya, tüm kesimleri de uygarca çoğulcu demokrasiye çağırdık.. Her tür şiddeti kınadık, üzüntümüz derindi.
***
Yarım saate yakın sürede, hazırladığımız yansıları katılımcılarla paylaştık.
Ulusal ve uluslararası hukuktan örneklerle bu bağlamda kırılgan grupları belirledik ve verili mevzuatı, yapılması gerekenleri özetledik.

1 numaralı kırılgan / zedelenebilir (vulnerable / fragile) kesim YOKSULLAR!

  • YOKSULLUK, zaten bireysel ve toplumsal sağlık açısından en olumsuz belirleyici.

Atılım Üniversitesi Tıp Fakültesinde 3. sınıfta “Vulnerable Social Groups” diye 2 saatlik bir dersimiz var. Okuyucularımızın hoşgörüsü ile; Ankara Hukuk Fak. mezunu da olmamız ve Sağlık Hukuku alanında tezli master (yüksek lisans) derecesi almamız, sorumluluğumuzu büyütüyor. Sunumumuzun yansılarını izlemek için lütfen tıklayınız (50 yansı, 4.7 MB).

Sağlık Hukuku Boyutuyla Kırılgan Gruplar, Sağlık Kurultayı X, 21.10.23

KüreseleşTİRme = Yeni emperyalizmin dizginlenmesi, neo-liberal vahşetin durdurulması gerekiyor. 

  • Bu yapılabilir, yapılmalı ve başka bir dünya olanaklı; sağlık temel insan hakkı!

YURTTA BARIŞ – DÜNYADA BARIŞ!Atatürk‘ün ne hoş uyarısı, dileğidir.

Gazze‘de savaş, masum insanları yaşamdan koparıyor. Uluslararası insancıl hukuk ve savaş hukuku ayaklar altında ve 78. yılında deneyimli örgüt BM ne yazık ki etkisiz! BM‘nin yaptırım örgütü Uluslararası Ceza Mahkemesi / Adalet Divanı-UAD (ICJ), İsrail’in toplu kırım savaş suçunu görüşmeyi Şubat 2024’e erteleyebildi! Yazıklar olsun!

SAVAŞ, Halk Sağlığının başat düşmanlarından..

Derhal ateşkes ve görüşmelerle 2 devletli çözüm..

Sevgi ve saygı ile. 25 Ekim 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

https://www.instagram.com/ ahmet_saltik

Eskimeye ayarlanmış ürünler

Olaylar ve Görüşler
Cumhuriyet, 20 Ekim 2023

Prof. Dr. ÇAĞATAY GÜLER

Eskimeye ayarlama, bir ürünün yararlı ömrünün ayarlanarak üretilmesidir. Başka bir deyişle bilerek ve isteyerek yapay biçimde düzgün çalışmayı durduracağı, onarılması ya da değiştirilmesinin gerekeceği bir zamanı oluşturmaktır. Malların ya da ürünlerin kasıtlı olarak uzun süre dayanmayacak biçimde tasarlanıp üretildiği durumlara “planlı eskitme”, “erken eskime”, “eskimeye ayarlama”, “eskime tuzağı” denmektedir. Ürün, olması gereken sürede eskimesine, kullanılabilirliğini yitirmesine yönelik bir tür zamanından önce eskimeye “ayarlanır”. Dolayısıyla tüketiciye kurulmuş bir “tuzaktır”.

UZUN ÖMÜRLÜ ÜRÜNE VEDA

Yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve “4. Sanayi Devrimi” ile birlikte hepimiz, “uygun görülen zaman geldiğinde” bozulan, geçerliliğini ya da popülerliğini yitiren elektronik aygıtları güncel tutabilme çevrintisinde yitip gitmemeye çalışıyoruz. Bir düşünün; ülkeler kaç kez elektronik aygıt sistemlerini ve donanımlarını değiştirmek zorunda kaldı? Bu yaşa dek kaç televizyon, kaç kamera, kaç cep telefonu ya da kaç bilgisayar değiştirdik? Sürekli yenilenen teknolojiler sıraya dizilip teker teker sunulmadı mı?

Kimileri ürünlerin çabucak eskimesini ayarlamayı ekonomiyi canlandıran bir yaklaşım olarak savunmaktadır. 1929’daki çöküşe benzer ekonomik krizlerin (bunalımların) önlenmesiyle ilgili olarak ilk kez emlak komisyoncusu Bernard London tarafından bir rapor kaleme alınmıştır. 1932 tarihli bu raporda London, ekonomik çöküşü önlemeye yönelik çeşitli önerilerde bulunmuştur. Bu görüşü savunanlara göre, çabucak eskime ve hızlı yenilenmeden oluşan bir piyasanın, uzun ömürlü ürünlere yavaş yenilendiği piyasalardan daha iyi olduğunu düşünmektedirler.

TÜKETİCİ FARKINDALIĞI

Sonuçta bu yaklaşım, bir büyüme stratejisi olarak görülmeye hatta birçok ürünün piyasa stratejisine en baştan katılmaya başlandı. Erken eskime ayarı, özellikle oluşturdukları karteller olmak üzere uluslararası şirketler sayesinde küresel ekonominin en yaygın yöntemlerinden biri durumuna gelmiştir. Bu yaklaşımlarla ilgili tüketici farkındalığı etkin reklam kampanyaları ile ortadan kaldırıldı. O ürünün yenilenmesiyle ilgili harcamaların tüketici çoğunluğunca göze almalarını sağlayacak teknikler geliştirildi.

Belirli aralıklarla yeni bir ürüne geçmek, sınırlı kaynakların tüketiminde ve atık oluşumunda artış anlamına gelir.

  • Erken eskimeye ayarlanmış ürünler, çevre ve çevre sağlığı açısından doğal kaynakları sömüren, atık yükünü artıran çevre düşmanı bir savurganlık ve sahtecilikten başka bir şey değildir.

Sözgelimi bilgisayar ve öbür elektronik bileşen atıklarının dev boyutlardaki küresel yükünde hızlı teknoloji değişimi ve düşük başlangıç maliyetinin yanı sıra, erken eskime ayarının da çok büyük etkisi olmuştur.

DÖNGÜSEL EKONOMİ

Piyasa başarısı uğruna her yolu geçerli sayan bir üretici için, daha ilk denemede kendini ele veren bir ürün yerine belirlenmiş bir sürede eskimeye ayarlanmış ürün çok “masum” bir yöntem sayılabilmektedir. Kötü niyetli üreticilere çok çekici gelen bu yaklaşım, önemli boyutta olumsuz dışsallık nedenidir.

Hammadde tüketiminin azaltılması ve atıkların yeniden kullanılmasına dayanan döngüsel ekonomi ilkesinin yerleşmediği; çevre sorumluluğunun ve tüketici bilincinin gelişmediği ülkelerde bireyler, eskimeye ayarlanmış ürün tuzağına çok kolay düşmektedir. Kullandığımız aygıtın bakım ve onarım gereksiniminin, nasıl olup da garanti (güvence) süresinin dolmasından hemen sonra ortaya çıktığını ya da elinizdeki aygıtın işlevlerinin yüzde kaçını kullandığınızı düşünmeye başlamanın tam zamanıdır.

Onur Öymen: Yasadışı olmasına karşın İsrail’in yayılması durmaz

Usta diplomat Onur Öymen, yasadışı olmasına karşın işgallerin sürdüğünü söyledi: İsrail’in yayılması durmaz

Emekli büyükelçi Onur Öymen, “İki devletli” çözüme İsrail’in izin vermediğini söyledi. Öymen, “İsrail’in Filistin topraklarıyla sınırlı kalacağını kanıtlayan bir gösterge yok” dedi.

İklim Öngel  

Duayen diplomat Onur Öymen, yasadışı olmasına karşın işgallerin sürdüğünü söyledi: İsrail'in yayılması durmaz

  • “İsrail Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Mısır’da Sina Yarımadası ile Suriye’de Golan Tepeleri’ni işgal etti. BM İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi. Yasadışı kabul edilse de İsrail işgallerini sürdürdü.”
  • Hamas ortadan kalksa bile İsrail’in yayılma hedefi durmaz. İsrail’in hedeflerinin Filistin ile sınırlı kalacağını kanıtlayan bir gösterge yok. Golan Tepeleri’ni geri vermeye niyetli olmadığı da ortada.”

Emekli büyükelçi Onur Öymen, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

  • Filistin’de bu saatten sonra iki devletli çözüm ne denli olanaklı?

İki devletli çözüm BM’nin 1947-1948 tarihli ve daha sonraki kararlarında öngörülmüştü. Fakat başta İsrail olmak üzere bazı bölge devletlerinin buna karşı çıkması üzerine bu çözüm yaşama geçirilememiştir. BM 1947’de kabul ettiği 181 sayılı kararı ile Filistin’i Yahudi ve Arap olmak üzere iki devlete bölme kararı verilirken, İngiliz ordusunun geri çekilmesi ile Filistin toprakları üçe ayrılacaktı. Arap devletinin kurulacağı bölüm Batı Celile, Akka, Batı Şeria ile Aşdod’un kuzeyinden, güneyde Refah kentine dek uzanan güney kıyısı ve Mısır sınırı boyunca Sina çölünün bir bölümünü içine alan 11 bin km2’lik bir alandı. İsrail Hayfa’dan Tel Aviv’e dek uzanan kıyı şeridi, Doğu Celile, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef Çölü’nün çoğunluğunu kapsayan 15 bin km2’lik bir alanda kurulacaktı. Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu bölgelerin yer aldığı 3. Bölüm ise uluslararası koruma ile yönetilecekti.

‘ORTAK ZEMİN OLANAKLI DEĞİL’

Ancak BM’nin bu kararı İsrail’in kararın ötesine geçen yayılmacı politikası nedeniyle yaşama geçirilemedi. Hatta İsrail yayılma politikasını ileri götürerek 1967’de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze ve Mısır’da Sina Yarımadası ile Suriye’de Golan Tepeleri’ni işgal etti. BM, İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi. Uluslararası hukuka göre işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşimleri yasa dışı kabul edilse de, İsrail işgallerini sürdürmüştür. Bugünkü koşullarda, bölge ile ilgili devletlerin arasında bu konuda ortak bir zemin bulmak bence olanaklı  değildir.

‘GİTMEK ZORUNDA KALDILAR’

  • İsrail’in kurulma sürecini de göz önüne aldığınızda, HAMAS’ın ortadan kalktığı bir senaryoda İsrail’in genişlemesi durur mu?

İsrail’in kuruluş aşaması yeterince değerlendirilmeden bugünkü gelişmeleri anlamak zor. 20. yüzyılın başlarında Filistin’de yaşayan Yahudi nüfusuyla toplam nüfusun küçük bir bölümünden ibaretti. Fakat daha sonra bölgede bir İsrail devleti kurulması amacıyla ile yürütülen siyasal çalışmalar ve mücadeleler sırasında kimi Avrupa ülkelerinden ve Rusya’dan çok sayıda göçmenin İsrail’e yerleştirilmesi politikası çerçevesinde, bölgede yaşayan Filistinliler çeşitli yöntemlerle, kimi kez zorla ve terör tehdidine maruz bırakılarak evlerini ve bölgelerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Bugünkü sorunun özünde bu yatar.

‘AKTİF DİPLOMASİ UYGULANMALI’

Şimdiye dek topraklarını terk etmek zorunda kalan Filistinlilerin sayısı 6.4 milyona ulaşmıştır. Yıllardan beri bu Filistinlilerin birçoğu vatansız olarak başka ülkelerde yaşamaktadır. Bu nedenle, bugünkü gelişmeleri göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir ve İsrail’in genişlemeye yönelik politikalarını bugünkü koşullarda değiştirmesini beklemek gerçekçi değildir. HAMAS ortadan kalksa bile İsrail’in yayılma hedefi durmaz.

  • 7 Ekim Ortadoğu için büyük bir değişimin başlangıcı olabilir mi, adım adım Büyük İsrail, diye adlandırılan hedef mi gerçekleştiriliyor?

Geleceğe yönelik kestirimlerde bulunmak zordur. Çünkü bu yalnızca İsrail’in politikasına bağlı değil. Bölgedeki başka etmenlerin, başka ögelerin, başka devletlerin yaklaşımlarını da dikkate almak gerek. Hatta bugünkü durumla yetinilmesi olasılığı da zayıf. Bugünkü koşullarda, İsrail’in yeni yerleşim bölgeleri kurmak ve daha önce yaptığı gibi şimdi de Gazze’yi kendi etki alanına almak çabaları ortadadır. Bu koşullarda İsrail’in genişleme politikasından vazgeçmesini beklemek bence gerçekçi olmaz.

  • İsrail’in yayılması, Filistin dışında başka ülkelere de uzar mı, böyle bir tehdit öngörüyor musunuz? Ortadoğu’daki ülkelerin haritalarının yeniden çizilme olasılığı var mı?

İsrail’in genişleme hedeflerinin Filistin topraklarıyla sınırlı kalacağını kanıtlayan bir gösterge yok. Suriye toprağı olan Golan Tepeleri’ni geri vermeye niyetli olmadığı da açıkça ortadadır.

‘UZLAŞI GERÇEKÇİ DEĞİL’

  • Bölgede İran’ın durumu ve rolü nedir?

İsrail’in bölgedeki en büyük hasmı İran’dır. İran’ın nükleer silaha sahip bir devlet durumuna gelmesi İsrail’in en büyük endişe kaynağı. Daha önce 1981’de Irak’ın ve 2007’de Suriye’nin inşa etmeye başladıkları nükleer santrallar İsrail Hava Kuvvetleri tarafından imha edilmişti. İran’ın Hizbullah’a ve Hamas’a verdiği destek İsrail için sürekli bir endişe kaynağıdır. İsrail ve İran arasında bir uzlaşma zemini aramak bugünkü koşullarda gerçekçi değildir.

‘KUVVET GÖSTERİSİ’

  • ABD ve Rusya arasındaki rekabet, Ortadoğu’ya nasıl yansıyor?

Amerika ve Rusya arasındaki rekabetin bütün dünyada farklı yansımaları görülmektedir. Ortadoğu’da Amerika’nın ve Rusya’nın farklı stratejik çıkarları vardır. Bu çıkarlar yalnızca İsrail sorunundan kaynaklanmıyor. Aynı zamanda bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının hem Amerika’nın hem de Rusya’nın politikalarını etkileyecek stratejik ögeler olduğu ortada.

  • Peki bölgede ABD’nin amacını nasıl okuyorsunuz?

Amerika, kurulduğundan beri İsrail’i desteklemeyi kendi stratejik çıkarlarının bir gereği olarak saymaktadır. İsrail kurulduktan hemen sonra ABD, İsrail’i tanımıştır ve bölge ile gelişmelerde en haksız olduğu durumlarda bile İsrail’i destekleme politikasını sürdürmüştür. Karşısındaki Filistinlilerin haklı olduğu pek çok konuda onlara destek olmaktan kaçınmıştır. Bu politikanın yakın gelecekte değişeceği olasılığını da pek güçlü görmüyorum.

  • ABD’nin gönderdiği uçak gemileri, düşürülen Türk SİHA’sını da göz önüne alarak değerlendirdiğinizde Türkiye’nin Suriye’deki terör örgütüne yönelik operasyonlarını etkiler mi?

Amerika’nın bölgeye gönderdiği büyük uçak gemileri ve savaş gemileri bir güç gösterisi olarak değerlendirilmelidir. Amerika bu bölgedeki deniz güçlerini çeşitli gerekçelerle böyle güç gösterileri için değerlendirmiştir. Ama bu gemilerin doğrudan doğruya bir bölgesel veya uluslararası çatışmaya taraf olmaları olasılığı bence zayıf. Putin’in son demeçlerine karşın Rusya ile Amerika arasında bölgede bir deniz savaşı olacağı olasılığını de şimdilik gerçekçi görmüyorum.

‘KABUL EDİLEMEZ’

Türk SİHA’sının düşürülmesi hiç kabul edilemeyecek bir durumdur. Bir NATO ülkesinin başka bir NATO ülkesinin insansız hava uçağını düşürmesi gerçekten NATO’nun hiçbir kuralına uymamaktadır ve Türkiye-ABD ilişkilerine de zarar verecek niteliktedir.

  • Türkiye’ye yönelik bir tehdit öngörüyor musunuz?

Bugünkü aşamada Türkiye’ye yönelik doğrudan bir tehdit güçlü olasılık değildir.

Ancak bölgede yaşanacak olumsuz gelişmelerin Türkiye’nin çıkarlarını ve güvenliğini etkilemesi beklenmelidir. Türkiye’nin bölgede ateşkesin sağlanması, barışın ve istikrarın yerleştirilmesi, uluslararası hukukun ve bölgedeki masum insanların yaşamlarının korunması konularında aktif (etkin) bir diplomasi uygulaması doğru olacaktır.

  • Savaşın küresel ölçekte yayılma olasılığı var mı, dünya kutuplaşıyor mu?

Özellikle İran-Irak savaşı, Afganistan’daki gelişmeler, Azerbaycan-Ermenistan savaşı, Gürcistan-Rusya savaşı ve Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ve Libya’daki gelişmeler savaşın fiilen bu bölgelere dayanmış olduğunu göstermektedir.

‘DÜNYA ÇOK KUTUPLU’

Bunun başlıca nedeni de ilgili devletlerin uluslararası ilişkilerin temel kuralları olan karşılıklı bağımsızlığa, egemenliğe ve toprak bütünlüğüne saygı gösterme gereğini çoğu zaman göz ardı etmeleridir. Aslında Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra tek kutuplu dünya fikrini savunan yazarlar ve düşünürler çıkmıştı. Fakat daha sonrasında yaşanan gelişmeler bunun doğru olmadığını bize gösterdi. Şimdi Çin’in de uluslararası ilişkilerde etkili bir aktör olarak ortaya çıkması ile çok kutuplu dünya düzeninden sözedenler çoğalmıştır.

‘BARIŞ VE İSTİKRAR ÇOK UZAK’

  • Türkiye böyle bir ortamda nasıl bir politika izlemeli?

Türkiye yüz yıldan beri bölgede barış, istikrar ve karşılıklı işbirliği, ortak güvenlik gibi kavramları savunan bir ülke olmuştur. Avrupa’da ve bölgede bu denli üzün süre barış içinde yaşayan ender ülkelerden biridir. Kırımın (Katliamın) şiddetle ve kayıtsız şartsız (bağsız koşulsuz) tüm dünya ülkelerince kınanması gereklidir.

‘FALANGE, 2 BİN FİLİSTİNLİYİ ÖLDÜRDÜ’

Filistinlilerin veya İsraillilerin arasında yaşanan bu kıyım (katliam) ilk değildir ve sonuncusu olması da ne yazık ki beklenmemektedir. Örneğin 1982’de Lübnan Falajinstleri, İsrail’in koruması altındaki kamplarda 2 gün süren kırımla kadın ve çocuk ayırmadan 2 binden çok Filistinli müteciyi katletmiştir. İsrail hükümetinin kurduğu bir komisyon, İsrail askerlerinin kırımı durdurmak için hiç çaba göstermediklerini belirtti ve İsrail’in bu kıyımdan dolayı kusurlu olduğunu açıkladı. Buna benzer masum insanların yaşamına mal olan çok sayıda saldırı gerek İsrail gerek Filistin örgütlerince düzenlenmiştir.

‘TEPKİLER SONUÇ VERMEDİ’

İsrail ile Filistin arasında zaman zaman yapılan uzlaşma girişimlerine karşın, sonuçta şiddet iki ülke arasındaki ilişkilerde belirleyici konumda oldu. Bu katliamlar üzerine uluslararası toplumun gösterdiği tepkiler de ne yazık ki sonuç verici olmadı. Bu karşılıklı kırımar (katliamlar)sorunu büsbütün çözümsüz duruma getirmiştir. Filistin’in uzun süreden beri Batı Şeria ve Gazze olarak ikiye bölünmüş olması ortak bir Filistin yaklaşımının oluşturulmasını da güçleştirmektedir. İşgal edilen toprakların İsrail tarafından Filistin’e geri verilmemesi de uzlaşma yollarını tıkamaktadır.

ŞARM EL ŞEYH ZİRVESİ

Yapılan uluslararası zirve (doruk) toplantıları da beklenen sonuçları vermemiştir. Bunun en belirgin örneklerinden biri de 1996’da İsrail’de yapılan çeşitli eylemler sonucunda 72 İsraillinin öldürülmesi üzerine dönemin ABD Başkanı Clinton’ın girişimi ile Mısır’ın Şarm el Şeyh kentinde bir dünya doruğu (zirvesi) düzenlenmesiydi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katıldığı bu doruk beklenen olumlu sonucu vermemişti. Hatta Suriye ve Lübnan gibi ülkeler bu toplantıyı boykot etmişlerdi. Ne yazık ki İsrail ile HAMAS arasında yaşanan son saldırılar bölgede barışı tehdit eden ve çok sayıda masum insanın yaşamına mal olan kimi devletlerin egemenlik haklarının fiilen ortadan kaldırılmasına yol açan olaylarla birlikte düşünüldüğünde, Türkiye’nin çevresindeki bölgenin uzunca bir süre daha barıştan ve istikrardan yoksun kalacağını göstermektedir.
==============================
EMEKLİ BÜYÜKELÇİ ONUR ÖYMEN KİMDİR?

1940’ta İstanbul’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdi. 1964’te Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladı. Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Bakanlığın Kıbrıs’tan sorumlu şube müdürlüğü görevinde bulundu. 1988’de Kopenhag büyükelçisi, 1990’da Bonn büyükelçisi, 1995’te Dışişleri Bakanlığı müsteşarı, 1997’de NATO sürekli (daimi) temsilcisi olarak görev yaptı. 2002’de İstanbul milletvekili seçildi ve CHP genel başkan yardımcılığı görevine getirildi. Öymen, ‘Arka Plan: Teröre Yön Verenler’ adlı kitabında Ortadoğu’ya ayrıntılı biçimde dikkat çekmektedir.