Anayasa Mahkemesi fişini çekti!
(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilmelerinin ardından göreve iade talebiyle 115 gündür açlık grevi yapan tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tahliye talebi, Anayasa Mahkemesi’nce (AYM) oybirliğiyle reddedildi.
AYM, cezaevi şartlarının Gülmen ve Özakça’nın fiziksel ve ruhsal sağlıklarına acil bir tehlike oluşturmadığına hükmetti. Öyle bir cezaevi tablosu çizdiler ki hastalığı olanın içeri girip bedavadan tedavi olası geliyor! Alpaslan Altan ve Erdal Tercan iki AYM üyesiydi. Başta Başkan Zühtü Aslan olmak üzere birlikte görev yaptıkları yüksek yargıçlar tarafından arenada kurban edildiler. O gün diz çökmüşlerdi, son kararla alçak sürünme pozisyonunu tescillediler.
Darbenin alametleri!
15 Eylül 1980. 12 Eylül Darbesinden üç gün sonra gazetelerde şu haber yer alır: “Bazı üniversite ve akademilerin senato ve yönetim kurulları ile Anayasa Mahkemesi başkanı, Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren’e gönderdikleri kutlama telgraflarında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlılık ve başarı dileklerini sundular.”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Şevket Müftügil’in kutlama kuyruğunda sıraya girmesi kısa demokrasi mücadelesi tarihimizin özeti gibidir. İsminin başında ‘anayasa’ ibaresi olan yüksek mahkemenin başkanı, anayasayı Liga eden (AS: ilga eden?) darbecisini kutluyor. TBMM, sendikalar, dernekler dahil pek çok kurumu kapatan darbeciler, Anayasa Mahkemesi’ne dokunmamıştı. Futbol oynamayı yasaklayıp, futbol federasyonunu görevde tutmak gibi.
Hukuk ve akademi camiasının darbecileri kutlama ve biat etme alışkanlığı ne yazık ki 12 Eylül’le sınırlı değil. 27 Mayısçılara suflörlük yapan Sıddık Sami Onar’dan (AS: İstanbul Üniversitesi Rektörü, Ord. Prof. Dr.) Kenan Evren’in anayasacısı Orhan Aldıkaçtı’ya (AS: 1982 Anayasasının mimarı, Prof. Dr.) kadar liste uzuyor.
Bu bellek tazeleme girişiminin nedeni yapmaya çalışacağım bir teşhisi kolaylaştırmak. Nasıl ortalama bir doktor belirtilerden hareketle karşısındaki kişinin yüzüne bakarak bile kalp krizi teşhisi koyabilir. Aynı şekilde ortalama bir gazeteci, daha önceki krizlerden kıyas yaparak şu anda başarıya ulaşmış bir darbenin sonuçlarını yaşadığımızı görebilir. Başta anayasa olmak üzere hukuk rafa kalkmışsa; siyasetçilere mahpushane yolları görünmüşse; medya biat ile giyotin arasında sıkışmışsa; akademide sakıncalılar listesi hazırlanıp kıyımlar yapılıyorsa; cezaevleri dolmuş taşıyorsa o ülkede dört başı mamur bir darbe yaşanmış demektir. Daha özelde Anayasa Mahkemesi diz çökmüş ve işlevsiz hale gelmişse, Parlamento Danışma Meclisi’ne dönüşmüşse adı konulmamış darbenin varlığı inkar edilemez.
Lafı çok mu dolaştırdım bilmiyorum ama Anayasa Mahkemesinin son kararı bunları hatırlattı. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilmelerinin ardından göreve iade talebiyle
- 115 gündür açlık grevi yapan tutuklu eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın
tahliye talebi, Anayasa Mahkemesi’nce (AYM) oybirliğiyle reddedildi.
AYM, cezaevi şartlarının Gülmen ve Özakça’nın fiziksel ve ruhsal sağlıklarına acil bir tehlike oluşturmadığına hükmetti. Öyle bir cezaevi tablosu çizdiler ki hastalığı olanın içeri girip bedavadan tedavi olası geliyor! Alpaslan Altan ve Erdal Tercan iki AYM üyesiydi. Başta Başkan Zühtü Aslan olmak üzere birlikte görev yaptıkları yüksek yargıçlar tarafından arenada kurban edildiler. O gün diz çökmüşlerdi, son kararla alçak sürünme pozisyonunu tescillediler.
Benzerlikleri ve belirtiler listesini de tam yapmak lazım. Tutuklanan gazeteciler, kapatılan gazeteler varsa, kimse ‘darbe oldu mu?’ tereddüdü yaşamaz. Nazlı Ilıcak, ‘Faşizm yargılanıyor’ yazısından dolayı MGK’nın 52 numaralı bildirisine aykırı davranmaktan ya da ‘Evrenspor’ başlığı yüzünden hapishaneye giriyorsa, kalemi kimin kırdığından şüphe duyulmaz. Adı ister bildiri, isterse KHK olsun kanun yerine numaralı fermanlar düzeni işliyorsa demokrasiden söz edilemez. Kenan Evren’in ağzından çıkanın kanun olduğu görüldüğü halde; darbeyi Ecevit mi, Demirel mi yaptı? Sorusu sorulmaz. Mühür kimdeyse Süleyman odur, darbe kimin işine yaramışsa, kimin iktidarını pekiştirme amacına hizmet etmişse darbeci odur!
Sefer CAN
https://medium.com/tr724/anayasa-mahkemesi-fi%C5%9Fini-%C3%A7ekti-ce0c4aa1df47
=======================================
Dostlar,
Anayasa Mahkemesi (AYM), OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesi ile kamu görevinden ihraç edilmelerinin ardından açlık grevine = ölüm orucuna başlayan, daha sonra da tutuklanan eğitimciler Semih Özakça ve Nuriye Gülmen‘in tahliye istemli “tedbir” istemini reddetti.
Semih Özakça ve Nuriye Gülmen, açlık grevi nedeniyle ağır sağlık sorunları yaşadıklarını belirterek, Anayasa Mahkemesi’ne tutukluluğun kaldırılması ve tahliyelerine karar verilmesi istemiyle başvurmuştu. Yüksek Mahkeme salıverilme istemli bu tedbir talebini reddetti. Kararda, başvurucuların sağlık durumlarına ilişkin yakınmalarının dikkate alınarak sağlık kuruluşlarına sevklerinin sağlandığı, ayrıca cezaevi bünyesinde bir Devlet Hastanesinin olduğu, dolayısıyla sağlık hizmetleri sağlanan başvurucuların cezaevinde tutulmalarının; yaşamlarına, maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik bir tehlike oluşturduğuna ilişkin derhal tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı belirtildi.
Öte yandan AYM başvurucuların sağlık durumlarına uygun ve fiziksel durumlarıyla uyumlu koşullarda tutulmaları için gerekli önlemlerin cezaevi tarafından alınmasına da karar verdi. Kararda ayrıca her iki ismin de yeni gelişmeler olması durumunda tedbir hususunun re’sen yeniden değerlendirilebileceği vurgulandı. Kararın bir örneği Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve ilgili cezaevine gönderildi. AYM, bu kararına ilişkin aşağıdaki basın duyurusunu yayımladı :
AÇLIK GREVİNDEN KAYNAKLANAN SAĞLIK SORUNLARI NEDENİYLE TUTUKLULUĞUN TEDBİREN SONLANDIRILMASI TALEBİNİN REDDİNE İLİŞKİN KARARIN BASIN DUYURUSU
Başvuru, açlık grevi nedeniyle sağlık sorunları olmasına rağmen tutuklu olarak bulundurulmalarının yaşama hakkını ihlal ettiği iddiaları hakkındadır. Başvurucular Semih Özakça ve Nuriye Gülmen, açlık grevi nedeniyle sağlık sorunları yaşadıklarını belirterek, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca haklarında uygulanan tutukluluğun kaldırılmasını ve tahliyelerine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi, başvuru formu ile Ceza İnfaz Kurumlarından alınan bilgi ve belgeler çerçevesinde; başvurucuların sağlık durumlarının Ceza İnfaz Kurumunda tutulmaya başlandıkları günden itibaren takip edildiğini, tedavi ve kontrol amacıyla Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesine sevklerinin yapılmasının planlandığını ancak başvurucular tarafından sevk işleminin reddedildiğini, Ceza İnfaz Kurumu Aile Hekimliği tarafından takip edildiklerini, ayrıca acil durumlar için her türlü tedbirin alındığını ve başvurucuların Ceza İnfaz Kurumunda tutulup tutulmayacakları konusunda alınacak rapor için Adli Tıp Kurumuna sevk süreçlerinin başlatıldığını tespit etmiştir.
Mahkeme, başvurucuların sağlık durumlarına ilişkin şikâyetlerinin dikkate alınarak sağlık kuruluşlarına sevklerinin sağlandığı, ayrıca Ceza İnfaz Kurumu bünyesinde bir Devlet Hastanesinin bulunduğu dolayısıyla sağlık hizmetleri sağlanan başvurucuların Ceza İnfaz Kurumunda tutulmalarının; yaşamlarına, maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik bir tehlike oluşturduğuna dair derhal tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Bununla birlikte Mahkeme, başvurucuların sağlık durumlarına uygun ve fiziksel hâlleriyle uyumlu koşullarda tutulmaları için gerekli önlemlerin Ceza İnfaz Kurumları tarafından alınmasının bireylerin yaşam haklarının korunması yükümlülüğünün bir gereği olduğunu vurgulamıştır. Açıklanan nedenlerle Mahkeme,
A. Başvurucuların tahliyeye yönelik tedbir taleplerinin REDDİNE,
B. Başvurucuların sağlık durumlarına uygun ve fiziksel hâlleriyle uyumlu koşullarda tutulmaları için gerekli önlemlerin Ceza İnfaz Kurumları tarafından alınmasına,
C. Başvuru kapsamında yeni gelişmeler olması hâlinde tedbir hususunun resen yeniden değerlendirilebileceğine ve başvurucuların her aşamada yeniden tedbir talebinde bulunabileceklerine,
D. Kararın bir örneğinin başvurucular vekiline, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ve ilgili Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüklerine tebliğine,
28/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar vermiştir.
*****
Ne diyelim??
Türkiye’nin arık bir bağımsız – tarafsız Anayasa Mahkemesi’nin de bulunmadığnı savlarsak abartmış olur ya da haksızlık etmiş olur muyuz??
Büyükbaşların turp gibi Damatları uyduruk gerekçelerle özel sağlık kuruluşlarının raporlarıyla salıverilirken, ölümün kıyısına sürüklenmiş bu 2 masum insanın salt “tedbir” amaçlı da olsa salıverilerek cezaevi dışında açlık grevleri ile ilgili uzman – deneyimli bir hastanede sağaltımlarını AYM çok gördü.. Ya da yürürlükteki pozitif hukuk normlarına uygun gördü, yahut yürürlükteki pozitif hukuk normlarını bu yönde yorumladı..
- “HER SOMUT OLAYDA – HER DURUMDA ADALET” ilke ve görevi uçtu gitttiiiiii..
Sevgi ve saygı ile. 04 Temmuz 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
Geri izleme: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için artık saatler önemli! – Prof. Dr. Ahmet SALTIK