Yeni anayasa taslağına bakış

DR. BİRGİ TUNA
KAMU YÖNETİMİ BİLİM UZMANI

26 Kasım 2022, Cumhuriyet

28 Kasım’da Ankara Bilkent Otel’de, Altılı Masa‘nın anayasa taslağı açıklanacak. Baştan yeni anayasa yazmak yerine anayasanın 100 kadar maddesinde değişiklik yapılmış.

12 Eylül Anayasası’nın üç önemli açığı, bugün yaşadığımız “tek adam” rejiminin doğmasından sorumludur. İlk ve en önemli açığı, Cumhuriyet Senatosu’nu ortadan kaldırmış olmasıdır. İkincisi Anayasa Mahkemesi (AYM) üyelerinin atamaları için cumhurbaşkanına tercih hakkı tanımış olmasıdır. Üçüncü açığı ise o günkü adıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSK) yapısıyla oynanması ve adalet bakanının kurul kararlarında etkili olmasının sağlanmasıdır.

TASLAK NE SÖYLÜYOR?

HSK’nin, Hâkimler Kurulu (HK) ve Savcılar Kurulu (SK) olarak ikiye bölünmesi, HK’ye, adalet bakanı ve yardımcısının katılımının olmaması, bakan ve yardımcısının SK’de yer alması öngörülmüş. Kulağa gayet (oldukça) hoş geliyor ve eleştirdiğimiz soruna çözüm olmuş gibi duruyor. Ancak HK ve SK üyelerinin atanma yetkilerinin Meclis’e verilmesi, Meclis’te yapılacak seçimlerin “kısıtlı belirleyicilerin inisiyatifine” bırakılmaması, çoklu aday arasından seçim yapılması kuralı getirilmesi, yargının siyasallaşmasının önüne nasıl geçecek? Kendini bilgi ve deneyim olarak bu kurullara layık görenler tanıtımlarını kime, nasıl yapacaklar?

AYM üyelerinin atanmasına ilişkin cumhurbaşkanının yetkileri kısıtlanmak zorundadır. Cumhurbaşkanının atama yetkisi, göreve başlatma işlemi ile sınırlı olmalıdır. Ancak HK ile SK’de olduğu gibi AYM üyelerinin de Meclis tarafından seçilmesi ne kadar doğru olacaktır?

Türk hukukuna yıllarca hizmet etmiş ve belli bir kıdeme gelmiş hâkimler bu kurullarla seçilmek için nasıl bir yol izleyecektir? Kurul üyeliği mi siyasetin kapısını aralayacaktır? Yoksa siyaset mi kurul üyeliği yolunu açacaktır? Altılı Masa komisyonunda bu yöntemi öneren ve kabul ettiren kim?

Özetle yargı ile ilgili düzenlemeler, sızan biçimiyle bir süre sonra yargının siyasallaşması sorununa çözüm olmayacağı endişesi uyandırıyor.

CUMHURİYET SENATOSU

12 Eylül sonrası hazırlanan anayasada, Cumhuriyet Senatosu’nun ortadan kaldırılması Türk demokrasisine vurulmuş en büyük darbedir. Eğer Cumhuriyet Senatosu varlığını sürdürseydi, AKP’nin referanduma (halkoylamasına) götürerek gerçekleştirdiği anayasa değişiklikleri bu denli kolay yaşama geçmeyecekti.

1961 Anayasası’na göre Cumhuriyet Senatosu seçimleri genel seçimlerden bağımsızdı. 150 sandalyenin üçte biri her iki yılda bir seçimle değişirdi. Birçok ülkede uygulanan ve demokraside sürekliliği sağlamaya yönelik örnek bir uygulamaydı.

Demokratik olmayan ve eleştirilen bir yönü “tabii senatörlük” ve “Cumhurbaşkanınca atanan 15 kontenjan senatörü”nün bulunmasıydı. Bu garipliği dışında Cumhuriyet Senatosu, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi açısından güvenlik kilidi görevini görmekteydi. Bu kilit 12 Eylül Anayasası ile kırılınca, sonucunu hep birlikte yaşıyoruz. Bu kilidin akademik çevrelerce neden gündeme getirilmediği anlaşılır değil.

28 Kasım, hepimiz için heyecanla beklenen bir gün olacak. Ancak gelen ilk veriler ışığında, tek adam rejiminin yarattığı bunalımı canlı yaşamaktayken umarım önümüze çıkarılacak anayasa paketine bu kez de biz “Yetmez ama evet” demek zorunda kalmayız!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir