“Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı, devletin başı”, bir kişi için kullanılan üç unvan (md.104).
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla,.. üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim” (md.103) diyen kişi, Anayasa öngörmediği halde parti genel başkanlığını da üstlendi.
Cumhurbaşkanı (CB), söylemleri, eylemleri ve işlemleri, yansız ve kurumlar üstü olmalı. And maddesi oldukça kuşatıcı. Öte yandan, anayasal yetki ve görev yelpazesi de çok geniş. Parti genel başkanı sıfatıyla bu yetki ve görevleri tarafsızlıkla kullanma ve yerine getirme olanağı var mı?
Üç yıllık uygulama, düzenleme amacının tam tersine, demokratik siyaseti bastırma ve demokratik toplumu sönümlendirme yönünde oldu. Siyasal muhaliflerini karalamaya yönelik sistemli çaba ile yetinmeyen kişi, doğaya karşı “inatlaşma”da zirve yaptı.
2017’de, yürütme ile özdeşleşen Hükümet açıkça, adı korunmakla birlikte Cumhurbaşkanlığı makamı da örtülü olarak kaldırıldı. Bu süreç, özellikle belirtilen üç anayasal unvanla yetinmeyen kişinin parti genel başkanlığına gelmesiyle pekişti.
Özetle, Anayasa madde 103 anlamında ve anayasal hükümler bütünü bağlamında
- Cumhurbaşkanlığı makamı dolu değil.
Bu nedenle, parlamenter rejim, kurum olarak sadece hükümeti değil, tarafsız ve siyasal kurumlar üstü Cumhurbaşkanlığı’nı da geri getirecek
GEÇİŞ DÖNEMİ
Anayasa değişikliğine kadar “geçiş dönemi”, parlamenter rejim ve Cumhurbaşkanlığı için de bir hazırlık dönemi olacak. Şöyle ki: en geç Haziran 2023’te CB seçilecek kişinin, parti genel başkanı olmayacağı için, yetkilerini “Cumhurbaşkanı andı” doğrultusunda kullanması daha kolay olacak. Geçişten sonra Başbakan ve Hükümete devredilecek yürütme yetkileri, Cumhuriyeti, tarafsızlıkla temsil etmesini zorlaştıran ve günlük politikalarla bitişiklik gösteren görevlerden arınmış olacak.
Böylece, 2017’de tersine çevrilen tarihsel evrim süreci, anayasal gelişme yörüngesine yeniden oturacak.
CB’nin parti başkanı olmaması, olağanlaşmanın ilk adımı olacak. Kuşkusuz geçiş süreci, ayrıca işlenmeli.
SÖYLEM / EYLEM / İŞLEM
“Demokratik Hukuk Devleti için güçlendirilmiş parlamenter sistem – Bağımsız ve Tarafsız Yargı” başlıklı CHP Raporu, birçok yönden özgün:
‘Dün/bugün/yarın’ yaklaşımıyla beş başlık altında yazılan bütünlüklü Raporun “Cumhuriyetin Temel Organları İçin Anayasal Öneriler” başlığı, haliyle ilk üç başlığın uzantısı olup, kurumlar ve kurallara ilişkin öneriler demeti.
“İzlenmesi gereken yol haritası için ortak söylem / eylem ve işlem”, Rapor’un en özgün bölümü. Zira
, bu başlık, sadece yöntem sorununu değil, anayasanın toplum için önemini de vurgu yapmakta: bilgilenme hakkından kültürüne kadar Anayasa adı verilen temel normun neden ve nasıl bir toplum için ortak yaşam ve barış belgesi olduğu sorunsalı ele alınmakta.
Özetle; seçimlere büyük bir hızla ilerlerken, Türkiye ülkesi, toplumu ve Devleti için bir “beka sorunu” olarak Cumhuriyet kurumları / kuralları ve değerleri bir bütün olarak görme gereği sergilenmekte. Bu bakımdan Anayasa, hiç olmadığından daha ciddiyetle ve doğru bilgi temelinde ele alınıp tartışılması gereken bir ortak paydadır.
Cumhuriyet’in bu üçlü sacayağı ancak tarafsız ve hakem bir Cumhurbaşkanı makamı ile yeniden kurulabilir ve ilerletilebilir. Bu nedenle, ‘geçiş dönemi’ üzerine kafa yormakta yarar var.
1961 ANAYASASI
Tarafsız ve partiler üstü CB, 9 Temmuz 1961’de halkoyunca onaylanan Anayasa ürünü; “insan haklarına dayanan laik ve demokratik sosyal hukuk Devleti”nin gereği olarak. Bu çerçevede, başta Anayasa Mahkemesi gelmek üzere birçok ilkin temel normu olarak 1961 Anayasası, 60. Yılında Cumhuriyet’in kurumları / kuralları ve değerleri üçlüsünde kaldıraç işleviyle yeniden okunmalıdır.