Unutturulan Devrim:
İkinci Meşrutiyet…
Lütfü Kırayoğlu
Otuz yıl süren II. Abdülhamit diktatörlüğüne son veren İkinci Meşrutiyet devriminin 112. yılına ulaştık. Cumhuriyetin kapısını aralayan bu büyük devrimi kutlamak şöyle dursun, artık adı bile anılmıyor. Basında sansürün kaldırılmasının yıldönümü olarak her yıl Basın Bayramı kutluyoruz. Ancak basında sansürü kaldıranın II: Meşrutiyet olduğunu ve devrimin ertesi günü sansürü kaldırdığını anımsamak istemiyoruz.
Emperyalizmin egemenlik kurmaya başladığı 19. Yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devletini baskı altına alan dayatmalar, ülkede buna karşı güçlü bir Jöntürk hareketi geliştirdi. Bu güçlü akım 1876 yılında anayasa ilanına razı olan II. Abdülhamit’in tahta çıkmasını destekledi. Ancak eskilerin “93 Harbi” dedikleri 1877-78 Osmanlı Rus savaşı gerekçe gösterilerek Meclis-i Mebusan dağıtıldı ve Anayasa (Kanun-u Esasi) rafa kaldırıldı. II. Abdülhamit 30 yıl boyunca ülkeyi tam bir baskı altında, hafiye rejimi ile yönetti. Büyük toprak kayıplarının yanında ekonomik krizlerle Düyun-u Umumiye ve Tütün Rejisinin kurulması (AS: Tütün kapitülasyonu verilmesi) ülkedeki hoşnutsuzluğu doruk noktasına ulaştırınca, 3 Temmuz 1908 günü Yüzbaşı Resneli Niyazi bey, 200 askeri ve bunlara katılan 200 silahlı sivil ile birlikte Makedonya dağlarına çıkarak özgürlük bayrağını açtı.. Bu isyanı Eyüp Sabri Beyin taburu ve Enver Beyin taburunun dağa çıkması izledi. İsyancılar özgürlük istemlerini İstanbul’a ilettiler. İstanbul’dan isyanı bastırmaya gelen birliklerin de isyancılara katılması üzerine 23 Temmuz 1908 günü Manastır’da 21 pare top atışıyla Meşrutiyet ilan edildi.
İkinci Meşrutiyet (AS: Mutlak olmaktan çıkarılıp koşullara bağlanan – sınırlanan monarşi) Büyük Fransız Devriminden de esinlenerek EŞİTLİK – ÖZGÜRLÜK – KARDEŞLİK sloganlarına ek olarak ADALET istemlerini de dile getirdi. II. Meşrutiyet dönemi çok partili demokratik yaşama ilk kez giren Osmanlı ülkesinde pek çok olayın da ilk kez yaşanmasına neden oldu. II. Meşrutiyete karşı ayaklanan gericilerin çıkardığı 31 Mart (13 Nisan) 1909 kanlı ayaklanması, Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından şiddetle bastırıldı. İttihat Terakki partisine karşı, günümüz sağ partilerinin atası sayılan Ahrar Partisi kuruldu. Yine bu dönemde Osmanlı Devletini parçalayacak olan 1. Dünya Paylaşım Savaşı başladı.
II. Meşrutiyet, Abdülhamit döneminin kısıtlı meclisi yerine, Sultanın meclis üzerindeki egemenliğini sınırlayan, bakanların Sultan yerine meclise karşı sorumlu olduğu ileri bir düzen getirdi. (Ülkemizde 2 yıl önce 9 Temmuz 2018’de, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denen dünyada örneği olmayan “rejim” ile bu sistem sona ermiş, 2. Meşrutiyet döneminin de gerisine dönülmüştür!)
Bu ve benzeri yenilikler nedeniyle 2. Meşrutiyet, egemenler tarafından asla benimsenmedi ve her dönemde unutturulmak istendi. Bu dönemin devrimcileri, -belki de bu günleri görerek- II. Meşrutiyet kahramanlarını unutturmayacak bir anıtın Hürriyet-i Ebediye Tepesinde dikilmesini sağladılar.
Hürriyet-i Ebediye anıtı, demokrasi tarihimizin ilk büyük gerici ayaklanması olan 31 Mart (13 Nisan 1909) ayaklanması sırasında katledilen şehitlerimiz anısına dikilmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Meclis, 1876 Anayasasının 35. maddesinin kaldırılması çabalarına girişti. Bu madde ile Padişah Meclisi fesih yetkisine sahipti. Derviş Vahdeti önderliğindeki gericiler 13 Nisan 1909 günü ayaklanarak Ayasofya’daki Meclis-i Mebusan önüne gelerek “şeriat isteriz” diye bağırmaya başladılar. Bu sırada Adliye Nazırı Nazım Paşa ile Lazkiye Mebusu Emir Aslan Bey linç edilerek öldürüldü. Daha sonra alaylı subaylara saldırılar başladı.
Bu olaylar üzerine Selanik’teki 3. Ordu, Hareket Ordusu adı altında İstanbul’a doğru yola çıktı. Hareket Ordusu içinde daha sonra Kurtuluş Savaşının önderleri olacak Mustafa Kemal ve genç subaylarla birlikte çok sayıda sivil de vardı. 24 Nisan günü İstanbul’da büyük çatışmalar yaşandı. Üçü subay olmak üzere 71 asker şehit oldu. Bu şehitlerimizin cenazeleri 26 Nisan günü büyük bir törenle toprağa verildi. Daha sonra bu şehitlerin anısı için bir yarışma yapılarak anıt dikilmesi kararı alındı. 1908 Devriminin 3. yılı olan 23 Temmuz 1911’de büyük bir törenle anıt açıldı. Anıtta şehitlerin adları kazılı idi. Zaman içinde bu şehitliğe başka demokrasi şehitleri de defnedildi. Genç subaylar her gerici olaydan sonra tepkilerini bu şehitlikte dile getirdiler.
Bu şehitlikte yatan öbür demokrasi kurbanları şunlardı: 31 Mart ayaklanmasını bastıran Hareket Ordusu’nun komutanı ve 11 Haziran 1913 günü katledilen Sadrazam Mahmut Şevket Paşa ile koruması Kazım ağa ve yaveri İbrahim. 15 Mart 1921’de Berlin’de Ermeni komitacı tarafından şehit edilen Sadrazam Talat Paşa. 4 Ağustos 1922 günü Asya steplerinde ölen eski Harbiye Nazırı Enver Paşa . 1908 devrimi sırasında dağa çıkan ve Cumhuriyetin ilanından sonra Çanakkale Milletvekilliği yapan Mülazım Atıf Kamçıl. Yine II. Meşrutiyet öncesi dağa çıkıp daha sonra Eskişehir Milletvekili olan Eyüp Sabri Akgöl. İttihat Terakki’nin kuruluşuna önderlik eden ve üç dönem Osmanlı Mebusan Meclisinde bulunduktan sonra 1935-1950 arasında Burdur ve Sivas Milletvekili Mithat Şükrü Bleda…
II. Meşrutiyet, bütün tartışmalara rağmen demokrasi tarihimizde büyük atılımlar yapmış önemli bir devrimdir. Bu nedenle bütün unutturma çabalarına karşı devrimcilerin görevi bu büyük devrime sahip çıkmaktır.