Amasya’daki İsyancı ile İstanbul’daki “Padişahın Kölesi”…

Amasya’daki İsyancı ile
İstanbul’daki “Padişahın Kölesi”…

Lütfü Kırayoğlu – Prof. Dr. Ahmet SALTIK

Lütfü Kırayoğlu
Haziran 2020

Samsun’da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde isyan ateşinin yakılmasının 101. yıl kutlamalarının üzerinden neredeyse bir ay geçti. Vahdetttin, Damat Ferit isimleriyle birlikte, Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya kim gönderdi tartışmaları sürüyor.
Bundan tam 101 yıl önce de bu günlerde, bu topraklarda “iki Kemal” tartışması vardı. Tartışılan Kemal’lerden biri, Ulusal Kurtuluş Savaşımıza önderlik edecek olan Mustafa Kemal Paşa, öbürü ise ihaneti tartışmasız olan Dahiliye Nazırı, gazeteci Ali Kemal idi.
Yeni Osmanlıcıların Padişah Vahdettin tarafından Anadolu’ya “kurtarıcı” olarak gönderildiği iddia edilen Mustafa kemal Paşa, Samsun’a çıkmasının üzerinden 20 gün geçmeden gerçek hedefinin ne olduğunu asla gizlemediği için 8 Haziran 1919’da İstanbul’a geri çağrılır. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’dan Havza, Amasya yönüne hareketinden başlayarak yaptığı yazışmalar İstanbul hükümetini ve en çok da Dahiliye Nazırı Ali Kemal’i tedirgin etmektedir. Ali Kemal’in en büyük endişesi ise İngilizlere mahçup olmaktır.
Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler 21 Haziran’ı 22 Haziran’a bağlayan gece geç saatlere dek toplantı yaparak ünlü Amasya Genelgesi’ni yayınlarlar. Amasya Genelgesi Büyük Kurtarıcının isyanının ilk yazılı belgesi olmasının ötesinde, Türk Ulusuna kurtuluşun nasıl olacağının net bir açıklamasıdır. Genelgenin en önemli bölümü olan ilk üç maddede şu anlatımlar yer almaktadır:

  1. Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
  2. İstanbul’daki hükümet, üstlendiği sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir.
    Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor.
  3. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.

Bu maddeler açık bir isyan çağrısı niteliğindedir. İstanbul’daki Dahiliye nazırı çok telaşlanır ve 23 Haziran günü yayınladığı genelgede şu ifadeleri kullanır: “Mustafa Kemal Paşa, büyük bir asker olmakla birlikte, güncel siyasayı o derece bilmediği için, olağanüstü yurtseverlik ve çaba gösterdiği halde, yeni görevinde hiç başarılı olamadı. İngiliz Olağanüstü Temsilciliğinin isteği ve üstelemesi üzerine görevinden alındı ve alındıktan sonra, yaptıkları ve yazdıkları ile de bu kusurlarını daha çok açığa vurdu”

Mustafa Kemal Paşa’yı “başarısız” bulduğunu belirten Dahiliye Nazırı Ali Kemal, bu genelgesinden salt üç gün sonra bu kez kendini başarısız bularak Dahiliye Nazırlığı görevinden istifa edecektir. Ali Kemal, İngilizlere karşı verilen Ulusal Mücadeleyi, daha başlamadan “ezme” görevini başaramamıştır. Daha sonra “Artin Kemal” olarak da anılacak olan Ali Kemal, Sadrazamlık makamına ve Padişah Vahdettin’e ayrı ayrı yazdığı istifa yazılarında başarısız olduğunu açıkça dile getirir. Ancak Padişah Vahdettin’e yazdığı istifa yazısında kullandığı dil ibret vericidir. Ali Kemal istifa yazısında Padişah Vahdettin’e şöyle seslenmektedir:

“Yüce kapınıza bütün varlığıyla bağlanmış olan bu en sadık kölenizin, sizin kutsal rızanızdan ve yüce kabullerinizden kıl kadar sapmayı ne büyük bir var oluş faciası sayacağı padişah hazretlerine açıklanmasına gerek olmayan gerçeklerdendir. Sadık kölenizin bu bağlılıkla ulaşabildiği güveninizi çekemeyen rakip arkadaşlarımdan bazı kimselerin başarısızlıklar yaratarak beni padişah hazretlerinin ilgisinden yoksun bırakmakla sonuçlanacak bazı olayları hazırlamakta olduklarından; bundan nasıl yararlanacaklarını bekler ve Anadolu’nun bazı yerlerinde ortaya çıkan devrim ateşinin hemen söndürülüp yok edilmesi için alınacak tedbirler ve bu uygulamanın yapılması sırf makamımın görevi iken, bu konuda birçok boş ve öznel kanıtlar öne sürerek Devrimin etki alanının genişlemesine ve bu konuda sonuç olarak başarısızlığa uğratılarak velinimetlerinin uğurlu rızalarını almamdan uzak ve yoksun kalmama vesile olduklarından ve söylediklerimi desteklemeyerek müdahalelere başlamaları sebebiyle tedbir düşünme ve almadaki bağımsızlığımdan yoksun kalmam dolayısıyla doğan manevi yıkım ve zararı anlayarak bugün sadrazamlık makamı kaymakamlığına kesin istifamı verdim.”

İki Kemal’den biri, her türlü makam ve ikbal kapısını tekmeleyerek isyan edip ülkenin geleceği için idamı göze alıp genelgeler yayınlarken, diğeri kendisi için “sadık köleniz” sıfatlarını kullanarak başarısızlığını ilan etmektedir. Başarısızlık, işgalcilerin verdiği Anadolu ayaklanmasını bastıramamaktır.

  • Mustafa Kemal Paşa da Anadolu’ya ülkeyi kurtarsın diye değil, ülkeyi kurtarmak için ayağa kalkan Kuvay-ı Milliyecileri bastırsın diye gönderilmiş ancak Büyük Kurtarıcı Anadolu’ya ayak bastığı andan başlayarak Kuvay-ı Milliye örgütlenmesi yapmıştır.

Dahiliye Nazırlığı görevinden sonra Peyam-ı Sabah gazetesinde yazılarını sürüdüren Ali Kemal, yazılarında Kuvay-ı Milliye hareketine ve Mustafa Kemal Paşa’ya en ağır sözlerle saldırmış ancak yazdıklarının unutulduğunu sanarak 10 Eylül 1922’de yazdığı yazısında “Gayeler birdir ve birdi…” diyebilmiş ne yazık ki bu sözleri O’nu halkın nefretinden koruyamamış, yaşamı İzmit’te hazin biçimde sonlanmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün başarısı ile gurur duymaktan utananlar, şimdi İngiltere Başbakanı görevini yürüten Ali Kemal’in torunu ile gurur duymaktadırlar.
İsyancı Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesinde söylediği hedeflere adım adım ulaşarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk olarak Türk ulusunun kalbindeki değişmez yerini almıştır.
Mustafa Kemal Paşa Amasya’da isyanını duyururken “yakın silah arkadaşları” olarak bilinen kimileri de genelgeyi imzalamamak için her türlü yola başvurmuştur. “Artık İstanbul, Anadolu’ya egemen değil, bağlı olmalıdır.” Sözü ile genelgeyi imzalamayanlara verdiği yanıtla Gazi, isyanını bir kez daha vurgulamıştır. Bu kaypak tutumu alanları Atatürk’ün yazdığı Nutuk adlı belgesel yapıtın Amasya Genelgesi bölümünde okumak, bizlerin önündeki mücadelede kaypaklıklara başvuracakları tanımak açısından ibret verici olacaktır.

Ali Kemaller her devirde ortaya çıkmaktadır.

Mustafa Kemaller ise bin yılda bir bile gelmemektedir.

Bu nedenle salt Türk ulusunun değil, bütün ezilen ulusların gönlünde taht kurmuştur.

Amasya’daki İsyancı ile İstanbul’daki “Padişahın Kölesi”…” hakkında bir yorum

  1. SEYHUN ÖRS

    Unutmaya teşne olanlara ve unutturma, saptırma gayretkeşlerine karşı bu gerçekleri tekrar tekrar haykırmakta yarar var. Ancak bir şeye takıldım, bugünkü İngiltere Başbakanından kim neden gurur duyuyormuş bunu bilemedim. Adam başka bir toplumda başka akidelerle yetişmiş, Türklükle ilgisini de usulca reddetmiş. Onunla gurur duymamızı gerektiren hiçbir şey olmamakla birlikte dedesinden dolayı suçlamanın da doğru olmadığını düşünüyorum.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir