TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ YEREL YÖNETİMLER BİLDİRGESİ

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ YEREL YÖNETİMLER BİLDİRGESİ

SAĞLIKLI TOPLUM İÇİN SAĞLIKLI YAŞAM ALANLARINA ve SAĞLIKLI TOPLUMU ÖNCELEYEN YEREL YÖNETİMLERE GEREKSİNİMİMİZ VAR

Yaşam koşullarının gerek bireysel, gerek toplumsal sağlığın en önemli belirleyicisi olduğu geçmişten bu güne dek bilinen, bilimsel olarak da ifade edilen bir gerçektir. Günümüze dek ulaşmış kanıtlar tarihe iz bırakmış medeniyetlerin sağlıklı yaşam koşullarına sahip olduklarını, bu koşulları yitirdiklerinde bu uygarlıkların ortadan kaybolduğunu göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü, bir toplumda sağlık düzeyinin, %5’inin genetik özellikler, %10’unun sağlık hizmetleri, %30’unun davranışsal etmenler tarafından belirlenmesine karşın, yaşam koşullarının sağlık düzeyinin %55’ini belirlediğini ifade etmektedir. Başka bir deyişle, kişilerin yaşadığı çevre ve sosyal koşulların olumlu olması, toplumsal dayanışma, barış ve huzur gibi sağlığı doğrudan ve dolaylı etkileyen özelliklerin varlığı birey ve toplum sağlığını sürdürme ve geliştirme açısından oldukça önemlidir. Sözü edilen yaşam koşullarının önemli bir bölümü, yerel yönetimlerin görev ve sorumluluk alanına girmektedir. Bu nedenle bizler hekimlik uygulamalarımız sırasında bireyin ve toplumun sağlığını olumsuz etkilediğini düşündüğümüz, yerel yönetimlerin görev yetki ve sorumluluk alanına giren kimi temel konulara ilişkin gözlemlerimizi ve belirlemelerimizi yaklaşan yerel seçimler öncesinde kamuoyuyla paylaşmak isteriz.

Su yaşamın kaynağıdır! 

Sağlıklı su can verirken sağlıksız su hasta eder, hatta öldürür. Şebeke suyunun gerek kimyasal gerekse mikrobiyolojik olarak sağlıksız olması önemli bir halk sağlığı sorunudur. Şebeke suyuna güvenmeme durumu şebeke suyunu kullanmak yerine ambalajlı suların tüketimine neden olmaktadır ki, ambalajlı sular da hijyenik açıdan tartışmalı olmasının yanında getirdiği önemli boyuttaki maddi yük ve ambalaj atıkları kaynaklı çevre kirliliği gibi önemli maliyetlere yol açmaktadır. Yerel yönetimlerin en önemli sorumluluğu, hizmet verdiği bölgede, sağlıklı su temin edilmesini sağlamaktır. Bu amaçla yerel yönetimlerin sağlıklı su temini, su havzalarının korunması, yapılaşmasına izin verilmemesi, şebeke ve isale hatlarının iyileştirilmesi gibi yaşamsal konuları öncelemeleri gerektiğinin bir kez daha altını çizmek isteriz.

Sağlıklı hava solumak sağlığı korur ve geliştirirken, kirli hava solumak kanser dahil pek çok hastalığa neden olur. Dünya Sağlık Örgütü dış ortam hava kirliliğinin ölümlere neden olduğunu, kirli hava içindeki partikül (AS: parçacık) maddeleri solumanın kansere yol açtığını ifade etmektedir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin yerleşim yerlerinde hava kirliliğine neden olabilecek yapı ve oluşumları engellemesinin yanında; yerleşim yerlerinin doğal havalandırmasını, rüzgar alışını etkileyecek yapılara da izin vermeme yönünde tavır alması gerektiğini vurgulamak isteriz. Ülkemizin pek çok büyük kentinde hem kentsel dönüşüm projeleri ile hem de afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi ile yoğun biçimde bina yıkımı olmaktadır. Bu yıkımlar sırasında çıkan toz, yakında bulunan kişiler için sağlığı tehdit eden özelliklere sahiptir. Çünkü, özellikle eski binaların yapımında kullanılan asbest başta olmak üzere pek çok kanserojen, ağır metal vb. zehirli maddeler yıkımlar sırasında açığa çıkmaktadır. Ortaya çıkan tozlardan özellikle çok ufak boyutta (AS: çaplı) olanlar (≤PM2.5 mikron) kan dolaşımına geçerek tüm vücudu etkilemekte, kalp-damar hastalıklarından nörolojik hastalıklara dek pek çok sağlık sorununa neden olabilmektedir. Bu kirlilik özellikle anne karnındaki bebekleri ve çocukları etkilemekte, onlarda ciddi hastalıklara yol açmakta, kronik hastalığı olanların hastalıklarının ağırlaşmasına neden olmaktadır.

Bu yıkımlar, yalnızca hava kirliliğine değil bireyin ve toplumun sağlığını etkileyen başka sorunlara da neden olmaktadır. Örneğin yıkım alanlarına yeni ve daha çok bina, konut, dükkan vb. yapılar inşa edilmekte, bu durum da yaşam alanlarındaki nüfus ve trafik yükünü artırarak motorlu araç kaynaklı hava kirliliği, gürültü kirliliği gibi başka tehlikeleri ortaya çıkarmaktadır. Daha çok kent merkezleri olan bu alanlar, özellikle yaşlı nüfusun sağlığını olumsuz etkilemekte, yaşlılar ya dışarı çıkamaz ya da o çevrede yaşayamaz duruma gelmektedir. Yaşlıların evden çıkamaz duruma gelmeleri ya da alışkın oldukları yaşam alanlarından uzaklaşmak zorunda kalmaları fizyolojik olarak kabul edilen yaşlılık sürecini hızlandırarak bedensel ve zihinsel sağlığı kötü etkilemektedir. Obezite, kronik hastalıklar, kas-iskelet sistemi sorunları, senil demans (yaşlılığa bağlı bunama) daha erken ortaya çıkıp daha hızlı ilerlemektedir.

Günümüzün en önemli sorunlarından biri olan stres, özellikle kent yaşamı ile artan bir özellik göstermektedir. Kentlerde trafik sıkışıklığı, trafikten kaynaklanan gürültü, ulaşım için harcanan zaman ve bu sıradaki konforsuzluk gibi ulaşımla ilgili sorunlar kişilerde stresi artıran etmenlerdir. Yerel yönetimlerden, trafikte geçirilen sürenin azaltılması, ekonomik ve rahat yolculuk yapılması yanında yürüme ve bisiklete binme olanaklarının yaratılması için çalışmalar yapması beklenmektedir.

Yerel yönetimlerin başta kentlerde yürütülen projeler nedeniyle olmak üzere azalan doğal yeşil alanları korumak gibi sorumlulukları vardır. Çünkü doğal yeşil alanlar salt bitki, ağaç demek değildir; o iklime ve çevreye uygun içinde barındırdığı her türlü canlı varlığıyla birlikte yaşayan bir ekosistemdir. Olması gereken orman, çalı, maki vb. tüm yeşil alanların doğallığıyla korunması yönünde irade açıklamaktır. Doğalı bozup yerine yapılan yapay yeşil alanlar, parklar, bahçeler görece göze güzel görünmekle birlikte biyoçeşitliliğin azalması, ekosistemin bozulması anlamına gelmektedir. Sağlıklı toplumu önceleyen yerel yönetimlerin esas sorumluluğu kesilen ağaçların yerine on kat da olsa yenilerinin dikilmesi değil, doğanın korunması olmalıdır.

Bir başka önemli sorun da vatandaşa tarladan, otlaktan sofraya sağlıklı-güvenli gıda sunumunun sağlanmasıdır. Gıdaların sağlıklı olmayan ortamlarda hazırlanması, sunumu ve satışı ölçüsünde, tarımsal alanların, meraların, ormanlıkların yapılaşmaya açılması da önemli bir sorundur. Gelinen noktada herkes sağlıklı olmak için sağlıklı gıda tüketmekten söz etmekte ama bu sağlıklı gıdaya nasıl ulaşılacağı bilinmemektedir. Sağlıklı gıda için sağlıklı tarım ve hayvancılığın yapılabileceği alanlara, bahçelere, otlak ve meralara gereksinim vardır, bu alanlar her türlü kirlilikten uzak tutulmalı, yapılaşmaya kapalı olmalıdır. Yerel yönetimlerin iyi tarım ve iyi hayvancılık uygulamaları ile ürünlerin halka sağlıklı, güvenli ve uygun fiyatlı koşullarda ulaşımının sağlanması yönünde plan, proje, uygulama ve denetimlerini gerçekleştirmesi gereklidir.

Yerel yönetimler, her türlü atığın geri dönüşümü için doğa dostu etkili sistemler kurmalı, kurulmasını desteklemelidir.

Yerel yönetimler her türlü afete karşı hazırlıklarını yapmalı ve bu planları halk ile paylaşmalıdır.

Sağlığın geliştirilmesinde fiziksel egzersiz ve spor önemlidir. Buna karşın bu alanlarda sosyoekonomik ve cinsiyet eşitsizliğinin önemli boyutta yaşandığı gözlenmektedir. Yerel yönetimlerin bir görevi de eşitsizlikleri ortadan kaldıracak planlama ve uygulamayı yaşama geçirmesi, herkesin bu olanaklara güvenli ve koşulsuz erişimlerinin sağlanmasıdır. Kadınların güvenli bir biçimde kamusal alanlarda (toplu ulaşım, park, çarşı, sokak vb.) bulunabilmesi için yerel yönetimler gereken tüm önlemleri almalıdır. Kadınların gerek fiziksel hareket gerekse sosyal etkinlik nedeniyle kamusal alanlarda özgür ve güvenli olmaları, kadın sağlığı açısından önemli bir koşul ve gerekliliktir.

  • Modern kentler, kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşlılar için güvenli, toplumsal gereksinimlerin karşılandığı engelsiz kentlerdir.

Yerel yönetimlerin kentleri, yapılaşmayı, yeşil alanları tasarlarken kaldırım yüksekliği ve genişliğinden toplu taşıma araçlarına, sosyal iletişim platformlarından istemlerin özgürce ve demokratik ortam ve koşullarda ifade etmelerine olanak tanımalarına dek geniş yelpazede tüm gereksinimleri düzenleyecek yapı ve yapılanmaları sağlaması gereklidir. Ayrıca yerel yönetimlerden Türkiye’nin önemli bir kadın sorunu olan kadına yönelik şiddetin önlenmesine katkı sağlayacak, şiddete maruz kalan kadınların gereksinimlerine yanıt verecek kurum ve yapılanmaları sağlaması beklenmektedir.

Yönetim, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere en kısa sürede (AS: ve en ekonomik biçimde) ulaşmak için eldeki kaynakları, insan gücünü, parayı ve zamanı doğru kullanma bilimidir. Sağlığı önceleyen yerel yönetimler ise ellerindeki kaynakları bu yönde kullanmayı seçen yönetimlerdir. Özetle, bireyin ve toplumun sağlığını gözeten, sağlığı doğrudan ve dolaylı etkileyecek etmenleri bilen ve onları halkın sağlığını koruyacak ve geliştirecek yönde geliştiren; saydam, denetime açık, toplumun katılımını sağlayan bir anlayış ile kültürel mirası ve tarihi dokuyu koruyarak çalışan yerel yönetimler 21. yüzyıl Türkiye’sine yaraşır yerel yönetimlerdir.

Yerel seçimlerin demokratik bir ortamda gerçekleşmesi ve halkın politik tercihine saygı gösterilmesi demokrasi ve özgürlüklerin olduğu ölçüde sağlıklı bir toplumun da olmazsa olmazıdır.

Saygılarımızla, 25 Mart 2019

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir