YÖNETİMDE KADININ ROLÜ VE ÖNEMİ
Geçmişten bugüne, ilkel toplumu bir yana bırakırsak, insanlık evriminin geçirdiği köleci, feodal, kapitalist ve sosyalist toplum düzenlerinde kadının yönetimdeki yeri ve önemi tartışma konusu olmuştur. İlkel toplumda kadın tek başına belirleyici ve etkin güçtür. Kadın haklarının ilk zamanlarda çok daha önemli olduğunu görüyoruz. Şuradan anlıyoruz ki; ilk zamanlarda tüm ilahlar eril değil dişil, tanrıça! Üretim ilişkilerinin değişimi ve ilkel toplumun bağrında yetişen köleci toplumla birlikte kadının toplumdaki rolü ve önemi de değişmiştir.
Fransız Devrimine dek kadınlar aleyhine gelişim süreci devam etmiş, 1789 Devrimi de kadına değişim, iyileştirme konusunda tam olarak bekleneni verememiştir. Ülkemizde Cumhuriyetle birlikte kadına seçme – seçilme hakkını verirken, Avrupa’dan, dahası dünyanın pek çok ülkesinden daha ileri bir tutum sergiledik. Bu gelişmişliğin Ortadoğu ve Arap ülkeleri ile kıyaslanması bile söz konusu olamaz. Bu Devrimin adı kuşku yok, Mustafa Kemal mucizesidir. Ne yazık ki günümüzde bu hakları korumaktan bile yoksunuz.
1921 yılında kadın ve erkek öğretmenleri bir kongrede bir araya getiren Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver hakkında bir gensoru önergesi veriliyor ve uzun tartışmalardan sonra Tanrıöver istifa etmek zorunda kalıyor. 23 Kasım 1922’de kadınların milletvekilleri seçilmeleri hakkında verilen değişiklik üzerine Meclis’te tartışma çıkıyor, Mustafa Kemal “Türk kadınını mesaimizde müşterek kılmak, hayatımızı onunla yürütmek, Türk kadınını ilmi, içtimai hayatta erkeğe ortak, yardımcı yapmak lazımdır.” diyor.
Türkiye’de her ne denli sayıları az olsa da, dünya çapında yapılan araştırmalarda, kadın yöneticiyle çalışan kurumların daha yüksek başarım (performans) sergilediklerini görmekteyiz.
Araştırmalar sonucunda, yönetiminde kadın yönetici bulunduran kurumların kazanımları şöyle sıralanıyor : Büyük bir kurum olmanın işareti sayılıyor; çalışanlar, daha çok çaba (efor), daha iyi verim (performans) sergiliyor. Etkin bir önderlik oluşuyor. Müşteri hoşnutluğunda (memnuniyetinde) artış sağlanıyor. Kadınların erkeklere göre daha güçlü duygudaşlık (empati) kurma yeteneği, sorunları daha kısa sürede çözme olanağı sağlıyor.
KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gülden Türktan’a göre kadınlar, iş dünyasında başarılı olmalarını şu özelliklerine borçlu :
*Takım (ekip) çalışmasına yatkınlık
*Duygusal zekâ (EQ)
*Duygudaşlık (Empati) yeteneği
*Çok yönlü düşünme olanağı.
*İletişim yeteneği
Erkek yöneticiler daha çok sonuç odaklı çalışırken, kadın yöneticilerin süreç odaklı oldukları değerlendirilirken, kadın ve erkek yöneticiler karşılaştırıldığında kadınların daha çok ayrıntı üzerinde durduklarını anlamak güç değildir.
Öte yandan Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mahmut Özdevecioğlu (şimdi Profesör), “Erkeklerin otoriter tarzlarına karşın, kadınların insan odaklı ve destekleyici yönetim tarzları ön plana çıkıyor.’’ değerlendirmesini yapmaktadır (2004). (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kadin-yoneticiler-daha-basarili-248802)
Kadınların yerel yönetimlerde yönetsel konumda bulunmaları ise yerel demokrasinin gerçekleştirilmesi, halkın yaşam alanlarına ilişkin sorunlarının belirlenmesi, çözüm seçenekleri üretilmesi ve uygulamaya konması ile yakından ilgilidir. Yerel yaşamda karşılaşılan sorunların ve gereksinimlerin birçoğu kadın ve aile yaşamını da ilgilendiriyor. Bu sorunların ve gereksinmelerin saptanması ve çözümünde kadınların da yoğun olarak yer alması gerekir. Ancak kadınların yerel yönetimlerde temsili yetersizdir.
Kadınların genel ve yerel yönetimde etkin konumlarda toplumsal cinsiyet (gender) eşitliği ve fırsat eşitliği bağlamında yer alması, toplumsal gelişme ve uygarlık açısından yadsınamayacak bir gerekliliktir. Unutulmasın, Anayasanın 10. maddesi yasalar önünde herkesin eşit olduğuna vurgu yapmakla birlikte her türlü ayrımcılığı yasaklamaktadır. Dahası, 41 ve 50. maddelerde, hakkaniyet temelli toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada pozitif ayrımcılık bile öngörmektedir.
Türkiye uluslararası hukuk bağlamında taraf olduğu (Anayasa md. 90) CEDAW Sözleşmesi (Committee on the Elimination of Discrimination Against Women) olarak bilinen “Kadına karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi” ile de kendisini bağlamıştır.
Bedenimin Yarısı Kadın
Uygarlaş(a)mamış toplumların kadınları çile çekmeye devam ediyor. En çok da İslam Dinini içtenleştirememiş, anlamamış dinci toplumların kadınları çekiyor en büyük sıkıntıları, acıları. Yasaları cinsel eşitlik içerse de erkek egemenliğini aşamamış eğitimsiz, kültürsüz toplumlardaki kabadayı(!) erkeklerin her türlü işkenceye dayalı baskılarıyla yaralanan, en ağır cezalara layık görülen, hatta öldürülen kadınlarımız; ülkemizde olduğu gibi.
Şu iki sorunun cevabını aramak zahmetine katlansa bu erkekler, yine de maçoluklarına bir kılıf bulabilirler mi acaba?
Soru 1: İslamî koşulların hiçbirini gerektiği gibi yerine getir(e)meden, körü körüne “Ben müslümanım.” diyen bir erkeğin Hz. Muhammed’in yaşamının kaç kadınla geçtiğini sorgulamadan(S.A.) bir tek kadınına bile hoşgörü dışında, eziyete değil hakarete bile varan bir davranışı olup olmadığını düşünmüş müdürler acaba?
Soru 2: Bir kadın olmadan yeni bir can meydana getirebilecek bir yaratıcılığınız var mı?
Hadi, doğurun da görelim becerinizi!
Allah’tan korkmuyorsunuz, peygamberden ders almıyorsunuz, bari ananızdan utanın erkek diye gezen vahşi yaratıklar!
Ahmet Nişancı dedi ki:
17 Eylül 2018, 12:30
Bedenimin Yarısı Kadın
Uygarlaş(a)mamış toplumların kadınları çile çekmeye devam ediyor. En çok da İslam Dinini içtenleştirememiş, anlamamış dinci toplumların kadınları çekiyor en büyük sıkıntıları, acıları. Yasaları cinsel eşitlik içerse de erkek egemenliğini aşamamış eğitimsiz, kültürsüz toplumlardaki kabadayı(!) erkeklerin her türlü işkenceye dayalı baskılarıyla yaralanan, en ağır cezalara layık görülen, hatta öldürülen kadınlarımız; ülkemizde olduğu gibi.
Şu iki sorunun cevabını aramak zahmetine katlansa bu erkekler, yine de maçoluklarına bir kılıf bulabilirler mi acaba?
Soru 1: İslamî koşulların hiçbirini gerektiği gibi yerine getir(e)meden, körü körüne “Ben müslümanım.” diyen bir erkeğin Hz. Muhammed’in yaşamının kaç kadınla geçtiğini sorgulamadan(S.A.) bir tek kadınına bile hoşgörü dışında, eziyete değil hakarete bile varan bir davranışı olup olmadığını düşünmüş müdürler acaba?
Soru 2: Bir kadın olmadan yeni bir can meydana getirebilecek bir yaratıcılığınız var mı?
Hadi, doğurun da görelim becerinizi!
Allah’tan korkmuyorsunuz, peygamberden ders almıyorsunuz, bari ananızdan utanın erkek diye gezen vahşi yaratıklar!
CEVAPLA
Teşekkür ederim değerli dostumuz Sn. Ahmet Nişancı öğretmenimize…
Merhum eşine hastalığı süresince gösterdiği özeni tanımlayacak sözcük bulamıyorum..
Dr. Ahmet SALTIK
19.9.18