‘Ekonomide korkulan senaryo gerçekleşmek üzere’

‘Ekonomide korkulan senaryo gerçekleşmek üzere’

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na göre, orta vadede özel sektörün borç kriziyle karşılaşma olasılığı çok yüksek. İnşaat, enerji ve perakendede sıkıntı yaşanacak.

Son aylardaki döviz kurundaki krize dönüşen tablo tüm sektörleri etkisi altına aldı. Özellikle doların ateşinin yükselmesi bazı sektörleri ciddi anlamda olumsuza sürüklüyor. Peki ya dolar kurundaki yükseliş en çok hangi sektörleri etkiledi ve etkilemeye devam edecek?

Prof. Hayri Kozanoğlu’na göre, orta vadede özel sektörün bir borç kriziyle karşılaşma olasılığı çok yüksek. İnşaat, enerji ve perakendede sıkıntı yaşanacak.

Cumhuriyet’ten Olcay Büyüktaş’a konuşan Kozanoğlu, Türkiye yaşanan ‘döviz krizinin’ şimdilik ‘likidite krizine’ dönüşmesini engellediğine dikkat çekerek, “Ne var ki orta vadede özel sektörün bir borç kriziyle karşılaşma olasılığı hâlâ çok yüksek. Ülkenin asıl Aşil topuğu, finans dışı şirketlerin yarısı yurt dışına, yarısı yerel bankalara olan 337 milyar dolar döviz borcu” diyor.

“Bir yıl altındaki vadede finansal varlıklar yükümlülükleri aştığı için borç temerrütleri hemen gündeme gelmeyebilir” diyen Kozanoğlu, “Ancak özellikle inşaat, enerji ve perakende” sektöründeki yeterli döviz geliri bulunmayan firmaların bilançolarının orta vadede bu yükü taşıması olanaksız görünüyor. Ekonomi yapısal sorunlarla malul iken, motoru aşırı ısındırmak balataların yanmasını getirdi. Malum Rahip Andrew Brunson vakasının ancak krizi tetikleyen ikincil bir etkisi olduğunu söyleyebiliriz” görüşünü dile getiriyor.

‘KORKULAN SENARYO GERÇEKLEŞMEK ÜZERE’

2001 krizi sırası dönemi hatırlatan Kozanoğlu, “117 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borçları 2018’in  2. çeyreğinde 466 milyara ulaştı. Bu dolarda bir kuruşluk artışın borç yükünün 4.7 milyar TL sıçramasına neden olduğu anlamına geliyor. IMF son Türkiye raporunda TL’nin yüzde 30’luk bir değer kaybının dış borçların GSMH’nin yüzde 83’üne ulaşmasını getireceğini hesaplıyordu. Ne yazık ki korkulan bu senaryo gerçekleşme yolunda” ifadesini kullanıyor.

Ülkenin asıl Aşil topuğunun finans dışı şirketlerinin yarısının yurt dışına, yarısının yerel bankalara olan 337 milyar dolarlık döviz borcu olduğunu söyleyen profesör, “Yabancılar borsadaki ve  Devlet İç Borçlanma Senetleri’ndeki portföylerini büyük ölçüde boşalttıkları için buralardan ‘ döviz kuruna’ bir saldırı olanaksız. Asıl dış borç yenilemelerinde sorun yaşanacak. Avro tahviller dahil Türkiye’nin dış borçlarının yüzde 90’ının alacaklısı özel sektör. Bu da “uluslararası piyasaların” ocağına düşmek anlamına geliyor” diyor.

Kozanoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam ediyor:

Ekonomi zaten yapısal sorunlarla malul iken, motoru aşırı ısındırmak balataların yanmasını getirdi. Özellikle, 2017’de açılan 200 milyar TL’yi aşan Kredi Garanti Fonu kefaletli krediler fitili ateşledi. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana çok elverişli küresel koşullarda (düşük faiz, bol likidite) özellikle “sıcak para” girişlerine hız verildi. Göreceli “değerli kur, yüksek faiz” ikilisi, Türkiye’ye sermaye çıkışlarını davet etti. “Mali disiplin” dahil, başından beri “neoliberal tasarımın” kurallarına riayet eden Tayyip Erdoğan “düşük faiz” saplantısıyla, “piyasalarda kavgayı” kızıştırınca ipler koptu. Yıllardır biriken yapısal sorunlar (yüksek cari açık, aşırı borçlanma, düşük tasarruf), kurumsal yapıların da çöküşüyle birleşince (liyakatin reddi, keyfi yönetim, gerici eğitim vb.) kaçınılmaz son yaklaştı.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir