VATAN PARTİSİ :
Halk Oylamasının İptali İçin YSK’ya Başvurdu
Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz,
16 Nisan 2017 Halk Oylamasının iptali için YSK’ya başvurdu
- Dayanağımız YSK’nın oy sayım ve dökümü sırasında aldığı kararlardı. Gerek referandum öncesinde yani 16 Nisan öncesi ve 16 Nisan günü sergilenen uygulamalar halk oylamasının meşruiyetini ortadan kaldırmıştır. 16 Nisan günü sandıklar açılırken YSK başkanlığınca yapılan sandık kurullarına iletilen kararın gerekçesi yazılmamıştır. Bu duyuruda ‘sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçerli’ diyor. Diğer kararda ‘oylamada tercih mührü yerine evet mührü kullanılmışsa geçerli’ kabul ediliyor.
- Kanun açık. Kanunun ilgili maddesinde sandık kurulu mührü bulunmayan zarfların oy pusulalarını geçersiz olduğu belirtiliyor. YSK, sandık kurullarını tek tek yönlendirerek kanunun geçersiz saydığı şeyi uyguladı. Kesin sonucu bilmiyoruz ancak seçim sonuçlarını etkileyecek derecede olduğu biliniyor. YSK’ya verdiğimiz kamera kayıtlarında, oy sandıkları açıldıktan sonra pusulaların mühürlendiği görünüyor.
Yeniden bir sayım olsa bile güvenilir değil. - Tercihi ‘evet’ ve ‘hayır’ olan bir seçimde mühür üzerinde “evet” yazması seçmeni yönlendirici niteliktedir. Bu karar kanunlara aykırıdır.
- Böylesine önemli bir referandumun böylesine şaibeli bir şekilde sonuçlandırılması kabul edilemez. Biz bunun takipçisi olacağız.
- Oylamanın iptal edilmesi hukuki zorunluluktur.
‘HALK OYLAMASININ İPTALİNİ İSTİYORUZ’
Av. Mehmet Cengiz’in itiraz dilekçesinde şu ifadeler yer aldı:
1- Kurulunuz Başkanı Sayın Sadi Güven’in 16 Nisan 2017 akşamı basına ve kamuoyuna yaptığı açıklamada ve Kurulunuzun resmi internet sitesindeki duyurusunda da kabul edildiği gibi Halk oylamasında, üzerinde sandık kurulu mührü taşımayan zarfların ve oy pusulalarının kullanıldığı sabit olmuştur. Sayın Güven’in açıklamasında, bazı sandık kurullarının seçmene oy pusulası ve zarflarını sandık kurulu mührü ile mühürlemeden verdikleri yolundaki yoğun şikayetler üzerine, sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarflarının geçerli sayılmasına Kurulca karar verildiği belirtilmiştir. Keza, Kurulunuzun resmi internet sitesinde yayınlanan duyuruda aynen;
“Bazı sandık kurullarının seçmene oy pusulası ve zarflarını sandık kurulu mührüyle mühürlemeden verdikleri yolundaki yoğun şikayetler üzerine bugün toplanan Yüksek Seçim Kurulu, sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar vermiştir. Sayım döküm işleminin buna göre yapılması gerekmektedir. Kamuoyuna, il ve ilçe seçim kurullarımıza, sandık kurullarına ve siyasi partilere duyurulur.” denilmiştir (Ek-1).
Kurulunuz bu konuda karar almaya yetkili değildir. Yasayı uygulamak zorundadır. Halk oylamasında da uygulanacak olan 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 98. maddesinde “üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan … zarflar geçersiz sayılır”, 101. maddesinde “arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan … oy pusulaları geçerli değildir” denilerek konu bağlayıcı şekilde düzenlenmiştir.
Nitekim, Kurulunuzun 14.02.2017 tarih ve 97 sayılı kararının eki olan ve bu kararın eki sayılmasına karar verilen Anayasa Değişikliği Halk oylamasında Sandık Kurullarının Oluşumu, Görev ve Yetkilerini Gösterir 135/I Sayılı Genelgenin “Geçerli Olmayan Oy Pusulaları” başlıklı 43. maddesinde; “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan… oy pusulaları geçerli değildir” denilmektedir (Ek-2).
Yasal mevzuat bu iken, Kurulunuzun sözü edilen yasaya aykırı bu kararı hükümsüzdür.
Başkanın kararınıza ilişkin açıklamasında, bu konuda daha önce de bu şekilde kararlar alındığı ifade edilmiştir. Öncelikle belirtelim ki, kanuna aykırı kararların daha önce de alınmış olması, karara meşruiyet kazandırmaz. Kaldı ki, açıklamada sözü edilen kararlar münferit bazı uygulamalarla ilgilidir. Bugün alınan karara tekabül etmemektedir. Emsal gösterilen kararlarınız 1990, 1994 ve 2004 tarihlidir. Oysa, bugün uygulanması gereken 298 sayılı yasanın 98. ve 101. maddeleri 2010 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra verilen kararlarda, 2010 yılı değişiklikleri esas alınmış ve mühürsüz oy pusulalarının geçersizliğine karar verilmiştir. Örneğin, 2014 yerel seçimlerinde, Bitlis’in Güroymak ilçesindeki bir sandıkta sadece 1 mühürsüz zarfla oy verildiği tespit edilince ilçedeki seçim iptal edilmiş ve yeniden seçim yapılmıştır.
2- Öte yandan, yine bu kararınızda bazı sandıklarda “Tercih” mührü yerine, “Evet” mührü kullanıldığı belirtilmiş ve bunlara da geçerlilik tanınmıştır. Oysa, Kurulunuzun yukarıda belirtilen 135/I sayılı Genelgesinde “sandık kurulu başkanınca görevli olduğu sandık için ağzı mühürlü kese içine konulmuş numaralı sandık kurulu mührü ve iki adet ‘TERCİH’ yazılı mührü… temin eder” (Md 8) denilmiş, aynı Genelgenin 43. maddesinde “hiçbir yerine ‘TERCİH’ mührü basılmamış olan… birleşik oy pusulaları geçerli değildir” hükmüne yer verilmiştir (Ek-3).
Hal böyle iken ve Halk oylamasındaki iki seçenekten biri ‘Evet’ iken ‘TERCİH’ mührü yerine ‘EVET’ mührü kullanılması yasaya aykırılığın yanı sıra, oy kullanan kişileri yönlendirme amaçlıdır.
Kurulunuzun resmi internet sitesinde yayınlanan ve bir örneği ekte sunulan “2017 Halk oylaması Geçerli Geçersiz Oy Afişi” adlı görselde “Mühürlü Birleşik Oy Pusulası ve Zarfı” ile “Geçerli Oy” başlığı altında verilen bilgiler de Kurulunuzun kararı ile çelişmektedir (Ek-4).
3- Oyların yeniden sayılarak, sandık kurulu mührü bulunmayan oyların iptali düşünülebilirse de, bir örneği ekte sunulu CD’de kayıtlı uygulamada olduğu gibi, bu oy pusulalarının bazıları sayımdan sonra mühürlenmiştir (Ek-5). Bu gün de yasaya aykırılığı gizlemek için mühürlenmesi mümkündür. Bu nedenle, oyların yeniden sayılarak kanuna aykırı oyların iptali ve sayım sonuçlarının belirlenmesi olanağı kalmamıştır.
167 bin sandığın büyük çoğunluğu bu tip oy pusulalarıyla malul durumdadır. Kurulunuz, sayım esnasında karar alıp, ilçe seçim kurullarına ve sandık kurullarına ilettiğinden, mühürsüz oy pusulaları ve zarfların tamamı geçerli kabul edilip tutanak altına alınmadan torbalara konulmuştur. Eğer bu karar olmasaydı, o mühürsüz oy pusulaları ayrılacak ve sayıları tutanağa geçirilip ayrı muhafaza edilecekti. Kurulunuzun yasaya aykırı olarak sayım sırasında alınan
bu kararı, kullanılan oylar içinde ne kadarının mühürsüz, ne kadarının sonradan mühürlenmiş olduğunu belirleme olanağını ortadan kaldırmıştır.
Aradan günler geçmesine rağmen, henüz yazılıp tam metni açıklanmayan bu karar, Kurul Başkanının 17.04.2017 günü yaptığı ikinci açıklamada da belirtildiği gibi, il ve ilçe seçim kurullarının bu karara uymak zorundadırlar. Bu nedenle, YSK kararını değiştirmeye yetkili olmayan ilçe ve il seçim kurullarına başvurmaksızın doğrudan Kurulunuza başvuruyoruz. Kurulunuzun yasaya aykırı olarak oy sayımlarına başlandığı ve “Hayır” oylarının önde gittiği aşamada AKP temsilcisinin talebi üzerine aldığı bu karar, halk oylamasının meşruiyetini ortadan kaldırmıştır.
İstem : Bu nedenle Anayasanın öngördüğü “adil seçim” ilkesiyle bağdaşmayan ve seçmen iradesini yansıtmayan halk oylamasının iptaline karar verilmesini talep ediyoruz. Saygılarımızla.
(18-04-2017, http://vatanpartisi.org.tr/genel-merkez/basin-aciklamalari/halk-oylamasinin-iptali-icin-ysk-ya-basvurduk-24089)
===============================================
Dostlar,
Vatan Partisince Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan bu yakınma ve başvuru, halkoylamasının bütünüyle iptali istemi tümüyle yerindedir. Dilekçe hukuksal olarak tutarlı ve güçlüdür. Sn. Av. Mehmet Cengiz, yakından tanıdığımız nitelikli ve birikimli, deneyimli bir hukukçudur. YSK’nın hiçbir hukuksal tutamağı yoktur, tam hukuksuzluk / tam kanunsuzluk içindedir. Ne var ki, YSK bu başvuruyu reddetmiştir. Dün web sitemizde yayımladığımız
“YSK’nin MÜHÜRSÜZ OYLAR KARARININ DAYANILMAZ SAÇMALIĞI ÜSTÜNE!”
başlıklı yazıda YSK’nın başvuruyu red gerekçelerinin hiçbir hukuksal temeli olmadığını açıklamıştık (http://ahmetsaltik.net/2017/04/18/ysknin-muhursuz-oylar-kararinin-dayanilmaz-sacmaligi-ustune/).
Türkiye bir hukuk çıkmazına sokulmuştur. Bunu yapanlar YSK üyesi Yüksek Yargıçlardır. Bu Yüksek Kurul bilindiği üzere 7 asıl + 4 yedek 11 üyelidir (6 Yargıtay, 5 Danıştay). Oysa konu gerçek anlamda o ya da bu yönde yorum yapılabilecek bir içerikte değildir. YSK, 298 sayılı yasanın buyurucu (emredici) açık kurallarını apaçık çiğnemiştir. Bu suçtur! Halkoylamasının sonuçlarından bağımsız olarak suçtur. Gerçekte hukuka aykırı bu YSK emrini yerine getiren sandık kurulları da suçludur. Hukuka aykırı emrin yerine getiril(e)meyeceği Anayasa md. 137’nin açık emridir. Bu tür emirler ancak yazılı verilirse (konusu suç oluşturmamak üzere….) yerine getirilir ve yazılı emri veren sorumluluğu üstlenir. YSK açıklaması yazılı emirle bir tutulamamakla birlikte bir tür basın yoluyla yeterli bildirim sayılırsa, tüm ceza sorumluluğu YSK üzerindedir.
YSK üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmalı ve görevi kasten kötüye kullanan kamu görevlileri olarak başta TCK md. 257’yi ihlal olmak üzere öbür hukuksuzluklardan (298 sayılı yasa md. 138 ve 164/3) yasal işlem yapılmalıdır. Nitekim İstanbul Barosu böylesi bir suç duyurusunda bulunmuştur (http://www.istanbulbarosu.org.tr//files/docs/SUCDUYURUSU 19042017.pdf, 19.04.2017).
YSK üyelerinin dokunulmazlıkları yoktur. 298 sayılı yasanın açık – emredici hükümlerini çiğneyerek Halkoylaması sonuçlarını meşruluk dışına düşürmüş ve Anayasal görevlerini yapmamış, adil bir seçim / oylama yapılmasını sağlayamamışlardır (AY md. 79). Yüksek yargıç statüsünde olduklarından -Yargıtay’da- mutlaka yargılanmalı ve hak ettikleri ceza yaptırımını görmelidirler..
Bu arada YSK’nın red kararının gerekçesinin açıklanması ve Vatan Partisi gibi itiraz eden CHP’ye resmen tebliğinden sonra 30 gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru (md. 148) yapılmalıdır. Oradan makul bir sürede (1-2 ay) beklenen yanıt alınamazsa, daha fazla beklenmeden, iç hukuk yollarının tükendiği, beklemenin hukuksal yarar sağlamayacağı, gecikmede ciddi sakıncalar olduğu, işlemin bütünüyle ve açıkça hukuka aykırı olduğu ve yürütülmesi ile geri döndürülmesi olanaksız ve telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceği savlarıyla ivedilikle AİHM’nde dava açılmalıdır. Hatta AYM’ye başvuru ile birlikte eş zamanlı olarak, saydığımız gerekçelerle AİHM’nde de dsava açılmalıdır. AYM’nin red kararı vermesi durumunda elbette hemen AİHM’ne gidilmelidir.
Bu arada AKP – RTE, AGİT’in dün (18,4,2017; http://ahmetsaltik.net/2017/04/18/agitin-16-nisan-2017-halkoylamasi-raporu/) web sitemizde yayımladığımız kararını dikkate alarak,
kesin raporu beklemeden, Halkoylaması sonuçlarının hukuk dışı – geçersiz olduğu ve gerçeği yansıtmadığından hareketle ülkemizin yüksek yararları ve hukukun üstünlüğü temelinde çözüm aramalıdır. “Atı alan Üsküdar’a geçti” söylemleri temelsiz ve hukuksuzdur, gerçek dışıdır.
Atı alan Üsküdar’a / Üsküdar’ı geçememiştir.
Ortadaki hukuksuzluk, halkoylaması sonucunu tümüyle geçersiz, tam kanunsuz,
YOK HÜKMÜNDE kılmaktadır. Bunu görmezden gelmek olanak dışıdır ve ülkemiz,
AKP – RTE bu dayatmadan çok büyük zarar görebilirler.
Kamuoyu derinden yaralıdır hatta vicdanı kanamaktadır. “Ohh, ohh, ohh diye diye oy pusulalarının “evet” bölümüne TERCİH mühürü basan ve zarfa koyarak sandığa atan kamera görüntüleri yayınlanmıştır. Bu tablo Türkiye için, yapanlar ve yaptıranlar, göz yumanlar için utanç kaynağıdır.
- AKP – RTE yararına “evet” tercihini sahtecilikle mühürleyerek sandığa dolduranlar Müslüman olabilir mi? Müslüman hak yer mi, kul hakkı yer mi? Bu sözde müslümanlar, “ohhh, oohhh” diye diye kul hakkı yiyecek derecede Türkiye’ye bunca ağır bir düşmanlığı neden ve nasıl beslemektedirler? Bu duruma nasıl, kimlerce getirilmiştir?
- Korkarız en ürkünç (vahim) olan da bu olgudur.. Türkiye düşman kamplara bölünmüştür çirkin siyaset ve siyasetçi tarafından… Örnekleri hep biliyoruz, böylesi ülkeler iç çatışma hatta iç savaşa sürükleniyor… Tohumlanan budur!Eyyyyy AKP – RTE, yapmak istediğiniz gerçekte bu mudur?
Değilse, hileli – hukuksuz- geçersiz Halkoylamasını yenileyin; hakkınızda hayırlı olur..
Sevgi ve saygı ile. 19 Nisan 2017, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com