Zeki Sarıhan : BU KIŞ ÇETİN GEÇECEK!

BU KIŞ ÇETİN GEÇECEK!

Zeki Sarıhan

Soğuklar şiddetlendi, ortalık buz tuttu! Gelişmeler, bu yılın çetin geçeceğini ve üstelik uzun süreceğini gösteriyor. Mart ayı geldiğinde kapıdan bakmamak ve kazmayı küreği yakmamak için herkes kış tedarikini esaslı biçimde yapsın! İçini sıcak tutacak umutlarını korusun!

Nasıl olmuştur da, anayasal düzen gitmiş, onun yerini tek adamın her konuda yetkili olduğu dinci bir Ortadoğu diktatörlüğü almıştır? Biz daha başka düşler görüyorduk. Beklemediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Ne oldu bu Türkiye’ye?

Eski Türkiye’yi şimdiye kadar, ders kitaplarına da konulan, çarşaflı kadınlarla, falakalı mahalle mektepleriyle temsil ederdik. Şimdi iktidar yanlıları, eski Türkiye olarak kendi iktidarının başladığı tarihe kadarki süreyi alıyor? Yeni Türkiye’yi onlara göre gelişli gidişli yollar, köprüler, alışveriş merkezleri, imam hatip okulları, tarikat yurtları temsil ediyor. Halkların kardeşliği kavramı bile artık eski Türkiye’de kaldı! Siyasi hayatta söz sahibi olmak isteyen hiçbir kuvvet, bundan sonra Türkiye taşrasının ekonomik ve politik gücünü ve onların yaşam tarzlarını hesaba katmaksızın iktidar olamaz.

BUNLAR BAŞIMIZA NEDEN GELDİ?

AKP’den iktidarı geri almak öyle anlaşılıyor ki kolay olmayacaktır. Çünkü AKP, uyguladığı ekonomik programlarla yoksullardan önemli bir çoğunluğun kalbini kazandı. İktidar, taşradan yetişme yeni tipte bir burjuvazinin iktidarı olmakla birlikte sandıkta yoksul kitlelerden onay alıyor. İşin vahim yanı, muhalefet sözcüleri durumun bu ekonomik boyutunu görmek istemiyor. Türkiye halkının dindar olduğu için bu iktidarı desteklediğini (asıl nedenin bu olduğunu) düşünüyor. İşin daha vahim yanı ise birtakım muhalifler, AKP diktasına karşı alternatif olarak 1930’lu yılların siyasi ve ekonomik düzenine dönmeyi öneriyor. Kitleler kendi rızalarıyla 1930’lu yıllara dönmeyi kabul etmeyeceğine göre, bu öneriden kazanan gene AKP olacaktır.

Öte yandan “Medeniyet” veya “çağdaş uygarlık” olarak ifade edilen Batı kurumları ve sosyal değerleri kitleleri de etkiliyor. Buna karşılık AKP’nin temsil ettiği kültür, gitgide daha çok Ortaçağ Türk-Arap dünyası kültürüne yaklaşıyor. Böyle bir yapı Anadolu ve Rumeli halkının toplumsal dokusuna aykırıdır. Söz yerindeyse dünya Mersin’e giderken, iktidar tersine gidiyor.

Esasında ülkedeki modernleşme hareketini durdurmak da mümkün olamaz. Bu modernite bundan sonra tabandan, geniş yığınlardan güç alarak ve onlar arasında gitgide daha çok revaç bularak sürecek. Çünkü ülkede kapitalizm gelişiyor, Türkiye’nin taşrası da okuyor, yığınlar halinde iş hayatına atılıyor. Kadınlar da bunun içinde. Ülkede modern hayatın gelişmesi ile kapitalizmin ve refahın artması bundan sonra birbirlerine uyumlu bir biçimde gelişecek gibi görünüyor. Bu gidişi geri çevirmek mümkün görünmüyor.

PROGRAMIMIZ NE OLMALIDIR?

Sınıfların reddedildiği, sınıf mücadelesinin uzun yıllar yasaklandığı dönemlerin bir ürünü olan yaşam tarzı üzerinden bir bölünme, bugün geçerliliğini kaybetmiştir. Yurtseverler ve halk öncüleri için bugün yeni bir ölçüt şarttır ve bu da bağımsızlıkçı, demokratik bir halk iktidarıdır. Toplumu eski okuma biçimleri atılarak yerine yeni değerler konulmadıkça içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmak mümkün görünmüyor. Bu yeni değerlerin başında ise ulusal gelirin halk yararına adil bölüşümü geliyor.  Halkçılar bu programı yapamaz ve bunda inandırıcı olamazlarsa, iktidar daha uzun süre millî gelirden kitlelere de bir şeyler koklatan ve bunun devam edeceği umudunu veren halk avcısı gericilerde kalacak gibi görünüyor.

Bu kışın uzun ve zorlu geçecek olmasının nedeni budur.

Türkiye’de iktidar daima kaygan bir zeminin üstündedir. İktidarın en büyük kaygısı, kendisine verilen seçmen desteğinin azalma eğilimine girmesidir. Kendisine güvenen bir iktidar her gün olağanüstü önlemler alarak tahtını tahkim etmeye kalkar mı? Belli ki halktan alabildiği desteğin sınırına dayanan siyasi iktidar, diktatörlük anayasasından, torba yasalardan, Olağanüstü Hal Yasası ve kanun hükmünde kararnamelerden almaya çalışıyor. Fakat

  • “Gün doğmadan neler doğar?”

    sözünü de unutmamalı..

    “Tiz-i reftar olanın payine damen dolaşır!” (7 Ocak 2017)
    =================================

    Değerli dostumuz Sn. Zeki Sarıhan’a teşekkür ederek yazısını paylaşıyoruz..

    Sevgi ve saygı ile. 07 Ocak 2017, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir