SİBER SALDIRI..

Em. Amiral Türker Ertürk

portresi_sade

SİBER SALDIRI

İran, 2012’nin son günleri başlayan, 6 gün süren ve geçtiğimiz Salı günü tamamlanan Velayet-91 adı altında geniş çaplı bir deniz tatbikatı icra etti. Tatbikat İran Körfezi, Hürmüz Boğazı, Umman ve Aden Körfez’leri ve yaklaşma suları olmak üzere yaklaşık 1 milyon km² gibi çok büyük bir alanda icra edildi.

Tatbikata firkateyn, muhrip, hücumbot, mayın gemisi gibi suüstü savaş gemileri, denizaltılar, deniz/hava unsurları, özel birlikler, savaş uçakları ve sahilden süüstü hedeflerine füze atan bataryalar katılmıştır. Tatbikat sırasında fiili silah atışları yapılmış ve bu kapsamda kısa ve orta menzilli füzeler başarı ile denenmiştir.

İran geçen yıl da 24 Aralık 2011-2 Ocak 2012 tarihleri arasında ve yaklaşık aynı sahalarda 10 gün süreli Velayet-90 tatbikatını yapmıştı. İran bilmektedir ki, ülkesine karşı yapılmak istenen askeri müdahale deniz ve hava harekatı ağırlıklı olacaktır.
Çünkü İran Irak değildir, bu ülkeye karşı kara harekatı yapmak çok uzak bir ihtimaldir.

İran bu nedenle hazırlıklarını ve bu maksada dönük tatbikat ve eğitimlerini denizde ve havada savaşacak ve ülkesini bu harekat alanlarında savunacak şekilde yapmaktadır.

İran’a karşı yapılacak muhtemel bir müdahalede ABD’nin yanında en azından İsrail, İngiltere, Fransa ve Körfez ülkeleri olacaktır. Bu duruma göre bölgede yapılacak
nispi kuvvet mukayesesinde İran genel olarak zayıf durumda olmasına rağmen, karşı tarafı müdahaleye başlama konusunda bugüne kadar caydıran güçlü tarafları şunlardır;

– İran’ın sahip olduğu füze kapasitesi

-Dünyada deniz yolu ile yapılan ham petrol trafiğinin % 40’ının geçtiği
Hürmüz Boğazı’nı kontrol ediyor olması ve kolayca trafiğe kapayabilecek olması,

Bölgeyi ataşe verme kabiliyeti var

-Envanterinde bulunan balistik füzeleri ile dünyada ham petrolün % 60’ını sağlayan bölgede petrolü çıkaran, rafine eden ve ihraç eden tüm tesislere uzun yıllar altından kalkılamayacak şekilde zarar verebilme şansına sahip olması,

İsrail’in küçük yüzölçümlü bir ülke olduğu göz önüne alınırsa, İran’ın balistik füzelerle bu ülkeyei kabul edilemez oranda tahrip edebilme imkanına sahip olması,

Şii hinterlandı nedeniyle çok geniş bir bölgeyi ateşe verebilecek kabiliyette olması,

Emperyalist bir saldırıda ülkesini koruyor ve var olma mücadelesi yapıyor olma
ahlaki haklılığının sağladığı motivasyondur.

İran son iki yıldır yaptığı tüm tatbikat ve eğitimlerde bu üstünlüklerini kuvvetlendirecek ve müdahalenin risklerini karşı tarafa ve dünya kamuoyuna anlatacak faaliyetler içinde olmuştur.

İran bu yıl ilk kez olarak Velayet-91 tatbikatı ile birlikte Siber Savaş tatbikatı yaptı. Çünkü İran son yıllarda ABD ve İsrail’in siber saldırılarına çokça sahne oldu.
Stuxnet
 ve Gauss virüs saldırıları en bilinenleridir. Bu virüs saldırılarında ana amaç, karşı tarafı hekleyerek bilgi toplamak ve sistemi çalışamaz kılmaktır.

İran bu saldırıları yaşadığından, asker ve sivillerden oluşan Siber Savaş Birlikleri kurmuştur. Bu birliklerin esas amacı İran’ın bankacılık, muhabere, telekomünikasyon, internet ve nükleer araştırma sistemlerini siber saldırılardan korumak ve
icra edilecek tatbikatlara siber savunma desteği vermektir.

Bu Siber Savaş Birlikleri’nin tabii ki taarruz görevleri de var. İlki 2011 ve diğeri 2012’de olmak üzere ABD’ye ait 2 casus uçağın heklenerek ve sistemine girilerek indirilmesi ve ele geçirilmesi bu birliklerin marifetidir.

Denizci kökenli

Siber esasen denizci kökenli Yunanca bir kelime olan ve dümenci anlamına gelen kybernetes’den türeyen İngilizce kelime olan cybernetics’ten dilimize girmiştir. Sibernetik yönetim bilimi demektir. Günümüzde kazandığı anlamı ile siber insanların bilgisayar yolu ile haberleştikleri gözle görüp elle tutamadıkları boşluğu anlatan
bir sözcüktür.

Siber savaş ise hedef ülkenin bilgi ve iletişim sistemleri üzerinde gerçekleştirilen organize saldırılar ile bu saldırılara karşı yapılacak savunmayı içermektedir.

Günümüzün dünyasında siber savaş her alanda ve her yerde devam etmektedir.
Türkiye, hemen hemen her konuda olduğu gibi, siber savaş konusunda da geç kalmıştır.

Ama hakkını teslim edelim, sanıyorum iliklerine kadar ABD tarafından güdülüyor olmasından kaynaklanıyor olmanın avantajı ile olsa gerek, F Tipi Cemaat, siber savaş konusunda ülkemizde bir öncüdür. Türkiye’de rejim değişikliğine yönelik olarak yapılan operasyonlarda F Tipi Siber Savaş Timleri, Cumhuriyetimizin kalelerine arka arkaya büyük saldırılar yapmıştır. Ergenekon ve Balyoz gibi davaların dijital terör unsuru uydurma delilleri devletin de içine sızmış bu timlerin siber saldırılarıdır.

F Tipi Siber Savaş Timlerinin en son saldırısı geçtiğimiz Çarşamba günü sosyal medyada gerçekleşti. Hedef çok açıktı, benim de yer aldığım Atatürk’te birleşen,
Türk Devrimlerine ve Cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkanların iletişim hatlarına, alternatif medya haline gelen sosyal paylaşım sitelerine virüs ile saldırarak halkın doğruları duymasına engel olmak ve halkı yanlış bir algıya götürecek
yalana mahkum etmek.

Son söz, mücadele azmim daha da arttı, saygılar sunarım.

SİBER SALDIRI..” hakkında 2 yorum

  1. Rıza GÜNER

    FETHULLAH HİLAFETİ’NİN SİBER SAVAŞ TİMLERİ ATATÜRK’TE BİRLEŞMEYİ VE MARİJİNALİZE OLMAYI YALNIZCA TEŞVİK EDERLER!..

    Em. Amiral Türker Ertürk, çok geniş bir şekilde ABD-İran ve Emperyalizm çatışmasına değindikten sonra, Türkiye’nin Siber Savaş’ta çok geç kaldığını söylüyor ve Fethullah Hilafetini kast ederek, F Tipi Siber Savaş Timlerinin ABD’nin yardımıyla Siber Savaş’ta oldukça geliştiğini iddia ediyor.

    Türker Ertürk, 10 Kasım 1938’de ölen Atatürk’te birleşmeyi düşünmeye devam ederse; İşçi Partisi ve Doğu Perinçek gibi her zaman, her yerde, her savaş ve her mücadelede daima rakiplarinden fersah fersah geri kalacak; geriye, en geriye düşmek adeta karekteri olacaktır.

    Dünyada hiçbir dava, hiçbir kavga, hiçbir mücadele, hiçbir savaş ÖLÜLERDE BİRLEŞME İLE KAZANILMAMIŞTIR!.. Aksine her dava, her kavga, her mücadele, her savaş ölülerde birleşerek kaybedilmiştir… Ki, Atatürkçüler; bu konudaki birinciliği kimseye bırakmamışlardır.

    Bugün çok güçlü Yezid’in Halifelik Devletin yüz kere daha güçlü bir Diyanet Hilafeti, bir Fethullah Hilafeti olduğuna ve bunlar kadar gelişme olanağı olan birçok Halifelik Örgütü bulunduğuna ve BU GÜÇLÜ HALİFELİK ÖRGÜTLERİ, 1938’de ÖLEN ATATÜRK’TE BİRLEŞMEYİ DÜŞÜNECEK KADAR AKILLI OLAN KİŞİLERİ hasım ve rakip kabul etmezler.

    1938’de ölen Atatürk’te birleşmeyi düşünecek kadar akıllı olan kişiler; HALKI KAZANAMAZLAR, LİDER, KADRO VE AYDIN YETİŞTİREMEZLER… VE HİÇBİR KONUDA BAŞARILI OLAMAZLAR.

    Zaten 1938’de ölen Atatürk’te birleşmeyi düşünecek kadar akıllı olan kişiler; hiçbir şekilde Cumhuriyet Dönemini sorgulamayı ve eleştirmeyi akıl etmedikleri için, ne kendi güçsüzlüklerini, ne Halifelik Örgütlerinin gücünü idrak etmektedirler…. Atatürk’ü ve Atatürk İlkelerini yeniden anlatarak “halkı uyandıracaklarını” sanmaktadırlar.

    Halifelik Örgütleri ise; Türkiye’nin “Tehçirle Ermenilerden, Mübadeleyle Rumlardan, Dersim Soykırımı ile Alevilerden KURTULMASINI yeni bir Yezit Hilafeti için fırsat kabul etmişler ve Türkiye’nin kaderini belirleyecek güce erişmişlerdi.

    Artık Alevilikte denildiği gibi, “BEN İNSANIN DEĞERİNİ BÖLEMEM/ DOĞU BATI GAVUR MÜSLİM BİR BANA” demek; halifelik Örgütlerinin karşısına, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ TOPRAKLARI ÜZERİNDE DOĞAN HERKES EŞİTTİR!..” diye dikilmek ve “EŞİT YURTTAŞLIK İLKESİNDE BİRLEŞMEK” gerekmektedir.

    “Eşit Yurttaşlık İlkesi,” yerine, 1938’de ölen Atatürk’te birleşmek, Ak parti’nin ve Halifelik Örgütlerinin kuracağı daha radikal bir partinin ARKASINDA NAL TOLAMAKTAN BAŞKA BİR İŞE YARAMAZ.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir