Etiket arşivi: Zbigniew Brzezinski

Doç. Dr. Barış DOSTER : ABD’den Teşhisler, Tespitler, Tehditler..


ARŞİVİMİZDEN….

ABD’den Teşhisler, Tespitler, Tehditler..

PORTRESİ

 

Doç. Dr. Barış DOSTER

 

Zbigniew Brzezinski, ABD dış politikasının değişmez akıl hocalarındandır.
Türkiye’de de özellikle “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabıyla, yakından tanınır. Bülent Ecevit’in, TÜSİAD’ın 1980 öncesinde CHP iktidarı aleyhine verdiği gazete ilanlarının arkasında, Brzezinski’nin TÜSİAD’a yaptığı telkinlerin olduğunu düşündüğü bilinir. Kısa süre önce “Stratejik Vizyon” (Timaş Yayınları, 2012, İstanbul) adlı kitabı çıkan Brzezinski’nin ABD’de verdiği bir konferansı izleyen iktisatçı, Milliyet yazarı
Prof. Dr. Güngör Uras, onun ABD’nin ve dünya siyasetinin geleceği hakkındaki saptamalarını birkaç gün boyunca köşesine taşımıştı. Kitabı ve bu saptamaları
Doğu Perinçek ve Mehmet Ali Güller de Aydınlık’taki köşelerinde işlemişlerdi.
Hem “Stratejik Vizyon” kitabından, hem de Brzezinski’nin Sabancı Holding’in davetiyle verdiği konferanstan izlenimlerini aktaran Güngör Uras’ın yazılarından
özet yapacak olursak, Brzezinski şöyle düşünüyor:

Brzezinski’nin saptamaları 
 
“Batı, dünyadaki politik dinamikleri belirlemede birkaç 10 yıldır giderek düşüşe geçmiştir. Güç doğuya kaymaktadır. Batıdaki çöküşün işaretleri güçlüdür. Önlem alınmazsa çöküş kaçınılmazdır. Ama şu an için çökmemiştir. Politik ve ekonomik sorunları vardır, ancak çözümsüz değildir.
ABD’nin dünya liderliği biterse, onun yerini alabilecek bir süper güç henüz yoktur.
ABD liderliğinden yoksun bir dünya, çok daha kaotik olabilir. Çatışmalar yaygınlaşabilir. Bunu önlemek için ABD yeniden toparlanmalı, Avrupa’nın güvenliğini sağlamalı, Avrupa da canlanıp, etkili hale gelmelidir. ABD Çin başta olmak üzere yükselen Asyalı güçlerle hem onları dengeleyecek, hem de karşılıklı anlayışı geliştirecek sürdürülebilir bir ilişki kurmalı, Çin, Japonya ve Hindistan arasında uzlaştırıcı rol oynamalıdır. Özellikle de Çin ile olan bağlarını güçlendirmeli, dengeli bir ilişki kurmalıdır. 
 
Geçmişte ABD, dünya liderliğini sürdürmek için Avrasya’ya, Ortadoğu’ya şekil vermek zorunda kalmıştır. Dünya nüfusunun ve enerji kaynaklarının dörtte üçüne, dünyada yaratılan gelirin yüzde 60’ına sahip olan bölgede ABD’nin küresel liderliği, Avrasya ve Ortadoğu’daki hakimiyetini ne zamana dek, ne ölçüde güçlü biçimde sürdüreceğine bağlıdır. Küresel süper güç olarak ABD’nin görevi, Avrupa, Asya, Ortadoğu’daki anlaşmazlıkları, başka güçlerin ortaya çıkarak ABD’nin çıkarlarını zorlaştırmasına izin vermeden çözmektir.

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulamasında dirençle karşılaşmıştır. Irak’ı işgal etmesi de hatadır. Çözüm AB’nin parası ve ABD’nin silahıyla BOP’un sürmesidir. ABD’nin küresel rakibi yoktur, yakın vadede de olmayacaktır. Ama yine de düşmanlarından gelen tehditlere fazlasıyla açıktır. Bu rakipsizlik, ABD’ye yönelik nefreti körüklemektedir. Bu durum ABD’yi daha endişeli, daha içe kapalı hale getirebilir.

Temel soru ABD’nin dünya hakimi mi yoksa dünya lideri mi olacağıdır. ABD Batılı güçleri bir araya getirip, daha büyük bir Batı yaratırsa ancak Çin’i dengeleyebilir. Daha büyük Batı, Türkiye ve Rusya’yı da içerir ve bu iki ülkeyle yakın işbirliği şarttır. Onların Batının parçası olması Batıya katkı yapar. Çünkü Türkiye NATO’da ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’dan sonra en önemli ülkedir. İran’a model olabilir. Ortadoğu için denge unsurudur. Avrupa’nın güvenliği açısından önemi büyüktür. Soğuk Savaş ve sonrasında Türkiye NATO üyesi olarak önemli rol üstlenmiştir. Günümüzde de enerji güvenliği açısından önemi artmıştır. Rusya ise çelişkiler ülkesidir ve temel sorunu demokrasi eksikliğidir.

ABD’siz bir dünya kargaşaya sürüklenir..

Ekonomik bunalım, ABD’nin iktisadi ve siyasi konularda sağlıklı karar alma ve uygulama gücünü zayıflatmıştır. Bu durum ABD’yi daha milliyetçi, içe dönük, paranoyak, başka ülkelere karşı duyarsız, onları korumada isteksiz kılabilir. Dünya ABD sonrasına hazır değildir. Hiçbir ülke onun boşluğunu tek başına dolduramaz. ABD tökezlerse, dünya yeni bir paylaşım sürecine girer. ABD’nin yerini kimin alacağı arayışları başlar. Küresel ve bölgesel rekabet, ülkelerin kendi aralarında cepheleşmesi, milliyetçilik, köktendincilik, demokratik yapıdan otoriter yapıya geçişin önünü açar. Büyük bölgesel güçler, çevrelerindeki zayıf ülkeleri kendi sınırları içine alırlar.

Örneğin; Rusya, bağımsızlığına kavuşan eski cumhuriyetleri şemsiyesi altına alır. Brezilya Güney Amerika’da, Türkiye eski Osmanlı coğrafyasında siyasal yapıyı şekillendirme arayışına girerler. Bugünkü dünya düzeni altüst olur. Onun liderliğini devralabilecek en güçlü aday olan Çin bile henüz dünya liderliğine hazır değildir…”

Gelelim bizim saptamalarımıza…

Brzezinski’nin, ABD’ye ilişkin saptamalar yaparken, aba altından sopa göstermesi, dünyayı diplomatik bir dille tehdit etmesi, ABD’nin içine düştüğü durumu açıklamaktadır. ABD, Çin’i şimdilik dünya liderliği için hazır bulmasa bile, hazırlandığını bilmektedir.Brzezinski’nin Çin’in,
“ABD’nin hızla çökmemesi için dua ettiğini” yazması bile,
bunun kanıtlarından biridir. 
Afganistan’a, Irak’a, geçmişte Kore’ye, Vietnam’a saldırırken kimseye hesap vermeyen ABD, Rusya’nın, eski Sovyet coğrafyasına yerleşeceğinden endişe etmektedir. Bu endişesini de, kendisini “
özgürlüğün koruyucusu” olarak konumlandırıp, tanıtırken ortaya koymaktadır.

Belli ki Washington, AB’nin geleceğinden pek umutlu değildir. Öyle ki hızla zemin kaybeden AB’yi toparlamak işini, Avrupa’nın dinamiklerinin değil de, kendisini toparlamakta zorlanan ABD’nin kotaracağını düşünmektedir. Avrupa’nın büyük güçlerinin, özellikle de İngiltere ve Almanya’nın, farklı nedenlerle de olsa, AB’ye ilişkin ortak bir gelecek tasarımından hızla uzaklaşmaları, birliğin geleceği açısından ABD’yi hayli endişelendirmektedir. Almanya’nın Rusya ile yakınlaşmasından rahatsızdır. İngiltere’nin ABD ile olan yakınlığına karşılık, Fransa’nın dünyaya daha bir AB merkezli bakması (hele de ABD güdümlü Sarkozy’yi yenip cumhurbaşkanı olan solcu Hollande’ın bu konudaki tutumu dikkate alınırsa), birliğin geleceğini kurtarmada yetersizdir.

Brzezinski’nin, “yükselen güçlerin bölgesel liderliğe oynayacağı” yönündeki saptaması, Türkiye açısından eksiktir ve çarpıtılmıştır. Çünkü Türkiye’nin, bölgesinde yükselen bir güç olduğu iddiası yanlıştır. Tersine Türkiye, komşularıyla sorunlu ve hızla yalnızlaşmakta olan bir ülkedir. Bu durumun kaynağında da ABD başta olmak üzere Batı adına kalkıştığı işler yatmaktadır.Ekonomik açıdan dışarıdan gelen sıcak paraya bağımlıdır. Artan cari açık tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin, eski Osmanlı coğrafyasında öne çıkma çabaları, ABD’nin BOP çerçevesinde Ankara’ya verdiği rolden ibarettir.

Nitekim bu kapsamda Türkiye ABD’nin de isteği ve desteğiyle, Sünni İslam ülkelerinin, hatta Arap devletlerinin liderliğine oynamış, ama başaramamıştır. “Komşularla sıfır sorun” politikası iflas etmiştir. Rusya ve İran’la ilişkilerinin gerginleşmesinin temel nedeni NATO kapsamında Malatya’nın Kürecik ilçesine yerleştirilen, ama asıl amacı İran’a karşı İsrail’i korumak olan füze kalkanı radarıdır. Suriye ile ilişkilerinin gerginleşmesinin nedeni, bu ülkedeki rejim muhaliflerine her türlü desteği vermesidir. Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerinin gerginleşmesinin temel nedeni bu ülkenin iç siyasetine müdahil olması, ülkeden kaçan bir yöneticiye kucak açması, özellikle de kuzeyde bağımsızlık ilanına hazırlanan yönetimle yakın ilişki kurmasıdır. Tüm bu nedenlerle 

  • Türkiye yükselen bir bölgesel güç değil,
    tersine yalnızlaşan bir bölge gücüdür.
    (14 Haziran 2012 – İlk Kurşun )

===============================

Dostlar;

Yetenekli ve birikimli, yurtsever genç akademisyen Doç. Dr. Barış Doster’den çok değerli bir yazı..

Arşivimizden aktardık.. Yeniyıl armağanı gibi..
Yarın devamı var..

Teşekkürler sevgili Barış..

Sevgi ve saygı ile.
01.01.14, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net