Etiket arşivi: Ulusal duygu ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir

Türk Dil Devrimi


Dostlar,

Dil Devrimi’nin 80. yılını Dil Derneği’nin kuruluşunun da 25. yılını 26 Eylül 2012 günü, dün kutladık.

Bizim de üyesi olduğumuz Dil Derneği, size sitemizde dün sunduğumuz izlenceyi gerçekleştird.

26.9.12 günü büyük Atatürk ve İsmet İnönü Anıtkabir’de ziyaret edildi.

Akşam da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde varsıl bir izlence sunuldu.

Türk diline emekveren dilseverler ödüllendirildi.. Mini bir konser izlendi..
www.dildernegi.org.tr adresinden ayrıntılar izlenebilir..

29.9.12 günü de Beşiktaş Belediyesi ve ADD Beşiktaş Şubesinin katılımıyla etinlikler İstanbul’da sürdürülecek.

Dil Derneği, Başkan Sayın Sevgi Özel ve çalışma arkadaşlarının yömetiminde çok başarılı bir çizgi izliyor.

Kendilerine teşekkür borçluyuz.

Dil Bayramımız hepimize kutlu olsun!

Aşağıda, “Türk Dil Devrimi” başlıklı bir yazıyı paylaşmak istiyoruz.
(Görseller tarafımızdan eklenmiştir..)

Bizim konuya ilişkin kapsamlı makalemiz dün, 26.9.12 günü sitemizde size sunmuştuk.

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 27.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================================

Türk Dil Devrimi

Ulusal Kurtuluş Mücadelesini başarıya ulaştırmış Türk Ulusunun ve Önder Mustafa Kemal’in önünde yeni bir mücadele alanı vardı, ulusal kuruluş sürecini başlatmak.

Bu kurtuluştan kuruluşa geçiş sürecinde Türk Devriminin ve aydınlanma mücadelesinin en vazgeçilmez araçlarından birisi de dil devrimidir. Aşağıda buna ilişkin genel bir değerlendirme yapılmıştır.

1. Bilim ve Kültür Alanında Bağımsızlık, Ulusal Eğitimde Ulusal Dil

Atatürk, Türkçenin ulusal nitelik kazanmasını aynı zamanda ulusal bağımsızlığında bir gereği olarak görmekteydi. Bağımsızlığı bir bütün olarak kabul eden ve tam bağımsızlık ilkesini benimseyen Atatürk bağımsızlığın yalnız siyasal alanda değil ekonomi ve kültür alanında da sağlanması gerektiğine inanıyordu. O’na göre ulusal bağımsızlık ancak böyle tamamlanabilecekti.

Atatürk’ün değişik biçimlerde de olsa birçok kez yinelediği bu görüşü, onun tarih ve dil çalışmalarının başlıca nedenlerinden biri olmuştur.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu konuda; “Atatürk, bu çabasıyla ulusal kurtuluş mücadelemizin ikinci bir dönemini açmıştır. Bu mücadelenin birinci dönemi siyasal ve ekonomik bağımsızlığımızla sonuçlanmıştır. İkinci dönemin amacı kültürel bağımsızlığımızdır. Bunu elde etmedikçe, yani Türk Ulusu çağdaş uygarlık dünyasının bilim ve kültür alanında yeni bir zafer kazanmadıkça uygar uluslar sıralamasındaki yüksek yerine geçemeyecektir…” demiştir.

Kültürel bağımsızlık için dilin de bağımsız olması gerekirdi ve uluslararası ilişkilerde öz benliğini bulmuş zengin bir Türkçe yer alabilirdi. Atatürk, yeni Türk abece‘sinin kabulünden sonra 1 Kasım 1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni çalışma dönemini açış konuşmasında bunu şöyle dile getirmişti:

“Büyük Millet Meclisi’nin kararıyla Türk harflerinin kesinlik ve yasallık kazanması, bu memleketin yükselme uğraşında başlı başına bir geçit olacaktır. Uluslar Ailesine, aydın, yetişmiş bir ulusun dili olarak elbette girecek olan Türkçeye bu canlılığı kazandıracak olan Büyük Millet Meclisi, yalnız sonsuzluğa varacak Türk tarihinde değil, bütün insanlık tarihinde seçkin çehre olarak kalacaktır.”

Öte yandan, yeni Türk Devleti’nin izleyeceği eğitim; ulusal eğitim, ulusal eğitimin dili de ulusal dil olmak zorundaydı. 22 Eylül 1924’te Samsun’da öğretmenlerle konuşmasında eğitimi; amaç ve içerik yönünden dinsel, ulusal ve uluslararası diye “üç” e ayıran Atatürk, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan doğan ulusal devlette izlenecek eğitimin türünün ulusal eğitim olacağını belirttikten sonra şöyle devam etmişti;

“Ulusal Eğitimin ne demek olduğunu bilmekte artık hiçbir kuşku kalmamalıdır. Bir de, ulusal eğitim temel olduktan sonra, bunun dilini, yöntemini, araçlarını da ulusallaştırma zorunluluğu tartışma götürmez.”

2. Türkçeyi Yabancı Dillerin Boyunduruğundan Kurtarma

Ulusal dilin bağımsızlığı, dilin kendine özgü niteliklerini koruması ve yabancı baskısından kurtulmuş olması demektir. Bir bakıma kaçınılmaz olan diller arası etkileşimin çok ötesinde, yabancı dillerin ağır baskısı altında benliğini yitirmiş olan Türkçenin bu durumdan kurtulması için büyük bir silkinme, büyük bir çaba gerekliydi. Atatürk, Sadri Maksudi Arsal’ın “Türk Dili İçin” adlı yapıtına yazdığı değerlendirmede, zengin bir dil olan Türkçenin yeniden bu niteliğini kazanması için izlenecek ilkeyi açık seçik belirtmişti.

“Ulusal duygu ile dil arasında bağ çok kuvvetlidir. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil bilinçle işlensin.
Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

    3. Ulusal Dili Yaratmak

    Çeşitli nedenlerle dilin ulusçuluk ve ulusalcılık içerisindeki önemli yerini belirtmeye çalışan Atatürk, ulus yaşamında ulusal dilin egemen olması zorunluluğuna da dikkat çekmiştir. 6 Şubat 1933’te Anadolu Ajansında yayımlanan demecinde ”Kesin olarak bilinmelidir ki, Türk Ulusunun ulusal dili ve ulusal benliği bütün yaşamında egemen ve asıl kalacaktır” demiştir.

    O tarihten kısa bir süre sonra Türkçenin özleştirilmesi yönündeki çalışmalarından ötürü İstanbul’daki Milli Türk Talebe Birliği’ne yönelik kutlama yazısında, ”öz dil”i ”ulusal ülkü”ye giden bir yol olarak nitelemişti.

    Ulusal dil, ”öz dil”e dayanacağından, dili ulusallaştırmak için halkın konuştuğu öz Türkçeden yararlanmak kadar doğal bir şey olamazdı. Bu yüzdendir ki Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı ile kurulan Türk Dil Kurumu’nun 26 Eylül 1932’de toplanan ilk Kurultayını açan Başkan Samih Rıfat, Bu gereksinimi ve olanağı vurgulamak gereğini duymuştu; “Dilimizi ulusallaştırmak ve halka yaklaştırmak için bizim yararlanacağımız kaynaklar bütün dünya dillerinden çoktur. Elimizde kim bilir kaç yüzyıllık bir ana dil, her türlü yeteneği ve birçok lehçeleriyle girişimlerimize yardım edecektir. Her şeyde olduğu gibi, sevgili halkımızla dilde de birleşeceğiz. Tutacağımız yol, bilim ve deneme yoludur.”

    İşte yıllardan beri ortaya atılan bütün bu görüşlerin ve süregelen tartışmaların ışığı altında toplanan Birinci Dil Kurultayı’nda seçilen Yönetim Kurulu, Atatürk’ün başkanlığında yaptığı oturumdan sonra Dil Devrimi’nin amacını, 17 Ekim 1932’de yayımlanan bildiride şöyle açıklamıştı;

    “1-Türk dilini ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek. Türkçeyi çağdaş uygarlığın önümüze koyduğu bütün gereksinmeleri karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek,

    2-Bunun için, bugün yazı dilinden Türkçeye yabancı kalmış öğeleri atmak. Halkçı bir yönetimin istediği biçimde, Halk ile aydınlar arasında nitelikçe ayrı iki dil varlığını ortadan kaldırmak. Ana öğeleri Öz Türkçe ulusal bir dil yaratmak.”

    Açıkça görüldüğü gibi bu bildiri; toplumsal ve kültürel gereksinmelerden kaynaklanan Türk Dil Devriminin, Türkçeyi ulusal kültürün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek ve onu çağdaş uygarlığın ortaya çıkardığı bütün kavramları karşılayacak bir yetkinliğe kavuşturmak amacının yanında, bu amaca ulaşabilmek için izlenecek yolu da bütün boyutlarıyla saptamıştır.

    TÜRKÇEMİZE VE ATATÜRK DEVRİMLERİNE SAHİP ÇIKALIM.

    Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi, wwww.add.org.tr, 27.9.12

    KAYNAKÇA
    Lord KINROSS. ATATÜRK Bir Milletin Yeniden Doğuşu. 9. bs., Sander Yay., syf. 700-711
    Prof.Dr. Şerafettin Turan. Atatürk ve Ulusal Dil, Cumhuriyet Yay., syf. 21-26, 57-63
    Uriel HEYD. Türk Ulusçuluğunun Temelleri, Kültür Bakanlığı Yay., 2. Bs. syf. 55-61, 116-121