Yarın çok geç olabilir!
“değerli yalnızlık” politikası Türkiye’yi kendi ekonomik ve kültürel hinterlandında yapayalnız bırakmıştır.
Uygulanan politikanın sonucu olarak Suudi Arabistan, Mısır, BAE, Lübnan vb. ülkeler Türkiye’ye karşı GKRY’nin ve Yunanistan’ın yanında saf tutmuşlardır.
ABD ve İsrail’in güdümüne giren Mısır, Suud, BAE vb. ülkeler açıktan Türkiye düşmanlığı yapmaktadır. İşin ilginç yanı Orta Doğu’da Türkiye düşmanlığı konjonktürel değil giderek kurumsal bir boyut kazanmış olmasıdır.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı İbrahim bin Abdülaziz, GKRY’ye ziyarette bulunur. “Türkiye’ye karşı GKRY’nin yanındayız” mesajı verir. GKRY’nin dış işleri bakanı Nikos Hristodulidis de “Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerine karşı Suudi Arabistan gibi ülkelerin desteğini arkamıza aldık.” der.
BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf El-Uteybe, New York Times gazetesi köşe yazarına yazdığı e-mailde “Türkiye veya Katar’a yemek bile organize ettirmem” diyerek niyetini belli eder.
Lefkoşa’da yapılan ‘Dış Rumlar Konferansı’nda Mısır Büyükelçisi Muhammed ‘gerekirse Türkiye’ye karşı askeri güç kullanmaktan çekinmeyeceklerini’ ifade eder.
Tarihten husumet çıkarmak dönemi!
Suudlar, Osmanlı’nın Dir’iyye ve öbür bölge kentlerini yıkıma tabi tuttuklarını ders müfredatına koydurmuştur. Suudi Arabistan Türkiye düşmanlığı o hale vardırmıştır ki, bu ülkede yayınlanan “Ukaz” gazetesi’nde Hani ez-Zahiri’nin kaleme aldığı bir yazıda, Osmanlı Devleti’ni “DEAŞ’ın ilk devleti 1299-1923″ başlıklı bir makaleyi yayımlayarak, Osmanlı’yı yerden yere vurmuştur.
Lübnan Cumhurbaşkanı Michel Avn ise “Osmanlıların Lübnanlılara devlet terörü uyguladığını” iddia etmiştir. Türkiye’ye karşı tarihten husumet çıkarmak dönemi başlamıştır.
Mısır’da ise Türkiye düşmanlığı had safhaya ulaşmıştır. Mısır’daki bir üniversite öğretim üyesi olan Muhammed Sabri, Yavuz Sultan Selim’in binlerce Mısırlıyı katlettiği ve Osmanlı’nın Mısır’ı sömürdüğü iddiasını ortaya atmıştı. Bunun üzerine Sisi, Kahire Valisi Atıf Abdülhamid’e verdiği talimatla Zeytin semtindeki ‘Birinci Selim Caddesi’nin ismini değiştirmiştir.
Suriye’yi fırsat olarak görmek!
- Gelinen aşamada Türkiye’nin Ortadoğu’da siyasi stratejisini kökten ele alması şarttır.
Çünkü AK Parti iktidarının mevcut Ortadoğu ülkelerine yönelik uyguladığı siyaset hem yanlış hem de Türkiye düşmanlığı üretir durumda olduğunu sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Yanlışta ısrar felakete davetiye çıkarmaktır.
Türkiye Ortadoğu siyasetini hızla gözden geçirmek zorundadır. Bunun için Suriye’den işe başlanmalıdır.
ABD/İsrail ve Rusya’nın Suriye’deki etkili olacakları bölgelerle YPG/PYD konusunda anlaştığı görülüyor. PYD’nin ABD himayesi altında Fırat’ın doğusunda korunmasına Rusya’nın bir tepkisi yoktur.
-
Türkiye Fırat’ın doğusunda ABD, batısında da Rusya tarafından engelleniyor.
Bu koşullarda Suriye ile Türkiye’nin karşıt cephelerde birbirlerine karşı konumlanmış durumunu ABD/İsrail’le yörüngesindeki Suud/Mısır vb. ülkeler teşvik ediyor.
Halbuki Suriye yönetiminin son günlerde BM’ye gönderdiği mektupta ortaya koyduğu görüş Ankara’nın görüşlerine bire bir uymaktadır. Şam’ın mektubunda, ‘SDG‘li teröristlerin yalnızca Suriye halkına yönelik suçların işlenmesinde rol almadığı, aynı zamanda da insan kaçırma, işkence ve sivillerin evlerinden atılmasının yanı sıra insanların mülklerinin gasp edilmesi…gibi faaliyetlerde yeni bir aşamaya geçtiğinin’ altı çizilmiştir.
- Türkiye PYD/YPG konusunda kendisiyle aynı görüşte ve benzer güvenlik kaygısında olan Suriye’yle derhal ve doğrudan görüşmeleri başlatmalıdır.
Suriye’yle Türkiye’nin doğrudan ilişki kurması hususunda Rusya ve İran’ın tepkisi yoktur aksine teşviki vardır.
- Şam’la doğrudan ilişkiler her şeyi bir anda tersine çevirebilir!
Türkiye bölgede düşmanlarını azaltmak, dostlarını artırmak zorundadır. Buna da kendisini en çok meşgul eden Suriye’den hemen başlamak zorundadır. Yarın çok geç olabilir.