Etiket arşivi: Soma halkına başsağlığı ve sabır diliyoruz.

Prof. Dr. A. Gürhan Fişek’ten Soma Felaketi Hakkında Duyuru


Prof. Dr. A. Gürhan Fişek’ten Soma Felaketi Hakkında Duyuru

TOPLUMA DUYURU

portresi_genc

 

Prof. Dr. A. Gürhan Fişek
Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı Genel Yönetmeni

 

Soma halkına başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Hala kurtarma çalışmaları sürüyor; canını dişine takarak çaba gösteren
kurtarma görevlilerine güç, kuvvet diliyoruz.

Ama Soma Felaketi’ne bakarken iki konuyu gözardı etmemeliyiz :

  1. Buna benzer kazaların bir daha olmaması için ne yapmamız gerek?
    Yani ders çıkarmalıyız. Gördüğümüz şudur:Daha önce kamu işletmesi olarak çalışan madende
    iş güvenliği özelleştirildikten sonra kötüye gitmiştir.Üstelik taşeron uygulaması ile “kâr için insan hiçe sayılmıştır.”

    O zaman bu kazaların tekrarlanmaması için,
    ivedilikle özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamasına son verilmelidir.

  2. Türkiye’de iş kazalarında her gün 4 kişi ölmektedir.Teker teker işçiler ölmektedir. Ama ne zamanki, iş kazası sonucu böylesi toplu bir ölüm
    ortaya çıkmıştır; o zaman toplum konuya ilgi göstermiştir.O zaman toplumun bu duyarsızlığını da önemli bir kaza nedeni olarak göstermemiz gerekir.“Bana bir şey olmaz” diyerek, gördüğü yanlışlara itiraz etmeyen maden işçilerini de eleştirmeliyiz. Onların iş güvencelerinin yetersiz olması, bir işe ihtiyaçlarının olması, borçlarının çok olması, gördükleri “yaşamsal tehlikeler” karşısında susmalarını haklı göstermez. Bu toplumda nice insan “doğru bildiklerini söyledikleri için bedel ödemiştir”. O zaman işçiler de seslerini yükseltecekler.Olumlu bir adım olan İş Sağlığı Güvenliği Yasası işçilere,
    “yaşamlarını tehdit eden bir tehlike gördüklerinde işi bırakma hakkı” tanımıştır.
    Hangi maden işçisi, tehlikeyi gördüğünde, işi bırakma hakkını kullandı?

Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun 2011’de yayınladığı raporda, bu işletmelerde “risk değerlendirmesi” yapılmadığı yazılmış.

Yani ne işveren, ne madenciler daha o madende ne tehlike var onu bilmiyorlar.

Bunu bilmeden işveren nasıl önlem alacak, nasıl işçileri tehlikelere karşı eğitecek?

Her şeyin baştan aşağı yanlış olduğunun ve işverenin baş sorumlu olduğunun
en önemli kanıtı işte bu saptama.

Bu noktada Avrupa ülkelerindeki iş sağlığı güvenliği yaklaşımı ile Türkiye’deki yaklaşım arasındaki farka değinmek gerekiyor.

Neden girmek istediğimiz AB ülkelerinde bu kadar iş kazası ve iş kazası sonucu
ölüm olmuyor?

Bunu Türkiye’nin örnek aldığı AB Çerçeve Direktifi’ne (89/391) bakarak anlayabiliriz.

Bu direktifin ağırlık merkezinde işçi katılımı yatmaktadır.

Demek ki, Avrupa ülkeleri, iş sağlığı güvenliği sorunlarının çözümünde işçi katılımını, işçilerin kendi sorunlarına sahiplenmesini öne çıkarıyor. Buna karşın, bu Direktife özenerek çıkarılan İş Sağlığı Güvenliği Yasası’nın ağırlık merkezinde iş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimleri var. İşçi katılımına değiniliyor ama öne çıkarılmıyor. İşçilerin örgütlü olarak denetim sürecine katılmaları önemsenmiyor.
O zamen ivedilikle atılması gereken adım işçilerin ve sendikaların,
iş sağlığı güvenliği alanında öncü konuma getirilmesi.

Yoksa daha çok ağlarız, daha çok bahane üretiriz.