Günümüzün 1402’likleri: KHK’lılar
Bir toplumdaki haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikler sadece “içeride” olanların değil, hatta onlardan da fazla, “dışarıda” olanların sorunudur:
Çünkü adaletin olmadığı ülkelerde, herkes her an, her yerde, “içeri girme” tehdidi ile karşı karşıyadır!
***
Her otoriter yönetim, başta üniversiteler olmak üzere, sivil ve askeri bürokraside tasfiyeye gider…
Kendince sakıncalı olan siyasal/ideolojik tutum ve davranışlara sahip olduğunu düşündüğü akademisyenleri, subayları ve memurları “temizler!”
1980 Askeri darbesi, bu “temizliği”, 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’na yaptığı bir ekleme ile, Sıkıyönetim Komutanlarına, tasfiye yapma yetkisi vererek gerçekleştirmişti!
İçlerinde, emekliliğine 6 ay kalmış ve Anayasa Profesörü olarak yıllarca meşruiyeti savunmuş olan Bahri Savcı gibi “karıncaezmez” bir hoca da dahil olmak üzere 200’e yakın akademisyen işten atılmış, ben de bu tasfiyeyi, YÖK’ün müdahalelerini ve sakalımı kesmem için yapılan baskıyı protesto için istifa etmiştim!
Otoriter yönetimler özellikle eğitime el koymak istediklerinden, çoğunluğunu öğretmenlerin oluşturduğu beş bine yakın devlet memuru da 1402’lik olmuştu.
1402’likler, ömür boyu devlet memuru olamıyor, pasaport da alamıyorlardı.
***
- Ne yazık ki, bugünkü “Tek Adam Yönetimi”, 1980 dönemini bile aratıyor:
12 Eylül 1980 faşizmini yaşamış olanlar ve o dönemde yargılanıp hapis yapmış olanlar bile, bugünkü haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerin, o günlerdeki askeri yönetimin baskılarını kat be kat aştığını belirtiyorlar.
Sanıyorum, aynı kanı, 15 Temmuz 2016 Kalkışma Girişimine “Allah’ın Lütfu”denilip ilan edilen 20 Temmuz Olağanüstü Hal, OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler, KHK’lar ile görevden alınanlar için de geçerlidir:
Günümüzün 1402’likleri olan KHK’lılar, yani Kanun Hükmünde Kararnameler ile işten atılanlar, haklarında hiçbir hukuksal suçlama olmasa da ve hatta mahkemelerde yargılanıp aklanmış da olsalar, “Yokluğa” mahkûm edilmiş durumdalar.
1980 Darbesindeki 1402’liklerin sayısının 5000 dolayında olduğu düşünülürse, KHK ile görevden atılanların 100.000’i, (yazı ile yüz bini) aşmış olması, bugünkü durumun 12 Eylül 1980 dönemini fersah fersah geride bıraktığını göstermektedir.
Askeri dönem sona erdikten sonra, 1402’liklerin yeniden memur olabilmelerine ilişkin mücadeleler başlamış, benim gibiler de, özellikle Prof. Rona Aybay’ın Danıştay’daki hukuk mücadelesi ve ondan sonra yapılan yasal düzenlemeler ile üniversitedeki görevlerine dönebilmişlerdi.
Bugünkü KHK’lıların durumu ise, haksızlık iddialarını incelemek için kurulan komisyonun yavaşlığından dolayı, hâlâ belirsizliğini korumaktadır.
DİREN HUKUK…
DİREN ADALET…
DİREN İNSAN HAKLARI…
DİREN DEMOKRASİ!