Etiket arşivi: Prens Nahyan

Fırıl, fırıl, fırıl…

Zafer Arapkirli
Zafer Arapkirli
Cumhuriyet, 26 Kasım 2021

 

Rüzgârlı havalar bunlar. Püfür püfür esiyor rüzgârlar. Hatta, fırtına boyutlarına ulaşıyor zaman zaman. Ama meteorolojik kökenli bir rüzgâr değil bu. Fırıldaklardan, rüzgârgüllerinden kaynaklanan yoğun hava akımlarından söz ediyorum.

Ekonomide ayrı, siyasette ayrı, dış politikada ayrı.
Dönüşler geri dönüşler, geri geri dönüşler. Sürekli bir “manevra” hali.
ABD ile ilişkilerde, Rusya ile ilişkilerde, Suriye politikasında, Libya politikasında, Kıbrıs’ta, AB ile ilişkilerde.

Şimdi de Birleşik Arap Emirlikleri konusunda tarihi bir geri dönüş. Hem de utanç verici bir tarihi geri dönüş.

Ağlak Vaiz’in hain asker kılıklı piyonlarının gerçekleştirdiği 15 Temmuz gecesinde hayatını kaybeden 250 insanımızın mezarlarına ve yaralanan insanlarımızın suratına suratına esen bir utanç rüzgârı ve geri dönüşten söz ediyorum. Üç gün öncesine kadar yandaş havuzlarındaki gazetelere attırdıkları “Şerefsiz Bunlar!” manşetlerinin henüz mürekkebi kurumadan, “o darbeye finansör oldu” dedikleri Arap lideri ağırladılar, “turkuvaz halı”da.

Entarisinin eteklerini savura savura, çantasındaki milyar dolarları göstere göstere, onca zamandır ettiğiniz küfürleri adeta “yedirdi” adam bu ülkeye.

Yani, Prens Nahyan’ı elinde dolar dolu bavulla gönderen “otorite”, nam-ı diğer “Dış mihrak”, size nanik yaparcasına “Bırakın finansörlük muhabbetini. Şimdi de biraz size finansör olayım. Öptüm canım” diyerek dalga geçiyor adamlar.

Ve bu ülkeyi yönetenler, aynı D. Trump’ın ünlü “Don’t be a fool (Aptallık etme)” mektubunda olduğu gibi, aynı V. Putin’in “görüşme odası kapısında ayakta bekletmesi” örneklerinde olduğu gibi, onur kırıcı geri manevralar yaşattılar ülkemize.

Hani, “itibardan tasarruf olmaz” diyordunuz ya… Hani itibarımızı “Glasgow’a gidecek konvoydaki araç sayısı” ile ölçmeye kalkıştınız ya.

Aha işte.. Al sana itibar sınavı.

Fırıl fırıl dönen pervanelerin rüzgârında uçup gitti son kırıntıları da.

Kişisel itibarınız söz konusu olsa, kendi paşa keyfiniz bilir. Ne isterseniz yapın.

Ama faturasını gelecek nesillerin ödeyeceği, onların hanesine yazılacak bir “devlet – millet itibarı erozyonundan” söz ediyoruz.

Yazık değil mi?