Etiket arşivi: onur – haysiyet

Söz Erdemdir – Namustur..


Söz Erdemdir – Namustur..

Lutfu_Cakmakci
Prof. Dr.M. Lütfü Çakmakçı
ADD Bilim Danışma Kurulu Üyesi

And, kişinin bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına verdiği sözdür.

 

Ayrıca “yemin” veya “ahit” olarak da bilinir.
Toplumsal, siyasal ve hukuksal bağlamları da vardır.
“And” hukuk literatürü içinde bir terim olarak yerleşmiş durumdadır.

Toplumsal kurallar ve yasalar, yemin etme yükümlülüğünü, toplumsal görev yapan, toplumsal sorumluluğu olan makam ve mesleklere yüklemiştir. Bu sorumluluğu
en yoğun şekilde üstlenen devlet adamları, başkanlar, krallar ve yargıçlar göreve başlamadan önce çeşitli biçim ve metinlerle kutsal bir varlığı tanık göstererek
yemin ederler.

Yeminler önceleri dinsel bir temele dayanmakta ve dinsel ögeler ağırlıklı iken,
zamanla etik değerlerle ifade olunmaya başlamış; onur – haysiyet gibi olgular ön plana çıkmıştır. Kamusal sorumluluk üstlenenlerin kamuoyu ile “güvene dayalı” ilişkilerinde yemin ilk aşama olarak öne çıkmaktadır. Yemin / and içme ile başlayan
söz verme / sözleşme hem göreve gelen kimse hem de adına görev üstlenilen kitleler açısından çok yönlü anlama sahiptir.

Kuşkusuz ki bu anlamların birinci yönü işin törensel boyutu ile kendisini göstermektedir. Yeminlere ilişkin törenler ve yemin içerikleri yönetimlerin karakteri bakımından da
fikir vermektedir.

  • Sözün özü yürekten gelir.
    Söz iyi insanlar katında namus değerindedir.
    Toplumumuzda yaygın olarak kullanılan, “söz namustur” ifadesi
    bu anlayıştan kaynaklanır.

Söz vermek sorumluluğu, onunla ilgili icraatı da beraberinde getirir.
Söz vermek basit bir olay değildir. Söz, kişinin karakter özelliğini gösteren
en anlamlı ölçüdür. Sözün her şartta ve mutlaka yerine getirilmesi esastır.

Verdiği sözün arkasında duranlar; güzel ahlâk sahibi, manevi değerleri yüksek,
söz verdiği kişilere değer veren, vefalı, samimi, sağlam karakterli kişilerdir.
Sözü kişisel çıkarları için kullananlar ise; samimiyetsiz, ahde vefası olmayan,
gösteriş budalası, kişiliği bozuk bireylerdir. Bunlarda, ahlaki zayıflık ve inanç yapılarında eksiklik söz konusudur.

Topluma örnek olması gereken halkın temsilcilerinin, söz verdikleri halde sözlerinin arkasında zaman zaman durmadıklarını, yasalar yokmuş gibi davrandıklarını görmekteyiz.

Bu ülkesini seven her bireyi gönülden yaralamaktadır.

Türk’ün anlamını bilmeyen veya bilmek istemeyenler,
andımızı okullardan kaldıranlar, ülkemizde ulusalcı olmadığını ifade edenlerin aşağıdaki yemini yaptıklarını kendilerine hatırlatmakta yarar bulunmaktadır.

Bu yemine göre;

  • “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; Hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve
    Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma;
    Toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma;
    Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

Diyen milletin temsilcilerinin bugün ortaya koydukları “açılım ve çözüm süreçleri” nin bu yemine uymadığını görmekteyiz.

Oysa biz, milletin temsilcilerinin görevde bulundukları sürede her yasama dönemi sonunda topluma mal bildiriminde bulunmasını, söylemlerinin, yaşam biçimlerinin ve davranışlarının birbirine uyumlu olmasını, halkın grek duyduğu hizmetler ve sorunlar hakkında gerek ulusal ve gerek yerel düzeyde çözüm getirebilecek en az bir alanda uzmanlaşmış olmasını beklemekteyiz. Milletin temsilcilerinin görev süreleri içinde
temsil ettikleri kitlelerin çıkarlarına aykırı davranışta bulunmayacaklarını,
kişisel çıkar peşinde olanların aleti olmayacaklarını düşünmek istemekteyiz.

Burada Ulu önderimizin bir sözünü hatırlamakta yarar bulunmaktadır :

  • ‘Bütün cihan bilmelidir ki; artık bu devletin ve bu milletin başında
    hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır.
    O da millî egemenliktir.

    Yalnız bir makam vardır.
    O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’

    Mustafa Kemal ATATÜRK

Biz, dün olduğu gibi bugün de milli egemenlik için birleşmek
ve Türk olmanın onurunu ülkemizde doyasıya yaşamak istiyoruz