Etiket arşivi: insan hakları ve hukuk devleti umudu

Seçimler-2: 14 ve 28 Mayıs

İbrahim Ö. Kaboğlu

İbrahim Ö. Kaboğlu
Siyaset
08.06.2023, BİRGÜN

Seçimler-1: nereden geldik?” başlıklı ilk yazı, öncesi ve seçim takvimi boyunca  seçimlerin “adil ve özgür olmadığı” üzerine idi. (AS, tıklayınız; Seçimler-1: Nereden gelindi? | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Seçimler-3: ‘‘Hangi Anayasa’’ gündemi? | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
)

HUKUK ve AHLAK

Bu sonucun ahlaki meşruiyeti yoktur. İthal seçmen yarattılar. Türkçe bilmeyen yabancıların oy kullandığını gördük. Bu da ahlaki açıdan sorgulanmalıdır. Seçimi ahlaki meşruiyet açısından hukukçular da ilahiyatçılar da tartışmalıdır.”

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri, hukuk ve ahlak iç içeliğini bir kez daha doğruladı.

Önceki yazımda Anayasa’ya açıkça aykırılıkları sıraladım.

  • Hukuk tanımaz anlayıştan ahlakilik ve etik tavır beklenebilir mi?

Hukuk ve ahlak yoksa istismar da vardır: örneğin, yüzyılın en yıkıcı depreminin yaraları henüz sarılamadığı halde, seçimlerin 35 gün öne çekilerek acıların bu seçimin içinde araçsallaştırılmasına, demokratik muhalefet seyirci kalmamalıydı. İktidarın vaatleriyle depremzedelerin duyguları arasında sıkışan oy tacirliği, ancak bu yolla engellenebilirdi. Bu süreçte, CHP ve Millet İttifakı’nın, afet yönetimi ve deprem yasa önerilerini  topluma daha iyi anlatması beklenirdi.

14 MAYIS

Tek gün, tek sandık ve tek zarfa sıkıştırılan 14 Mayıs yasama ve yürütme seçim sonuçları, 28 Mayıs’ı anlamak için doğru okunmalı.

Cumhurbaşkanı,  bakanları sahaya sürmekle, TBMM’de ne pahasına olursa olsun çoğunluğu elde etme iradesini ortaya koydu: tanınırlık, nüfuz ve devlet olanakları.

Amaç,  bakanlar yoluyla oy sayısını yükseltmekti. Bu tercih, bakanlar üzerinden daha çok vekil seçilmesine katkıda bulundu.

Ama hukuk yoktu; çünkü bakanlar, Anayasa 106 gereği görevlerinden çekilmediği için, nüfuz ve devlet olanakları sonuna dek kullanıldı.

Anayasa’yı siyasetin aracı haline getiren AKP,  MHP ile birlikte TBMM’de salt çoğunluğu rahatça sağladı.

CHP ise, müttefikleri ile birlikte TBMM’de nitelikli çoğunluk söylemi ile örtüşen bir siyasal irade ortaya koyamadı. Şöyle ki;

-Millet İttifakı bileşeni parti adaylarına, seçmen psikolojisini yadsıyarak “kapılarını sonuna kadar açtı”.

-Kendileri açısından yasama çalışması ikincil olduğu halde MYK üyeleri de aday oldu; kurultay hesabıyla bir de yakın çevreleri.

-Nitelikli yasama çalışmasına katkı verebilecek adayları çizdi ve parti örgütlerine yer verilmedi.

Bu üçlü zaaf ve liyakat yokluğu, CHP örgütüne ve seçmenlerine açıkça yansıdı.

14 Mayıs TBMM sonuçları, araç-amaç örtüşmesi (AKP) ve ayrışması (CHP) açısından, kitlesel oy kaymalarını da açıklıyor.

Millet İttifakı, Cumhur İttifakı’nın, Anayasa ihlalini 2. turda da sürdürme iradesine seyirci kaldı.

28 MAYIS

14 Mayıs sonuçları, ikinci tur için belirleyici oldu. Öndeki aday, TBMM çoğunluğunu ‘yönetimde istikrar’ etkeni olarak sonuna dek kullandı. Millet İttifakı bileşenleri ise, ‘yasama ve yürütme arasında denge ve denetim’ gerekliliğini ve sistem sorununu işleyemedi.

Haliyle, iki turlu seçimin sakıncaları gündeme getirilemedi. Şöyle ki;

-Siyasal açıdan çifte koalisyon: İttifak dışındaki partilerle pazarlıklar, parlamenter rejime yöneltilen eleştirileri çürüttü. Zira, parlamenter rejimde hükümetin  güvenoyu için TBMM’de çoğunluk desteğine ihtiyacı var. Ne var ki, tek kişilik yürütme, yasamadan bağımsız. Buna karşılık, Cumhur İttifakı örneğinde olduğu gibi seçim dönemi ve yasama koalisyonuna, 2. turda yeni halkalar eklendi. Aslında iki seçim arası ‘pazarlıklar’!, ‘CB’yi TBMM’nin seçmesi gereği’ni doğruladı.

-İktisadi kriz: Derin bunalım sarmalına eklenen 2. tur harcamaları, yoksulluğu daha da yaygınlaştırdı.

-Toplumsal ayrışma ve demografik dağılım: Toplumsal ayrışmayı da derinleştiren 2. tur, geniş coğrafyaya yayılan emek gücü hareketliliği ve sorumlu yurttaşlık arasında çatışma yarattı.

Siyasal, iktisadi ve sosyolojik nedenler, demokratik olmayan 2017 kurgusunun sakıncalarını da açığa çıkardı. Millet İttifakı ise, sistemsizliğin yıkıcı sonuçlarını tartışmak yerine tek kişi yönetimini olağanlaştırma işlevi gördü. Haliyle, hukuk yoluyla demokrasi önerileri ile  insan hakları ve hukuk devleti umudu, bir başka bahara kaldı.