Her yıl 50 bin kişi bu hastalığa yakalanıyor!
Akciğer kanserlerinin temel nedeninin sigara olduğunu belirten Memorial Şişli Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Teoman Yanmaz, ‘17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Günü‘ nedeniyle akciğer kanseri ve tedavisi hakkında önemli bilgiler verdi.
Sigara tüketim sayısı arttıkça ve kullanım süresi uzadıkça kanser riskinin artacağını aktaran Doç. Dr. Teoman Yanmaz,
- “Sigarayı bırakanlarda yıllar içinde akciğer kanseri riski yeniden azalarak yaklaşık 15 yıldan sonra hiç sigara içmemişlerle aynı seviyeye gelir. Mesleksel olarak çeşitli kanserojen maddelere maruz kalanlarda (madenciler, tersane işçileri gibi) akciğer kanseri riski artar. Özellikle bu tür mesleklerde bulunup sigara tiryakisi olanlarda kanser riski katlanarak artar.” diye konuştu.
10-15 Yılda akciğer kanseri olguları azalacak
Akciğer kanserinden korunmada en önemli etmenin sigarayı bırakmak olduğunu anlatan Doç. Dr. Teoman Yanmaz,
“Türkiye’de son yıllarda sigara konusunda ciddi sınırlamalar getirilmesi sonucunda önümüzdeki 10-15 yıllık süreçte akciğer kanseri görülme sıklığının azalması beklenmektedir. Akciğer kanserinin erken tanısında tarama yöntemi kullanılmasına yönelik çalışmalar sürmektedir. ABD’de de sigara içicilerinde veya 15 yıldan daha önce sigarayı bırakmış olanlarda 55 yaşından başlayarak her yıl düşük doz bilgisayarlı tomografi çekilmesi önerilmektedir. Bu yolla akciğer kanserinin henüz herhangi bir yakınma olmadan erken tan konup tümden ortadan kaldırılması gerçekleşmektedir.” dedi.
Hangi belirtilerle ortaya çıkıyor?
Doç. Dr. Teoman Yanmaz, akciğer kanserlerinin belirtilerini de şöyle sıraladı:
- “Öksürük, göğüs, sırt ya da omuz ağrısı, nefes darlığı, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı ve kanlı balgamdır.
- Sigara tiryakilerinde öksürük sık görülen bir yakınma olduğundan sıklıkla hasta tarafından dikkate alınmayıp doktora geç başvurmaya neden olabilir. Bütün bu sayılan yakınmalara karşın akciğer kanserlerinin birçok türü erken evrelerde ciddi belirti vermez ve hastalık fark edildiğinde ileri aşamaya geçmiş olur.
- Akciğer kanserinin tanısında akciğer röntgeni , bilgisayarlı tomografi ve PET-CT gibi yöntemler kullanılmakla birlikte kesin tanı için çoğu zaman bronkoskopi yöntemiyle ya da bazen dışarıdan doğrudan bir iğne yardımıyla biyopsi alınması gerekir. Bu yolla akciğer kanserinin doku tanısı ve ne tür bir kanser olduğu görülür ve ona göre tedavi planlaması yapılır.”
“Tedavi için evreyi bilmek gereklidir”
Lenf bezlerinden alınan örneklerle kanserin evresini belirlediklerini ifade eden Doç. Dr. Teoman Yanmaz, tedavide uygulanacak yöntemleri şu sözlerle anlattı:
- “Akciğer kanserinin tedavisine karar vermek için mutlaka hangi evrede olduğunu tam olarak bilmek gerekir. Bunun için PET-CT, BT, MR yöntemleri kullanılır. Bazen bu yöntemlerin dışında mediastinoskopi dediğimiz bir yöntemle kabaca 2 akciğer (sağ-sol) arasında kalan bölgedeki lenf bezlerinden örnek alınarak kanserin buraya yayılıp yayılmadığı belirlenir. Doku tanısı ve evreleme yapıldıktan sonra hastanın tedavisine geçilir. Küçük hücre dışı akciğer kanserinde temel tedavi şekli cerrahidir. Erken evre küçük hücre dışı akciğer kanserleri tümörün yerleşim yerine göre yapılan operasyonla ortadan kaldırılır. Bölgesel lenf bezlerine yayılmış olgularda ise tedavi temel olarak radyoterapi ve kemoterapinin birlikte uygulanmasıdır. Uzak organlara metastaz yapmış (4. evre) tümörlerde çoğunlukla tek başına kemoterapi uygulanır. Daha az oranda (yaklaşık tüm akciğer kanseri hastalarının %10-15’i) görülen küçük hücreli akciğer kanseri hastalarında hastalık erken evrede de yakalansa cerrahi tedavi genellikle yararsızdır. Bunun yerine 4. evre olmayan tüm olgularda ön planda radyoterapi ve kemoterapi tedavisi yapılır. 4. evre küçük hücreli akciğer kanseri hastalarındaysa kemoterapi temel tedavi şeklidir.”
“Hedefe yönelik tedaviler başarıyı artırıyor”
Son yıllarda hedefe yönelik tedavilerin ön planda olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yanmaz, “Bunlardan en önemlileri küçük hücre dışı akciğer kanserlerinde kimi hastalarda görülen belirli mutasyonlara karşı geliştirilmiş hedefe yönelik (akıllı bombalar) tedavilerdir. EGFR, ALK , ROS-1, BRAF, HER2neu gibi genlerdeki değişikliklere yönelik geliştirilen ilaçlar bu konuda çığır açmıştır. Bu ilaçlar 4. evre akciğer kanserinde kemoterapiye gerek olmaksızın ve kemoterapiden daha etkili tedavi olanakları sunmuşlardır. Bir başka önemli gelişme immünoterapi yöntemlerinin akciğer kanserlerinde etkili olduğunun gösterilmesidir. Özellikle tümörün bağışıklık sisteminden kaçmak amaçlı kullandığı PD-1–PD-L1 aksına yönelik geliştirilen ilaçların tüm akciğer kanseri türlerinde etkili olduğu gösterilmiştir. Bölgesel yayılmış ya da uzak organlara sıçramış akciğer kanserlerinin tedavilerinde tek başlarına ya da kemoterapiyle kullanılmalarının hastalığın geriletilmesine ciddi katkı sağladığı gösterilmiştir. Bunun dışında yeni teknolojik hassas (çevre dokuya zarar vermeden sadece tümöre etki eden) radyoterapi yöntemlerinin ileri evre akciğer kanserlerinde salt hastanın yakınmalarını geriletmekle kalmayıp, tedavinin tüm başarısını ve yaşamda kalma oranlarını artırdığı gösterilmiştir.” dedi..