Kuzuların sessizliği!
Hamza SAYKAN
04.09.2014, Yenimahalle Gazetesi
Emre Kongar 22 Ağustos’ta Cumhuriyet’teki köşesinde “Üniversitede kuzuların sessizliği” başlıklı bir yazı yayımladı.
Yazısında “İlk, orta ve lise eğitimi gibi üniversiteler de darbelerin, diktatörlerin
ilk hedeflerinden biri olmuştur..” diyor Emre Kongar.
ilk hedeflerinden biri olmuştur..” diyor Emre Kongar.
Devamla toplumun çeşitli kesimlerindeki olumsuzluklar karşısında üniversitelerin sessizliğini anlamadığını belirterek, “Bilim adına, üniversite adına utanıyorum..” diye bitiriyor yazısını.
Üniversitelerin yol gösterici olması gerektiğini biliyoruz. Gerçekten de gerek üniversite yöneticilerinin, gerekse öğretim üyelerinin sessizliği kabullenebilir nitelikte değildir.
Peki, sessiz olanlar yalnız onlar mı?
Askerler sindirilmiş durumda.
Polis kuvveti, hükümet kuvveti olarak her kesime korku salmaya devam ediyor.
Yargı derseniz yaşanan onca hukuksuzluk karşısında suskun…
Sivil toplum kuruluşları sıranın kendine geleceğini öngöremiyor ve bölük pörçük…
İş adamları ve onların örgütleri tümüyle sinmiş durumdalar.
Medya mı dediniz?
Medyanın çok büyük bir bölümü zaten yandaş.
Basının amiral gemisi diye bilinenler ise “amiral battıyı” oynuyor!
Siyasal partiler ise pusulasını şaşırmış durumdalar.
Halk şaşkın! Kimin peşinden gideceğini bilemez durumda.
Yeni dönemde başbakanlık da Cumhurbaşkanlığından yönetileceğine göre,
daha diktatöryal bir yönetim Türkiye’yi bekliyor demektir.
daha diktatöryal bir yönetim Türkiye’yi bekliyor demektir.
Kısacası dostlar, herkes kafasını kuma sokmuş, devekuşu rolü yapıyor.
Peki, halkımız bunu hak ediyor mu?
Yolsuzlukları ve yoksulluğu dile getirme görevi yalnızca muhalefet partilerine mi ait?
Sanırım Emre Kongar’ın söylemek istediği de bu.
Velhasıl suskun bir toplum olduk çıktık.
“Ne gelirse kabulümüzdür” anlayışındayız.
“Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın” düşüncesi yaşam felsefemiz oldu