Beka sorunu ve kırılgan ekonomi
- Türkiye’nin sınır güvenliği, dolayısıyla da ulusal bütünlüğü anlamında
beka sorunu yaşadığını iktidar-muhalefet, asker-sivil herkes kabul ediyor.
Beka sorununun birkaç nedeni var. Biri, bölgemizdeki gerilimler. Diğeri, ABD’nin doğrudan ekonomik araçlarla, politik baskılarla, güdümündeki terör örgütleri eliyle Türkiye’yi sıkıştırması. Fakat pek dillendirilmese de, beka sorununu ağırlaştıran bir mesele daha var: Ekonomi.
Şurası açık; bir zamanlar kendi kendisini besleyen 7 ülkeden biri olan Türkiye, günümüzde kendini doyuramıyor. Tarımda ithalat bağımlısı. Mercimekten fasulyeye, etten buğdaya, çaydan soğana 126 ülkeden 133 kalem meyve-sebze ithal ediyor. Gürcistan’dan, Bulgaristan’dan saman alıyor. Tarımda bu halde olan Türkiye, güçlü bir sanayi ülkesi de değil. Tersine, son yıllarda iyice sanayisizleşti. Ekonomisi büyürken bile, istihdam yaratamadı. Sanayi adına yaptıklarını, biriktirdiklerini de sattı. Büyük bölümünü yok pahasına, birkaç yıllık kârına, arsa bedelinin altında bir fiyata elden çıkardı. Özelleştirmeden elde ettiği geliri de verimli kullanamadı. Dışarıdan aldığı borç dahil, elinde avucunda ne varsa betona gömdü. Lüks konutlara, alışveriş merkezlerine yatırdı. O nedenle bu iktisadi yapı üretim ekonomisi olamaz. İstihdamı artıramaz. İleri teknoloji üretemez. Dışsallık sağlayamaz. Yüksek katma değer yaratamaz.
Her yıl en az 200 milyar dolar dış kaynağa ihtiyaç duyan Türkiye’nin yüksek cari açığı, yapısal bir sorun. Cari açığın en önemli nedeni de enerji bağımlılığı. Türkiye, sadece dış kaynağa, yabancı yatırımcıya değil, ithal ettiği yüksek teknolojiye de bağımlı. İçte ve dışta borç bulmak için yüksek faiz ödüyor. Yüksek borcun, değil ana parasını, faizini ödemekte bile zorlanıyor. 1986-2003 arasında 8.2 milyar dolarlık, 2003-2017 arasında 60 milyar dolarlık özelleştirme yapan Türkiye, özelleştirmenin yarattığı sorunları görmüyor. Tersine, en son şeker fabrikalarında olduğu gibi, yeni özelleştirmeler yapıyor.
Toplam dış borcu 470 milyar dolar olan ülkemizin, beka sorunu yaşamasının çok önemli bir nedeni, ekonomik yapısı. İktisadi kırılganlığı, dış kaynak bağımlılığı. Bu, üretime değil tüketime, ihracata değil ithalata dayalı büyümenin sonucu. Cumhuriyetle birlikte hayata geçen, planlı ve bütüncül kalkınmadan vazgeçmenin neticesi. O nedenle, ABD Başkanı Trump’ın attığı tweet doları yükseltmişti. O yüzden, Türkiye, tüm ABD karşıtı söylemine karşın, 2018 yılı kasım ayında İran’dan petrol ithal etmedi. O sebeple, ABD’nin önceki gün, “Türkiye ile Venezüella arasındaki ticareti gözlemliyoruz. Herhangi bir yaptırımın ihlal edildiği kanısına varırsak harekete geçeriz” şeklindeki açıklaması Türkiye’yi tedirgin etti.
Ekonomik yapının siyasete etkisini en iyi kendi tarihimizden, Osmanlı döneminden biliriz. Kırım Harbi (1853-1856) sırasında, 1854’te alınan ilk dış borcun, Osmanlı’nın maliyesini, iç ve dış siyasetini, ordusunu nasıl etkilediği, tarihsel belleğimizde canlıdır. Osmanlı’nın dış borcunu Cumhuriyet, tam 100 yıl sonra, 1954’te kapatmıştır.
- O nedenle bozuk ekonomik yapı, önümüze Kıbrıs’ta, Ege’de, Akdeniz’de, Karadeniz’de, Suriye’de, Irak’ta, İran’la ilişkilerde yeni dayatmalar getirebilir.
Kıssadan Hisse: Siyasette, iktisatta, diplomaside kuraldır: Borç alan, emir alır.