Yenisini isterken eldekini tırtıklamak
Ali Rıza Aydın
Em. Anayasa Mahkemesi Raportörü
19 Ekim 2012 günlü soL gazetenin “Dünya anayasayı konuşuyor” başlıklı, Wall Street Journal (WSJ) gazetesi kaynaklı haberinde, demokratik yeni anayasa beklentileri ile bu beklentileri engelleyen iç ve dış koşullar anlatılıyordu. WSJ, yorumcusuna dayanarak, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yılsonundan önce bir anlaşmaya varmasının mümkün görülmediği saptamasını yapıyor ve bu durumun “Türkiye için kaçırılmış bir fırsat anlamına geleceği”ni söylüyordu. Son Avrupa Birliği İlerleme Raporunu çöpe atan iktidar, her halde bu habere sarılacak ve “fırsat kaçmamalı, uzlaşma olmaz ise biz tek başımıza yaparız” tehdidini yinelemeye devam edecektir.
AKP’nin anayasa sahnesinde iki oyun bir arada oynanmaktadır.
Birinci oyun;
TBMM’deki 4 partinin oluşturduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun, temel hak ve özgürlüklerle ilgili maddeler üzerinde yaptığı, soyut ve muhalefet şerhli “at sepete” oyunudur. Oyun, Komisyon üyelerinin, kırka yakın maddede “kim daha özgürlükçü tümce yazacak” çekişmesi içinde, bu günlerde “vatandaşlık” tanımına gelip dayanmıştır.
İkinci oyun ise;
doğrudan AKP tarafından yürürlükteki Anayasa’yı tırtıklama oyunudur.
İkinci Cumhuriyet’in düzeni için, siyasal ve toplumsal alanda hız kesmeyen AKP,
yeni anayasa ısrarına karşın, koşullara göre eldeki Anayasa ile oynamaya da kararlı gözükmektedir. Bu oyun, yenisinden umut kesme ya da yeniyi sürekli koz olarak kullanmadan daha ince daha anlamlıdır ve soyut yazılar yerine, doğrudan uygulamaya yöneliktir; “gereksinime göre anayasa”, “gereksinime göre hukuk” tercihine de uygundur.
İlkin, yerel yönetim seçimlerinin öne alınması girişimi yapılmış, Cumhurbaşkanı’nın önüne gidip dönen Anayasa değişikliği için çözüm yolları aranırken, ardından seçilme yaşının 18’e düşürülmesi önerilmiştir. Bu girişimlere bir de Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), Hakimler ve Savcılar Kurulu gibi sözde “demokratikleştirilmesi” eklenecek gözükmektedir. 2010 yargı operasyonunun, AKP yönünden, seçimlerin denetimini ele geçirmede yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
Yerel seçimin öne alınması, ekonomiye ve kış koşullarına bağlanıp, 18 yaş ve YSK’yi değiştirme girişimleri başka ülke örnekleriyle beslenirken, tartışmalar da “teknokrat” söylemine hapsedilmektedir.
- Sorulması gereken soru;
AKP’nin bu değişiklikleri “neden istediği”, “neden şimdi istediği”dir.
Geleceğini görmek isteyen AKP ile geleceğinden korkan AKP arasındaki boşluk, şimdilik, ipleri elinde tuttuğuna inanan AKP tarafından tehlikeli derinliklere inmiyor izlenimi vermektedir. AKP’nin her önerisini meşrulaştırmada, -karşı duruşu dikleştiremediği için- biraz farkında, biraz da farkında olmayarak, şöyle ya da böyle destek veren Meclis içi muhalefet ise bu görüntüyü beslemektedir.
Sonuç ortadadır:
- AKP, “dönüştürme”ye devam etmekte, “son nokta” olarak gördüğü
yeni anayasayı da çevresini beslemekte koz olarak kullanmaktadır.
Toplum, ne AKP’den ne de TBMM’deki 3 muhalefet partisinden ibarettir.
Yeni bir anayasa da, ne “uzlaşma olmazsa biz yaparız” diyen AKP’nin ne de 3 muhalefet partisinin tekelindedir.
Ne AKP ne de TBMM kurucu iradedir.
Aksi düşünce, 12 Eylül darbesinin komutanlarının “biz kurucu iradeyiz,
bizi yargılayamazsınız” savını destekler.
Toplumu oluşturan -ayrık düşünceli bir kişi bile olsa- herkes, yürürlükteki Anayasa’nın içinde olduğu gibi, yeni anayasanın da içinde olacaktır. Nasıl olacağı konusu, kurulu düzen içinde hiç olmazsa “burjuva demokrasisi”nin içinden çıkan “çoğulculuk” ilkesiyle çözümlenmeli, “çoğunluk” savı içinde tırtıklamaya terk edilmemelidir.
AKP, tırtıklama politikasıyla kendisini de yok etmeye doğru yöneldiğini de göstermiştir. Herkesi ve her şeyi yönlendirip yönetme sevdasındaki AKP tarafından duyulmayan ya da duyulmak istenmeyen toplumsal gerçeğin sesi, AKP boşluğunda sallananlar tarafından duyulsa iyi olur. Yoksa onların yanında sele kapılmaktan kurtulamayabilirler.
- Bilinmelidir ki, sermayenin ve onların varlığını koşulsuz kabul edenlerin
razı olduğu kurtarma sandallarına, emekçiler razı değildir.