Onlara birisinin çıkıp şunu demesi gerekiyor :
- BEYLER, TÜRKİYE’DE ANA MUHALEFET PARTİSİNİN GENEL BAŞKANI 432 KM YOLU, BU ÜLKEDE ADALET OLMADIĞI İÇİN YÜRÜDÜ… ARDINDA KAÇ KİŞİ OLDUĞU, MEYDANLARA KAÇ KİŞİNİN TOPLANDIĞI DEĞİLDİR
- ÖNEMLİ OLAN. MUHALEFETİN TBMM’NDE ÇARESİZ KALDIĞIDIR VE DEMOKRASİNİN KOLLANMASI ADINA SON ÇARE OLAN SOKAKLAR DEVREYE GİRMİŞTİR !
Demokrasilerde sokaklar ve meydanlar genellikle sivil toplum örgütlerinin hükümetleri uyardıkları alanlardır. Hükümetin uygulamalarından memnun olmayanlar, STK’ların önderliğinde meydanlara çıkarlar ve yürüyüşler yaparlar, sıkıntılarını ve arzularını buralardan duyururlar. Öyle olduğu için 15 Temmuz darbesi sonrasında halk sokağa davet edilmiştir, hem de doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından. Bu sokağın meşruluğunun en açık ifadesidir.
- Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşü de 20 Temmuz Saray Darbesi’ne karşıdır,
Adalet arayışıdır ve meşrudur.
Kılıçdaroğlu’nun yüryüşüne başlamadan önceki açıklamasında, vatandaş olarak yürüdüğünü, bu yürüyüşün bir parti yürüyüşü olmadığını açıklamış olması boşuna değildir, ardına takılan yüzbinlerce insanın ellerindeki pankartların üzerinde yalnızca ADALET yazıyor olması da boşuna değildir,
- Maltepe Meydanı’nda toplanan milyonlarca insanın “HAK HUKUK ADALET”
diye haykırmış olmaları da boşuna değildir.
Kılıçdaroğlu’nun ADALET yürüyüşü dünya basını tarafından izlenmiş ve dünyanın demokratik ülkelerinde ciddiye alınarak ses getirmiştir. Şimdi dünyanın demokratik ülkeleri,
– artık Türkiye’de ADALET olmadığını,
– mahkemelerin saraya bağlı olduğunu,
– ülkede bir diktatörlük yönetiminin ağırlığını artırmakta olduğunu bilmektedirler.
Siyasi ya da ekonomik çıkarları ne olursa olsun, bundan sonra bu hükümet ile yapacakları tüm görüşmelerde tarihi bir sorumluluk ile hareket etmek durumunda kalacaklar, çünkü atılacak her adımda “kiminle iş yapıyorsun? Haberin mi yok yoksa?” diye sorulacaktır ve bu durumun tarihi bir sorumluluğu söz konusudur.
Böyle olunca Türkiye hızla bir siyasi ve ekonomik yalnızlığa düşecektir ki, 15 yıldır bu ülkeyi bugünkü haline getirenler için artık çıkış yolu kalmamış demektir.
- Türkiye’de hükümetin ve hatta Cumhurbaşkanının ADALET yürüyüşü karşısında yapabilecekleri bir tek eylem kalmıştır, o da derhal istifa etmektir.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanı olduğu için, O’nun da tarafsızlığı artık söz konusu değildir ve istifası gerekir. Türkiye 15 yıllık bir iktidar sonucunda ADALETİN OLMADIĞI bir ülke haline gelmiştir. Bunu haykıranların milyonlar ya da yüz binler olması gerçeği değiştirmez, çünkü hapislerdeki gazetecilerin, akademisyenlerin, milletvekillerinin sayısı bu adaletsizliğin sağlamasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kendi içtihadına uymaması da, artık yargı mekanizmasının çalışmamakta olduğunu göstermiyor mu? Bugün hâlâ ölüm orcundaki iki insanımızın hakları iade edilmemiş, o da yetmiyormuş gibi hapis yatmaktadırlar.
Türkiye sözün bittiği noktaya gelmedi mi?
- Adaletin olmadığı toplumlar yok olmaya mahkumdurlar!