SON 14 YILIN KISA ÖYKÜSÜ
(ve Ankara’da bir güvenlik terörü örneği…)
RahmiTURAN
(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)
Batı kültürü bize benzemiyor!
Ne de olsa Ortadoğu ruhu benliğimize işlemiş…
İnsanlarımızın yarısı Batılı gibi düşünse de, diğer yarısı hâlâ şark ilkelliği içinde…
Türkiye gemisi Avrupa’ya değil, kan-revan içindeki Ortadoğu’ya dümen kırmış durumda…
Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve soygunu mübah gören bir zihniyete sahip oldukça ve ülkemizde ahlâksızlık tavan yaptıkça biz asla Batı’nın uygarlığına ulaşamayız.
– Dini siyasete âlet etmek bizde,
– rüşvet bizde,
– yolsuzluk bizde,
– çocuklara tecavüz bizde,
– kız kaçırmak bizde,
– kadına şiddet bizde…
Bu halimizle hâlâ “Bizi Avrupa Birliği’ne neden almıyorlar?” diye soruyoruz.
* * *
Şu tabloya bakın :
– 2002’de cezaevlerinde 49512 olan hükümlü ve tutuklu sayısı, 14 yılda patlama yaparak 156195’e çıktı, yeni inşa edilen bir sürü cezaevinde bile yer kalmadı!
– Kumarda ve çocuk pornosunda 180 ülke arasında dünya 3üncüsü olduk!
– Basın özgürlüğünde sonlarda yer alıyoruz. Dünya 159’uncusuyuz.
– Hukukun üstünlüğü sıralamasında yine sonlardayız. 102 ülke arasında 80’inci olduk.
– Son on dört yılda fuhuş ve uyuşturucu 17 kat (%1700), boşanmalar 28 kat (%2800) arttı.
– En çok işlenen suçlar: Rüşvet, yolsuzluk, kamu malı yağması, kadın cinayetleri, kaçakçılık, terör, hırsızlık, gasp, kadınlara-kızlara ve çocuklara tecavüz oldu.
– Ülkede can ve mal güvenliği kalmadı. Hukuk ve demokrasi topal ördeğe döndü.
Fikir, ifade ve inanç özgürlükleri yok oldu.
* * *
Sevgili okurlar,
İşlenen suçlar saymakla bitmez. Tüm bu yaşananlar, 2002’den sonra, AKP iktidarı döneminde meydana geldi. Haa… Haksızlık etmeyelim… Cep telefonu konusunda büyük rekorlar kırdık!
“Hiç iyi şey yok mu?” diye soranlar oluyor. Kim bilir, vardır belki… Fakat iyi şey yapmak, bir iktidarın zaten vazifesi… İyi mi, değil mi tartışılır ama AKP döneminde cep telefonunda rekor kırdık. Yurtdışından 166 milyon adet telefon ithal edildi, 23,4 milyar dolar döviz ödendi… Sonra ne oldu? Ülke cep telefonu mezarlığına döndü! Akıllı telefonlar çıkınca, daha önce ithal edilen milyonlarca telefon çöplüğe atıldı! İşte son 14 yılın kısa öyküsü!
Panama Belgeleri ve Türkler!
Dünyada hiçbir şey gizli kalmıyor, eninde (AS : Önünde) sonunda pislikler bir bir ortaya dökülüyor! Panama Belgeleri’nin ortaya çıkardığı kayıtlara tepkiler hızla büyüyor. Belgelerde adı geçen ve hayali şirketlerle para alışverişi yaptığı belirtilen İzlanda Başbakanı Sigmundur Gunnlaugsson istifa etti. Peki bu adamın aklı mı yoktu da istifa etti? Türkiye siyasetinden hiç ders almadı mı? Malûm bizde böyle bir şey olsa, hemen Meclis’te kendi oylarıyla aklanırlar, olur biter. Bizim vatandaşlarımız da yolsuzluk yapanları alkışlar! Batı ülkelerinde böyle olmuyor. Toplumun ağır baskısı, kim olursa olsun sanığı görevinden uçuruyor.
** *
Panama Belgeleri’nde, İzlanda Başbakanı’nın yolsuzluğu ortaya çıkınca bütün İzlanda halkı sokaklara döküldü, büyük tepkiler üzerine Başbakan Sigmundur Gunnlaugsson istifa etmek zorunda kaldı. Bizde de benzeri iddialar ortaya çıktı ama biz tepkisiz bir toplumuz. Hiç kimse sokağa dökülmedi!
* * *
Nedir bu Panama Belgeleri?
Panama’da kayıtlı Mossack Fonseca adlı bir hukuk firmasının 40 yıldır tuttuğu 11 milyon kayıt ve belge! Bunların ifşa edilmesiyle dünyada tanınmış birçok politikacı, işadamı ve sporcu zor durumda kaldı. Suçlananların başında Rusya Devlet Başkanı Putin geliyor. Kremlin, bunun Amerika’nın bir tuzağı olduğunu ve iki yıl sonra başkanlık seçimi için yarışacak olan Putin’i yıpratmak istediğini iddia etti. İngiltere Başbakanı David Cameron da Panama Belgeleri nedeniyle zor duruma düştü. Belgelerde O’nun değil ama babasının adı geçiyor!
* * *
Peki bu yolsuzluk dosyalarında hiç Türk yok mu? Var! On kadar Türk siyasetçi ve işadamının da Panama Belgeleri’nde yer aldığı belirtiliyor ama bunların adı henüz açıklanmadı! Zaten, açıklansa da ne fark eder ki? Nasıl olsa hiç birine bir şey olmaz! Burası Türkiye!
Günün Sözü : Tilki kümesi çok iyi tanıyor diye oraya bekçi yapılır mı? (SÖZCÜ, 7.4.16)
======================================================
Dostlar,
Çoook kıdemli yazar Sayın Rahmi Turan hal-i pür melalimizi özetlemiş sağolsun.. Umar ve dileriz ki, bu olup bitenler hepimizin aklını başımıza toplamamıza katkı sağlar ve partiler, aydınlar… halka önderlik ederek örgütlenmesini sağlar ve bu uğursuz döneme son verirler..
*****
Ankara’da bir güvenlik terörü örneği
Bu gün akşam 16:00 dolayında Ankara Ticaret Odası salonlarında açılan mobilya sergisini gezmeye gittik. Arabamızı, Oda’nın karşı tarafında cadde kenarında park etmiş araçlar gibi bıraktık. Oda’nın giriş kapısı resmi giysili polis kaynıyordu. Bir sorun mu var diye polislere sorduk.. “Başbakan gelecek..” yanıtını aldık. Çok sayıda da koruma oldukları rahatlıkla anlaşılan sivil giysili polis vardı. Tedirginlikle içeri girdik. İç mekanlarda da çok sayıda polis geziniyordu, bir bölümü de sergi firmalarında oturmakta idi. Gerginlik içinde hızla dolaştık. Bir polisimizle ayaküstü söyleştik..
– Biz : Kaç polis geldi güvenlik önlemi almaya?
– Polis : Ben sayısını söylemeyeyim ama çok..
– Biz : 300’den çok görünüyor..
– Polis : Daha fazla.
– Biz : Ya yakın korumalar?
– Polis : Onlar daha da fazla.. Uzun boylu… belli zaten..
– Biz : 300’den çok insan bir kişinin “yakınında” fiziksel olarak olamaz ki? 5-10 hadi 20 kişi olur yakın koruma.
– ????
– Biz : Bir de bu ziyaretin ülkeye maliyetine bakın.. Yüzlerce polis koruma adına meşgul ediliyor ve bir yığın harcama.. Ülkenin başkentinde görünüm üzüntü ve endişe verici..
– Polis : Ben 20 yılı geçtim meslekte.. bir de bize sorun.. Dışarıdan üniversite bitirdim, yükselme sınavında çok yüksek puan aldım ama her nasılsa elendim?? Sizin siyasi görüşünüzü bilmiyorum ama benim durumum bu..
……….
– Biz : Batı’da Devlet başkanları kendi araçlarını kullanarak, bisikletle işe gidiyor..
– Polis : Erkek kardeşim ODTÜ’yü bitirdi ve polis olmadı çok şükür, yaşamını kurtardı.
******
Ziyaretimizi kısa kesip çıktık. Arabamız yerinde yoktu! Ticaret Odası’nın önündeki caddenin karşı kıyısında yer alan pek çok araç kaldırılmıştı.. Trafik polisleri, resmi – sivil polis kimsecikleri yanaştırmıyordu. Arabamızı aradık, aradık… yok! Bir polise sorduk, Balgat otoparkına çekilmiş olabileceğini söyledi.. Emin misiniz diye sorduğumuzda ise “hayır” dedi. Sağolsun ricamızla telsizini kullanıp bu otoparkın telefonunu merkezinden edindi ama bu telefonu aradığımızda yanıt alamadık. Bir taksiye atlayıp oraya gittik.. Ehliyet, ruhsat, sigorta kağıdı (bu vesileyle trafik sigortamız da yoklanıyor!) ve 95 TL nakit (kredi kartı yok!) ödeme sonrası aracımızı alabildik..
*******
Başbakan Davutoğlu‘nun güvenlik önlemlerinin bu denli abartıldığından haberi var mı acaba??
Arabamızı çektiğiniz yer, güvenlik açısından sıkıntılı olacak idiyse, neden park ederken engellenmedik? Bu çok saygısız işlemi T.C.’nin bir yurttaşı olarak hak ediyor muyuz? Biz hepimiz potansiyel suçlu muyuz? Bizim incinen gururumuz ve maddi zararımızı kim karşılayacak? Aracımızı çeken Trafik Vakfı‘nın gelirleri nasıl paylaşılmaktadır? Ne ölçüde Emniyet Genel Müdürlüğü’ne aktarılmaktadır? Aracımızın camında 2 yerde cep telefonumuz yazılı. Güvenlik önlemi alacaksanız, telefon eder bizi bulursunuz, biz gelir aracımızı alırız oradan. Ya da siz çekti iseniz, acelemiz vardı, size ulaşamadık… diye bize bilgi verir, özür diler ve bir ücret de istemezsiniz. Bu uygulama, demokratik bir hukuk devletinde asla olmaması gereken hukuk dışı bir haksız edimdir, ağır hizmet kusurudur. Üstelik vatandaşa haksız mali yük, birilerine de haksız, zorlama ve yapay kazanç kapısı olarak!
Bir demokratik hukuk devletinde böylesine haksız bir fiili Devlet yurttaşına karşı pervasızca, üstelik yerleşik bir uygulama olarak nasıl işleyebilir? Başbakanı durumu incelemeye ve alınan güvenlik önlemlerini makul düzeye çekmeye çağırıyoruz.. Yazıktır bu yersiz giderlere, ülke halkına.. Yakışmıyor ülkemizin imajına. Bakınız pek çok devlet üst üste vatandaşlarını ülkemizi terk etmeye çağırıyorlar. Bu alarm vericidir.
Ankara Emniyetini, Başbakanlığı bizden ve araçları gereksiz çekilerek mağdur edilen yurttaşlardan açık özür dilemeye ve maddi zararımızı karşılamaya çağırıyoruz.
Demokrasi… Demokrasi… Demokrasi…
Ekmek gibi, aş gibi, su gibi, hava gibi vazgeçilmezimiz.. Ona öyle susadık ki ve öylesine büyük bir hızla uzaklaştırılıyoruz ki AKP ile..
Her-ke-sin bir güzel öğrenmesi gerek :
Yurttaş Devlet için var değildir, tam tersidir;
Devlet yurttaş için, insan için vardır. Devlet araç, insan asıldır, insan amaçtır.
Sevgi ve saygı ile.
9 Nisan 2016, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com
BİMER’e başvuru no : 432254
BİMER web sitesinden yolladığımız metin :
Ankara’da_bir_guvenlik_teroru_ornegi_9Nisan2016