Profesör Korkut Boratav,
Avrupa’da giderek ağırlaşan krizin ülke ekonomisi üzerindeki
olası etkilerini değerlendirdi
Türkiye ekonomisinin geleceği dıştan gelecek kaynağa bağlı
Sorun kapitalist sistemde “Kapitalist sistemdeki bu ağır krizi aşmak için
kapitalist sistemin bazı temel parametrelerini baştan aşağıya dönüştürmek lazım.
Bunun da şu anda dünyayı yöneten egemen güçler tarafından kabul edilmediğini
iyi bilmek gerekir”.
Önlem alma şansı yok
“Ali Babacan’ın ekonomi yönetimi mevcut risklerin farkında ama alabilecekleri
hiçbir önlem yok. Çünkü Türkiye ekonomisinin tüm ivmeleri, kısa vadeli
iniş çıkışları, durgunlaşma ve daralmaları dış dünyadan gelen kaynak akımına bağlı.”
Uluslararası piyasalardaki Avrupa merkezli “Kara Eylül” beklentisini değerlendiren
Prof. Dr. Korkut Boratav, “fünyesi her an ateşlenme riski ile karşı karşıya bulunulan” istikrarsız bir ortamda olunduğuna vurgu yaptı. Boratav, Türkiye ekonomisinin ise
dış dünyadan gelen kaynak akımına bağlı olduğuna dikkat çekerek,
risklerin farkında olan ekonomi yönetiminin yapabileceği hiçbir şey olmadığını,
“endişe ile beklediklerini” söyledi.
Prof. Dr. Boratav, uluslararası piyasalara ilişkin sonbahar beklentilerini değerlendirdi.
Dünya ekonomisinde genel bir endişe olduğuna işaret eden Boratav, özellikle
Avrupa’da yaşanan borç ve finansal sistemdeki tıkanmanın halkalarının
bankacılık sistemi aracığılıyla ABD’ye yansıdığına dikkat çekerek, ağır risklerin Avrupa’nın geleceğini de belirsiz kıldığını söyledi. Krizden kurtulmak için
doğru dürüst bir çıkış modeli de öngürülmediğini belirten Boratav,
“Kapitalist sistemdeki bu krizi aşmak için kapitalizmin bazı temel parametrelerini
baştan aşağıya dönüştürmek lazım. Bu da şu anda dünyayı yöneten egemen güçler
tarafından kabul edilmiyor.” dedi.
Boratav, krizin Türkiye’ye olası etkilerine ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Türkiye’deki ekonomi yönetiminin bu risklerin farkında olduğunu vurgulayan Boratav,
“Ali Babacan’ın başında bulunduğu ekonomi yönetimi için bunu söylüyorum.
Riskleri algılamamak ile ilgili eleştiri söz konusu değil, ama buna karşın
alabilecekleri hiçbir önlem de yok.” diye konuştu.
‘İşsizlik artar, gelirler daralır’
Boratav, bunun nedenini de şöyle açıkladı:
“Çünkü Türkiye ekonomisinin tüm kısa vadeli iniş ve çıkışları, genişleme,
durgunlaşma ve daralma ivmeleri dış dünyadan gelen kaynak akımına bağlı.
Sözünü ettiğimiz riskler kaynak akımını kösteklediği anda ekonomi durgunlaşmaya başlar. Çok ağır sermaye çıkışı olursa da krize dönüşme olasılığı ortada ve bu da algılanıyor. Burada hükümetin de yapabileceği, yapmayı göze alabileceği hiçbir şey yok.
Bu yüzden endişe ile bekliyorlar. Eğer Türkiye ekonomisi normal büyüme koşullarında
yani % 4-5 oranlı büyüme koşullarında dış denge sağlayabilen bir yapıda olsaydı
dış dünyadan bol kepçe kaynak geldiği zaman kaynak girişini kısıtlayan önlemler alabilirdi. Ancak bunu göze alamıyor. Ekonominin ayakta durabilmesi için
dış dünyadan kaynak aktarımına ihtiyacı var. Yani kaderini dış dünyadan gelecek kaynaklara teslim etmiş durumda.”
Boratav, 2001 ve 2009 yıllarında yaşanan krizlere de dikkat çekti. Olumsuz ortamın
şu veya bu şekilde siyasete de yansıdığına işaret eden Boratav, 2001’deki bunalımın sosyal yansımalarının 2002’ye kadar ağır bir şekilde devam ettiğine vurgu yaptı.
Boratav, 2001’deki krizin “sadece bir iktidarı değil, bir parlemontuyu tasfiye
ettiğine” dikkat çekti. 2009’daki krizin etkilerinin daha hafif geçiştirildiği
halde yerel seçimlerde büyük gerileme meydana getirdiğini belirten Boratav,
“Ekonomik bunalımlar, halkın siyasi iktidarı sorumlu tuttuğu tepkileri tetikler. Dolayısıyla siyasete de yansır. Halka yansıması ise işsizlik, gelirlerdeki daralma şeklinde olur. Bu da var olan sosyal gerilimlerin sosyal bunalımlara dönüşmesi
anlamına gelir.” dedi.