Barış Günü’nde pehlivan ve politikacı
Bu gün 1 Eylül, Barış Günü!
Ama Türkiye’de politika iyice çığırından çıktı:
Ne demokratik ve parlamenter gelenekler kaldı…
Ne yasalar, hatta ne de Anayasa!
Barışı değil, kaba kuvveti konuşuyoruz!
Türkiye’de siyaset sanki Kırkpınar’da güreşmek gibi!
Madem “muktedir” öyle davranıyor, ben de güreş sporundan bir iki benzetme ile durumu özetleyeyim dedim!
***
Önce bir atasözümüzü anımsatayım:
“Yenilen pehlivan güreşe doymaz” derler.
Bu atasözümüzü bugünkü siyasal duruma uyarlarsak şöyle diyebiliriz:
“Yenilen pehlivan güreşe, yenilen politikacı seçime doymaz!”
Sanıyorum bu uyarlama, Erdoğan’ın 7 Mart’ta (seçimlerden tam üç ay önce) “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” sözleri ile Gaziantep’te açtığı ve taraf olduğu 2015 seçim kampanyasını ve sonrasını, yani yaşadığımız günleri yeterince açıklıyor:
Bırakın mutlak çoğunluk olan 400’ü, basit çoğunluk olan 276 sandalyeyi bile alamayan Erdoğan ve AKP, seçimin tekrarını istiyor… Zaten AKP çevreleri ve bizzat kendisi, 7 Haziran’da istenen sonuç çıkmazsa hem ülkenin bir kaosa yuvarlanacağını hem de bir
tekrar seçimin zorunlu olacağını çeşitli biçimlerde çok kez dile getirmişlerdi.
Yine bizzat başbakan yardımcılarından birinin ifade ettiği üzere, Doğu ve Güneydoğu’dan istediği oyu alamayan AKP, “Barış sürecini” rafa kaldırdı ve hemen hemen her gün gelen şehit haberleri yüreğimizi dağlamaya başladı…
Çünkü Erdoğan’ın “Başkanlık Rejimi” projesi ve AKP’nin (Erdoğan’ın) mutlak iktidarı seçmen tarafından kabul görmemişti!
Her ihtimale karşı bunu da hesaplayan iktidarın kurduğu oyuna göre,
artık ikinci safha başlıyordu:
AKP mutlak iktidar ve Erdoğan başkan olamayınca, kaos yaşanacak yani terör yeniden başlayacak, bu arada ekonomi kötüye gidecek, halk da bu durumu Erdoğan’ın başkan ve AKP’nin mutlak iktidar olamadığına bağlayarak, tekrarlanan bir seçimde onlara istediklerini verecekti!
Elbette burada küçük bir hesap hatası vardı:
Gerek siyasal gerekse ekonomik kaosun gerçek ve yapısal sorumluları zaten Türkiye’yi
13 yıldır yöneten AKP ve Erdoğan’dı.
Bu gerçeğin seçmen tarafından göz ardı edileceği veya çok çeşitli manevralarla,
kurulan ittifaklarla, satın alınan kişilerle, yapılacak baskılarla bunun telafi edileceği hesaplanmıştı, ama bu YANLIŞTI!
***
Tam bu noktada bir başka güreş deyimi devreye giriyor:
“Kendi oyunuyla yenilen pehlivan.”
Onu da politikaya şöyle uyarlayabiliriz:
“Pehlivanın ve politikacının muhterisi kendi oyunuyla yenilir!”
Haydi bakalım 1 Kasım’da sandık başına, barışı korumaya!