Sevr ya da Lozan
Esaret ya da Bağımsızlık
Türkiye Cumhuriyetinin “tapu senedi” Lozan Antlaşmasının imzalanmasının 95. yılını kutluyoruz.
Kan ve can pahasına Ulusal Kurtuluş Savaşımız sonrası Türk diploması tarihinde 224 yıllık bir boyun eğme döneminden sonra kazanılan en büyük uluslararası siyaset zaferini kutluyoruz.
Lozan zaferimize dudak büken “aydınlarımız” yanında, ülkemizi Sevr esaretine götürenlerin
günümüzdeki takipçileri, oturdukları “yönetici” koltuklarından Lozan Zaferimizi tartışmaya açıp zaferin “yenilgi” olduğu iddiasına kadar ilerliyorlar. Dahası bu işi Ulusal Kurtuluş Savaşımızda karşımıza sürülen kukla kuvvetlerin ülkesinde yapacak kadar ileri noktaya götürüp Lozan’ı tartışmaya açıyorlar.
Osmanlı devleti 1699 Karlofça Antlaşması ile birlikte hiçbir diplomasi masasından başı dik
kalkamadı. Ta ki, Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zafere ulaşmasına değin.
Buna karşın Türk ulusunun başının yerden kalkmamasına neden olanların günümüzdeki temsilcileri Türk Ulusunun tarihten ve Anadolu topraklarından silinmesi demek olan Sevr paçavrasını yırtıp atan Lozan’ı “yenilgi” olarak gösterme cüretinde bulunuyorlar.
Ulusal Kurtuluş Savaşının önderleri hakkında idam fermanları çıkaranlar, Paris’in Sevr kasabasında 10 Ağustos 1920 günü imzalanan Sevr Antlaşmasının hiçbir maddesine itiraz edemezken, boynunda idam fermanı olanlar, Sevr paçavrasından yalnızca 2 yıl 20 gün sonra 30 Ağustos 1922 günü Dumlupınar’da Türk ulusunun zaferini ilan ettiler. Zaferden kısa süre sonra imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması (AS : 11 Ekim 1922) sonrası Lozan’da başlaması planlanan barış görüşmelerine ihanet içindeki İstanbul Hükümetinin de çağrılmasına (Türkiye) Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922 günü saltanatın kaldırıldığını ilan ederek yanıt verdi
Muzaffer Büyük Millet Meclisi ordularının Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa önderliğindeki Türk heyeti (kurulu) Lozan’daki görüşmelere başı dik olarak katıldı. Çok sert geçen tartışmalar çıkmaza girdiğinde (AS: Kapitülasyonlar dayatıldığında!) toplantıyı yarıda keserek ülkesine döndü. Özellikle ekonomik bağımsızlığımızı ilgilendiren kapitülasyonlar konusunda hiçbir ödün verilmedi. Sonuçta Sevr esaret belgesinin üzerinden 3 yıl bile geçmeden Türkiye Cumhuriyetinin “tapu senedi” Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 günü imzalandı.
Lozan zaferinden 95 yıl sonra Lozan’ı küçümsemek, tartışmaya açmak, Lozan yerine Sevr
esaretini (tutsaklığını) kabul etmektir. Tarihi geri döndürmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Tarihteki her olay o günün koşullarında değerlendirilir. Lozan ile Sevr arasında başka bir seçenek yoktur.
- Ya Sevr paçavrasına teslim olursunuz, ya da Lozan Zaferine sarılırsınız.
Ya tutsaklığa boyun eğersiniz, ya da Ulusal Bağımsızlığınıza sonsuza dek sahip çıkarsınız. Lozan Zaferi sonrası, siyasal bağımsızlığımızı ekonomik bağımsızlıkla pekiştirmeyi beceremeyip emperyalizmin boyunduruğuna girmeye razı olanlar, sonunda, Lozan Zaferini tartışmaya açmaya dek savrulurlar.
Türk Ulusu Lozan Zaferine sahip çıkmayı sürdürecek ve sonsuza dek yaşatacaktır.
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ