Doç. Dr. İhsan Tayhani
Cumhuriyet Devrimi Tarihi Uzmanı
(AS: Bizim 2 kritik noktada katkımız yazının altındadır..)
Laik – demokratik Cumhuriyeti bir türlü içlerine sindirememiş olan devrim karşıtı çevrelerin, özellikle 2016’dan beri ivme kazanan Lozan’a ve Lozan üzerinden Cumhuriyet’e yönelik sistemli saldırıları ve bilimsellikten uzak uyduruk kent söylenceleri (şehir efsaneleri), Lozan Barış Andlaşması’nın 101’inci yıl dönümünde sönümlenmiş gibi duruyor!
Özünde Atatürk, Türk Devrimi ve laik Cumhuriyetle kavgalı ve usları mühürlü öbeklerin, özellikle saltanatın kaldırıldığı 1 Kasım 1922’den sonra izledikleri belirgin yordam (strateji) dikkat çekicidir. İsmet İnönü üzerinden Atatürk’e, Lozan üzerinden hem Atatürk’e hem İnönü’ye, din üzerinden laikliğe veya laiklik üzerinden Cumhuriyete saldırı, söz konusu bu yordamların (stratejilerin) önemli bir ayağıdır.
Anılan zaman diliminde, devlette elde edilen güçle doğru orantılı olarak kişilerden basın yayın organlarına, kurum ve kuruluşlara değin geniş bir yelpazede konumlanan etki ajanları üzerinden yeni bir tarih yazımına girişilmiş ve toplum mühendisliği yapılmıştır. Oysa, toplumu çağın gerisine çekme erekli bu yönelim ve girişim, olsa olsa akıl tutulması olarak tanımlanabilir. Temeldeki sorun, aslında aydınlıkla karanlığın tarihsel savaşımıdır (mücadelesidir) ve bilindiği gibi karanlığın en yararlı gıdası da cehalettir.
Lozan Barış Andlaşması görüşmeleri sürecinde İsmet Paşa (1934 Soyadı Yasasıyla İnönü.) üzerinden Mustafa Kemal’e yönelik örtülü, İnönü’ye ise cepheden muhalefetin temelsizliği ve bir senlik-benlik direnci olduğu, Lozan görüşmelerinin ikinci bölümünden önce Büyük Millet Meclisindeki tartışmalar sırasında, muhaliflerin utangaç kabulü ile anlaşılmıştır.[1]
İzleyen dönemlerde ise Lozan Andlaşması’na ilişkin yürütülen benzer çarpık tartışmaların, pek çok kişi gibi günümüz iktidar sahibi yetkili siyasal kişiliklerin de Büyük Doğu Dergisi aracılığı ile etkisi altında kaldıkları veya dinci öğretiminden (rahle-i tedrisinden) geçtikleri İslamcı ideolog, şair Necip Fazıl Kısakürek dışında, Mehmet Şevki Eygi ve misyonunu (özgörevini) tamamladıktan sonra 2019’da ölen tescilli (bilindik) Atatürk, devrim ve Cumhuriyet düşmanı -Milli Mücadele’yi ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyecek ölçüde küçülen- Kadir Mısıroğlu ve benzerleri tarafından sürdürüldüğü görülür.
İşte Lozan Barış Andlaşması, yüz birinci yılına girmiş bulunuyor!
Milli Mücadele’deki yenilgilerini ve arkasından bağıtlanan (imzalanan) Barış Andlaşmasını bir türlü içlerine sindirememiş olan emperyal güçlere ve onların maşalarına; bu kez de acaba buyurun gelin, eylemli işgali yeniden başlatın deme soysuzluğu mu sergilenecektir?
Birinci Dünya Paylaşım Savaşından sonra taraflar, başka bir deyişle yenenler ve yenilenler arasında bağıtlanmış olan bütün andlaşmalar ya bir biçimde delinmiş ya da bütünüyle ortadan kalkmıştır. Lozan Barış Andlaşması ise halen yürürlüktedir; olanca dinamiği (heybeti) ile varlığını sürdürmektedir ve sürdürecektir.
Yüz kırk üç (143) maddelik bu uluslararası barış andlaşması, ileri sürüldüğü gibi “yüz yıl süreli” geçici bir andlaşma değildir. Andlaşma metni madde madde incelenecek olursa, süresinin bitimine ilişkin herhangi bir hüküm olmadığı görülür.[2]
Lozan Barış Andlaşması’nın ömrüne ilişkin fesat üretip bu dünyadan göçüp giden hainleri bilmiyoruz ! Yalnız hiç olmazsa, yaşayan fesat ortağı bilgiçlerin, yüzlerinin kızarması ve utanmaları gerekmez mi? Ama ne gezer! Çünkü “utanma” da insana özgü bir erdemdir.
Ancak -her ne olursa olsun- Lozan Barış Andlaşması’n’a dil uzatanların ölüsü de dirisi de,
tarihin arşivine “vatan haini” olarak çoktan kaydedilmiş hatta kazınmış bulunuyor!
[1] Bkz. Taha Akyol, Bilinmeyen Lozan, Doğan Kitap, İstanbul, 2014, s. 199-220.
[2] Andlaşma tam metni için bkz: TTK. Kütüphane. “Lozan”. Erişim: 16.08.2023. https://ttk.gov.tr/wp-content/uploads/2016/11/3-Lozan 13-357.pdf.
=====================================================
Dostlar,
CİMER‘e, Lozan Barış Andlaşması’nda gizli madde olup olmadığı sorusu yöneltildi. Bahtiyar Süha Keskin adlı kişinin Lozan Barış Andlaşması’nda Türkiye’nin maden çıkarmasına engel olan bir madde olup olmadığına ilişkin sorusuna CİMER Hukuk Müşavirliği’nden şu yanıt verildi:
Lozan Barış Andlaşması’nın 100. yılı 24 Temmuz 2023’te (geçen yıl) doldu. Ama Türkiye, Cumhuriyetin kurulmasından günümüze yeraltı madenlerini işlemektedir. Bu amaçla yüzlerce maden arama ruhsatı verilmiş madenler çıkarılmıştır. Büyük ATATÜRK döneminde maden aramaların akçalı kaynak sağlanması için ETİBANK kurulmuştur. MTA (Maden Tetkik Arama) Enstitüsü de bu amaçla kurulmuştur (14 Haziran 1935, 2805 ve 2804 s. yasalar ile).
Görüldüğü gibi madenlerimizin çıkarılmasının Lozan Barış Andlaşması ile yüz yıl engellendiği savı hem yanlış hem de son derece tutarsızdır. Son olarak Karadeniz’de doğalgaz (20 Temmuz 2020), Şırnak – Gabar’da petrol bulunduğu AKP / RTE tarafından açıklanmıştır (1 Ocak 2023). 1955 yılında işletmeye açılan Türkiye’nin ilk modern rafinerisi olan Batman rafinerisi, o bölgede üretilen ham petrol içindir.
Bunlar hep, Lozan Andlaşması’nın 100. yılı dolmadan oldu Türkiye’de.
***
Ancak :
AB Lozan’ı tanımıyor !
Müzakere Çerçeve Belgesi‘nin 4. paragrafında azınlık vurgusu geçmektedir.
Belgede; “AB azınlık haklarıyla ilgili hükümlerin uygulanmasında mevzuatı ve uygulama önlemlerinin pekiştirilmesini ve genişletilmesini beklemektedir…” denilmektedir.
AB’nin Lozan Antlaşması’nda tanımlanan azınlık kavramından farklı bir arayış içinde olduğu, yazdığı İlerleme Raporlarıyla daha önce anlaşılmıştı. AB’nin bu arzusu, Türkiye’nin ulus devlet kurgusunu zedelemeyi hedefleyen yeni azınlıklar üretme çabasına yönelikti.
Bu paragrafla anlaşılmaktadır ki, AB bu konudaki çabalarını yoğunlaştıracaktır.
Cumhuriyet-Strateji 24.10.2005, Doç.Dr. Y. Hacısalihoğlu
***
AB, Müzkere Çerçeve Belgesi ile Türkiye’yle Hesaplaşıyor !
- MÇB’nin 11. paragrafı ise, AB mevzuatına uymadığı gerekçesiyle Türkiye’nin daha önce yaptığı ikili anlaşmalar ile uluslararası anlaşmaların sona erdirileceğini
Bu paragrafa göre Türkiye’nin hangi ikili veya uluslararası anlaşmalarının geçersiz kılınacağı açıkça belirtilmiyor.
- Örn. KKTC‘nin varlığı, 1959 ve 1960 Londra-Zürih Andlaşmaları, bu paragrafa dayanarak Türkiye adına geçersiz kılınabilir! Ucunun Lozan‘a veya Montrö‘ye dayanmayacağını
kim güvenceleyebilir? Genişlemeden sorumlu Olli Rehn’in MÇB ile ilgili söylediği
“kasıtlı muğlaklık” nitelemesine herhalde bu maddede fazlaca uyulmuştur.
Cumhuriyet-Strateji 24.10.2005, Doç. Dr. Y. Hacısalihoğlu
***
BOP kapsamında Irak’ın kuzeyinde de facto (fiilen, eylemli olarak) yaratılan siyasal oluşum, gelecekte Türkiye’ye yönelik sınır istemleri bildirebilir.
- Bu durumda AB MÇB 6. paragrafa göre “anlaşmazlık” Uluslararası Adalet Divanı’na taşınacak ve ABD ve AB’nin tutumu belirleyici olacaktır.
- Gelişmeler ülke bütünlüğümüzü tehdit eden nitelik kazansa bile, bu paragrafa göre Türkiye, “güç kullanma” hakkını işletemeyecektir.
- TSK, “güç kullanMAma” olarak düzenlenen 2 sözcükle devre dışı bırakılmıştır!
- Ülke bütünlüğünü korumak için tersi yapılırsa, bu kez AB, MÇB’nin çiğnendiğini ileri sürerek Türkiye ile görüşmeleri askıya alabileceği gibi, yaptırım da uygulayabilecektir .
Lozan Barış Andlaşması ülkemizin uluslararası hukukta tapusudur.
Hem de TABUMUZDUR!
Son derece özenle, büyük bir titizlik ve ustalıkla korunmalı ve kollanmalı,
tuzaklara düşülmemelidir.
Sevgi ve saygı ile. 24 Temmuz 2024, Ankara
Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik X : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik