Dr. Cihangir Dumanlı
Em. Tuğgeneral, Hukukçu
Yarı sömürge durumuna getirilmiş, geri bıraktırılmış, yoksul, savaş yorgunu, hastalıklı ve cahil bir ulusu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı amaçlayan Atatürk devriminin önemli bir öğesi, kadına toplumda hak ettiği yerin verilmesi ve kadın hakları konusunda yapılan devrimdir.
Bu kapsamda 05 Aralık 1934’te kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 90. Yıldönümünü kutluyoruz.
Devrim Gereksinimi
Müslüman olmadan önce Türklerde kadın toplumda saygın bir konuma sahipti, ev işlerinde ve yönetimde kadınların sözü geçerdi. Müslümanlıkla birlikte Arap kültürünü aldıktan sonra kadının toplumsal konumu zamanla geriledi.
Osmanlı’nın son, cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de kadın toplumdan (üretimden) tümüyle dışlanmıştı. Evlenme ve boşanmada kadının söz hakkı yoktu. Bu da kadını çoğu kez ve çoğu yerde “bir mal gibi” alınır satılır hale getirmişti!
Kadın tek başına sokağa çıkamaz, kocası bile olsa bir erkekle yan yana yürüyemezdi.
Kadınlar evde, sokakta, mahallede her yerde erkeklerin üstlendiği ortak bir “ahlak bekçiliği”nin baskısı altında idiler. Toplu taşıma araçlarında kadınlarla erkekler bir arada oturamazdı. Okullarda kızlar ve erkekler ayrı otururlardı. Kadınlar sinema ve tiyatroda rol alamazlardı. Mirasta (Kalıtta) kız çocuğa erkek çocuğun yarısı hak verilirdi. Mahkemelerde iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına eşitti. Siyasal hakları yoktu.
Bu durum Atatürk’ün çağdaş uygarlık hedefine uymuyordu.
Her şeyden önce yurttaş olan kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmaları eşitlik, adalet ve demokrasinin gereği idi.. Eşitlikten anlaşılması gereken fıtrattan (doğuştan) gelen eşitlik değil, hukuk karşısında eşitliktir. (AS: Yaşamda haklar ve onur bakımından eşitlik.. kölelik yok!)
Toplumun yarısını oluşturan kadınların toplumdan uzaklaştırılması, üretime katılmamaları ekonomik kalkınmaya engeldi. Atatürk.
- “Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı zincirlerle toprağa bağlı kaldıkça
diğer yarısı göklere yükselebilsin?!” demişti.
Kurtuluş savaşının kazanılmasında kadınlarımızın büyük özverileri olmuştu.
Zafer kazanıldığına göre Türk kadınına toplumda hak ettiği yer verilmeliydi.
Bu nedenler, kadın haklarında devrim yapmayı zorunlu kılıyordu.
Devrim
Kadın haklarında devrim, öbür devrimlerde olduğu gibi adım adım gerçekleştirildi.
1923’te toplu taşıma araçlarında kadınlarla erkekleri ayıran perdeler kaldırıldı.
Aynı yıl Nezihe Muhittin başkanlığında Türk Kadınlar Fırkası (Partisi) kuruldu.
1924’te Fırka Türk Kadınlar Cemiyeti (Derneği) olarak örgütlendi. Amaç genel seçilmede seçme ve seçilme hakkını elde etmekti.
1924’te eğitimin birleştirilmesi (tevhidi tedrisat) yasası ile okullarda kız ve erkek öğrenciler karma eğitime başladılar.
17 Şubat 1926’da İsviçre’den alınan Medeni Yasa yürürlüğe girdi.
Medeni Yasa şunları getirdi:
- Kadın-erkek, kız çocuk-erkek çocuk eşitliği,
- Tek evlilik,
- Resmi nikah zorunluluğu,
- Evlenme yaşının kişilerin fiziksel ve ruhsal gelişimlerine uygun olarak belirlenmesi,
- Kadına boşanma davası açma hakkı,
1929’da Cumhuriyet gazetesi tarafından ilk kez Türkiye güzellik yarışması düzenlendi.
Feriha Tevfik Türkiye güzeli seçildi.
1932’de Türkiye güzeli Keriman Halis dünya ve kainat güzeli seçildi.
1932’de kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı
1933’te muhtar seçilme hakkı tanındı.
1934’te Anayasa değişikliği ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı
ilk seçimlerde 17 kadın milletvekili TBMM’ne girdi. (oran % 5) .
1935’te dünya kadınları 12. kadınlar kongresi İstanbul’da yapıldı.
İlk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen, tarih Profesörü Afet İnan, Türk Kadınlar Birliği başkanı Nezihe Muhittin, Doktor Safiye Ali, opera sanatçısı Semiha Berksoy, tiyatrocu Afife Jale çağdaş Türk kadını için öncü oldular
Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildiğinde Avrupa ülkelerinin çoğunda
bu hak yoktu. Pek çok Avrupa ülkesi bu hakkı İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’ndan sonra tanıdılar.
Değerlendirme:
Yapılan bu devrimle Türk kadını dünyaya örnek olacak şekilde ikinci sınıf yurttaş olmaktan çıktı, hakkı olan erkeklerle eşit hukuki statüye kavuştu. Çağdaş uygarlık yolunda önemli bir aşama gerçekleşti.
“Atatürk kadınlara haklarını verdi” demek yerine “Kadınların zaten insan olarak doğuştan sahip olduğu hakların kullanılmasındaki engelleri kaldırdı” demek daha doğru olacaktır.
Kadın haklarının gerçekleştirilmesi salt devrim önderliğinin yukarıdan tek yönlü verdiği bir şey değil; kadınların zamanın güç koşullarına karşın verdikleri örgütlü savaşımın sonucudur, bugüne örnek olmalıdır.
Bugün kadınlarımız iş yaşamında, bilimde, sanatta ve sporda büyük başarılar kazanıyorlarsa bunu Atatürk’ün kadın devrimine borçluyuz. Ancak siyasette ve kamu yönetiminde istenen düzeye ulaşamadık TBMM’de kadın milletvekili oranı % 20’dir. Bu oranın 90 yılda % 5’ten % 20’ye yükselmesi yetersizdir. Milletvekili sayısında ve üst düzey kamu yönetiminde kadınların oranı % 50’ye çıkartılmalıdır.
Bugün ülkemizin bir bölümünde ortaçağ benzeri feodal ekonomik ilişkinin türevi olan kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri, küçük yaşta evlilikler, kızların okula gönderilmemesi gibi gerçeklikler Atatürk’ün çağdaş uygarlık hedefi ile çelişmektedir.
İstanbul Sözleşmesi‘ne geri dönmek başta olmak üzere, gereken önlemler alınarak bu ayıba son verilmeli, kadın haklarının kullanılmasının önündeki engeller tümüyle kaldırılmalıdır. Kadınlarımız bu ayıpların son bulması için 100 yıl önceki büyüklerinden esinlenerek örgütlü savaşım vermelidir.
Medeni Yasa’nın kabul edildiği 17 Şubat 1926 (yürürlük 4 Ekim 1926) veya kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verildiği 05 Aralık Türkiye’de “kadınlar günü” olarak kutlanmalıdır.