TÜRKİYE’de ve SEÇİLMİŞ ÜLKELERDE, AB’de KORUYUCU SAĞLIK KURUMLARI – ENSTİTÜLERİ

Dostlar,

REFİK SAYDAM HIFZISSIHHA ENSTİTÜSÜ ve OKULU DÜNÜ, BUGÜNÜ ve GELECEĞİ

Başlıklı bu kitabın Editörü ve başlıca yazarı Sayın Bekir Metin.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Okulu Dünü Bugünü ve Geleceği (Bekir Metin) Fiyatı, Yorumları, Satın Al - Kitapyurdu.comBu kitap, Cumhuriyet’imizin 100. Yılı nedeniyle yayınlandı (Mayıs 2024, ISBN : 978-625-00-2073-9). 582 sayfa..

Sayın Metin’in isteği üzerine kitapta 20 sayfalık bir bölümü de biz yazdık :

  • TÜRKİYE’de ve SEÇİLMİŞ ÜLKELERDE,
    AB’de KORUYUCU SAĞLIK KURUMLARI – ENSTİTÜLERİ

    (syf. 513-532)

Şöyle başlıyoruz :

Giriş

Kurum, sosyal bilimlerde önemli bir kavramdır ve çeşitli alanlarda farklı anlamlar taşır.

Kurum Nedir?

Dar Anlamda Kurum: Dar anlamda, kurumlar belirli işlevleri yerine getiren ve genellikle
yasal düzenlemelere bağlı olan yapılardır. Okullar, hastaneler, mahkemeler, bankalar örnektir.

Geniş Anlamda Kurum: Geniş anlamda, kurumlar toplumsal yaşamın temel yapı taşlarıdır. Bu anlamda ekonomi, hukuk, aile, eğitim, din gibi alanlar geniş anlamda kurumlardır. Bu kurumlar toplumun işleyişini sağlar ve bir arada tutar.

Toplum yaşamı ve örgütlenmesinde “Kurumların” ve onlar eliyle “Kurumsallaşma” nın
büyük önemi vardır. Kurumlar, toplum gereksinimini karşılamak üzere toplumsal düzende (organizasyonda) kurulur ve tanımlı işlev ve yükümlülükler üstlenirler. Gerek sivil toplum gerek kamu yönetimleri “Kurumsallaştırma” yı gerçekleştirir ve yürütürler. Zaman içinde kökleşen Kurumlar kendi kültürlerini de yaratır ve toplumsal yaşama vazgeçilmez katkılar verirler. Onlarsız olunmaz aşamaya erişilir. Gelişmiş ülkelerin geliştirdikleri ussal – üretken kurumları hemen öne çıkar. Bir başka anlatımla; bilimsel, toplum gereksinimlerine yanıt veren, sorunlarına çözüm getiren, bilim-teknoloji-yenilik üreten kurumlar, toplumsal ilerlemenin de vazgeçilmez aracıdır.

Söz gelimi “Devlet Başkanlığı” bir kurumdur. Politik, hukuksal, toplumsal… boyutları vardır. “Yasama”, “Yürütme” ve “Yargı” demokratik toplumsal yaşamın temel organları ve kurumlarıdır.[1] Amaca uygun biçimde Kurumları sınıflandırmak olanaklıdır.

Kurumların Sınıflandırılması[2]

Temel Kurumlar: Toplumun temel işleyişini sağlayan kurumlardır. Örneğin

  • Aile Kurumu: Üreme, çocuk yetiştirme, sevgi ve ilgi gibi çekirdek işlevleri yerine getirir.
  • Eğitim Kurumu: Sosyalleşme sürecini yürüten, okullar ve eğitim sistemini içerir.
  • Ekonomi Kurumu: Maddi ürün ve hizmetlerin sağlandığı, gelirin dağıtıldığı en temel yapıdır.
  • Hukuk Kurumu: Ulusal-uluslararası yasal düzenlemeleri içeren-geliştiren üst yapı kurumudur.
  • Siyaset Kurumu: Toplumsal yönetimi, siyasal katılmayı, organların seçimini… sağlar.

Yardımcı Kurumlar: Temel kurumların altında yer alan, daha küçük ölçekli ve çeşitlilik gösteren kurumlardır. Dernekler, vakıflar, insan toplulukları, birlikler… yardımcı kurumlar içindedir.

Sağlık kurumları nasıl tanımlanabilir?

Sağlık kurumları, T.C. Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılmış özel veya kamuya ait yataklı ve ayakta sağlık hizmeti veren hastane, poliklinik, laboratuvar, tanı merkezi, doktor muayenehaneleri, klinikler, aile hekimliği birimleri – merkezleri, sağlık evleri, eczane.. gibi kurumlardır.[3]

Sağlık Kurumlarının İşlevi ve Yükümü

Sağlık kurumlarının temel işlevi, insanların sağlık gereksinimlerini karşılamak, sağlıklarını korumak ve geliştirmek, sağlık eğitimi vermek, hastalıklara tanı koymak, sağaltmak (tedavi etmek) ve esenlendirme (rehabilitasyon) süreçlerini yönetmektir.  Doğum yapılan yerler de sağlık kurumudur. Bu kurumlar, toplumun sağlık hizmetlerine erişimini sağlayarak toplumun gönenç (refah) düzeyini artırmayı amaçlar.[4],[5] Sağlık kurumları, öbür kurumlarla etkileşim içinde çalışarak toplumun sağlık gereksinimini karşılar ve sağlık hizmetlerinin sürdürülebilirliğini sağlar. Bu nedenle sağlık kurumları, toplumun hem sağlık alanındaki hem de genel anlamda temel taşlarından biridir.

Türkiye’de durum
….
Ve bağlıyoruz…

EMA – AVRUPA BİRLİĞİ (https://www.ema.europa.eu/en/homepage)

Avrupa İlaç Ajansı (EMA), Avrupa Birliği’nin (AB) tıbbi ürünlerin değerlendirilmesinden ve denetiminden sorumlu Kurumudur. İşlevleri ve yetkileri şunlardır:

Risk Değerlendirmesi: EMA, insan ve veteriner ilaçlarının bilimsel değerlendirmesini yapar.
Bu, ilaçların güvenliği, etkinliği ve niteliğini (kalitesini) değerlendirmeyi içerir.

İlaç Güvenliği İzlemi: EMA, piyasaya sürülen ilaçların güvenliğini izler ve olası riskleri değerlendirir. Bu, halk sağlığını korumak için önemlidir. (Türkiye’de TİTCK : Türkiye Tıbbi Cihaz ve İlaç Kurumu)

İlaç Onayı ve İzni: EMA, AB’de kullanılan ilaçların onayını verir. Bu, yeni ilaçların ve aşıların piyasaya sürülmesini düzenler.

Bilimsel Danışmanlık: EMA, bilimsel uzmanlık sağlar ve ilaç geliştirme sürecine rehberlik eder.

AB Organlarına Bağlılık: EMA, Avrupa Komisyonu’na bağlıdır ve AB üye devletleri ile işbirliği yapar.

EMA, Amsterdam – Hollanda’da kuruludur ve AB’nin ilaç güvenliği ve kalitesini sağlama özgörevini (misyonunu) yerine getirir.
***
SONUÇ ve ÖZET

Halk sağlığını korumak devletlerin en temel görevidir.
Bir masanın 4 ayağı örneğinden kalkarak, Devletle – Yurttaş arasındaki Sözleşmenin, en azından 4 ana hizmeti devlete yüklediği bilinir. Bunlar Sağlık, Eğitim, Adalet ve Güvenliktir. BM Sözleşmesi, DSÖ Anayasası, AİHS, İHEB gibi birçok uluslararası andlaşma, sözleşmede de devlete ödev – yurttaşa hak olan bu olgu tanımlıdır.

Halkın sağlığını kamusal olarak korumak ve geliştirmek için her ülkede SAĞLIK BAKANLIĞI adına çok yakın adlar alan Bakanlıklar Kabine üyesidir. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı vardır ve Bakan, 17 Bakandan biridir. Sağlık Bakanlıkları, ülke halkının sağlığından Anayasal düzlemde ve yasalarla sorumludur. Bu amaçla ülkelerde Sağlık Bakanlığı şemsiyesi altında birçok örgütlenmeye gidilmektedir. Ülke, bölge, yerel ölçekte sağlık hizmet birimleri kurulmaktadır.

Kurumlar ve Kurumlaşma toplumsal düzen ve yaşam için vazgeçilmezdir. Bu alandaki başarı ve verimlilik, aynı zamanda gelişmişlik göstergesidir. Yaratılan Kurumlar başarılı – verimli olduğu ölçüde ülke kalkınması ve gönenci büyümekte, hızlanmaktadır. Bu süreçte yaratılacak kurumların yapı ve işleyişi önem kazanmaktadır. Bilimsel verilere ve insan haklarına dayalı demokratik – katılımcı – saydam – hesap verebilen Kurumlar çok daha başarılı olmakta ve kamuoyunca sahiplenilmektedir. Bu bağlamda 2 evrensel ölçüt geliştirilmiştir. Ülke ölçeğinde ulusal koruyucu Sağlık kurumlarının yönetsel ve akçalı (mali) bakımdan özerk (otonom, muhtar) ve bilimsel açıdan özgür olmaları. Bürokratik hantallıktan uzak ve insangücü ekseninde yaraşırlık (liyakat) temelli olma ve değişen koşullara bilimsel verilere dayalı kendini güncelleme yetisi önemsenmektedir.

Türkiye’de Kurtuluş savaşı sırasında 3 Mayıs 1920’de TBMM Sağlık Bakanlığı kurmuştur. Aradan geçen yüz yılı aşkın sürede sağlık sektörü kamuda ve özelde çok gelişmiştir. Çok sayıda ve değişik ölçekte (ülkesel, bölgesel, yerel) sağlık birimleri – kurumları oluşturulmuş ve zaman içinde konumlarında (statülerinde) değişikliklere gidilmiştir. Bu değişikliklerin gereksinim ve olanaklar dengesinde yön-eylem araştırmaları temelli ve SWOT analizi destekli olması önem taşımaktadır. Geldiğimiz yerde Türk sağlık sektörü büyük ölçüde bürokratik hantallık yük altındadır. Köklü özerk – özgür kurumlar yaratmakta ve yaşatmakta zorlanıyoruz. Oysa buna çok gereksinimimiz var.

Dünyanın farklı ülkelerinde pek çok dinamiğe ikincil olarak ülke sağlık kurumları – birimleri yaratılmış ve geliştirilmiştir. Ülke gelenekleri, tarihi, olanakları (ekonomik, insangücü, coğrafya, sağlık sorunlarının deseni ve öncelikleri..) kurumlaşmada belirleyici ögelerdir. Elinizdeki Kitabın bu bölümünde Türkiye’de ve seçilmiş ülkelerde, AB’de bu sorunsal incelenmiş ve veriler paylaşılmıştır. Uluslararası ölçekte de uluslararası toplumun kaçınılmaz bir DAYANIŞMA – İŞBİRLİĞİ – EŞGÜDÜM gereksinimi vardır. BM, DSÖ vb. yetkili uluslararası kurumlar öncülük yapmalı ve daha sağlıklı, daha adil bir dünya kurulması ereğinde kurumsallaşma – kurumsallaştırma süreçleri etkin – verimli – ussal kullanılabilmelidir.
***
CONCLUSION & SUMMARY

Protecting public health is the most fundamental duty of states. Moving from the example of 4 legs of a table, it is known that the Contract between the State and the Citizens imposes at least 4 main public services on the State. These are Health, Education, Justice and Security. This reality, which is a duty to the State and a right to the citizen, is defined in many international agreements and conventions such as the UN Treaty, WHO Constitution, ECHR, UDHR.

In order to publicly protect and improve the public’s health, it is a member of the Cabinet of Ministries that take names very close to the MINISTRY of HEALTH (MoH) in every country. There is also a Ministry of Health in Turkiye and the Minister is one of the 17 Ministers. Ministries of Health are responsible for the health of the people of the country, constitutionally and by law. For this purpose, many institutions are organized in countries under the umbrella of the Ministry of Health. Health service units are established at country, regional and local scales.

Institutions and Institutionalization are indispensable for social order and life. Success and efficiency in this field is also an indicator of development. To the extent that the institutions created are successful and efficient, the development and prosperity of the country grows and accelerates. The structure and functioning of the institutions to be created in this process gain importance. Institutions that are democratic, participatory, transparent and accountable, based on scientific data and human rights, are much more successful and embraced by the public. In this context, two universal criteria have been developed. National preventive health institutions on a country scale should be administratively and financially autonomous and scientifically free. Being away from bureaucratic cumbersomeness and based on merit in terms of manpower and the ability to update itself based on scientific data in changing conditions are important.

During the War of Independence in Turkiye, the Turkish Grand National Assembly established the Ministry of Health on May 3, 1920. Over the past hundred years, the health sector has developed a lot both in public and private sectors. Health units and institutions have been established in large numbers and at different scales (national, regional, local) and their statutes have been changed over time. It is important that these changes are based on direction-action research evidence and supported by SWOT analysis in the balance of needs and possibilities. Where we come from, the Turkish health sector is largely burdened by bureaucratic clumsiness. We have difficulty in creating and sustaining well-established autonomous and free institutions. However, we need this very much.

Country health institutions and units have been created and developed in different countries of the World, secondary to many dynamics. Country traditions, history, opportunities (economic, manpower, geography, pattern of health problems and priorities, etc.) are the determining factors in institutionalization. In this chapter, this problem has been examined in Turkiye, selected countries and EU and the data have been shared. On an international scale, the global community has an inevitable need for SOLIDARITY – COOPERATION – COORDINATION. UN, WHO etc. authorized international institutions should take the lead and institutionalization processes should be used effectively, efficiently and rationally for the purpose of establishing a healthier, more just world.
========================================================
Tam metin için lütfen tıklayınız (622 KB):

TÜRKİYE’de ve SEÇİLMİŞ ÜLKELERDE SAĞLIK KURUMLARI

Sn. Bekir Metin’i kutlar, bize de bir bölüm yazarlığı önerdiği için teşekkür ederiz.

Türkiye TÜSEB adı altında (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı), ABD NIH (National Institutes of Health) bir yapılanmaya gitti.

Ancak, Cumhuriyetimizin armağanı Dr. Refik SAYDAM Hıfzıssıhha Enstitüsü‘nün yeri doldurulamıyor.

Bu saygın ve çok başarılı, üretken, kritik ulusal koruyucu sağlık kurumu 2011’de 663 s. KHK ile (md.58/3) kapatıldı. TÜSEB bünyesinde Türkiye Aşı Enstitüsü var ama

  • Hiçbir yerli – ulusal aşıyı hala üretemiyoruz!

KOVİT-19 salgınında aşı sağlamada çok zorlandık.
Aşılar ve kimi anti-serumlar, biyolojik ürünler.. stratejik önemde ve “küresel işbölümü” ile kendimizi aldatmamalı, özyeterliğimizi sağlamalıyız.

Unutulmasın, Dr. Refik SAYDAM Hıfzıssıhha Enstitüsü döneminde (27 Mayıs 1928 – 2011 – 2 Kasım 2011) aşılar ürettik, yenilerini geliştirdik, dışsatım (ihracat) ve hatta bağış bile yaptık :

  • 1938’de Çin’e 1 milyon doz kolera aşısı bağışladık!
  • ABD’ye 1940’ta, 2. Dünya Paylaşım Savaşı sırasında tifüs aşısı bağışladık.
    Bu bağış, o dönemde tifüs salgınıyla savaşan ABD için önemli bir yardım oldu.

Bu Enstitü, Dr. Refik SAYDAM Hıfzıssıhha Enstitüsü stratejik önemde.

Bir an önce yeniden açılmalı.

Yönetsel ve akçalı açıdan özerk, bilimsel bakımdan özgür olmalı.

Dünya örneklerini yazımızda inceledik.
***
Seçilmiş kaynakça

[1] https://www.sosyoloji.gen.tr/dar-ve-genis-anlamiyla-kurumun-tanimi/
[2] https://www.sosyoloji.gen.tr/kurumlarin-siniflandirilmasi/
[3] https://www.iienstitu.com/blog/saglik-kurumlari-kavrami-ve-onemi
[4]https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/56133/mod_resource/content/0/3_Sa%C4%9Fl%C4%B1k%20Kurumlar%C4%B1.pdf
[5] https://www.iienstitu.com/blog/saglik-kurumlari-kavrami-ve-onemi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir