AKP İKTİDARININ PEDAGOJİK AÇIDAN “ÇEDES” ve “TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MÜFREDATI” ÜZERİNE NOTLAR

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

AKP iktidarının “ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum)” projesi ile “Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatı” (öğretilecek ders içerikleri, yetişek) Programı” hem hazırlanma biçimi, hem ana okuluna dek inen hedef kitlesi, hem programın paydaşları ve öğreticileri ve hem de bilimsel niteliği konusunda önemli ve çoğu da haklı eleştirilere uğradı. Özellikle bilimsel PEDAGOJİK FORMASYONDAN uzak kaldığı ısrarla vurgulandı. Peki Pedagoji ne demek? Özetleyerek anlatmaya çalışalım.

PEDAGOJİ NEDİR?

Pedagoji bilimi, eğitim ve öğretim bilimlerinin temeli yapı taşı ya da o olmazsa olmazıdır. Eğitim ve öğretim süreçlerinin her yönde ve her aşamada kuramsal ve uygulamalı olarak analiz edilmesini hedefler. Ana konusu eğitim kuramları, eğitim yöntemleri, öğrenci-öğretmen ilişkileri ve öğrenme süreçleri üzerine yoğunlaşır. Pedagoji, farklı yaşlar ve aşamalardaki öğrencilerin ve yetişkinlerin en doğru ve en etkili biçimde nasıl öğrenebileceklerini belirler. (AS: yetişkin eğitimi için Androgoji terimi kullanılıyor.)

Eğitimde öğrenilmesi gereken başlıca konular şunlardır :

1- Eğitim kuramları (teorileri)

Pedagojik eğitime yön veren bilimsel kuramların incelenip öğrenilmesi zorunludur. Bu kuramlar eğitim programını yapanlara ve öğretmenlere Pedagojik Formasyon kazandırma ve uygulamaya aktarabilme kapasite (sığa) ve yeteneklerini artırmaya yönelik temel girdileri sağlar.

2- Öğrenme süreçlerinin analizi (çözümlenmesi)

Bu aşama, farklı yaş dilimindeki öğrencilerin yaş düzeylerine uygun öğrenme ve anlama yeteneklerini göz önünde bulundurma bilgi ve becerisine kavuşmaları içindir. Örneğin anaokulu çocuklarına soyut bilgiler veril(e)mez.

3- Eğitim Psikolojisi

Eğitim psikolojisi, öğretici ya da öğretmene farklı yaş dilimlerindeki öğrencilerin psikolojilerini doğru bilmek ve bu bilgiler ışığında onların davranış kalıplarına uygun ders çalışmaya isteklendirme (motivasyon) yolları bulmak içindir.

4- Toplumsal ve kültürel (ekinsel) etkenler

Her çağın sosyo-kültürel (toplum-ekinsel) etmenleri ve koşulları farklıdır. Ayrıca, aynı çağda yaşasalar bile, toplumların gelişme düzeyleri ve sosyo-kültürel (toplum-ekinsel) yapıları birbirine uymaz. Eğitimci ve öğretmenin görevi, kimi gelenek, örf, boşinan (hurafe), yanlış davranışlar konusunun eğitim ve öğretim sistemine zarar vermesine engel olmaktır. Kimi kültürler aklı-bilimi önceler, kimileri de engeller oluşturabilir. Örneğin kız çocuklarının kimi yanlış dinsel yorumlarla eğitim alma ve meslek edinme haklarının ellerinden alınmaması için öğrenci ailelerinin ikna edilmesi gerekir.

Öğretim sürecindeki her yaş basamağına göre ayrı pedagojik uygulama yöntemleri vardır.

PEDAGOJİK UYGULAMA BASAMAKLARI

a- Okul öncesi eğitimin ana amacı, öğrencilere temel beceri kazandırma ve sosyalleşmelerine katkı sağlamaktır Bu iş tuvalet eğitiminden el becerilerine, arkadaşları ile iyi geçinmeden düşüncelerini doğru tümcelerle açıklamaya, giysilerini temiz tutmadan, eğitim araç-gerecine zarar vermemeye… dayalı temel becerileri geliştirmeye dayanır. Yalan, iftira ve hırsızlığın sakıncaları anlatılır. Ama anaokulu öğrencileri henüz soyut düşünemedikleri ve analiz yeteneğine yeterince ulaşamadıkları için onlara din, mezhep, ideoloji vb. soyut telkinleri yapmak yanlış ve sakıncalıdır.

b- İlk ve orta öğretim düzeyinde öğrenciler için en gerekli kazanım doğru ve eleştirel düşünceyi öğrenmek ve gelecekteki mesleksel ya da akademik öğrenimi için gerekli temel bilgi ve becerilere sahip olabilmektir. Bu basamakta öğrencilere kimlik, ait olma, din, yurt, bayrak ve toplum sevgisi verilebilir. Ancak kazandırılan her türlü ulusal değerin, başka ulusların benzer
ya da denk değerlerine düşmanlık yaratacak biçimde ve dozda olmaması gerekir.

Bu basamakta öğrencilerin duygudaşlık (empati) yeteneklerinin de geliştirilmesi gereklidir. Çoğulculuk, eşitlik – hakçalık (hakkaniyet), adalet, sevgi, barış, hoşgörü, konukseverlik, aile bağlarının güçlendirilmesi, dayanışma… vb. alışkanlıklar kazandırılması hedeflenebilir.

c- Yükseköğretim – üniversite aşamasında da bilimsel Androgojik formasyona gerek vardır. Üniversitelerdeki eğitim ya meslek edinme ya da derinlemesine bilgi sahibi olma amacına yöneliktir. Bilimsel ve eleştirel düşünme, araştırma yöntem ve tekniklerini kullanabilme yetisini kazanmak ve bağımsız araştırmalarla bilimsel ve yararlı bilgi üretmek… evrensel üniversite eğitimi ile olanaklıdır. Ayrıca üniversite öğrencisi bir yetişkindir. Onlara yetişkin psikolojisine uygun davranmak gerekir.

PEDAGOJİ TÜRLERİ ve PEDAGOJİK YAKLAŞIM ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Bilim insanları, özet olarak, üç tür pedagoji kümesinden söz ediyorlar.

1- Otoriter Pedagoji
Katı disiplin ve esnemez otoritenin (yetkenin) egemen olduğu yaklaşım modelidir. Öğretici- öğretmen odaklıdır. Dersler tek yönlü, öğreticiden öğrenciye aktarmayla yapılır. Daha çok ezbere ve verilen bilgilerin sınavlarda geri bildirimine dayanır. Bu yaklaşımda öğrenci genellikle edilgendir (pasif). Feodal, teokratik (dinci) medrese tahsiline dayalı bir modeldir. Otoriter ve totaliter ülkelerde eğitim bu yöntemle verilir…

2- Liberal Pedagoji
Bireysel özgürlükleri ve eleştirel düşünmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Öğretmen değil, öğrenci odaklıdır. Ezberlemeye değil öğrenmeye dayanır. Her öğrencinin, verilen eğitim girdileri, ders içerikleri hakkında soru sorma ve eleştiri özgürlüğü vardır. Bu yöntemde öğrenci aktiftir (etkindir). Bilgileri ezberlemek değil, sindirebilmiş olmak önemlidir. Sınavlarda, öğrencilerin aldıkları bilgileri özümseme düzeyleri ölçülür.

3- Katılımcı Pedagoji
Katılımcı Pedagoji, Liberal Pedagojinin daha geliştirilmiş biçimidir. Bu modelde tüm paydaşlar, uzmanlar, öğretmenler öğrenciler ve öğrenci velileri görüş bildirme ve katkı sunma hakkına sahiptir. Ders içerikleri birlikte eleştirilip geliştirilebilir. Bu modelde paydaşlar, özellikle öğretmenler ve öğrenciler özgürlüğün ve katılımcılığın psikolojik hazzını (doyumunu) yaşarlar. Etkin (Aktif) oldukları için, öğrencileri (ve öğretmenleri) öğrenme süreçlerinde isteklendirme daha kolaydır. Gelişmiş ve demokratik ülkelerdeki Pedagojik yaklaşım genelde yukarıda anlatılan son iki sistemin sentezi (bireşimi) gibidir.

BİR MÜFREDAT (Yetişek) NE ZAMAN ÇAĞDAŞ OLUR?

1- Eğer bir müfredat (yetişek), aklın ve bilimin ışığında, tüm paydaşların (öğretmen, sendika, üniversite, bakanlık, uzmanlar, basın…) özgür ve ortak katılımı ile çağdaş birey, çağdaş aile, çağdaş toplum ve çağdaş devletin ulusal ve evrensel gereklerini karşılayacak biçimde hazırlanmışsa,
2- Müfredatın (Yetişeğin) hazırlanmasında dikkate alınan veriler ve kaynaklar akılcı, bilimsel ve çağdaşsa,
3- Eğitim ve öğretimin baş ögeleri olan öğretmenler çağdaş bir anlayışa ve motivasyona (güdülenmeye) sahiplerse, maddi olarak insanca yaşayabiliyorlarsa,
4- Eğitim-öğretim araç-gereçleri yeterli ve çağdaşsa
5- Eğitim-öğretim yerleri, derslikler, laboratuvarlar, kütüphaneler.. internete, bilgiye erişim olanakları fiziksel ve maddi olarak nitelikli, yeterli ve çağdaşsa,
6- Eğitim politikası bir etnik ya da azınlık kesimin ideolojik aygıtı olmaktan uzak, toplumun bütünün ve devletin çağdaş gereklerine göre düzenlenmişse,
7- En önemlisi de ülkedeki yönetsel, bilimsel, eğitsel, kültürel, ekonomik, hukuksal ve siyasal anlayış çağcılsa, o zaman çağdaş olur.
***
Değerli okurlar,
Yukardaki bilimsel bilgiler, veriler ve ölçütleri dikkate alarak ÇEDES ve YENİ MAARİF MÜFREDATI (Yetişeği) hakkında bir kanıya varabilirsiniz.

Son sözüm şudur             :

Eğitim programlarının yapılmasını eğitimbilim uzmanlarına (Program Geliştirmecilere), program öğretmenliğini mesleksel teknik bilgi birikiminin yanında, üniversitelerde bilimsel pedagojik formasyon diploması olan öğretmenlere yaptırmak gereklidir. Nasıl ki hekimler kuyumculuk yapamaz, terziler bakır dövemez, avukatlar mühendislik projesi çizemezse… bilimsel pedagojik formasyonu olmayan müftüler, imamlar, hocalar, dedeler, şeyhler, şıhlar da müfredat (yetişek) hazırlayamaz ve resmi-özel eğitim kurumlarında öğretmenlik yapamazlar. Her meslek sahibi kendi uzmanlık alanında yararlı ve verimli olur. Zaten tersine yaklaşım, kutsal öğretmenlik mesleğinin onuruna da ters düşer.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir