27 MAYIS: KEŞKE DERS ALINABİLSEYDİ…

Dr.Noyan Umruk - ABC Haber
Dr. Noyan UMRUK
E. Tuğg. 
27 Mayıs
64 yıl önce 68 kuşağının önünü açan gün…
3 Nisan 1963 tarihinden 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesine dek
20 yıla yakın bir süre resmi olarak “Anayasa ve Hürriyet Bayramı
olarak kutlanan gün… Yakın tarihimizin önemli bir köşe başı…Sosyal
bilimlerde altın bir kural var: Her olgu kendi “zaman”, “zemin”, “mekan”
boyutları içinde ele almalı, değerlendirmeli…
Aksi takdirde, şaşkın ördek örneği, suya tersinden girmek yanlışına düşmek olanaklı…
Gelin, o günlere ve de günümüze uzanan sürece bir bakalım:
Toplumların tarihlerinde, devlet işlerinin iyi gitmediğini düşünen basiret sahibi, ciddi fikir
adamları ve düşünürlerin iktidarları uyarmalarına ilişkin ilginç örnekler vardır. Örneğin Koçi
Bey’in, muhatabı Sultan IV. Murad’a sunduğu ünlü “Koçi Bey Risalesi“! Bu eserin, Osmanlı’nın
16. yy’da gerileme nedenlerini öylesine bir vukufla (yetkinlikle) ele aldığı söylenir ki;
Hammer O’nu, Roma’nın yıkılış nedenlerini açıklayan Montesquieu’nün “Décadence” eserine 
(yapıtına) denk sayar ve yazarı Koçi Bey’i de “Türk Montesquieu’sü” diye niteler.
Ayrıca Sultan IV. Murad’ın, Devlet düzenini bir ölçüde yeniden oluşturmasında bu Risalenin de
önemli payı olduğu söylenir. (Ömer Faruk Akün, “Koçi Bey” mad.; TDV. Ansiklopedisi, Cilt: 26, s.145)
1958 devalüasyonunu zorunlu kılan ekonomik kriz, bu krizin halkta özellikle gençlikte yarattığı
derin huzursuzluk, ABD ile ilişkilerin gerginleşmesi, Sovyetler Birliği’nden ekonomik destek
arayışları yaşanırken, 27 Mayıs öncesi dönemin en ciddi anayasa ihlali (çiğnemi), bu vahim 
(ürkünç) gidişatın (gidişin) üzerine tuz biber ekti…
Aydınlara, basına uygulanan ağır ve ciddi baskılar bir yana, Mecliste belirli sayıda iktidar
partisine (Demokrat Parti) mensup milletvekiline yargı yetkisi verilerek siyasal iktidara,
beğenmediği muhalif milletvekillerinin “defterini dürme” olanağı sağlanmış oldu.

Tahkikat Komisyonları” başlayan ciddi anayasa ihlallerine “hukuk temelli” ciddi uyarı ve
eleştiriler ise, aslında dönemin iktidarını destekleyen ciddi Anayasa hukukçularından rahmetli
Ord. Prof. Ali Fuad Başgil’den gelmişti. Başgil, “hukuk temelli” endişelerinde –maalesef- haklı
çıkmış, uyarılarından bir ay gibi kısa bir zaman sonra, dönemin deyişi ile “27 Mayıs İhtilali” ile
Adnan Menderes önce iktidarını, sonra da çok üzücü bir biçimde hayatını kaybetmiştir (yaşamını
yitirmiştir). O dönemin diğer tespit ve tasvirleri (başkaca saptama ve betimlemeleri) ise şöyleydi:
  • “… yaşları ne olursa olsun Türkiye deyince, akıllarına bizim yetiştiğimiz Atatürk‘ün Türkiye’si gelenler, son yıllarda sudan çıkmış balığa dönmüştük. Bir umutsuzluk, daha kötüsü bir tür utanç çöreklenmişti içimize. Elimden ne gelirdi? Yazmak, konuşmak, tenkit (eleştiri) yasaktı, neredeyse insan gibi yaşamak, bir Atatürk çocuğu gibi düşünmek, davranmak yasaktı…”
    28 Mayıs 1960, “Ne haber” Tunç Yalman – Vatan Gazetesi
  • “Kara cüppeli” diye aşağılanan, saygıdeğer hocalarım, yurdumun çile çekmiş aydınları,
    sayın profesörlerim! En kara günlerde alınlarınızda parlayan ışıklar, tükettiğiniz soluk
    boşa gitmedi…” 28 Mayıs 1960 “Az gittik Uz gittik” Aziz Nesin – Akşam
  • “ Yıllar boyu aklımızın erdiği kadar tarihten örnekler verdik, hukuk ilkeleri sıraladık,
    kinayeli fıkralar anlattık… Anayasayı çiğnediler; hukuk dışı komisyonlar kurdular… Artık yazı yazmıyor, yazı taklidi yapıyordukAtatürk’ün Gençliğe Hitabesini, Nutuk’un tefrikası olarak yayınlamak bile suç sayılır olmuştu. Atatürk’ten bahsedilsin istemiyorlardı.
    O’nun kurduğu Cumhuriyete bir beyefendiler saltanatı olarak çöreklenmek ve memleketi basınsız, üniversitesiz, Meclissiz idare etmek istiyorlardı… Kurucu Meclisin faaliyete geçmesini sevinçle bekliyoruz… Bu hareketin meşruluğu ve büyüklüğü, yıkılanların gayrimeşruluğu ve küçüklüğü ile bir abide gibi ortaya çıkmaktadır…Türkler, âlimleri dalkavuk, üniversitelileri maktul, gazetecileri korkuluk ve bütün aydınları sürüngen duruma getirerek, bir çete gibi davrananların rezaletlerini dünya önünde reddetmişlerdir.” Çetin Altan; “Bugün canım yazı yazmak istiyor.”, Milliyet Gaz., ’28.05.1960
  • “Örfî idareye (Sıkıyönetim) bir gece yarısı ifade vermek üzere götürüldüğümüz zaman,
    bizi kucaklayıp bağırlarına basan subaylarımız, “On beş gün daha dişinizi sıkın” demişlerdi. Gazete kapatıldığı gün de yinelemişlerdi: “On beş gün daha sabredin.” Sabrettik,
    şimdi sevinçten ağlıyoruz.”  30 Mayıs 1960, Abdi ipekçi – Milliyet

Gerçekte iktidar yanlısı olan Tercüman gazetesi ve köşe yazarı Kadircan Kaflı ise o günleri bakınız nasıl anlatıyor:

Bir şunu diyen bir yazı '-Teretman Tereüman sevinciicindeyiz' görseli olabilir“Koltukları ve keseleri uğruna millet kanı dökmüş
her siyaset zorbasının sonu mutlaka bir faciayla biter…
Gazete sütunlarından uzanan parmaklar, onlara: “Dikkat edin, sonunuzu iyi görmüyoruz” diyorlardı. Onlar ise bu parmakları kırmakla akıbetlerinden kurtulacaklarını sandılar.
Kur’an’da Allah’a, peygambere ve idare edenlere itaat olunması buyrulmuştur. Lâkin adaletten ayrılmamaları koşuluyla… Adaletten ayrılırlarsa onlara itaat etmemeyi emreder. Bu  nedenle Türk Ordusu’nun 27 Mayıs’ta zalimlere vurduğu kansız darbe, her şeyden önce Allah’ın buyruğuna uygundur, Allah’ın emriyle olmuştur.” 2 Haziran 1960, “Merhaba” Kadircan Kaflı – Tercüman

27 Mayıs’ın topluma armağanı ise döneminde dünyanın en demokratik,
ileri anayasalarından biri olan 1961 Anayasası idi.

1961 Anayasası;
– temel hak ve özgürlükler yanında,
– ekonomik ve sosyal hakları da güvence altına alarak,
– Güçler ayrılığını ve
– adil bir seçim sistemini (ulusal artık – milli bakiye) getirerek,
– ekonomik kalkınmada planlama anlayışını temel alarak
düzeni” değiştirdi!
Böylece;
*Emekçiler sosyal devlet, sendikal hareket ve toplu sözleşme düzeni,
*Toplum, “Tahkikat Komisyonları” yerine bağımsız yargı,
*Seçmen daha adil ve tutarlı bir seçim sistemi
*Halk temel insan hak ve özgürlükleri
*Ekonomik yaşam, sürdürülebilir, sağlıklı bir kalkınma, görece adil bir bölüşümü öngören planlama anlayışı ile kucaklaştı.

Kısaca, bir Kemalist devrim sürecinin devamı olarak “burjuva devrimi deneyimi yaşandığını söylemek, siyaset bilim söylemine uygun düşer…

Keşke 27 Mayıs hareketi (Devrimi!) 1961 anayasasıyla taçlandırdığı zirveye, acılı (trajik) magazine dönüşen Yassıada Mahkemeleri gibi saçma sapan bir yargı kepazeliği süreci ve toplumda derin yaralar açan idamlar olmadan varsaydı…

 

Ancak uluslararası düzen ve işbirlikçi  sermayenin beklediği herhalde bu anayasal demokratik düzen değildi…

 

27 Mayıs Devrimi ile temelleri atılan demokrasi süreci uzun sürmedi.
1970’lerden başlayarak, “Bu gömleğin topluma bol geldiği”, Sosyal gelişmenin boyutlarının, ekonomik gelişmeyi aştığı” söylemlerinin (Gn. Krm. Bşk. Memduh Tağmaç) eşliğinde budanan 61 Mayıs anayasasının, her fırsatta kanatları yolundu. 1982 Anayasası ile iyice budandı.

Bu anayasa ile budanan yargı bağımsızlığı, 2010 değişikliği ve art arda değişikliklerle kanatları
yolunmuş kuşa, sonunda siyasal iktidarın her an keyfine göre kullanacağı bir araca
dönüştürüldü.
  • Sonunda artık bir anayasa var mı yok mu belli değil…
Parlamenter sistemden başkanlık rejimine karambol bir referandumla geçerken (AS: mühürsüz
2,5 milyon oy-zarf ile!), Cumhuriyetin kurucu iradesi, kurumları ve değerlerinin de hızla
aşındırılması ve de tek bir iradenin aymazlığı ile girilen, reel sanayi üretimi, tarımı rant ve
beton ekonomisine feda eden ağır ekonomik kriz sürecinde ülke, maalesef tüm kurumları ile
çöküşün eşiğinde

Uzun sözün kısası, -Tanrı daha uzun ömürler versin- Muazzez İlmiye Çığ‘ın dediği gibi:

  • “Bizler kazandığımız şeylerin değerini bildik. Çünkü zor elde ettik.
    Siz bunları yitirdiğinizde anlayacaksınız…

Doğrudur… Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur…
Artık, yitirdiklerimizi ne denli anlayabildiğimizi gösterecek zorlu bir sınava girmiş bulunuyoruz kaçınılmaz olarak… Hepimize, halkımıza bu zorlu sınavda başarı dileklerimizle.…

27 MAYIS: KEŞKE DERS ALINABİLSEYDİ…” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    Her tümcesi ve sözcüğü SOMUT VE NESNEL, gerçek YURTSEVER, DEMOKRAT VE DEVRİMCİ, derin BİLİMSEL, olağanüstü ÖNEMLİ, ulusal ve toplumsal DEĞERLİ, baştan sona MUHTEŞEM VE MÜKEMMEL bir TARİHSEL VE GÜNCEL teşhisler, saptamalar, irdelemer, yorumlar, genellemer, teşhirler, sonuçlar, öngörüler, dilekler DEMETİ. Çok değerli derleyicisi ve yazarı ünlü ve duayyen general ve bilimler doktoru sevgili Noyan UMRUK’un kalbine, diline, eline, kalemine sonsuz sağlık, esenlik, mut, kut, başarı, utku ve umut.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir