TIP BAYRAMI

Suay Karaman

14 Mart 1827’de Osmanlı Padişahı Sultan 2. Mahmut (1785-1839), hekimbaşı Mustafa Behçet’in (1774-1832) katkılarıyla Tıbhane-i Âmire ile Cerrahhane-i Mamure’yi kurdurtmuştur. 1836 yılında Tıbhane-i Âmire ve Cerrahhane-i Mamure birleştirilmiş ve Mekteb-i Tıbbiye (Tıp Okulu) adını almıştır. 17 Şubat 1839’da Mekteb-i Tıbbiye’nin eğitiminde, Batıdaki benzerleri örnek alınarak, yeni düzenlemeler yapılmış ve Mekteb-i Tıbbıye-i Adliye-i Şahane adını alarak görkemli bir törenle hizmete açılmıştır. Açılış törenine katılan Sultan 2. Mahmut konuşmasında; “Burada insan sağlığının hizmetine çalışılacağından, bu okulu diğerlerine üstün tuttum” demiştir. Tıp eğitiminin modernleşmesi için yurt dışından hekimler getirilerek, ilerleme sağlanmaya çalışılmıştır.

Türkiye’de tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilen okulun kuruluş günü olan 14 Mart, Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başlamıştır. İlk tıp bayramı 14 Mart 1919 tarihinde işgal altındaki İstanbul’da, tıp öğrencileri tarafından kutlanmıştır. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi olan Hikmet Boran‘ın (1901-1945) önderliğinde, tıp okulu öğrencileri İstanbul’un işgalini protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti.

  • Bu nedenle 14 Mart Tıp Bayramı, emperyalizme başkaldırının da adıdır,
    milli mücadelenin çoban ateşlerinden biridir.

1929-1937 arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlanmıştır. 12 Mayıs 1400’de kurulan Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası‘nın ilk Osmanlı hastanesi ve tıp okulu olduğu için, bu tarih Tıp Bayramı yapılmıştır. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçilmiş ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı olmuştur. 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasasının mimarı ve ilk uygulayıcısı Prof. Dr. Nusret Fişek (1914-1990), 14 Mart Tıp Bayramı’nın 1935 yılında Tıp Talebe Cemiyeti’nin öncülüğünde kutlandığını bildirmiştir. Öğrenci derneğinin başlattığı bu eylem, Mart 1937 tarihinden bu yana gelenekselleştirilmiştir.

1933 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine çevrilmiş, ardından 1945’te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ve 1954 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi kurulmuştur.

  • Eşsiz liderimiz Atatürk zamanında milletin sağlığını korumak ve desteklemek,
    devletin ilk ve en önemli görevi olarak benimsenmiştir.

Bu görev tüm yurda yayılarak, tüm yurttaşları kapsamıştır. Sağlık Bakanı ve daha sonra Başbakan olan Dr. Refik Saydam (1881-1942) zamanında sağlık sektörünün kuruluşunu ve örgütlenmesini düzenleyen yasalar çıkarılarak, sağlık hizmetlerinin temelleri atılmıştır. Bunun yanında nitelikli eleman yetiştirilmesine de önem verilmiştir. Birçok ilde devlet hastaneleri, doğum ve çocuk bakım evleri açılmış, veremle savaş dispanserleri kurulmuştur. Sağlıklı yaşam için gereken önlemlerin bütünü anlamına gelen Hıfzıssıhha Enstitüsü, 27 Mayıs 1928’de kurularak, birçok aşı ve serum başarıyla üretilmiştir.

5 Ocak 1961’de kabul edilerek, 12 Ocak 1961’de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası çok önemlidir. 224 sayılı yasa, cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan ve 1950’li yıllara dek ülkemizin sağlık sektörüne damgasını vuran Dr. Refik Saydam’ın ulusal sağlık politikalarından sonra, sağlık sektöründe yapılan en büyük kapsamlı ve halkçı bir müdahaledir.

Sağlık hizmetlerinin ve hekimliğin temel amacı, toplumları ve kişileri hastalıklardan korumaktır. Bunun için ülkede koruyucu sağlık hizmetlerini eşit ve bütün olarak sunabilecek 1. Basamak sağlık hizmetlerinin olması gereklidir.

  • 224 sayılı yasa ile sağlık hizmetleri sosyalleştirilerek,
    koruyucu sağlık hizmetlerine önem ve öncelik verilmiştir.
  • Sağlık ocaklarında sunulan, toplumcu anlayış ile eşit, sürekli, parasız ve basamaklandırılmış sağlık hizmeti sosyalleştirmenin temel ilkeleri olarak kabul edilmiştir.

1963’te Muş’ta başlatılan ilk uygulama, 1981’e dek 45 İl’e yayılmış ve 1983’te yılında tüm İllerda sağlık hizmetlerinin sosyalleştirildiği ilan edilmiştir.

1980’li yıllarda özelleştirme başlatılarak, 1923-1950 arasındaki Cumhuriyet ideolojisi değiştirilip özelleştirmeye geçiş yapılarak, yeni liberal akımın önü açılmıştır. Bu akım Turgut Özal ile ‘sağlıkta reform’ adını alırken, AKP ile birlikte ‘sağlıkta dönüşüm’ projesine çevrilmiştir. Bu değişiklikler toplumun sağlık düzeyindeki gelişimini durdurmuş, hatta geriye götürmüştür.

  • Böylece sağlık hizmetleri metalaştı ve koruyucu hizmetler sahipsiz kaldı.
  • Ulusun sağlığı küresel sermayeye teslim edildi.

Günümüzdeki sağlık hizmetleri ve toplumun sağlık düzeyinde gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmamızın temel nedeni, 1970’lerden başlayarak Atatürk ilkelerinin ve cumhuriyet ideolojisinin terk edilmesidir; halkçılık ve sosyal devlet ilkelerine son verilmesidir.

Cumhuriyet modelindeki koruyucu hekimlik göz ardı edilerek, tedavi edici hekimlik öne çıkarılmıştır. Sağlık ocakları kapatılarak, aile hekimliği modeli ile 1. Basamak sağlık sistemi özelleştirilmiştir.

Güçlü ve güvenli sağlık sistemine sahip olabilmek için istikrarlı bir ulusal sağlık sistemi uygulanmalıdır. Bunun için vatandaşların doktora ulaşması yerine, doktora gereksinimlerinin azaltılmasını sağlamak gerekir.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü‘nün aşı üretimi 1998’de durdurulmuş, AKP iktidarınca
2 Kasım 2011’de sağlık alanında büyük hizmetler veren Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmıştır.

Sağlık Bakanlığı hizmet üreten bir kuruluş olmaktan çıkarılarak, kamunun malı olan hastaneler işletmeye dönüştürülmüş, kimisi toptan ya da kısım kısım satılmıştır. Sağlık sistemi, devlet hastanelerini kapatıp, kendi içinde özelleşmiş Şehir Hastanelerini devreye sokarak daha da kötü duruma getirilmiştir.

  • Sistem sorunu sağlıkta şiddeti azdırmıştır, ciddi hekim göçleri yaşanmaktadır.
  • Sağlık sistemi iflasa sürüklenmektedir.

Bugün ülkemizde kullanılan milyonlarca kutu ilacın hammaddesinin yerli üretim oranı sıfırdır.

Bugün kamu ve özel yaklaşık 140 tıp fakültesi vardır; kimi tıp öğrencileri hasta görmeden, yeterli bilgi-beceri kazanamadan mezun olmaktadır. Tıp fakültelerinin sayısı azaltılıp eğitimin niteliği artırılmalıdır; gereğinden çok öğrenci alınmamalıdır. Tıpta uzmanlık eğitimi programları, akademik kadro ve hastanenin koşullarına göre açılmalıdır. Günümüzde üniversite hastaneleri iflasa sürüklenmiş, kendi içinde özelleştirilmiş, akademisyenler özel hastanelere yönlendirilerek, tıp eğitiminin niteliği düşürülmüştür. Bunun yanında, kapatılan

  • askeri hastanelerinin yeniden açılması zorunluluktur.

Ancak bütün bu olumsuzlukların aşılacağına kuşku yoktur.
Atatürk devrim ve ilkelerinin, bizlere her zaman doğru yolu göstereceğinden emin olmalıyız. Hekimlik mesleğini ettiği yemine bağlı kalarak yapan, özenli ve özverili çalışan, emperyalizme direnebilen bütün doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın Tıp Bayramı kutlu olsun.

Azim ve Karar, 18 Mart 2024

TIP BAYRAMI” hakkında bir yorum

  1. Geri izleme: SAĞLIKTA KAPİTÜLASYONLAR | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir