İslam, şeriat ve Türklük

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
12 Şubat 2024, Cumhuriyet
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

 

“Cumhurbaşkanı” ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 Şubat 2024 tarihinde “Diyanet Akademisi”nde yaptığı konuşmada, şeriat düşmanlığını eleştirerek ve “İslamın hayata dair kurallarının bütününü temsil eden şeriata düşmanlık, esasında dinin bizatihi kendisine husumettir.” diyerek, İslamı köktendinciliğe indirgediği gibi, anayasadaki laiklik ilkesini de yok saydı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, şeriatı savunan ilk cumhurbaşkanı ve yürütme organı yöneticisi oldu!

Erdoğan böylece, şeriatı kabul etmeyen, laiklik ilkesini benimseyen ve buna rağmen kendisini Müslüman olarak tanımlayan onlarca milyon vatandaşın ve şeriatın İslamın özünde olmadığını savunan ilahiyatçıların görüşünü de yok saydı.
***
Erdoğan aynı konuşmada, “Kuran’a ve hadise sıkı sıkıya sarılmak”tan da söz etti. Oysa İslam dininin temeli “hadisler” değil, Kuran’dır. Kuran’da da herhangi bir devlet ve siyaset modeli ortaya konmamıştır.

  • Kuran ayetleri, Müslümanlar için bir öneri ve öğüt niteliği taşımaktadır. 

Ayrıca hadisler olarak bilinen metinlerde, anayasa ve yasalarla çelişen birçok unsur olduğu gibi, Kuran ayetleriyle çelişen birçok unsur da bulunmaktadır.

Bunun da ötesinde, Müslümanlara göre Kuran ayetleri, Allah tarafından peygambere vahiy yoluyla aktarılan ayetlerdir. “Hadisler” ise “din âlimleri” olarak anılan kişilerin Kuran yorumlarından ve buyruklarından oluşmaktadır.
***
Ayrıca, yalnızca Kuran ayetleri dikkate alınacak olsa bile, Kuran’daki bazı ayetlerin de anayasayla ve yasalarla çeliştiği açıktır. Örneğin

  • hırsızın elinin kesilmesi,
  • zina yapana 100 kez değnekle vurulması,
  • kadının mirasta ve tanıklıkta erkekle eşit olmaması,
  • kadının gerektiğinde dövülmesi gibi öğütler ve öneriler,

anayasaya ve yasalara aykırıdır.

Günümüz hukukuna göre hırsızlığın cezası hapistir; zina boşanma gerekçesi arasındadır; kadın ve erkek tüm haklarda eşittir; el kesmek, değnekle birisine vurmak ve birisini dövmek cinayete teşebbüs veya darp suçudur.

Bu durumlarda vatandaş, Müslüman da olsa, Kuran ayetine göre değil, anayasaya ve yasalara göre hareket etmekle yükümlüdür. Bunun aksini savunmak Afganistan, İran ve Suudi Arabistan’daki teokratik düzeni savunmak anlamına gelir!
***
Erdoğan aynı konuşmasında, anayasadaki Türklükkavramını da çarpıtarak, “Tarih kitaplarına şöyle bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur: Türk demek, aynı zamanda Müslüman demektir.” diyerek, saçma bir iddiada daha bulunmuştur.

  • Anayasada Türklük, din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden değil, vatandaşlık üzerinden tanımlanır.

Bu aynı zamanda laiklik ilkesinin gereğidir. Çünkü Müslüman olmayan, örneğin ateist, agnostik, deist, panteist, Şamanist, Hıristiyan, Musevi olan milyonlarca Türk ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı da vardır.

Türklük kavramına etnik kimlik, ana dil ve tarih üzerinden bakıldığında da, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türkler, göç etmeden önce Müslüman değil, Şamanist ve Tengrici idiler. Türkler batıya doğru göç sırasında ve sonrasında, Müslüman olan Araplarla ve Perslerle karşılaşınca, Müslümanlığı benimsediler veya benimsemek zorunda kaldılar.

Türklüğü Müslümanlıkla özdeşleştirmek, anayasaya ve tarihsel olgulara aykırı olduğu gibi;
bir Türk vatandaşını, Türk olmayan bir Müslümandan ayırmayı da olanaksızlaştıran, milli değil, ümmetçi bir zihniyetin göstergesidir.

Erdoğan’ın Türkün Müslüman, Müslümanın da şeriatçı olması gerektiğini savunduğu bu vahim konuşmasında, kendisi gibi düşünmeyenleri, “cahil”, “kibirli”, “nobran”, “kendini bilmez”, “pervasız” olarak nitelendirmesi de ayrı bir fiyaskodur.

Başta CHP olmak üzere muhalefet partisi yöneticilerinin, Erdoğan’ın açıklamaları karşısındaki sessizliği, Cumhuriyetin yıkılmasına hizmet etmekten başka bir anlam taşımaz!


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İslam, şeriat ve Türklük12 Şubat 2024

Yapay zekâ5 Şubat 2024

==========================================

Dostlar,

Bilindiği gibi, web sitemize aktardığımız ve sosyal medya hesaplarımızda da paylaştığımız bu köşe yazısının yazarı Sayın Örsan Öymen, ODTÜ‘de Felsefe Profesörüdür.

Felsefe bize doğru düşünme yöntemlerini öğretir. Olgulara yaklaşırken öznel (subjektif) değer yargılarımıza göre değil, olgular hakkında bilimsel bilgi temelli “değer bilgisi” yaklaşımını kullanır.

Bu yazıda Erdoğan’ın sözleri tümüyle “öznel (subjektif) değer yargıları” dır.

Değindiği temel ve kritik kavramlara ilişkin bilimsel bilgisinin olmadığı çok açıktır.
Türklük, müslümanlık, şeriat gibi anahtar kavramlar hakkında bilimsel temelli olgusal bilgi
sahibi değildir. Dolayısıyla, Erdoğan’ın bu söyledikleri yanlıştır, bilimsel olarak geçersizdir,

gerçek dışıdır. İmam Hatip Lisesi mezunu olması çelişkiyi daha da derinleştiriyor.

Daha acı bir olasılık, Erdoğan’ın geçerli bilgi sahibi olmasına karşın gerçeği çarpıtmasıdır.
Tuzu biberi ise, yalan – yanlış sözlerini onaylamayanlara yakıştırdığı düzeysiz nitemler
(sıfatlar). Bu tür bir davranışın iler tutar yanı yoktur.
Siyaset bu değildir.
Hiçbir gerekçe ile yalan – yanlış konuşmak ahlaksal – etik bakımdan savunulamaz.

Her 2 gerekçeyle de Erdoğan’ın “meydanı boş bulmuşluğu” hem TEK ADAM rejiminin despotik gücü hem de halkın önemli ölçüde ve yaygınlıkta yetersiz eğitimidir.

Saygın yönetici – politikacıya halkı bu durumda bırakarak sömürmek değil, ATATÜRK gibi millet mektepleri açarak, Köy Enstitüleri kurdurarak ulusal eğitim seferberliği başlatıp demokrasinin yurttaşlarını yetiştirmektir.

İkinci kamburumuz ise bu kişinin ne acı, ne yazık, ne talihsizlik ki Türkiye gibi çok önemli ve

büyük bir ülkenin Cumhurbaşkanı (3. kez seçimi hukuksuz) ve Yürütme’de mutlak egemen (kadir-i mutlak) tek adam oluşudur.

Türkiye bu utanılası tabloyu hak etmiyor ve hızla, artık bu görünümden kurtulmalıdır. Olgular halka, başta muhalefet partileri olmak üzere etkin – yaygın açıklanmalıdır. Bilinçlenen halk, oylarıyla, söz konusu aşağılanmayı reddedecektir. Ulusa öncülük gerek..

Bu bağlamda Laiklik Meclisi çalışmalarının web sitesinden özenle izlenmesi uygun olur.

Bu konuda biz de web sitemizde bir makale yayınladık birkaç gün önce :

“Din = şeriat ve Türk = Müslüman” imiş, yok yahu? | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Tıklanıp okunması, yayılması ve gereklerinin yapılması dileğiyle..

21. yy’da uygar insanlık, artık din bezirganlığından mutlaka kurtulmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 12 Şubat 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net
        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik
https://www.instagram.com/ahmet_saltik

İslam, şeriat ve Türklük” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    Her ikisi de olağanüstü GÜNCEL VE BELGESEL, SOMUT VE NESNEL, YURTSEVER VE BİLİMSEL, MUHTEŞEM VE MÜKEMMEL bir yazı ve bir katkı. İNSAN VE YAŞAM, HALK VE ULUS, TÜRK VE TÜRKÇE, ATATÜRK VE TÜRKİYE, CUMHURIYET VE LAYİKLİK, AYDINLIK VE UYGARLIK sevdası olan her kadın ve erkek yurttaş tarafından mutlaka okunmaları, onaylanmaları ve paylaşılmaları gerek. Gerçek ATATÜRK’cü, derin bilge ve cesur yazarları ünlü ve özgün bilginler sevgili hocalarımız prof. ÖYMEN’in ve Prof,SALTIK’ın yüreklerine ve ellerine sağlık.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir