Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Vatandaş soruyor :
“Hocam, mahkemelerin ya da siyasal iktidarın Anayasa Mahkemesi kararlarına uymaması hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Çok kısa olarak söyleyeyim :
Çağdaş hukuk ve hukukun üstülüğüne dayalı anayasal ve demokratik ülkelerde, başta siyasal iktidarlar ve her düzeydeki mahkemeler olmak üzere, her bireyin, her kurumun ve her türlü kararlar, tutumlar ve davranışların meşruluk çemberi ya da sınırı, ilgili Anayasanın çizdiği hukuksallık ya da dar anlamda, yasallık çemberidir.
İktidarlar, bireyler ya da öbür kurumların ilgili anayasal çemberin dışına çıkma hak ve yetkileri yoktur ve olamaz.
Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik toplumlarda anayasalara aykırı hiçbir karar verilemez. Verilse bile meşru olmaz. Aksi bir tutum ve davranış anayasal düzen çemberi dışına çıkmaktır. Meşru olmaz. Keyfiliktir. Anayasayı çiğnemek anlamına gelir.
Demokratik ülkelerde, iktidarların meşruluk sınırı, anayasal hukuk çemberi içinde kalmak zorundadır. Halk, iktidarların anayasal düzene uyacağını düşünerek oy kullanır. Hiç kimseye sınırsız yetki için oy verilmez.
Teokratik devletlerde (Din – şeriat devleti) bile, halife ve sultanların yetkileri ve fermanları dinsel hukukun sınırları içinde meşru olur. Kimi İslam din ulemasına göre de, eğer halife ya da sultan dinsel hukuka (şeriata) aykırı kararlar verirse,
- O siyasal iktidara karşı meşru direnme ve iktidardan uzaklaştırma hakkı doğar.
Teokratik (dinci) devletin anayasası da dinsel hukuk ya da şeriattır.
Hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal rejimlerde en üst hukuk üretme kaynağı ve karar verme kurumu salt anayasadır ve anayasa mahkemelerinin kararlarıdır.
Anayasa Mahkemesi kararları kayıtsız, koşulsuz ve tartışmasızdır.
Herkesi bağlar.
Uyulması zorunludur.
Anayasalar her türlü iktidar ve meşruluğun sigortasıdır.
Anayasasızlık karmaşa ve anarşi olur.