Askeri Darbeden yararlanarak Askere Darbe Yapmak

Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uzm.

AKP 2002 yılında iktidara geldikten sonra öncelikli olarak  “askeri vesayeti ortadan kaldırmak” bahanesi ile sistemli ve planlı bir bçimde TSK’nın gücünü ve saygınlığını azaltan çeşitli önlemler almıştır. Bu kapsamda AKP, FETÖ’nün askerlere karşı kumpas (tuzak) davalarında “savcı” rolünü üstlenmiş; Atatürkçü, birikimli subay, general ve amirallerin tasfiye edilmesine neden olmuş, atama ve yükselmelerde FETÖ yanlılarını kayırarak 15 Temmuz’un yolunu açmıştır.

15 Temmuz hain darbe girişimini fırsata çevrilerek TSK’yı zayıflatıcı önlemler “yeni bir darbe” paranoyası ile hızlanmış ve yoğunlaşmıştır. AKP iktidarında TSK’nın gücünü ve saygınlığını azaltıcı önlemler aşağıda topluca sıralanmaktadır:

  • İç Hizmet Kanunun 35. maddesi değiştirilerek TSK’nın “Türkiye Cumhuriyetini koruma ve kollama görevine” son verilmiş;
  • Deneyimli, birikimli Atatürkçü general/amiral ve subaylar tuzak (kumpas) davalarla dışlanmış (tasfiye edilmiş), yerlerine FETÖ’cüler atanmış;
  • 28 Şubat davası ve Montrö Bildirisi yayınlayan emekli amirallere açılan soruşturma ile emekli general/amiraller nezdinde (katında) TSK’nın saygınlığı zayıflatılmak istenmiş;
  • Harekat planları ve Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın çok gizli bilgileri ortaya dökülmüş;
  • Ankara’da Zırhlı Tümen’in nizamiyesi çöp kamyonları ile tıkanmış;
  • Ankara’daki kışlalar boşaltılmış;
  • Anayasaya aykırı yeni üst düzey komuta yapısını kalıcı hale getirmeyi amaçlayan “Ay Yıldız Projesi” başlatılmış;
  • TSK’nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı terör örgütü başı olmaktan hapse atılarak cezalandırılmış;
  • Askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılmış;
  • Harp okulları, harp akademileri ve astsubay meslek yüksekokulları Kuvvetlerinin kuruluşundan çıkartılarak Milli Savunma Üniversitesi’ne (MSÜ) bağlanmış,
  • Subay ve astsubay adaylarının temel askerlik eğitimi ve anlayışı kazandırma kurslarının kapsamından “Atatürk ilke ve devrimleri” çıkartılmış;
  • Harp okulları giriş yönetmeliği değiştirilerek tarikatlara Harbiye kapıları açılmış,
  • Harp Skademileri MSÜ’ye bağlı Enstitü durumuna getirilerek kurmay subay eğitiminin düzeyi düşürülmüş,
  • 2016’da mezun olacak Harbiyeli öğrenciler, “cezanın kişiselliği ilkesine” aykırı olarak toptan atılmış, Milli güvenlik kurulu (MGK) ve MGK Genel Sekreterliğinin işlevi zayıflatılmış,
  • Milli Güvenlik Akademisi (MGA) kapatılmış,
  • Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Genelkurmay Başkanı, üniforma ve askeri helikopterle olası aday Abdullah Gül’ün evine gönderilerek siyasal bir eylem yaptırılmış;
  • Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne bağlı eğitim hastaneleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon ve Bakım Merkezi ile asker hastaneleri, dispanser vb. sağlık hizmet birimleri ile Jandarma Genel Komutanlığına ait sağlık kuruluşları Sağlık Bakanlığına devredilerek askeri sağlık sistemi kaldırılmış;
  • Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Genelkurmay’dan alınarak Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne bağlanmış;
  • TSK Sağlık Komutanlığı lağvedilmiş;
  • Kuvvet komutanlıkları anayasaya aykırı olarak Milli Savunma Bakanı’na bağlanmış, Genelkurmay Başkanlığı dışlanmış, üst düzey komuta sistemi karmaşık duruma getirilmiş;
  • Milli Savunma Bakanlığı’ndaki müsteşar, yardımcıları ve daire başkanları dahil kimi TSK kadrolarına General/amiral ve subayların yerine siviller atanmış, bu sivillere bulundukları kadrodaki subay, general/amiral statüsü verilmiş;
  • Genelkurmay ve Kuvvet karargâhları etkisizleştirilmiş;
  • Jandarma TSK’dan ayrılmış;
  • Yüksek Askeri Şura (YAŞ) sivilleştirilerek Orduya siyaset sokulmuş;
  • Genelkurmay Başkanı devlet protokolünde Diyanet İşleri Başkanı’ndan sonraya getirilmiş;
  • Garnizon komutanları protokolden çıkartılmış;
  • Ulusal bayramlardaki görkemli geçit törenleri iptal edilmiş;
  • 2014 yerel seçimleri öncesinde askerlik yasası değişikliği ile zorunlu askerlik süresi kısaltılarak ve bedelli askerlik kalıcı duruma getirilerek adaletsizlik ve eğitim zayıflığı yaratılmış;
  • Orduya türban sokularak üniforma, birlik-beraberlik, disiplin anlayışı zedelenmiş;
  • EMASYA protokolü iptal edilerek askerin güvenlik güçlerine yardımda ve afetlerde görev alması engellenmiş;
  • Genelkurmay’a elektronik istihbarat sağlayan GES komutanlığı MİT’e devredilmiş,
  • Anayasa değişikliği ile askeri adalet sistemi kaldırılarak disiplin zayıflığı yaratılmış;
  • Tank palet fabrikası özelleştirilmiş;
  • MKEK’nin özelleştirme girişimi başlatılmış;
  • Takkeli-cüppeli tarikat mensubu amiral korunmuş;
  • TSK’da laiklik ilkesine aykırı, olarak her düzeyde din hizmetleri örgütü kurulmuştur.

Yapılan bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde “yeni darbe girişimlerinin önlenmesi” veya “askerin sivil siyasetçe denetimi” amaçlarını çok aştığı ve ABD’nin bölgedeki planlarının önünde en önemli engel olarak gördüğü TSK’nin etkisiz hale getirilmesini amaçlayan uzun vadeli bir planın parçası olduğu açıkça görülmektedir.

  • “Devletin ordusu” “AKP ordusuna” dönüştürülmeye çalışılmıştır.. 

Bunların önemli bir bölümünün karşı devrimci, şeriatçı SADAT’ın projeleri olduğu ve 15 Temmuz’dan sonra gerçekleştirildiği Cumhurbaşkanı’na başdanışmanlık yapan SADAT’ın kurucusu tarafından itiraf edilmiştir. Bu itiraf SADAT-FETÖ (dolayısıyla ABD) işbirliğinin kanıtıdır.

  • AKP FETÖ’nün TSK ile ilgili tasarımlarını gerçekleştirmiştir.

Bütün bunlar yapılırken Harbiye mezunu Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanları tepkisiz kalmışlardır. Başkomutan olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı, komutanlığın gereğini yapmamıştır.

Ümit Özdağ, TSK’ya karşı psikolojik harbi de içeren fakat ondan daha kapsamlı olan bir “enformasyon savaşı” yapıldığını, bu savaşın hedefinin de Türk milleti ile Türk ordusu arasındaki sarsılmaz bağı tahrip etmek olduğunu yazmıştır.[1] TSK’ya vurulan yukarıdaki darbeler Özdağ’ı doğrular niteliktedir.

Askeri sağlık sisteminin kaldırılması ile ilgili yazımız daha önce bu sitede yayınlanmıştı (http://ahmetsaltik.net/2023/08/12/askeri-saglik-sisteminin-kaldirilmasi/).
Öbür önlemlerin TSK’ya etkileri sonraki yazlarımızda incelenecektir.

0Bu değişikliklerin önemli bir bölümü hain darbe girişiminden iki hafta sonra (31 Temmuz’da) OHAL kapsamında çıkartılan 669 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile yapılmıştır

126 maddelik, birçok Bakanlığı ilgilendiren, ayrıntılı önlemleri içeren KHK nın 15 günde hazırlanamayacağı Ankara bürokrasisinde çalışan herkes tarafından bilİnmektedir.

  • 669 sayılı KHK’nın önceden hazırlandığı ve darbe girişiminin ardından yayınlandığı anlaşılmaktadır.  

Bu yapılanların sonucunda dışarıda üniformalı askerler artık görünmez olmuştur.

70’li, yıllarda dışarıda üniforma ile gururla dolaşan bir subay olarak, bugün dışarıda üniformalı subay görememek üzücüdür. Ancak savaşta yenilmiş bir ordunun askerleri üniformaları ile gururla dışarıda dolaşamazlar.

Daha önce yapılan en güvenilir kurum anketlerinde TSK büyük farkla ilk sırada yer alırdı. Bu yapılanlardan sonra bu konumu değişmiştir.

Yukarıdaki önlemler ancak savaşta yenilmiş bir Orduya galip (yengin) devletlerce yapılabilecek şeylerdir. Sevr Andlaşmasında da Ordunun etkisiz duruma getirilmesi ve askeri okulların kapatılmasına ilişkşin kurallar vardı. Kumpas (tuzak) davalarda yarım kalan Orduyu etkisizleştirme girişimi 15 Temmuz bahanesi ile tamamlanmak istenmiştir. Şu soruların sorulması gerekir:

  1. Bir iktidar kendi Ordusunu niçin zayıflatmak ister?
  2. Bu kimin işine yarar?

Hukuksal açıdan bakıldığında, bu düzenlemelerin önemli bir kesiminin OHAL Kararnamesi ile yapılması hukuka aykırıdır. OHAL kararnameleri olağanüstü durumun gerekleri kapsamını aşamaz ve olağanüstü durumu gerektiren ortamın düzeltilmesi amacıyla çıkartılabilir. Etkileri olağanüstü halin süresi bitmesiyle sürecek kalıcı düzenlemeler KHK ile değil, yasayla yapılabiilir. Bu konuda Anayasa Mahkemesi kararları (K.1991/1 ve K.1991/20) bağlayıcıdır.

AKP’nin çok önemsediği II. Abdulhamit de darbe paranoyası (kuşkusu) ile Donanmayı Haliç’te çürütmüş, Orduda atışlı eğitimleri yasaklamış, Harbiye öğrencilerine tahta tüfekle eğitim yaptırmıştı. Bunların sonucunda Osmanlı Ordusu Balkan Savaşında, yeni kurulmuş Balkan devletleri karşısında ağır yenilgi yaşamış ve önemli topraklar yitirmiştir.

Devletin temel yapısında ve işleyişinde uzun süreli etkiler yapacak ulusun güvenliği ile ilgili söz konusu değişikliklerin kamuoyunda tartışmadan, OHAL ortamından yararlanarak ivedilike yapılması demokratik devlet ilkesi ile de bağdaşmamaktadır.

“Gelişmiş demokratik ülkelerde sivil-asker ilişkileri böyle, bizde de böyle olsun” demek yanlıştır. O ülkelerin jeopolitik konumları, tehdit algılamaları, tarihleri, toplumsal, siyasal ve askeri kültürleri bizden çok farklıdır. Demokrasimizin önemli yapısal sorunları dururken, demokrasi önündeki tek engel olarak askeri göstermek büyük haksızlıktır. Böyle düşünenler önce kendi demokrasi anlayışlarını gözden geçirmelidirler.

Önceden hazırlanmış olan bu denli köklü önlemlerin darbe girişiminden 15 gün geçmeden acele ile yürürlüğe sokulması, bunların darbecilere duyulan öfkenin etkisi altına ve ileride nelere mal olacağı düşünülmeden ilan edildiğini göstermektedir. Devlet, duygularının etkisi altında tepkisel kararlar vermez; akla-bilime, deneyime ve uzmanlığa dayalı karar verir. Unutulmamalıdır ki, bugünün kimi sorunları dünün çözümleridir. Bugün çözüm gibi görülen düzenlemelerin ileride büyük ulusal güvenlik sorunlarına yol açacağı kesindir. Tarih bize bu coğrafyada yaşamda kalmanın güçlü bir Ordu ile olanaklı olabileceğini göstermiştir.

TSK’ya vurulan ve yukarıda sıralanan darbeler çevremizdeki güvenlik ortamının dengesiz olduğu, bölücü terörün sürdüğü, TSK’nın Afganistan’dan Libya’ya, Kosova’dan Suriye’ye ve Irak’a dek geniş bir coğrafyada görev yaptığı bir dönemde yapılmıştır. Buna karşın TSK, aldığı görevleri üstün başarı ile yerine getirebiliyorsa bu başarılar;

  • Kuruluşundan gelen Ordu-Millet bütünleşmesi;
  • 2000 yıllık birikimden gelen yüksek disiplin ve görev anlayışı ve karşılıklı güven duygusu;
  • Askerlik mesleğinin değerlerine bağlılık;
  • Kışlaya siyaset sokulmaması;
  • Atatürk ilke ve devrimlerine geleneksel bağlılık gibi özellikler sayesinde kazanılmaktadır.

Ancak yukarıda belirtilen düzenlemelerin uzun erimde TSK’nın bu özelliklerine de zarar vereceği kesindir. Söz konusu önlemlerin derhal kaldırılması ve TSK’nın 2002 öncesindeki durumuna getirilmesi, yaşamsal bir ulusal güvenlik sorunudur.

[1] Ümit Özdağ. Kendi Ülkesinde Kuşatılan Ordu Türk Silahlı Kuvvetleri,
Kripto yayınları, İstanbul, 2013 s. 23

Askeri Darbeden yararlanarak Askere Darbe Yapmak” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    TÜRK VE ATATÜRK ORDUSU’na yapilmış özel ve tiüzel ihaneti ve melaneti teşhis, teşhir, telin ve mahküm eden her tumcesi ve sözcüğü GERÇEK VE BELGESEL, SOMUT VE BİLİMSEL. ONEMLI VE DEĞERLİ bir analiz ve sentez. Üzman yazarı ünlü hukukcu ve diplomat emekli general sevgili Cihangir DUMANLI’ya en yürekten tebrikler, teşekkürler, selamlar, sevgiler, saygılar, başarılar, en iyi dilekler.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir