Çığlık

Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu
ataolbehramoglu@gmail.com
 
13 Eylül 2023, Cumhuriyet

Çığlık, hançereden çıkan tiz ses demektir.

Sevinç çığlıkları atıldığı da olur ama genellikle, korku, dehşet, çok büyük üzüntü ifadesidir.

Daha çok bilinçsizce, içten gelen, doğal bir dışavurumdur.

Sadece insana da özgü değildir.

Hatta denebilir ki hayvana, hayvansıya, insan öncesine aittir.

Günümüz insanına, bize, önceki zamanların insansılarından gelmiştir.

Bütün canlılara aittir.

Bizim işitme yetimizin dışında olsa da en küçük canlıların bile mutluluk ya da mutsuzluk çığlıkları attıklarını düşünüyorum.

Çığlık biz insan türünde artık büyük ölçüde mutsuzluk anlatımı olmuştur.

Günümüz insanı ona çığlık attıracak mutluluklardan gitgide uzaklaşmaktadır…

Çığlık denildiğinde akla öncelikle Norveçli ressam Edvard Munch’un (Manç) gerçekten ölümsüz tablosu geliyor.

1863 doğumlu dışavurumcu Munch bu tabloyu 1893’te, otuz yaşındayken yapmış.

Tablonun Norveççe adı “skrik”miş. Sözlükte karşılığı “bağırmak” olarak veriliyor. Rusça bağırma, bağırış (krik) sözcüğüyle bağıntısı olmalı.

Doğrusu içten gelen bağırma olmalı. Yani çığlık.

Renklerin de çığlık atarcasına birbirine karışmış olduğu tabloda, bir köprü üzerinde, başı avuçları arasında, bedeni sağa eğrilmiş, sapsarı yüzünde ağzı ve gözleri dehşetle açılmış, cinsiyeti belli olmayan, fakat yaşlı olduğunu düşündüren, saçsız bir insan figürü var.

Arkada renk lekeleriyle yapılmış, ona doğu yürüyen iki insan figüründen biri şapkalı, öteki başsız gibi.

Bu figürlerin simgesel bir anlamları olduğunu sanmıyorum.

Anlam, çığlık atan figürün kendisidir.

Dehşetle açılmış gözleriyle nereye bakıyor, ileride gördüğü nedir?

Bunu bilmiyoruz.

Ressamına sorma şansımız olsa sanırım, “Bu bir resimdir, siz nereye baktığını düşünüyorsanız orasıdır” diyecektir.

Fakat yanıt ne olursa olsun, tablodaki “Çığlık”, içten kopup gelen bir acının ifadesi olarak hep orada olacaktır.

Değerli şair arkadaşım Ahmet Özer’e, bu sütunda yayımlanan “Ayıptır, Günahtır, Zulümdür, Suçtur” başlıklı yazım, Munch’ın “Çığlık”ını anımsatmış.

Şöyle yazıyor: “Yazın Munch’ın çığlığı gibi. Günümüz toplumuna ayna tuttun. Birçoğumuzun sesi oldun. Umarım bu ses yankılanır ülke düzeyinde.

Aslında, elinizde tutmakta olduğunuz ya da belki internetten okuduğunuz gazetenin her sütunundan, her köşe yazısından, her haberin her satırından çığlıklar yükselmede.

  • Bunlar kanayan bir ülkenin bastırılması, duymazdan gelinmesi gitgide olanaksızlaşan çığlıklarıdır. Bizler, bu çığlıkların sözcüleriyiz.

Bunlar

haksız yere cezaevlerinde zulmedilen namuslu, vicdanlı, yurtsever insanların ve yakınlarının;
– açlığa mahkûm edilen emekçinin ve emeklinin;
– besinsiz, okulsuz, geleceksiz büyüyen çocukların;
– sömürgeleşen bir ülkenin ümitsiz gençlerinin;
– cumartesi annelerinin,
– katledilen kadınların,
– ekilmeyen biçilmeyen tarlaların,
– yakılan ormanların,
– zulmedilen hayvanların,
– kapatılan ya da satılan fabrikaların;
– taşıyla, toprağıyla, yeraltıyla, yerüstüyle, her şeyiyle yağmalanan, yok edilmekte olan bir ülkenin

çığlıklarıdır.

Bizler, bu ülkenin şairleri, yazarları, vicdanlı insanları; bu çığlıkları, içimizden kopup gelen kendi çığlıklarımızla buluşturarak yansıtıyoruz, yansıtmaya devam edeceğiz.

Çünkü

Bütün bu çığlıkların tek bir büyük çığlığa dönüşerek kötülüklerin kökünü kazıyacağından, onları silip süpüreceğinden, ülkeyi aydınlıklara taşıyacağından kuşku duymuyoruz.

Çünkü her zaman, mutlaka, böyle olmuştur, böyle olacaktır.


Ebrar’a sataşmak6 Eylül 2023

Çığlık” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    DAHİYANE bir ÇIĞLIĞ’ın özünu ve aslını.temellerini ve nedenlerini, sonuçlarını ve gereklerini içeren, özetleyen, öngören ve öneren ŞAHANE bir analiz ve sentez. Çok değerli hatta DAHİ yazarı sevgili hocamız Prof.Ataol BEHRAMOĞLU’na özel tebrikler, derin saygılar, en iyi dilekler, yeni başarılar.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir