Sağ iktidarların, yani vatandaşlara hem ekonomik hem de siyasal zulmü kendilerine şiar edinmiş, doğal olarak bu zulümden ve sömürüden beslenen sınıfların desteğindeki iktidarlar hep aynı yutturmaca çabası içindedirler.
“Aynı gemideyiz. Neşede ve tasada birlikteyiz. Bu memleketin nimetinden nasıl birlikte yararlanıyorsak, külfetine de birlikte katlanacağız…”
Birincisi: Aynı gemide filan değiliz. Asla.
Bir avuç zenginin kayırıldığı, iktidarın dümen suyunda seyretmeyi kabul eden ve “han-ı iştiha” sofralarının kırıntılarından beslenen bir grup kandırılmış alkışçının desteği ile sürdürülen düzende, “Kaptan Köşkü”nde ve müreffeh kamaralarında-kabinlerinde seyreden ayrıcalıklı azınlık ile neden aynı gemide olacakmışız ki?
Belki de zorunlu olarak seyahat ettiğimiz o sanal geminin, su seviyesinin bile altındaki izbe – rutubet kokulu depolarında tıkış tıkış seyahat eden talihsizler ordusuyuz biz. Birilerinin “kepçe ile götürdüğü” ulusal servetin kırıntılarına bile erişemeyen ve bilinçli olarak yarattığınız yoksullar ordusunun neferleriyiz. ”
Aynı gemi” muhabbeti yaparak kandırılmaya karnımız tok.
İkincisi: Nimetlerden “birlikte” yararlandığımızı söyleyerek de büyük ve tarihi bir yalana imza atıyorsunuz. Evine götürecek bir somun ekmeği 3 kuruş daha ucuza alabilmek için karda kışta kıyamette saatlerce kuyrukta bekleyen, çocuğunun cebine 5 lira harçlık koyamayan, en temel ihtiyaçlarına ait faturalara, “mikroskobik boyutlardaki maaşı” yetişmeyen insanlara “nimetlerde de külfette de eşitiz” diyebilmek, o insanlarla alay etmek değil midir?
Cumhurbaşkanı’nın, belki de istemeden itiraf ettiği derin ekonomik buhrandan çıkış yolu için “birlikte çaba göstermekten” söz ettiği çarşamba günkü konuşmasında buna benzer ifadeler kullanmasını elbette yadırgamadık. Üstüne üstlük, konuşmasını tamamladıktan sonra Saray’ın o geniş ve süslü salonunda kendisini dinleyen bakan, bürokrat ve Saray görevlilerinden oluşan minik kitleye dönüp “E hani alkış?” diye bir talepte bulunması, meseleyi daha da “Kafkaesk” hale getiren tarihi bir görüntüydü.
Tabii ki, meydanlarda birkaç kez vatandaş kitlesine dönük bu tür sitemlerde bulunduğunu hatırladığımız için sürpriz olmadı. Ama iktidarın başının artık kendi söylediğine de kendisinin de inanmadığının bir trajikomik örneği olarak kayda geçti.
DIŞ POLİTİKADA SORULAR
Cumhurbaşkanlığı uçağının (Tayyare-i Hümayun) en son rotası Birleşik Arap Emirlikleri’ydi. Hani şu, çok yakın geçmişte bizzat en yüksek makamların bilgisi dahilinde olduğu kesin bir şekilde, hakkında “Şerefsiz bunlar!” diye manşetler atılan ve “FETÖ”cü darbeden tutun da PKK terörüne kadar her türlü melanetin arkasında yer almakla” suçlanan Şeyh Zayed’in ülkesi.
Resmi temaslar sırasında ve dönüşte uçakta verilen beyanatta “Kardeşim” diye söz ettikleri Şeyh ile nasıl bir barış sağlanmış ve nasıl bir “özür” (öyle ya, suçlandığı faaliyetler normalde savaş nedenidir) alınmıştır? Bilinmiyor.
Bu sorular, sözde basın toplantıları (ortada basın ya da toplantısı yok tabii. Kapalı bir oturumda, ellere tutuşturulmuş ve üzerinde anlaşılmış sorular üzerinden dikte edilen bildiri var) sırasında sorulamıyor tabii. Biz soralım buradan:
BAE ile İsrail ile Ermenistan ile “yeniden yumuşama” süreçlerini kamuoyuna gerekçeleri ile izah edecek misiniz?
Kimse ile kavga içinde olmayı savunmuyoruz tabii. Başta komşular olmak üzere herkesle barış ve dostluk içinde yaşamalıyız. Ama dün “Hain ve düşman” statüsüne koyduğunuz ve manşetlerde küfrettirdiğiniz ülke ve devletlerle “can ciğer kuzu sarması” olmanın geri planını da, kamuoyunun bilme hakkı vardır herhalde.
İki ihtimal var: Burası bir “demokrasi” ise bu izahat yapılmalı.
Yapılmıyorsa, başkalarının sizden söz ederken kullandığı “otokrasi” veya “otokratik ve halkına saygısız liderlik” suçlamalarını kabullenmiş olursunuz.
Şeffaf, adil ve vicdanlı yönetim, “Nimeti de külfeti de hakkaniyet içinde paylaşmak” iddiasındaki bir iktidarın, birincil görevidir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler, bugün bu noktadan “birkaç ışık yılı” uzaktadır.
Tüm partilerin içinde işbirlikçi olan kişiler ,bizim gibi az gelişmiş ( geri bırakılmış) ülkelerin tamamında yaşamlarını itibarlı ! ! Olarak sürdürmektedir..SnArapgirlinin yazdığı gibi bende aynı fikirdeyim.aynı gemide değiliz.aynı gemide bulunanların genetiğini sorgulamak gerekir.sn.Arapğirliğinin ellerine sağlık.sayğılarla.