Zeki Sarıhan
(Independent Türkçe, 17 Şubat 2022)
zekisarihan.com
Bir süreden beri, birçok insanın zihninde, Türkiye’de iktidarın seçimle değişip değişmeyeceği sorusu var. Başka bir anlatımla AKP, seçimleri yitirmeyi göze alabilir mi? Sandıktan çıkamazsa iktidarı seçilenlere devreder mi?
İktidarın seçimlerle oluştuğu ülkelerde bu soru, bu kuşku garip karşılanır, ancak Türkiye, AKP iktidarıyla normal bir ülke olmaktan çıkmıştır. AKP’nin yalnız bu konuda yaptıkları değil, söyledikleri de onun iktidarı kolay kolay devretmeye yanaşmayacağını düşündürüyor.
SİCİLİ KABARIK
Hatırlayalım: AKP Kendi partisinden kazanan İstanbul ve Ankara Belediye başkanlarını istifaya zorlamıştır. Her ne kadar seçmen iradesine aykırı bir tutum ise de, merkezî iradenin aynı partinin elinde bulunması nedeniyle, bu bir iç düzenleme sayılmış ve ne iktidar taraftarları ne de muhalefet tarafından fazla dert edinilmemiştir.
AKP iktidarı, kendi iradesini seçmen iradesinin üstünde gördüğü için, Doğu ve Güneydoğu’da belediye başkanlıklarını kazanmış HDP’lileri de görevden almış ve yerine kayyumlar atama yoluna gitmiştir. Gösterdiği gerekçe, bu belediyelerin PKK’ya yardım ettikleridir. Ancak iktidar şimdi bu gerekçeyi bütün muhalefet için kullanmaktadır ve aynı gerekçelerle muhalefetin kazandığı belediyeler için de aynı gerekçeleri ileri sürmektedir. Nitekim İstanbul Büyükşehir Belediyesine bu konuyu araştırmak için müfettişler göndermiştir. İstanbul, herhangi bir Doğu ve Güneydoğu kentinden çok daha önemli bir kenttir. AKP şimdilik bu kentin belediye başkanını görevden alamadıysa, bunun dünyada yaratacağı büyük tepki ve ülkede kargaşaya neden olacağı korkusundandır. Gene de muhalefetin elindeki belediyeler için Hükümet’in gündeminde görevden alma seçeneğinin elde tutulduğunu varsayabiliriz.
AKP iktidarının İstanbul Büyükşehir için yapılan seçim sonuçlarını, ne yazık ki Yüksek Seçim Kurulu’nu kullanarak saymayışı, onun seçmen iradesine saygısızlığının en belirgin kanıtıdır. Alacağı olağanüstü önlemlerle bu seçimi kazanabileceğini ummuş olmalı ki, seçimleri yeniletmiş ancak bu saygısızlığa isyan eden İstanbul seçmeni daha büyük bir farkla (AS: 13 bin yerine 806 bin!) muhalefetin adayını yeniden kazandırmıştır. İktidar bu utanç verici durumun özeleştirisini bile yapmamıştır. Parlamenter bir sistemde böyle bir durum karşısında iktidarın istifa etmesi beklenirdi. Ancak iktidar partisi bugün de İstanbul Belediyesinin başkanının gayrimeşru olduğu kanısındadır. Her fırsatta O’nunla didişmesi bir yana, bu belediyeyi çalıştırmamak için de kendisine çeşitli yetkiler icat etmekte ve bunu kullanmaktadır.
2015 seçimlerinde tek başına hükümet kuracak bir çoğunluğa ulaşamayınca, Cumhurbaşkanı muhalefete hükümet kurdurmamak için siyaseti ve kamuoyunu haftalarca nasıl oyaladığı hatırlardadır. Hükümet, hükümet kurma görevini muhalefete vermesi gerekirsen, milleti yeni bir seçime götürmüş ve bu kez, nedenleri tartışmalı bir biçimde hükümet kuracak çoğunluğu elde edebilmiştir.
NEDEN BÖYLE YAPIYOR?
AKP yöneticilerinin (ki gerçekte Recep Tayyip Erdoğan demek gerekir), seçimle geldiği iktidardan niçin hiçbir koşulda gitmeye niyetli olmadığı üzerinde durmak gerekir.
Bir kez AKP’nin İslamcı çekirdeği, demokrasi kültürü almamış bir kadrodur. Yani AKP normal parlamentocu bir parti değildir. İktidar olmadan önce, siyasi platformda yer alabilmek ve seçimlere girebilmek için kendisini bu sistemin içinde göstermiştir. Seçim kazanıp iktidara geldikten sonra amacına ulaştığından artık iktidarı hiçbir zaman bırakmaması gerektiğine inanmaktadır. İslam ülkelerinde parlamentocu geleneğe uyan ve seçimle gelip seçimle gitmeyi göze alan parti bulunabilir. Fakat günümüz İslam dünyasında göstermelik seçimlere başvuran ülkeler bulunsa da iktidar hanedanların, şeyhlerin ve kralların elindedir ve bunların seçimle gitmeleri mümkün değildir.
- AKP, İslam ülkeleri tarihinde ve bugünkü İslam dünyasında çok görülen ancak Türkiye’de şimdiye kadar benzeri görülmemiş özel bir partidir.
AKP, değil seçimleri kaybederse iktidarı bırakmak, ülkenin sistemini ve kültürel dokusunu baştan ayağa değiştirmek çabası içindedir. Cumhuriyet kavramı henüz terk edilmese de devlet yetkilerini tek bir adamın elinde toplayarak cumhuriyet düşüncesiyle de kavgalıdır. İslamcı bir rejim kurabilmek için 20 yıllık iktidarı yeterli olamamıştır. Bunu bir 20 yıl daha değil, sonsuza kadar devam ettirmesi gerektiğine inandığı anlaşılmaktadır. Devlet hazinesinin pervasızca İslamcı vakıflara aktarılması, Diyanet İşleri örgütünün toplumun bütün hücrelerine nüfuz etmekle görevlendirmesi, bu uzun vadeli planın parçalarıdır.
İktidarın siyaset için dini kullandığı açıktır, fakat bu kullanma herhangi bir siyasi partinin oy alabilmek için dini istismar etmesinden farklıdır ve daha derin bir hedefin ifadesidir. AKP, doğrudan doğruya bu görevin Allah tarafından kendilerine verildiği kanısındadırlar. “Bize Allah yaptırıyor” sözleri ve “Nas”a bağlılık ifadeleri bunu gösteriyor. Türkiye’de dinci bir devlet kurma imkânları sınırlı olsa da Erdoğan bu sınırları sonuna kadar zorlamaya niyetli görünüyor.
NELER YAPABİLİRLER?
İktidarın, kamuoyundaki desteğinin azaldığı bir dönemde erken seçime gitmeyişini anlamak mümkündür. Ancak genel seçim tarihi de yaklaşmaktadır. Türkiye’de teorik olarak seçim sistemini ortadan kaldırabilecek bir irade henüz yoktur. Ancak iktidar seçimleri muhalefete kaptırmamakta sonuna kadar direnecektir. Bunun için neler yapabilir*
İlk yapacağı şey, zaten şu günlerde yapmakta olduğudur. Devletin elinde bulunan maddî araçların, kaynakların kullanılmasıyla seçmenin iktisadi sıkıntılarını azaltmak ve seçmende yeni bir umut yeşermesini sağlamak. Bu her iktidar için bir seçim yatırımıdır
Ya seçim günü gelip çattığında, kamuoyu yoklamaları muhalefetin önde olduğunu gösterirse, kaybetme ihtimalinin yüksek olduğu koşullarda Hükümet seçime razı olabilir mi? Şimdi birçok insanın kafasını bu ihtimal kurcalamaktadır. İktidar seçimleri erteleyecek bazı bahaneleri kendisi örgütleyebilir mi? 2015’te yenilenen seçimler için bazı insanlarda böyle bir kanı oluşmuştu.
Geçmiş seçimlerde de görüldüğü gibi sandık güvenliği başlı başına bir sorundur. Hayali ve taşımalı seçmen, sahte oy, sayımda hile, sonuçların değiştirilmesi ve zamanında ilan edilmemesi gibi abeslikler konusunda YSK sınıfta kalmıştı.
Muhalefet partilerinin adayı, Erdoğan’ı geçerse, Erdoğan iktidarı devredebilecek midir? Bunun olmaması mümkün görünmüyor. Demek ki, ne yapılacaksa seçimden önce yapılmalıdır. AKP kurmayları da bunu “hakkıyla” yapmaktadırlar. Kutuplaştırıcı söylemlerine ara vermeden devam etmek, Muhalefeti terör ve Fetullah Gülen yandaşı göstermek, dini kullanmanın yeni yollarını keşfetmek, dış güçler söylemini kullanarak ülke ve millet varlığının tehlikede olduğu algısını yaratmak, muhalefeti bölüp birbirine düşman etmek, yeni iktidar ortakları bulmak…
Öte yandan, sivil savunma adı altında örgütlenmiş ve iktidara yakın kuvvetlerin de hobi olarak kurulduğunu sanmayalım!
BU DA BİZE DERS OLSUN
20 yıldır içinde bulunduğumuz durum, büyük derslerle doludur. Bunların başında geçmiş burjuva hükümetlerin halkın sorunlarıyla yeterince ilgilenmeyişleri ve AKP için başlangıçta büyük bir alan açmalarıdır. Yenikapı’da bir AKP mitinginde yoksul bir kadına “Erdoğan’ın götünün kılı olurum” sözünü söyletecek bir ortam yaratılmamalıydı.
İkinci ders de AKP’den önceki yaklaşık 80 yıllık dönemde aydınlanma, demokrasi, insan hakları gibi kavramların kâğıt üzerinde kalmasıdır. Irkçılık ve dincilik böyle bir fidelikten besleniyor.
Bu da bize ders olsun. Acı bir ders…
Evet….düşündürücü bir tespit.teşekkürler.fatura o kadar kabarıkki( yolsuzluk,rüşvet,aile boyu ve yandaş soyğunu) bu şekilde seçim yaptırma cesareti gösterebilirmi ? V.İ.Lenin ne demiştir….Diktatörler iç savaş çıkartmadan gitmezler..
İstisnasız her tümcesi sözün tüm anlamıyla BELGESEL, SOMUT VE NESNEL, tümüyle HAKLI VE TEMELLİ, gerçek VATANSEVER, tam DEMOKRAT, derin BİLİMSEL, olağanüstü ÖNEMLİ, çok yüksek ulusal ve toplumsal DEĞERLİ, baştan sona MUHTEŞEM VE MÜKEMMEL bir teşhis, irdeleme, yorum, genelleme, teşhir ve sonuç. Her kadın ve erkek yurttaş tarafından mutlaka görülmesi, okunması ve paylaşılması gereken DAHİCE bir yazı.. Çok değerli yazarı sevgili Zeki SARIHAN’ı en yürekten tebrikler ve teşekkürler, sevgiler ve saygılar, sonsuz sağlık ve bağışıklık, huzur ve güven, esenlik ve mutluluk, başarı ve umut dolu en uzun bir yaşam dilekleri sunarak kutlamak gerek. Onu aynen alıntılayp yayınlayarak bizlerle paylaşmış bulunan sevgili hocamız Prof.SALTIK’a da aynı duygular ve dilekler.
Çok doğru teşhisler. Fakat şu an ne yapılabilir? Önemli olan bu! Bu toplum cahil ve masum değil!
Muhslif kanallar bile Anayasa’ya saygısı olmadığını söylemiş Tayyib Erdoğan’dan söz ederken sürekli “sayın” sıfatını kullanıyorlar! Bu durumda Erdoğan kimseye saygı duyar mı? Tüm toplum her koşulda Erdoğan’a boyun eğmiş görünüyor! Butoplumun bu cehaleti böyle devam ettiği sürece demokrasi topluma değil dikdatörlere çevrelerine yararlı olacaktır. Ülkede cehaletin mutlak gücünü kırmadıkça (bu nasıl olacak bilmiyorum) daha yüzlerce yıl seçim yapsak nafile olacaktır!